• Sonuç bulunamadı

Fazlı Necip’in bu romanında kahramanların dini duygu ve inançlarından söz edilmektedir. Romanda genel olarak Allah inancı, Namaz, dua, tövbe, Kur’an, yasin’i şerif, İslâmiyet, cennet, kutsal geceler, mevlid-i şerif, cami, nikâh, talak, namus gibi dini duygu ve inanç unsurlarına yer verilmiştir.

Roman, bir avcının Selanik’e yakın Vardar nehrinin kenarında atını oraya buraya koşturmasıyla başlar. Hava yağmurlu ve soğuktur. Yağmur şiddetini artırır. Vardar nehrinin suları iyice kabarır. Bu avcı nehri geçemeyeceğini anlayınca ormanın içindeki bir kulübenin kapısının önüne gelir.

Bu avcı, Refik Bey isminde birisidir. Refik Bey, daha önce buralarda yaşayan, fakat neredeyse çocukluk yaşında buralardan ayrılıp tahsil için İstanbul’a giden bir gençtir. Babasını görmemiştir. Annesi de kendisi henüz çocukken ölmüştür. Amcası Ömer Bey’in yanında kalır. Amcasının karısı Naciye Hanım’ın eziyetleri altında birkaç yılını geçirir. Sonra bu kadının zulmünden kurtulmak ve okumak niyetiyle İstanbul’a gider. Amcası Ömer de buna memnun olur. Refik liseyi bitirdikten sonra yüksek tahsil için Viyana’ya gitmek ister. Amcası buna memnun olur ve ona para gönderir. Refik, Viyana’da çok sevdiği doktorluk mesleğini okur. Okulu birincilikle bitirir. Selanik’e döner. Amcasının evine uğrar. Fakat onun evinde devamlı kalmaya kesinlikle niyeti yoktur. Amcasının karısı Naciye yine eski huyundadır. Nefret ve kıskançlık saçan gözleriyle Refik’i karşılar. Refik amcasının evine geldiği zaman çocukluğunda bu evden ayrıldığı zaman yedi yaşında bıraktığı amcasının oğlu Nihat’ın on sekiz yaşına girmiş bir delikanlı olduğunu görür. Odaya melek gibi güzel bir kız girer. Refik şaşırır. Bu kız da bu evden ayrılırken altı yaşında bir çocuk olarak bırakıp gittiği amcasının kızı Faide’dir. Refik Faide’yi görür görmez ona kanı ısınır. Faide’de bir görüşte Refik’e sever.

Faide ne annesine ne de babasına benzemektedir. Ahlakı ve kendisi çok güzeldir. Fakat Nihat, ahlak yönünden annesinin kopyası gibidir. Refik, Faide’yi gördükten sonra amcasının evinde kalmaya karar verir. Bir iki ay Faide ile birlikte sohbet ederek güzel vakit geçirir. Birbirlerine olan aşklarını dilleriyle değil gönülleriyle anlatırlar. Birbirlerini severler.

Refik, bir gün salonda perdenin arkasındaki bölmede hasta yatan Faide’yi kontrol etmek için salona girer. Naciye’nin Faide’ye kendisinden bahsettiğini işitir. İstemiyerek kulak misafiri olur. Nihat da oradadır. Ana oğul Refik’i Faide’ye kötülemektedirler. Faide ise sessizce ve çaresizce ağlamaktadır. Bir ara Nihat ağzından bir söz kaçırır. Nihat, Kâhya Mehmet Yazıcı’dan duyduğuna göre Refik’in babası Ahmet Bey’in para için büyük babalarını öldürdüğünü ve paraları alıp kayıplara karıştığını söyler. Bu sözleri duyan Refik beyninden vurulmuşa döner. Ne yapacağını şaşırır. Hemen odasına gelir ve düşünmeye

başlar. Annesinin kendisine babasından hiç bahsetmediğini ve çocukken babasını sorduğu zaman annesini devamlı olarak ağladığını hatırlar. Bu işin aslını öğrenmeye can atar. Nasıl yapacağını düşünürken Nihat’ın Kâhya Mehmet yazıcıdan söz ettiğini anımsar.

