Yapılabilir? t
j
Buraya kadaP söz edilenlerden yola çıkarak fıkıh ilmiyle ilgili ta-savvurumuzu ve fıkıh çalışmalarının yönünü etkileyebilecek şu eleşti
riler önümüzde durmaktadır:
../ Fıkhı ulus-devlet yapısı içinde uygulamaya yönelik ictihad çağrısının ve islam hukukuna dönüşümünün çıkmaz bir yola girdiği
eleştirisi;
../ Çeşitli fıkhl meselelerin hükme bağlanmasında tutarsızlıklann bulunduğu ve metodolajik hataların yapıldığına yönelik eleştiriler;
../ İslam devleti söyleminin istenilen sonuçları vermediği, ulus-devletin iyi tahlil edilemediği, bu söylernin hakim olduğu yerlerde iyi örnekler ortaya konulamadığı; ayrıca Batılı hukuk sistemlerinin (veya en iyi halde ikili bir yapının) sürdürüldüğü eleştirisi.
Mevcut modern devlet modelini mutlaklaşurmak ve kaçınılmaz
lığını ileri sürmek, tabiri caizse tarihte cari sünnetullaha aykırıdır. Her tarihi dönernin bir sonu vardır, hiçbir sistem sürekliliğini garanti altına
alacak şekilde tüm şartları ve gelişmeleri denetleyemez. Ancak bu
de-ğişimle ilgili düşüncede ve uygulamada yapılması gerekenler vardır.
Biz bu konuya değiniDeyip fıkıh ilmindeki muhtemel yönelişlerle ilgili kanaatlerirnizi ortaya koyacağız.
Mevcut durumdan ve eleştirilerden yola çıkarak fıkıh çalışmala
rında yeni bir perspektife, bakış açısına ihtiyaç olduğu söylenebilir.
Bu, şimdiye kadar Batılı hukuk sistematiği esas alınarak yapılan çalış
maların tamamen önemsizleştiği, IDiadını doldurduğu ve bundan sonra bu tür çalışmaların gereksiz hale geldiği şeklinde anlaşılmamalıdır.
Tüm dünyada mer'i hukuk sistemleri ve modern hayat tarzı Batı
kay-naklı olduğu için Batılı hukuk sistemleri vakıayı tasavvur ve tahlil
ba-kımından önem arz etmektedir.
28 Bk. Wael Hallaq, Impossible State, New York: Columbia University Press, 2013.
Ayrıca bk. a. ınlf., Shari'a: Theory, Practice, Transformations, Caınridge: Cambrid-ge University, 2012.
MODERN ÇAGDA FIKIH HAKKINDA KONUŞMAK 203
Bu sebeple Batılı hukuk sistemlerini ve hukuk tarihini daha de-rinlikli ve İsıbirn tarihlndeld hukuk sistemleri ve fıkıh tarihiyle mukaye-seli tarzda incelemeye ihtiyaç vardır ve şimdiye kadar teşebbüs
edil-memiş olan bu incelerneyi fukahanın yapması gerekir. Ayrıca müslü-man dünyada siyaSı ve iktisad! sömürgecilik çokça dile getirilmişse de hukukl sömürgecilik ve kültürel sömürgeciliğin eleştirisi ihmal
edil-miş, bu alanlarda müslüman toplulukların önderleri konumunda olanlar
müslümanların bu alanlardaki haklarını pek fazla gündeme
getirme-mişlerdir. Dolayısıyla hem hukuki sömürgeciliğin inceleme konusu
yapılması, hem de halihazırdaki sorunlarla ilişkili olarak her bir müs-lüman topluluğun haklarını korumak üzere yaşadıkları ülke hukukunun
yakından incelenmesi ihtiyacı bulunmaktadır. Burada farklı olan husus, bu kez fıkıh çalışmalanna yön vermesi gereken yönelişin, fıkhm nasıl
bu hukuk sistemine intibak ettirileceği değil, mevcut hukuk sisteminin
tanınması, müslümanlara yönelik kısıtlama ve zararlarlnıll en aza indi-rilmesi olması, fıkhın yeniden inşası çalışmalarında mukayese imkanı sağlanmasıdır.
