• Sonuç bulunamadı

Cümlede Başlayan Değişim

2. BÖLÜM

2.2. BİÇİMSEL YENİLİKLER

2.2.1. Cümlede Başlayan Değişim

Bu dönemde çoğu öykücü, cümle kuruluşları üzerine yenilikler getirmişlerdir. Olay örgüsü açısından daraltılan öyküler hünerlerini daha çok biçimsel alandaki farklılaşmalarla ortaya koymuşlardır. İncelediğimiz öykücüler açısından bir değerlendirme yapacak olursak, Bilge Karasu‟nun metinleri bu konuda tipik örnekler vermektedir. Karasu, cümle düzeyinde alışık olmadığımız bir ifade tarzına sahiptir. Genellikle tamamlanmamış, yarıda kesilmiş cümleler kullanır. Böylece öykü kişilerinin sıkıntılı ruh hallerini sergiler. Ayrıca yarım cümleleri okurun tamamlamasını ister. Böylece okuru yaratma edinimine dâhil etmiş olur. Karasu‟nun eksiltili cümleleri hemen hemen her öyküsünde karşımıza çıkmaktadır. Modern dönem hikâye anlayışına en yakın olarak değerlendirdiğimiz Uzun SürmüĢ Bir

Günün AkĢamı öyküsünde de karşımıza çıkan cümleler vardır.

Birçok zamanlar, çeĢit çeĢit yerlerde, çeĢit çeĢit durumlarda, canına kıymağı düĢündüğüne gülüyor. ˮ249

Biçimsel anlamda farklılaşmadan en çok nasibini alan Kısmet Büfesi kitabıdır. Tablolara bakarak oluşturduğu öykü metinlerinde Karasu‟nun eksiltili cümleleri hemen kendini gösterir.

“Bakarsınız, bekledikleri bizizdir. Kendilerini bir resmin içinde görecek onlara varlıklarını kazandıracak olan, karanlıkta kalmıĢ ilgimizdir, bekledikleri. Bizim karanlık güzelliğimiz, oylumumuzdur. Yani, gerçekliğimiz…

oysa, bu terimler içerisnde düĢünmek bile, bukadınlara yakıĢtırdığımız yaratılıĢa

biraz aykırı bir Ģey. Güzelliği, oylumu, ilgiyi görecek gözleri olmuĢ mudur hiç?ˮ250

Yukarıdaki örnekleri çoğaltmak mümkündür. Dediğimiz gibi Karasu‟da biçimsel olarak eksiltili cümleler ağırlıktadır. Cümleyi yarıda bırakarak bir alt satıra geçer ve bu satırı da küçük harflerle başlatır. Önceki, dönem öykülerden oldukça farklı bu yaklaşım öykülerimizdeki değişimi sergileyen basit ama en belirgin örneklerden biridir.

Ayrıca Karasu‟da ve Oğuz Atay‟da da rastladığımız gibi noktalama işaretlerinin bildiğimiz kullanımları da değişmeye başlar. Bazen metinlerde hiçbir noktalama işaretine yer verilmez. Bazen de her sözcük virgüllerle birbirinden ayrılır. Bu kullanımda aslında öykü kişilerinin içinde bulunduğu sıkıntılı ruh hallerini yansıtmak, bilincin sansürsüz akışını sergilemek amaçlanır.

Bilge Karasu‟nun Nereden de Andım ġimdi ve Oğuz Atay‟ın Ne Evet Ne

Hayır öyküleri bütünüyle konuşma diline yaslanmaktadır. Öykü boyunca noktalama

işaretleri kullanımı yoktur. Nereden De Andım ġimdi öyküsü virgüllerle akmaktadır.

Ne Evet Ne Hayır öyküsünde gazetenin Güzin abla tarzı köşe yazarı tarafından

noktalama işaretleri ilave edilir.

249

Bilge Karasu, Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı, Metis Yayınları, İstanbul 2009, s. 96

Karasu‟nun Troya‟da Ölüm Vardı kitabındaki bir annenin oğluyla arasına giren mesafeler noktalama işaretleri kaldırılarak anlatılır. Böylece kadının içinde bulunduğu ruh hali okuyucular tarafından net bir şekilde tespit edilir.