O gece yemek yiyemez, sabaha kadar uyuyamaz. Sabah olunca atının hazırlanmasını ve ava çıkacağını söyler. Aslında niyeti av bahanesiyle çiftliğe gidip Mehmet yazıcıyı görüp bu olayı anlamaktır. İşte romanın başında Vardar nehrinin kenarında yağmur altında atını oradan oraya koşturduğu anlatılan Refik, çiftliğe gidip Mehmet yazıcıyı bulamadığı zaman yağmurdan dolayı bir dostunun evine sığınır. Bu dostu Refik’in Viyana’dan döndükten sonra iyi bir Almanca öğrendiği için dost edindiği Alman Hamburger çiftinin evidir. O gece orada kalır. Sabah hava iyi olduğu için tekrar çiftliğe gelir.

Mehmet yazıcı gittiği yerden döner. Mehmet yazıcıya bu olayın aslını sorar. Oda anlatır. Babasının evlendiğini o kış karısıyla birlikte Selanik’te geçirdiklerini fakat baharın çiftliğe geldiklerinde babasının durumunu iyi görmediğini anlatır. Kâhya’nın anlattığına göre babası Ahmet, sık sık Selanik’e gidip gelir. Katina isminde bir kadına tutulur. Bir zaman sonra bir gece yarısı kâhya’ya, karısına vermesi için bir mektup bırakır. Atıyla hızla uzaklaşır. Selanik’e gider. O gece çiftlikten bir vaveyla kopar. Harmanda olan kâhya çığlığa koşar. Odaya girdiği zaman büyük beyin yatağında boğulmuş olduğunu görür. Bu büyük bey denilen zat, Refik’in babası Ahmet’in ve amcası Ömer’in dayısıdır. Babaları öldüğü zaman anneleriyle birlikte Ahmet ve Ömer’i konağına alarak onlara kol kanat geren kişidir. Kâhya’dan bu sözleri duyan Refik’in kafası karışır. Üzülür. Odasında sabaha kadar düşünür. Artık amcasının evine dönmeyi düşünmez. Bir not yazar. Mektubunda herşeyi bildiğini bu yüzden babasını bulmak için yollara düşeceğini yazdıktan sonra saatini ve bir iki parça eşyasını satıp yol parası yapar. Bir vapurla İskenderiyeye oradan da Mısır’a gider. Mısırda geçinmek ve aynı zamanda babasını aramak için doktorluk mesleğini yapmaya başlar.

Mısırda Madam Bunzel isminde pansiyon işleten bir kadın vardır. Bu pansiyonda Mısır’ın zenginlerinden olan Zeki Bey isminde yaşlı bir hasta yatar. Zeki Bey son zamanlarda kafasındaki düşünce ve kalbindeki üzüntülerden dolayı uykusuzluk hastalığına tutulmuştur. Doktorlar çare bulamazlar. Sadece üzülmemesini tavsiye ederler. Zeki Bey, geceleri uyuyamadığı için namaz kılar. Dua eder. Evradını okur (s.77).

Bir akşam Madam Bunzel, Zeki Bey’in odasına girerek birkaç doktorun kendisini, görüş alışverişi yapmak için geleceklerini söyler. Bir saat sonra birkaç doktor odaya girer. Bu doktorların içinde genç bir doktor da vardır. Zeki Bey bu doktoru görür görmez kalbi ısınır. Bu genç doktor da dalgın dalgın Zeki Bey’e bakmaktadır. Zeki Bey’in doktoru, hasta hakkında diğerlerine bilgi verirken bu genç doktorun dalgınlığını görür. “Refik Bey sizin görüşünüz nedir?” diye sorar. Refik ismini duyan Zeki Bey doğrulur. Bu genç Doktor, Selanik’ten gelen Refik’tir. Zeki Bey Refik’e “Selanik’li Refik Bey mi?” diye sorar. Refik Evet cevabını verince, Zeki Bey hüngür hüngür ağlar. Yıllardan beri beklediği oğlunun kendisi olduğunu Refike’e söyler. Refik ise aradığı babasının Zeki Bey ismindeki bu yaşlı adam olduğunu anlayınca sarılırlar. Zeki Bey, diğer doktorların şaşkınlığını gidermek için kısa bir açıklama yaptıktan sonra kendilerini yalnız bırakmalarını ister. Onlar çıktıktan sonra Zeki Bey bir süre Refik’i süzer. Ağlarlar. Sonra Zeki Bey hep bu günleri beklediğini içindeki dertleri anlatıp kendisinin masum olduğunu oğluna ispat etmek için bu günü beklediğini söyler. Refik’i yanına oturtup çiftliği terk ettiği günden beri başına neler geldiğini anlatıp cani mi? masum mu? Olduğuna bir hâkim vicdanıyla karar vermesini Refik’ten ister. Refik zaten babasının bir kadınla olduğunu ve evden kaçtığını Mehmet Kâhya’dan öğrenmiştir. Bu kadına nasıl tutulduğunu ve bundan sonra neler olduğunu Zeki Bey anlatmaya başlar:

Ömer, kendi işretlerini makul gösterip dayısının gazabından kurtulmak için dayısının çok sevdiği kardeşi Ahmet’i (Zeki) de işrete alıştırmak ister. Cek ismindeki zengin bir işret adamı ve Katina ismindeki bir Rum kadınıyla plan yapar. Ahmet’i bir gece Cek’in işret âlemleri için hazırladığı konağa götürürler. Sabaha kadar her türlü işret yapılır. Ahmet’i Katina ismindeki bu kadınla kandırıp içki içirirler. Katina kendisini çok masum ve namuslu bir kadın diye tanıtır (s. 138). Ahmet buna inanır. Onu bu âlemlerden kurtarmak için kardeşi Ömer’den yardım ister. Ömer’in şeytani fikriyle bir plan yaparlar. Bu plana göre Selanik’te bir ev tutulur. Güya Katina, Cek’in zülmunden kurtulmak için gizlice kaçıp bu eve gelir. Ömer ayrıca Katina’nın Müslüman olacağını da söyleyerek Ahmet’i iyice gaflete düşürür (s. 177). Ahmet dayısının kendisine güvenerek teslim ettiği dükkânı ve paraları Katina’ya harcamaya başlar.

Birkaç gecede bir onun kaldığı eve gider. Bu gidişler dayısının dikkatinden kaçmaz. Ahmet’in bir kadınla işret ettiğini duyar. Ona nasihat eder. Ömer, dayısının servetine konmak için aklından geçen planları uygulamaya başlar. Bunun için ağabeyi Ahmet’e

dayısının bunları duyarsa kendisi için hiç iyi olmayacağını, bu yüzden Katina’yı alıp buraları terk etmesini söyler. Ahmet, kardeşi Ömer’in bu sözlerinin hangi hain maksada yönelik olduğunu anlayamaz. Yanına yüklü bir para alarak Katina’yla birlikte Malta’ya kaçar.

Ahmet Malta’ya kaçtıktan birkaç gün sonra böyle bir iş yaptığına pişman olur. Hem karısına, hem de dayısına bir mektup yazarak affedilmesini ister. Yazdığı mektubun cevabını sabırsızlıkla bir ay bekler. O arada Katina Ahmet’in parasını yemeğe devam eder. Yine kendisini masum ve melek bir kadın gibi tanıtarak ona her türlü işveyi gösterir. Mektubun cevabı gelir. Ahmet mektubu okuyunca donar kalır. Katina ne olduğunu sorar. Ahmet, kendileri kaçtıktan sonra hemen o gece dayısının kendi odasında boğularak öldürüldüğünü ve parasının da çalındığını; ayrıca suçun kendisinin üzerine atıldığını söyler. Bu haberi duyan Katina, hiç düşünmeden Dayı Bey’in kesinlikle Ömer tarafından öldürüldüğünü söyler. Ahmet bunu nereden bildiğini sorunca, Katina “onun ne şeytan olduğunu ben bilirim” der. Katina’nın o işveli masum hali gidip yerine şeytan çehreli bir kadın gelir. Ahmet, Katina’dan bütün bildiklerini anlatmasını ister. Katina ise bunun şimdilik yeterli olduğunu gerisini yarın anlatacağını söyleyerek bir kelime bile etmez.

Ahmet, Katina ile kaldığı otelde sabah kalktığı zaman odanın dağınık, Katina’nın da yatakta olmadığını görür. Onu arar fakat bulamaz. Katina Ahmet’in cebindeki parayı da götürmüştür. İki gün bekler. Bir mektup gelir. Mektup Katina’dandır. Katina mektupta her şeyi itiraf eder. Ahmet’i asla sevmediğini, Ömer ve Cek’le birlikte Ahmet’i ayartmak için nasıl masum rolüne girdiğini; dayısının Ahmet’i sevdiği için ve Ömer’e güvenmediği için servetin Ahmet’e kalmasından dolayı o serveti yemeye niyetinin olduğunu yazar. Fakat Ömer’in Ahmet’i bir daha dönmemek üzere gönderdikten sonra dayısını öldürüp suçu Ahmet’in üzerine atmakla, Ahmet’i bu servetten mahrum bırakmasını beklemediğini de yazar.