Farklı ve yeni bir perspektiften kastımız, fıkıh çalışmalarını fıkıh geleneğiyle jrtibatlandırarak, metodolajik sorunların farkında olarak,
çağdaş mesaili de içerecek şekilde fıkhın yeniden inşası yolunda
ça-lışmalar yapılmasıdır. Modernist ve -sistematik fıkıh karşıtı-selefi
yak-laşımların kendi gündemleri çerçevesinde eserler yazmayı sürdürecek-leri bir vakıa olmakla birlikte gerek iln:ıl açıdan gerekse müslüman
top-lumların haklan ve ihtiyaçlan açısından kabul edilebilir meşru bir fıkıh anlayışı geliştirmekten uzak oldukları açıktır. Her iki yaklaşımdan farklı olarak, özellikle ikili bir hukuk sistemi uygulayan Arap ülkele-rinde dillendirilen ve gayrımüslim ülkelerde yaşayan müslümanlarca daha fazla gündeme getirilmesi muhtemel olan makasıd içtiham
yakla-şımı da "fıkıh üretmek ve inşa etmek"ten ziyade müslümanca yaşama
nın gereği olarak şer'! hükümlerin anlam ve öneminin kaVTanmasına, fıkhın külli ilkelerine dair bir bilgi ve bilinç oluşturulmasına katkı su-nabilir, ancak fıkhın sathi bir şekilde ele alınmasına hizmet etmek şek
linde bir rol oynama tehlikesi de taşır.
Fıkıh ilmiyle ilgili neler yapılabileceği konusunda öncelikle fıkıh hakkında konuşmamızı gerekli ve değerli kılan esaslan hatırlamalıyız.
Bizim nazarımızda fıkhı değerli kılan şeyin helal dairesinde yaşama ile hak ve adaletin ikame edilmesi olduğunu, fıkhın hem ahiretteki hesap ve nihayette saadet için hem de bu dünyada temiz ve adaletli bir hayat
yaşamamız için elzem olduğunu akılda tutmamız gerekir. Temiz, hak ve adalete uygun bir hayat ve nizarn arayışının temelinde de bunların
ne olduğunu gösteren ilkelerin ve ölçülerin bulunması yatar. Eğer ada-letin ölçüsü, çıkariara dayalı bir uzlaşı, hevalar arası çatışmaların
akli-leştirilmiş görünümleri olan hukuk ve adalet anlayışları, bir ideolojinin idealleri veya bir zümrenin çıkarları ise orada genel geçer hukuk ve adalet ilkelerinden söz edilemez; hukukla ve haktarla ilgili söylenenler izafi, gerçekliği bulunmayan söylemlerden ibaret kalır. Oysa adaletin temelindeki değerlerin tutarlı ve ilınl ölçülere dayalı olması gerekir.
Şeriat-ı Ahınediy~, bize böyle ilme dayalı; kişi ve zümreleri aşan bir ölçüler manzume~i sunduğu gibi, fıkıh ilmi de hayatın tüm alanlarında
ortaya çıkan meselelerio Şeriat'a uygun olarak çözüme kavuşturulma
sını, bir başka ifadeyle ilgili ölçillerin her ayrıntıya dokunmasını ifade eder. İnsan hayatında adaletin inşası ve sürdürülmesi için bunlar temel olmakla birlikte yeterli değildir.
Değişim ve dönüşüm düşüncede başlasa da söz konusu ölçüleri hayata geçirecek fertlere, topluluklara ve bir nizama yahut yapıya ihti-yaç vardır. Esasen müslüman fertlerin hem helal dairesinde yaşama ve adaleti ikame etmenin önceliğine hem de bunun ancak Şeriat-ı Ahme-diye yoluyla olabileceğine dair bir bilgi, bilinç ve iradeye/kararlılığa
sahip olmaları imaİıın gereği olsa da bu, zarnanıınızda da görüldüğü üzere kişinin nefsinde yahut hariçteki düşünce ve toplum hayatında gö-rülen çok sayıda engelden dolayı kendiliğinden gerçekleşmeyen, üze-rinde özellikle durulması, önündeki zihn1, nefsani ve harici engellerin izalesi için çalışılması gereken bir husustur. ilim ehlinin söz konusu ölçüleri öğretme görevi yamsıra "hatırlatma ve irşad" görevi de bura-dan kaynaklanır.