“Zaten o karnımda kıvılcımlandıktan sonra kadınlığım mı kaldı ki, görmüyorsunuz körsünüz çünkü desin, evet, geçmiĢ gün, geçti hepsi, gitti benden uzaklaĢtı uzaklar girdi aramıza vücutlarımızın odalarımızın yemeklerimizin ısınmalarımızın arasına, benden baĢka kimsesi benim ondan baĢka kimsem olmadığı halde, aynı evde oturuyor yatıp kalkıyor göründüğümüz halde, uzaklaĢtı benden sonra bir gün geldi çattı geldi yanıma yollarımız yeniden kesiĢti, batacağını anladıkları bir gemiyi farelerin bırakıp kaçtığını anlatırlar onun gibi herkes de onu bırakmıĢ anlaĢılan, yapayalnız kalınca gene ben aklına geldim, belki de hastalanacağını anladı, yavrum bana döndü, sahi bunu hiç düĢünmemiĢtim Ģimdiye değin, bana döner dönmez, beni görür görmez hastalandığını sanmıĢtım, bana dönmeğe mecbur olmağa dayanamadı sanmıĢtım, beni çekemiyor sanmıĢtım, hiç mi hiç aklıma emledi, bağıĢla beni Tanrım bağıĢla beni oğlumun günahına girmiĢim, bilmem belki de yanılıyorum ama yok hayır eminim eminim hastalanacağını bildiği hastalanacağını sezdiği için döndü bana, ben de alındığımı göstermeğe çalıĢtım, suç benim günah benim, Tanrım bağıĢla beni, seni çok unuttum kadınlığıma kapıldım gözlerim körlenmiĢti görmüyordum görmem görebilmem gereken Ģeyleri, haklıydı belki de, haklıydı o da ama,ˮ251

Yine Karasu‟nun Uzun SürmüĢ Bir Günün AkĢamı kitabında sadece virgüllerin kullanıldığı bir bölüm vardır:

"Yemek", demiĢti, "yemek yemek, beni, canlandırdığı, ölçüde, bana, güç, verdiği, ölçüde, beni, ölümden uzaklaĢtırıyor, oysa, bu iĢkencenin, sonu, öyle, kolay, kolay, geleceğe, benzemediğine göre, ya, ölmemi, ya, çıldırmamı, beklediklerine, göre, beni, herhalde, sağ, bırakmamağa, kararlı, göründüklerine, göre, ölmeği, kabul, etmekliğim, daha, akıllıca, olur, oyunu oynamağa, karar verdik, ama, uzatmamız, için, sebep, yok, değil, mi, Ġokim"252

GöçmüĢ Kediler Bahçesi kitabındaki Avından El Alan öyküsünde de

Karasu‟nun anlattığı bir bölüm vardır. Burada ifade edilenler birbiriyle alakasız konumlardadır. Cümleler yarım bırakılır alt satırlara geçilir ve bu yüzden konuyu takip etmek zorlaşır.

251

Bilge Karasu, Troya’da Ölüm Vardı, 6. Basım, Metis Yayınları, İstanbul 2009, s. 76

“-lar çarpıĢtı delice hızları içinde. Boynu kırılıp yüzü gözü kan delikanlının kız gibi giydirilip kıra salınmasıdır. Delikanlı kırıta içinde kalan Bey‟i gözyaĢlarıyla diriltmeğe çalıĢan uzun saçlı, kırıta önden yürür; tek boynuz onu görür görmez koĢar gelir, uzun parmaklı; güzeller güzeli delikanlının yok oluvermiĢ bir kucağına atılır, koynuna girer delikanlının. O zaman kat kat giy-

karacanın yerinde durmakta olduğunu kim anlayabilir, kim bile-

siler altına gizlenmiĢ mızraklar ortaya çıkar, tekboynuzun böğ-

bilir bundan böyle? rü delik deĢik olur.ˮ253

Oğuz Atay‟ın Ne Evet Ne Hayır öyküsünde de gazeteye mektubu yazan kişinin noktalama işaretlerine dikkat etmediği belirtilir. Ve mektubu okuyan Akın Korkmaz parantez içi ifadeler kullanarak mektubun daha anlaşılır olmasına gayret eder. Noktalama işaretleri şu şekilde tamlanmaktadır:

“...acılar sancılar içinde kıvranıyorum. 5 yıldır gurbet gurbet, bıktım usandım efendim. aklım sevdiğime takılmıĢ daima, vazgeçemem, geçemiyorum. (Sana insan nasıl bir akıl verebilir bilmem ki.) Demir parmaklıklar, dört duvar arasından suçsuz günahsız sevgim için çile cefa sancı çekiyorum (acı çekmenin baĢka nedenleri de var tabii bana kalırsa). 5 yıldır uyku nedir bilmem, yemek içmek bunu da bilmem, bir allahım bir ben varım(baĢka kimsen olmadığı doğru)Ģu dünyanın üstünde (bir de, belki ben varım; ne dersin? Karar senin tabii.)ˮ254

Nazlı Eray‟ın öykülerine baktığımızda ise daha çok kısa ve net cümlelere yer verildiğini görürüz. Kurduğu kısa ve devinimli tümcelerle hızlı bir akış sağlar. Özentisiz, gelişigüzel ve üzerinde düşünülmeden kurulmuş cümle yapıları yazarın kendine özgü biçemini ortaya koyar. Eray eserlerini basıma verirken özellikle düzeltmediğini ifade eder. İncelediğimiz öyküler içerisinde noktalama işaretlerinin tamamen ortadan kaldırıldığı ya da eksiltili cümlelerin kullanıldığı örneklere rastlamadık. Ancak, kısa kuruluşlu cümleler alt alta satırlarda ifade bulur. Böylece anlatım rahat, açık ve eğlenceli bir yapıya kavuşur.