Böyle yapmakla kendisine de oyun oynadığını ve bu durumda kendisinden hiçbir şey beklemediğini ve başının çaresine bakmasını söyler. Ahmet artık her şeyi anlar. Aklı başına gelir. Ama iş işten geçer. Selanik’e dönmesi mümkün olmaz. Mısıra gider. Kendisini Zeki diye tanıtır. Tütüncülükle uğraştığı için orada tütün dükkânı açar. Tek amacı zengin olup oğlu Refik’e büyük bir servet bırakmaktır. Bu niyetle canla başla çalışır. İşlerini büyütür. Mısır’ın önde gelen zengin tütün tüccarlarından olur. Mübarek gecelerde

Camiye ve tekkeye gitmek dışında hiçbir şeyle meşgul olmaz (s. 207). Evine çekilir. Ağlar. Yaptığı hatayı affetmesi için Allah’tan af diler (s.207).

Selanik’te Ömer isminde bir dostu vasıtasıyla Refik’in halini araştırır. Nerelerde olduğunu ne yaptığını sordurur. Her şeyi ona anlatması için bir mektup yazıp gönderir. Fakat Refik’in, babasını bulmak için Selanikten ayrıldığı haberi ile kendi mektubu geri gelir. O zaman Refik’i bulup ona bütün gerçeği anlatmadan öleceğini düşünürek son derece üzülür. İntihar etmeyi bile düşünür. “Allah büyüklüğüne güvenir. Allah inancı kendisini bu kötü fikirden vazgeçirir(s. 97).Uykusuzluk hastalığına tutulur. Bu hastalık birkaç ay devam eder. Bu doktorlar konsültosyana geldikleri zaman Refik de beraberdir. Orada kavuşurlar.

Zeki Bey’in (Ahmet) ağlayarak anlattıklarını oğlu Refik de ağlayarak dinler. Zeki Bey, Refik’e zavallı annesinin ağlaya ağlaya ölüp cennete gittiğini söyler (s. 209). Zeki Bey, şimdi oğlu Refik’in kendisi hakkında bir adil hâkim tavrıyla karar vermesini ister. Refik epeyi düşündükten sonra babasına kesinklikle masum olduğunu söyler. Sarılıp ağlarlar. Refik, babasının masum olduğunu ispat edeceğine babasına söz verir. Bunun için Selanik’e gideceğini söyler.

Zeki Bey, oğluna artık rahat ölebileceğini söyler. Refik daha çok yaşayacağını ihtar edince buna inanmaz. Refik’e dolaptan Kur’an-ı Kerim’i getirip bir yasini şerif okumasını söyler. Refik abdest aldıktan sonra babasının başı ucunda hazin bir sedayla Kur’an-ı Kerim okur (s. 218, 220). Okumayı bitirdikten sonra, babasına bakınca onun ruhunu teslim ettiğini görür. Hüngür hüngür ağlar. “Zavallı babacağım” diyebilir.

Geçen bu süre zarfında Refik’in amcası Ömer Bey vefat eder. Bütün serveti oğlu Nihat’a kalır. Nihat bu serveti işret âlemlerinde tüketmeye başlar.

Esma isminde bir kadın, Ömer Bey’in konağına gelerek Naciye Hanım’la konuşur. Faide’yi Cevat Bey isminde zengin ve ahlaklı bir gencin istediğini söyler. Naciye’yi ikna etmeye çalışır. Bu Esma dört kez evlilik yapmış, fakat hiçbir kocasıyla geçinemeyip boşanmış bir kadındır. Çok güzeldir. Zevkine göre yaşayan Esma, Cevat Bey’in maşukudur. Onunla gayri meşru yaşamaktadır. Cevat Bey ise tecrübeli bir mirasyedidir. Bütün servetini Esma ile birlikte yedikten sonra şimdi para bulacak kapı aramaktadırlar. Esma, Faide’yi Cevat’a almakla Faide’nin sahip olduğu servetten yararlanmak

niyetindedir. Cevat’la plan yaparlar. Bu plana göre Cevat Faide’nin ağabeyi Nihat’la dostluk kuracak ve onun gönlünü kazanacak, Esma ise Naciye Hanımı ve Faide’yi ikna edecektir.