Nasıl bir yol izleneceğine geçmeden önce temelde bir şeye karar vermek gereklidir: Mevcut vakıayı, dünyada müesses nizarın bir veri ve gerçeklik kabul ederek ona uyum sağlamak mı yoksa bağlaını
de-ğiştirmek ve dinin taleplerine uygun hale getirmek mi esas olmalıdır?
izlenecek yolun ayrıntıları çeşitlilik arz edebilirse de bu temel soruya cevap vermek her ahvalde kaçınılmazdır. Dolayısıyla hak ve adaletin ikame edilmesi için, söz konusu ölçillerin işlenmesi ve sonra öğretil
mesi yeterli olmayıp toplumdaki fertlerin ve özellikle de ilirnldüşünce,
siyaset ve iktisat alanlarındaki seçkirılerin onların uygulanmasını sağ
layacak bir bilinç ve iradeye sahip olmaları ve toplumdaki yapıları
(bununla özellikle hakim kılınan söylemleri, -mevzuat şeklinde olsun
olmasın- mer'1 kuralları ve müesseseleri kastediyorum) buna göre şe
killendirmeleri gereklidir. Bu ise muhkemata şüphe düşürmeyen,
usilleyn başta olmak üzere islfun ilim geleneğinin süzülmüş aklını
cid-MODERN ÇACDA FIKIR HAKKINDA KONUŞMAK 205
diye alan, onunla sahih bir irtibat kuran, istiklal ve itidal üzere olan bir
bakış açısıyla mümkündür.
Buradan yola çıkarak ve zaten yeni bir perspektif arayışını göste-ren çalışmaların varlığını da göz önüne alarak fıkıh çalışmalanyla ilgili
şunları söyleyebiliriz:
1. Akademik araşurrnaların ferdl bir bütünlük ve iddiayı gerek-tirmesi bir vakıadır, ancak yapılan çalışmaların temelinde bir hedef
bir-liğinin ve ufkunun olmarnası büyük bir ihmal ve israfa yol açar. Bugün
fıkıh çalışmalarında sezgiye dayalı benzeşme ve yönelişlerin ötesinde bilinçli bir ufuktan ve hedeften bahsedebilir miyiz? Ortaya konulacak perspektif böyle bir ufukla ve hedef birliğiyle irtibatlı olarak çalışmala
rı yönlendirdiğinde çok daha planlı ve verimli çalışmaların ortaya çı
kacağı açıktır.
2. Müslüman düşüncesinin toplumda adaletli ve ahlaklı bir nizarn
tesis edilmesine yönelik temelli
birgayesi
vardır.Müslümanlara
yük-lenen iyiliği yayma ve kötülüğü ortadan kaldırma görevi, fık.hın da te-melini oluşturan farzlardan biridir. Bu görevden yola çıkarak dünyada hakim hukuk sistemlerine, -sadece şahsi değil yapı kaynaklı- adaletsiz-liklere yönelik tenkitçi bir bakış açısı ·geliştirilmesi zorunludur. Çünkü bu hukuk sistemlerinin mantığı, çoğunlukla adaleti teminden29 ziyade belirli zümrelerin çıkarlarının korunmasına, eşitlik ve insan haklarınadair söylemlerin ise araç olarak kullanılmasına dayalıdır.
3. Dünyada haltim hukuk sistemlerine yönelik eleştiriye İslam ülkelerindeki ve bu arada Türkiye' deki adaletsizlikleri dile getiren ve hukuk sistemlerine eleştiriler yönelten çalışmaların da eklenmesi gere-kir. Diğer İslam ülkelerinden çok daha radikal bir kopuşla kurulan Türkiye'deki ithal hukuk sistemi, gerek içeriğiyle gerekse işleyiş
man-tığıyla hem adaletsizlik ve yolsuzlukların sonucu hem de onun
kaynak-larından biri durumundadır. Müslüman bir toplumun değerlerine ve
ih-tiyaçlarına uygun çözümler üretmediği, tersine çözüm olarak kendi
ön-yargılarını dayattığı için zorunlu olarak karaborsa hukukuna kapı
ara-larnaktadır.
29 Zaten modem Baulı hukuk düşüncesinde felsefi olarak ortak bir adalet anlayışı ve zemini bulunmamaktadır. Dolayısıyla cevapsız kalan adalet nedir sorusu yerine ki-min adaleti ve kiki-min için adalet, kiki-min çıkarım ne kadar tatmin edecek adalet soruları
daha anlamlı hale gelmektedir, mesela John Rawls'un Theory of Justice adlı eserinde
yapuğı da çıkarlar arası dengeyi kurma arayışıdır.
