• Sonuç bulunamadı

Osmanlı İmparatorluğu 1574'te Tunus'u topraklarına katmıştır. 19. Yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı egemenliğinden ayrılmıştır ve Kuzey Afrika'da etkinliği artan Fransa İngiltere'nin de desteğini alarak Tunus'u işgal etmiştir. 12 Mayıs 1881'de Fransızlar Tunus Beyi ile Bardo Anlaşması'nı imzalamış ve Tunus bundan sonra Fransız himayesine girmişti (Ulutaş ve Torlak, 2011: 6). 1920 yılında ilk milliyetçi dalga olan Özgür Anayasa Partisi girişimi, Fransızların önderlerini sürgün etmesiyle birlikte son buldu. Ancak Anayasa partisi ilk aşamada herhangi bir bağımsızlık söylemi geliştirmiyor, yalnızca eğitim ve basın özgürlüğü üzerine yoğunlaşıyordu. 1929 Ekonomik krizi akabinde 1930 yılında yeni bir milliyetçi dalga Habib Burgiba etrafında kenetlenmeye başladı. Bu hareket Cezayir ve Fas'taki hareketlerle paralellik gösteriyordu. Fransız yaşam tarzı reddedilmiyor, sadece işgale karşı çıkıyorlardı. 1938 yılında polisle çatışan bu hareketin 2100 üyesi tutuklandı. İkinci dünya savaşında sadece 6 ay süren Alman ve İtalyan güçlerin hakimiyeti tekrar Fransızların lehine sonuçlandı. 1945 yılında Mısır'a kaçan Habib Burgiba 1950'de Paris'e bağımsızlık talebinde bulunmak üzere gitti. 1952 yılında Burgiba ve 11 arkadaşı tutuklandı. Bu durum halkı galeyana getirdi. Son olarak 31 Temmuz 1954 yılında Fransa başbakanı Menden-Frence Tunus'a giderek bağımsızlık sürecini resmi olarak başlattı. Bu süreçte iki bin beş yüz milliyetçi silahlı mücadeleyi bırakıp teslim oldu. 1955 yılında işlerinde bağımsız olan bir

63 Tunus için imzalar atıldı. Burgiba bunu tam bağımsızlık için önemli bir adım olarak sayıyordu. Fas'ın bağımsızlığından sonra da Tunus'un isteği doğrultusunda 25 Mart 1956 yılında yapılan seçimler neticesinde Burgiba Cumhuriyetin başkanı olarak seçildi (Okumuş, 2015: 21-22).

Habib Burgiba tıpkı Cemal Abdülnasır gibi Türkiye Cumhuriyetinin yaptığı işleri dikkatle izlemekteydi. Habib Burgiba Türkiye Cumhuriyetini ve Atatürk'ü övgüyle bahsederek Müslüman dünyası için örnek alınması gerektiğini ifade ediyordu. Burgiba Nasır'dan biraz daha ileri giderek kendisini II. Atatürk olarak görmekteydi. Tunus bayrağının yanı sıra anayasası da Türkiye'nin o dönemdeki anayasasıyla benzerlik içermekteydi ancak tek farkı resmi dinin Tunus da İslam olarak belirtilmesiydi. Burgiba'ya göre Türkiye'nin ilk laik Müslüman devleti modeli Tunus'ta inşa etmek istediği sistemin temel taşlarını teşkil ediyordu. Burgiba'nın amacı laik ama İslam'la çatışmayan bir Tunus devleti projesiydi.

Burgiba'nın öğretisinin ana ekseni şu şekildeydi:

"-Tunus kendine has kimliği, yolunu belirleyen işaret noktaları, değerleri olan bir millettir.

-Tunus toplumsal projesinin merkezine insanı koymalı, yani eğitime, kadının özgürleşmesine, sağlığa ve spora öncelik vermelidir. Bu husus, yapısal değişimlerin motoru olan mücadeleci bir devletin eliyle yürütülen toplumcu bir ekonomik yaklaşımının benimsenmesini de doğrular nitelikte.

-Tunus toplumu, Arap-Müslüman mirası ile kalkınmaya -dolayısıyla modernlik ve ilerlemeye- olan hevesini akıllı ve gerçekçi bir şekilde barıştırmalıdır.

-Yüzölçümü, coğrafi konumu ve komşularını göz önünde bulundurarak barış ve iyi komşuluk evrensel değerlerini benimseyip, diyalog, saygı ve işbirliğinin desteklemeyi dış politika düsturu haline getirmelidir" (Maktuf, 2013: 33-34).

Burgiba'nın amacı modern bir devlet oluşturmak ve güçlü bir yapısı olan devlet kurmaktı. Burgiba'nın düşüncelerinin bu eksende olmasının Fransa'da almış olduğu hukuk ve siyaset eğitimi etkisi olmaktaydı. Burgiba'nın düşüncelerinin etkileyen eğitimin yanı sıra Fransız aydınlanma düşüncesi, Rousseau, Lamartine ve Hugo'dur (Polat, Durmuş, 2015: 58).

Tunus bağımsızlığını kazandığı dönemde hala kabile düzeni ve önemli bölgesel dengesizliklerle boğuşuyordu. Halkın %90'ı kırsalda yaşıyordu ve muhafazakardı. %10 ise şehirli ve eğitimliydi. Habib Burgiba, hem yeni bir toplum yapısı tasarlıyor hem de tüm kesimleri bir arada tutmayı hedeflemekteydi. Stratejinin odak noktalarını, yoksullukla mücadele, altyapı inşası, toplumun eğitilmesi, barış ve işbirliği diplomasisi yürütülmesi oluşturuyordu (Maktuf, 2013: 34).