253

Bilge Karasu, Göçmüş Kediler Bahçesi, 9. Basım, Metis Yayınları, İstanbul 2010, s. 26

“Renkleri filan, hep değiĢmiĢti.

Birden anladım. Benim insanlarımdı bunlar.

Kelepçeye baktım; döndüm sordum:

„Yahu, bunları da nereden buldunuz?‟

Orta yaĢlı olanı,ˮ255

Cemal Şakar‟ın öykülerinde ise özlem, kaçış, yol ve yolculuk temaları felsefi yönü ağır basan bir üslûpla işlenir. Şakar‟ın öykülerinde tasavvufi birikimler, bugün kullanımı rafa kaldırılmış sözcükler ortaya çıkarılır. Bu anlamda titiz, özenli bir dil anlayışı karşımıza çıkar. Kaybolmaya yüz tutmuş bu kelimeleri öykülerine uyumlu bir şekilde işler. İnşirah, şar, sergerdan, muntazar, tekasür, tezahür, ahkaf gibi kelimelerin kullanımlarını görürüz. Öyle ki Şakar, Birkaç Kırık Görüntü öyküsünde kız ve erkek kahramanına inşirah kelimesini kullanıp kullanmadıklarını düşündürtür. Aynı şekilde öykü kişisi kıza müşkül kelimesini kullanıp kullanmadığını sorgulatır. Böylece Şakar kullanımdan düşmüş kelimelere sahip çıkmaya çalışır. Özellikle bu kullanımlar Kur‟andan aldığı ayetlerle oluşturduğu öykülerinde dikkati çeker. Bu kitapta Tezahür, Ġstiğna, Misak, Saika, Tevbe, Samiri, Yakin, Arim, ġek, Sayha,

Ahzap…gibi bölüm isimleri dikkati çeker. Hayalperdesi kitabında ise cümle

düzeyinde farklı yazım tarzları hemen kendini belli eder. Özellikle Çığlık öyküsünde cümleler düzenli bir şekilde akmaz. Yolda, Git, Gece, Garip, Biliyor, Tuhaf gibi başlıklarla akan bu öyküler birbiri ardınca sıralanan cümleleri içerir. Bir anlamda bu cümleler anlatıcının zihnindeki karışıklıkları anlatır.

“BĠLĠYOR/

Sun, daha önce de denemiĢtim, anlatabilmeyi, anlatamamıĢtım; oysa anlatabilmeliydim; o zaman hükmettim, anlattıklarımızın, anlatabildiklerimizin; (…) huzur buluyoruz\belki de\yüreğimizi yakan Ģeyleri anlatmıyoruz, anlatamıyoruz, anlatılamıyor; yüreğimizi yakmaya devam ediyor, bir anlamda bizi piĢiyor, insan oluyoruz, iĢte;

Ya da;

Yok yok; Öyle iĢte!

BoĢver, yüreğimiz….

Yansın…ˮ256

Bu şekilde öyküde daha pek çok örneğe rastlanmaktadır. Sular TutuĢtuğunda kitabındaki Hadi ve Alemdağda Var Bir Panco öyküsünde de değişik cümle kuruluşları dikkatimizi çeker. Hadi öyküsünde cümleler kısadır, virgüllerle ve taksim işaretleriyle ayrılarak devam eder. Cümle içerisinde bazı sözcükler büyük, bazı sözcükler küçük yazılır. Cümle başlarında büyük harf kullanımına dikkat edilmez. İncelediğimiz diğer öykücülerde rastladığımız gibi cümleler alt satırlara geçilerek bölünür. Bazı kısımlarda da sadece büyük harfler kullanılır:

“Sende Nelerim KALıyor?ˮ257

SEN iĢte: KIYAMETLER, YER GÖK ATILIYORDU; HER ġEY PAMUKLAR GĠBĠ SAVRULUYORDU; YILDIRIMLARIN PEġĠNDEN GĠTTĠM. Bilirsin parıltılar hep gözlerimi alır; gözlerim…ˮ258

Alemdağda Var Bir Panco öyküsünde de noktalama işaretlerinin tamamıyle

ortadan kaldırıldığı kısımlara yer verilir:

“Neredesin ben bir çukurdayım yok hayır odamdayım hani bilirisin her tarafı kelimelerle çevrili odamda içimde hep sen hep baĢkaları ben diyorum baĢkaları olmadan baĢkalarına tutunmadan tutunmadan yaĢayamam içimde baĢkaları olamazsa ben benimle böyle yapayalnız o zaman dıĢarı adım atamam dıĢımdaki dıĢarıdaki dünyaya nasıl çıkarım sen gel ellerimden tut çıkar beni dıĢıma dıĢımdaki dıĢarıdaki dünyaya gel gelmezsen duy duymazsan ey Panco….ˮ259

256 Cemal Şakar, Hayalperdesi, 1. Baskı, Selis Yayınevi, İstanbul 2008, s. 71 257

Cemal Şakar, Sular Tutuştuğunda, 1. Basım, Hece Yayınları, Ankara 2010, s. 27

258

Age., s. 32