Cevat bir gece kahvede kumar oynanırken Nihat’ın kazanmasını sağlar. Yine o akşam kahveci Poti tarafından gönderilen soygunculardan Nihat’ı ve parasını kurtarır. Nihat, Cevat’a büyük minnet duyar. Esma ise hergün konağa girip çıkar. Naciye Hanım’ı ikna ettiği gibi Faide’yi de da zar zor ikna eder. Faide istemediği halde Nikâh kararlaştırılır. Bir Cuma günü Nikâh kıyılır (s.289). Bir ay sonra düğün yapılmasına karar verilir.

Bohçacılar konağa girip çıkmaya ve eşya satmaya başlarlar. Bir rum bohçacısı Faide’yi gizli bir köşeye çekerek Refik’ten bir mektup getirdiğini söyler. Faide ne diyeceğini ve ne yapacağını şaşırır. Mektubu alıp okur. Refik mektubunda Faide’ye çok üzgün olduğunu eğer kendisinin olmayacaksa artık yaşayamayacağını yazmaktadır. Faide buna hem üzülür hem de sevinir. Faide bir gün sonra Rum bohçacıyla Refik’e gönderdiği cevapta, asla o adamla evlenmeyeceğini Cenab-ı Hakkın yardım edip Cevat’ın nikâhından kurtaracağını ve Allah’ın ismi üzerine yemin ederek kendisinden başka kimseye varmayacağını yazar (s.319). Faide’nin bu mektubunu alan Refik, gönderdiği mektupta çok sevindiğini ve Faide’ye sabırla beklemesini söyler.

Refik, emektar kâhya Mehmet yazıcı ile eski dostu Alman Haburger çiftinin Vardar nehrinin yakınındaki kulübesinde buluşur. Babasının masum olduğunu ispat için neler yapabileceklerini konuşurlar. Refik Hamburgerlerin evinden ayrılır. Selanik’e gitmek için trene biner. Trende bir zabitle tanışır. İsmi Âdem Bey olan bu zabit Refik’in Müslüman olduğunu öğrenince çok sevinir (s.335). Midesinden rahatsız olduğu için Selanik’e gittiğini söyler. Refik onu muayene edip tavsiyelerde bulunur. Kaldığı Kolombo otelinin adresini verir. Refik Selanik’e geldikten sonra otele gelip uyur. Âdem Bey de Refik’in kendisini tedavi etmesi için aynı otelde onun odasının yanında bir oda tutar.

Refik sabah uyandığı zaman babasının masum olduğunu nasıl ispatlayacağını düşünmektedir. Kapı çalınır. Gelen garson dün iki kişinin gelip kendisini sorduklarını, o iki kişinin şimdi tekrar otele gelip kendisini aşağıda beklediklerini söyler. Refik Hemen giyinir. Aşağı iner. Bu beyler Refik’le selamlaştıktan sonra yalnız görüşmek istediklerini söylerler. Refik bunları odasına çıkarır. Merak içinde ne söyleyeceklerini bekler.

Bunlardan yaşlı ve nur yüzlü olan kişi kendini ihtiyar Osman diye tanıtır. Diğerinin ismi ise Vassaf Bey’dir.

Yaşlı olan söze başlayarak kendilerinin, amcası Ömer Bey’in çok iyi dostları olduklarını Refik’e söyler. Ömer Bey ölürken bunlara bir zarf içinde bir emanet bırakmıştır. O emanet Ömer Bey’in vasiyetidir. Ayrıca Ömer Bey bunlara birçok sırrı anlatmıştır. Bu beyler eğer gerekirse mahkemeye gelip Refik’in babasının kesinlikle masum olduğuna şahitlik edeceklerini söylerler. Bunlar otelden ayrıldıktan sonra Refik sevincinden ne yapacağını şaşırır. Hemen zarfı açar. Amcasının yazdığı vasiyetname mektubunu okur. Amcası mektubunda cinayeti itiraf etmekle birlikte nasıl ve kimin tarafından cinayeti işlediğini anlatır. Cinayetten hemen sonra büyük bir pişmanlık duyduğunu, o günden beri tövbe ettiğini söyler (s.350). Ayrıca kızı Faide’yi alması için büyük ricalarda bulunur. Bütün bu yaptıklarına bin pişman olup tövbe ettiğini, kendisinin ve babasının da kendini affetmesini Refik’ten istemektedir (s.356).