64 Burgiba dış politikasında, Fransa'yla paralel olan ve ülkenin turizm potansiyelini korumaya yönelik istikrarlı politikaları izlerken iç politikasında ilk zamanlar İslam'la çatışmayan, laik politikaları benimsemiş, fazla masraflı olduğunu düşünmesiyle güçlü bir ordudan daha çok diğer iktidar güç sahiplerinin ısrarlarını dikkate alarak sembolik bir ordu oluşturmuştur. Orduya bütçeden ayrılan pay genel olarak yüzde üçlerde iken eğitime yüzde sekiz-on civarında pay ayrılmıştır (Adil, 2011: 8-9). Dolayısıyla ordunun gücü hem askeri hem de siyasi çevrede sınırlı kalırken aynı zamanda diğer Arap ülkelerine göre daha laik ve daha eğitimli bir halk kitlesi oluşturmuştur. Bu iki durum demokratikleşme taleplerinin özellikle bu ülkede varlığı için ön koşul oluşturmuştur. Diğer Arap cumhuriyetlerinin aksine Burgiba cumhurbaşkanı olurken, ordunun önemli bir rolü olmamıştır. Mısır ve Suriye'nin aksine Tunus ordusu Burgiba'yı iktidara taşımamıştır. Burgiba her zaman orduyu, rejimden uzak bir konumda tutmuştur, etkisini azaltmak istemiştir (Polat, Durmuş, 2015: 59).

Burgiba İsrail-Filistin konusundan savaşın çözüme bir katkı yapmadığını ve diyalog kurmanın önemini dile getirmiştir ama bu düşüncesi Arap milliyetçileri tarafından büyük bir tepki görmesine neden oldu. İçişlerinde ise Burgiba farklı ve reformist bir bakış açısına sahipti. Ancak yine de iç siyasette de Burgiba'nın laik eğilimlerimden dolayı düşünceleri tartışma konusuydu. Burgiba'nın özellikle Ramazan hakkında birkaç sene oruç tutulmaması ve tüm enerjinin işe aktarılması düşüncesi tetikleyici rol oynadı. Burgiba'nın iç siyasetteki en büyük başarısı Türkiye'de olduğu gibi tek eşliliğin getirilmesidir.

1974-75 yıllarında önemli değişimler ve yeni oluşumlar meydan gelmiştir. Mısır ve Arap ülkelerinde kendini göstermeye başlayan Müslüman kardeşler gibi Tunus'ta da Nahda grubu Raşid Gannuşi'nin liderliğinde İslami bir akım oluşturulmuştur. 1980 yılında yaşanan çatışmalar şiddetlenince içeride ve Fransa'da Burgiba'nın yerine kimin geçeceği tartışmaları yaşanmış ve İslami kesim güç kazanmıştır. Burgiba döneminde demokrasinin egemen olduğu yerlerde sendikalar ve sivil toplum örgütleri kurulsa da siyasi partiler kurulamamıştır (Adil, 2011: 9).

Burgiba’nın İsrail’e karşı gevşek siyaseti Arap bölgesinde güçlü eleştirilere sebep olmaktaydı. 1975 yılında Tunus meclisi Burgiba’yı ‘ömür boyu Cumhurbaşkanı’ ilan etmişti (Ayhan, 2012: 62-63). O dönemde Tunus'ta yavaştan rejime ve iktisadî sorunlara karşı muhalif sesler artmaya başlamış, 1978 yılında işçi sendikasının protesto ve göstere yürüyüşleri şiddetli müdahalelerle bastırılarak sendika yöneticileri tutuklanmıştır. Tunus'ta başlayan muhalif hareketler ve protestolar tek partili rejime başkaldırı giderek büyüyerek

65 devam etmiştir. Olayların yatışması ve gerginliğin azaltılması amacıyla siyasi partiler kanunu yapılarak, yeni siyasi partilerin kurulmasının yolu açılmıştır. Tunus bağımsızlığını kazandığı tarihten itibaren 1981 yılına değin süren tek partili döneme elveda diyerek, 1981 yılında yapılan seçimler çok partili olarak gerçekleşmiştir (Ulutaş ve Torlak, 2011: 6).

Burgiba iktidarının son dönemlerinde baskı ve şiddet iyice artmış idi. Tunuslular Fransızlardan bağımsızlığını kazanmış olsalar da Burgiba'nın baskıcı politikaları yüzünden yine sömürülen kesim Tunus halkı oldu. 1984-87 yıllarında Tunus da hissedilen ekonomik, siyasal sorunlar ve Tunus halkının Burgiba yönetimine karşı tutunduğu memnuniyetsiz tavır Zeynel Bin Ali tarafından karşılıksız bırakılmayarak Burgiba'ya karşı iktidarını bırakması yönünden sert baskı uygulamış ayrıca Bin Ali Burgiba'nın sağlık sorunları yüzünden Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiremeyeceğini ileri sürdü. Burgiba, Tunus genelinde yaşanan protestolar ve Tunus halkının yönetimden memnun olmaması nedeniyle görevini yapmasının zor olduğunu düşünerek Cumhurbaşkanlığını Bin Ali'ye devretti. Görevi alan Bin Ali Tunus'taki siyasal muhalefetin hepsiyle uzlaşacağını ve ekonomik alanda da iyileşmeler yönünden adımlar atacağına yönelik sözler vermiş idi (Polat, Durmuş, 2015: 59-60).