• Sonuç bulunamadı

II. Kişilikler 1 Dini Kişilikler

2. Tarihi-Efsanevi Kişilikler: 1 Asâf:

2.5. Ca’fer Bey/Paşa:

Osmanlı veziri. Enderun’dan yetişti. Kanunî Sultan Süleyman’ın silâhtarlığına kadar yükseldi. El yazısı, padişahın el yazısına çok benzediği için Kanunî’nin son günlerindeki fermanları ve hattâ ölümünden sonra padişah tarafından yazılması gerekli bazı emirleri, vezir- i azam Sokullu Mehmed Paşa gizlice Cafer Paşa’ya yazdırırdı. Bu hizmetinden dolayı kapıcıbaşılığa ve yeniçeri ağalığına yükseltildi. Aynı zamanda Sokullu Mehmed Paşanın kızıyla da evlendi. Selim II zamanındaki büyük İstanbul yangınında (19-26 eylül 1569) ihmali görüldüğünden azledildi. Yeniçeri ağalığından azledildikten sonra Şam ve Bağdat beylerbeyliği yapmıştır. Fuzûlî’nin Cafer Bey’le münasebeti onun Bağdat beylerbeyliği yaptığı sıralarda olmalıdır (Mazıoğlu, 1997:131). Sonradan kayınpederinin yardımıyla Rumeli beylerbeyi ve kubbe veziri oldu. Dîvân’da Cafer Paşa için söylenmiş 4 kaside bulunmaktadır: O emirlik baharının gülüdür (K. 29: 13), aydınlık ve doğru fikirlidir (K. 28/24),

Sipihr-i devlet ü ikbal-i mülk-ârây Ca'fer Beg

Ki yek-sandır anuñ adline hükm-i âli vü safil (K. 30/12) Nazm-bahş-i mülk Ca'fer Beg ki rûşen rây ile

Feyz-i fıtrîdir aña cân ü celâl ü izz ü şan (K. 31/15)

2.6. Cem (Cemşîd):

İran hükümdarlarından Pişdâdiyân’ın dördüncüsü olan Cem veya Cemşîd’dir. Dîvân şiirinde şarabın mûcidi olduğuna inanılan Cem, aynı zamanda ışık saçan tâcıyla, sonradan ışık anlamına gelen “Şîd”i alarak “Cem-şîd” denilen İranlı efsânevî hükümdar, değişik düşüncelerle adı sık geçen kişilerin başında gelmektedir (Akkaya, 2018: 372). Cem, Dîvânda farklı bağlamlarda zikredilir. Öncelikle o bir hükümdardır. Bu yönü ile memduhu övmek ve üstünlüğünü ifade etmek için ele alınır. Bunlar dışındaki beyitlerde Cem, kadeh, meclis ve şarapla birlikte telmih unsuru olarak kullanılır. Kasidelerde amaç yine memduhun övgüsüdür. Cem, memduhun temiz yaratılışını görse utançla kadehini tövbe taşına çalar (K. 16/26). Cem, kadehten memduhun meclisine ulaştığında onun elini öpmesini ister. Cemşid, şaraba memduhu görünce ayağına düşüp kendisinden selam ulaştırmasını vasiyet etmiştir. Cem’in toprağı üzerinde biten lale, kadehini tutup bugün kimin camı varsa o Cem’dir der (K. 24/9). Cem ve Cemşid, bezmde memduhun dengi değildir. Gazellerde Cem’in ele alınması ile kasidelerdeki arasında yaklaşım farkı vardır. Cem’in zevk ve eğlence ile ilişkisi bu zevkin sonsuz olmadığı gerçeği ile birlikte ele alınarak geçicilik-kalıcılık tezadı vurgulanır. Cemşid’in meclisinin sona ermesi neyin ve defin inlemelerinin sebebinin zaman olduğunu ortaya koyar. Sâkî, kadehi saygısızca tutmamalıdır çünkü o Cem ve Cemşid’in toprağından

imal edilmiştir (G. 44/4). Şair, Cem ve Cemşid’in dayanağını istemez, onun için şaraphane yeterlidir (G. 82/7).

Cem ü Cemşid değil bezmde hemtâsı anıñ Server-i bîbedel ü husrev-i bî-hemtâdır (K. 38/12)

2.7. Dahhâk

İran'ın Pişdâdiyan sülalesinin beşinci şahı. Cemşid tanrılık hevesine kapıldığından Tanrı ona Arap olan Dahhâk'i musallat etmiştir. Dahhâk babasını öldürüp tahtına oturduktan sonra Cemşid'e başkaldırmış ve onun yerini almıştır. Kaçıp yüz yıl saklanan Cemşid'i buldurup vücûdunu testere ile ikiye biçtirip öldüren Dahhâk bin yıl İran'ı yönetmiştir. Zalim Dahhâk'in iki omuzu üstünde kendisine acı veren iki kara yılan otururmuş. Bu yılanlara her gün iki çocuk beyni getirilerek yedirilirmiş. Sıra demirci Gave’nin 18. çocuğuna gelince, demirci deri önlüğünü bayrak gibi kullanarak arkasına topladığı insanlarla ayaklanıp Dahhâk'i tahttan indirip Demâven kuyusuna baş aşağı asarak öldürmüştür. Yerine adaleti ile tanınan Feridûn'u tahta geçirmiştir. Dahhâk-i mârî (Yılanlı Dahhâk)de denilen bu kişi zulmüyle meşhurdur.