Mektubu okuyup bitiren Refik, babasını masum gösteren bu kesin delili nasıl kullanacağını düşünür. Direk Mahkemeye vermenin hem Faide, hem de ailenin açısından iyi olmayacağını düşünerek işi tatlılıkla çözmeye karar verir. Bunun için Nihat’ı oteline çağırtıp odasında babasının vasiyetinden bahsederek onu okuduktan sonra eğer bu vasiyeti mahkemeye verecek olursa bütün servetin kendi uhdesine geçeceğini ve kendilerinin beş parasız kalacağını, ayrıca babasının da suçlu olduğunun ortaya çıkacağını söyler. Nihat sapsarı kesilir. Refik, niyetinin servet değil ailenin namusunu muhafaza ederek bu işi halletmek olduğunu ekler (s. 364). Tek şartının Faide’nin kendisine verilmesi olduğunu söyler. Nihat Refik’in bu isteğini kabul edip aşağıda otelin kafesinde bekleyen Cevat’ın yanına döner. Nihat’taki bu değişikliği anlayan Cevat, ortada bir şeyler döndüğünü hisseder. Nihat’ı sıkıştırır. Her şeyi öğrenir. Cevat sinsi bir plan yapar. Planını Nihat’a söyler. Meyhaneden iki fakir rum bulup onlara para teklif eder. Refik’in odasından vasiyetnamenin bulunduğu zarfı çalmalarını söyler. Plan yaparlar.

Bu iki hırsız otele müşteri gibi gelip Refik’in odasının karşısında oda tutarlar. Bir gece sessizce Refik’in odasına girip vasiyetnameyi çalarak sessizce kendi odalarına geçerler. Fakat Refik’in dostu ve hastası olan zabit Âdem Bey midesi ağrıdığı için o gece odasında uyanıktır. Refik’in iki saat önce uyuduğunu bildiği için kapısının açılıp birilerinin odaya girdiğini duyar. Anahtar deliğinden gözetler. Bu iki kişi tekrar odalarına girdikten

sonra hemen gidip Refik’i uyandırır. Her şeyi anlatır. Refik dolapta vasiyetnamenin olmadığını görünce perişan olur. Âdem Bey fazla telaş etmemesini çünkü hırsızların hemen karşı odada olduklarını söyler. Sessizce iki otel kavasını çağırırlar. Hırsızların odasını basarlar. Evrakları bulduktan sonra bu iki hırsızı sorguya çekip kendilerini kimin gönderdiğini sorarlar. Hırsızlar her şeyi anlatırlar. Refik bu işten Cevat’ın da haberinin olduğunu o an öğrenir. Refik biraz düşündükten sonra bu kez kendisi bir plan yapar. Bu hırsızlara şimdi de kendisi için bir hizmet yapmalarını söyler. Eğer yapmazlarsa mahkemeye vereceğini söyleyerek onları korkutur.

Hemen Cevat’a bir mektup yazarak gönderdikleri hırsızların yakalandığını ve meselenin anlaşıldığını, eğer mahkemeye düşmek istemiyorsa saat altıda otelde olmasını ister. Bir mektup da Nihat’a yazarak ona da aynı şeyleri yazar. Ayrıca ailelerinin namusunu ihlal edecek bu meseleyi sessizce halletmek için onun da saat yedide oteldeki odasında olmasını ister (s. 402, 403). Mektupları rum simsar Pavlaki ile gönderir.

Cevat saat altıda otele gelir. Refik’in odasına girdiği zaman mektupta yazılanların etkisiyle yüzü sapsarıdır. Refik onu hoş karşılar. Oturtur. Her şeyi açıkça anlatacağını ve önce dinleyip sonra evet veya hayır cevabını vermesini ister. Refik vasiyetnameyi çalmaya teşebbüsle Cevat’ın büyük bir hata ettiğini, eğer mahkemeye verirse hapisin mutlak olduğunu hatırlatır. Bundan başka vasiyetnameye göre Nihat’ın malı gibi görünen malın aslında kendisinin olduğunu mahkemeye verirse onu da alacağını söyler. Ayrıca amcasının

Benzer Belgeler