Nehr-i A'şar'ı ubur-i leşker için doldurup

Mâr-i Dahhâk'e Ferîdûn-i zaman buldu zafer (K. 15: IX-4)

2.8. Dârâ:

İran’ın Keyaniyan sülâlesinin dokuzuncu ve sonuncu hükümdarıdır. Mecazen büyük hükümdarlara da Dârâ denir. İskender’le yaptığı büyük muharebede mağlûp olmuş ve kaçarken ölmüştür. Keyaniyan sülâlesi bu suretle sona ermiştir. Dârâ, büyük bir saltanat ve şa’aaya malik olması, İskender’le olan Efsânevî savaşları, tac ve tahtıyla dillere destan olmuş bir hükümdâr olması hem Fars hem de Türk şiirinde adından çokça bahsedilmesine sebep olmuştur. Dârâ, Dîvân şiirinde, bir ululuk, azâmet ve şa’şaa sembolüdür. Genellikle memdûh

övülürken onun üstünlüğünü ifade için kullanılmışsa da, bazen de dünya hayatının geçiciliğini ve şâirlerin istiğnâ hallerini ifadede zikredildiği olmuştur (Tökel, 2000: 155). İran

hükümdarlarından Keykubad Dîvânda İskender ile birlikte zikredilir (K. 10/11). Dîvânda ya memduhla İskender ve Dara arasında benzerlik ilişkisi kurulur veya memduhun üstünlüğünü, yüceliğini belirtmek için Dara ve İskender’den faydalanılır (K. 10/18; 38/11).

Sikender tahtının ikbâl ile makbûl Dârâ'sı

Süleymân mülkinin ispât ile vâris Süleymân'ı (K. 12: IV-3)

2.9. Fağfûr:

Eskiden Çin hükümdarlarına verilen addır. Rivâyete göre Fağfur Nuh peygamberin

torunu olan Eşkan’ın soyundan gelme bir padişahtır (Pala, 1989: 161). Fağfur, Dîvânda

Hakan ile birlikte memduhun üstünlüğünü belirtmek için kullanılır (K. 10/11).

Çâker-i çâkeri Fağfûr ile Hâkân oluban Bende-i bendesi İskender ile Dârâ’dır (K. 38/11)

2.10. Feridûn:

Pişdadiyân hanedanının altıncı hükümdarı olan Ferîdûn beş yüz yıl saltanat sürmüştür. Cemşîd’den sonra İran tahtına geçen Ferîdûn, İran’ın en büyük mitolojik kahramanıdır. Saltanatının sonunda tahtıyla tacını torunu Menûçehr’e verir. İslami kaynaklarda adilliğiyle övülen hükümdarlardandır. Dahhâk’ı yakalayıp öldürmek istediğinde kullanmayı düşündüğü

gürz, gürz-i Ferîdûnî veya gürz-i gâvser, gürz-i gâvpeyker, gürz-i gâvçehr olarak bilinir. Şah- nâme’ye göre Ferîdûn aynı zamanda bir büyücüdür; bu sebepten Ferîdûn-ı porfusûn (çok büyü yapan Ferîdûn) olarak da anılır. İyilikseverlik ve ögüt verme de önemli niteliklerindendir (Yıldırım, 2008: 307-310). Dîvân’da memduhlar için adaleti, saltanatı ve

ihtisamı yönüyle ilgi unsurudur. Dahhak yılanları ve zulmü ile Feridun ise adaleti ile şöhret bulmuştur. Memduh Feridun’a, düşman ise Dahhak’a benzetilir. Feridun’un Dahhak’ı yenmesi ve tahtına oturmasına telmihte bulunulur. Dîvân’da Dahhâk ve Feridun tek bir beyitte karşımıza çıkar.

Nehr-i A'şar'ı ubûr-ı leşker için doldurup

Mâr-ı Dahhâk'e Ferîdûn-ı zaman buldu zafer (K. 15: IX-4)

2.11. Firavun:

Azamet ve ceberut sahibi olmak anlamına geliyorsa da eski Mısır kavimlerinden Amalika hükümdarlarına lâkap olarak verilmiştir. Birçok Firavnlar olmasına rağmen içlerinden en meşhuru Hz. Musâ zamanında yaşamış olanıdır (Pala, 1989: 173). Arap, Fars

ve Türk klasik edebiyatlarında zalim, inatçı, kibirli ve gururlu gibi menfi vasıflarla ön plana çıkan Firavun genellikle Hz. Mûsâ ile birlikte anılır. Hanımı Âsiye ile veziri Hâmân ve Hz. Hârûn da Firavun ve Hz. Mûsâ’nın yanında adları zikredilen diğer kahramanlardır.

Firavun, Dîvân şiirinde bir kötülük ve şer sembolüdür. Genellikle sevgilinin hatt’ı Firavun’un askerleri olarak anılır ve âşığa verdiği sıkıntılardan dolayı olumsuz niteliklerle anılır. Firavun’un Musa ile olan mücadelesi ve mağlubiyeti de sık sık zikredilen beyitler

arasındadır (Tökel, 2000, s. 353).

Perî-veşler dil-i sahtına düşmüş mihr-i ruhsârıñ Seniñ aksiñ alan fûlâd gözgüler firâvandır (G. 89/3)