4. Fıkhın yeniden inşası sürecinde mezhep sistematiğinin ve kla-sik kaynakların nasıl ele alıoacağına dair tutarlı ve aynı zamanda üret-ken bir yaklaşımın ortaya konulması gerekir.
5. Meselelerin nasıl tasavvur ve tahlil edileceği, nasıl kavrarnlaş
tınlacağı, delillendirileceği ve hükme bağlanacağı, bunlarla ilgili izle-necek araçlarıniyöntemlerin neler olacağı üzerinde etraflıca düşün
rnekikonuşmak gtreklidir. Bunun işin uzmanlan arası bir iletişim ve
müzakereyle yapaması elzemdir. Bu çalışma, füru ile hemhal olarak yapılacak ama or1ı.da çözülmesi imkanı bulunmayan nazar1 bir uğraşı gerektirir, buna ister usiil deyin ister demeyin.
6. Bunun yanısıra akademik çalışmalarda ilgili alanlara dair iş
yapma tarzlannın gelişmemiş olması (fıkhl bir meselenin nasıl çalışıla
cağı, bir hukuk sisteminin nasıl çalışılacağı, tarih çalışmaları, bir faki-hill fıkıhçılığının nasıl çalışılacağı, kavram ve terimierin çalışılması
vs.) önemli bir sorun olarak durmaktadır.
7. Toplurnda hukuk sisteminin nasıl olması ve yürütülmesi ge-rektiği üzerine imal·-i fikir gereklidir. ŞiJTidiye kadar İslam ülkelerinde bu konuda çok şey yapıldığı ve söylendiği sanılırsa da hakiki bir tasav-vura dayalı olmayan, cari sistemin esaslarına nüfuz etmeyen, pratik ve
kısmi mülahazalar yeterli değildir. Dolayısıyla bir yandan başta Mısu,
Pakistan, Endonezya, İran olmak üzere İslam ülkelerinde ve dünyanın belli başlı diğer ülkelerinde hukuk sistemlerinin nasıl yapılandırıldığı
ve işlediği araştırılmalı, diğer yandan da adaleti temin etmeye en uy-gun hukuk sisteminin nasıl olması gerektiği üzerine nazar! bir düşünce geliştirmeye çalışmalıdır.
B. Fıkhm yeniden inşasının ön şartlarından biri de mahkum fihin tasavvur ve tahlilidir. Bir başka ifadeyle modern hayatın tamamı fıkhl vakıamızı oluşturur ve bu vakıanın sahih bir tasavvuru olmaksızın fıkhl
tasdik de sağlıklı olamaz. Batılı hukuk tarihini, hukuk bilimlerini ve
çağdaş hukuk sistemlerini fakih gözüyle incelernek de mahkum fih ta-savvuruna dahildir. Bu çerçevede mesela, İslam iktisadı çalışmalarının Batılı iktisad teorileri ve günümüz iktisadl vakıasına dair derinlikli bir tasavvur oluşturmadan ileriye gidemeyeceğini, ağırlıklı olarak finans
alanına kayan bu çalışmaların dünyada hakim iktisadl nizama eklem-lenme tehlikesi taşıdığını göz önünde bulundurmalıyız.
9. Bütün bu söylenenler çerçevesinde, fıkıh eğitiminde ve araş
tırmalannda içeriğin kapsayıcılığını, derinliğini ve tasavvur gücünü
ar-tırmak gerekir. Dolayısıyla a) kapsam bakımından, belirli bir ülke
MODERN ÇAGDA FIKIH HAKKINDA KONUŞMAK 207
mevzuauyla sınırlamayıp hem devletler üstü yapıları ve uluslararası anlaşmaları dikkate alan hem de belli başlı ülke ve bölgeleri araşuran
bir yol izlemek; aynı zamanda gerek İslam ülkelerinde gerekse diğer ülkelerde fıkıh ve hukuk eğitimine ve uygulamasına dair tecrübeleri gündeme almak; b) farklı ilim dallarında sathi bir okumanın ötesine geçecek uzmanlıklar geliştirmek şeklinde bir yol izlenebilir.
10. Temel kaynakların yeterince dolaşıma girmemiş olması, hala temel bazı işlerin halledilmediğini, dolayısıyla daha ileri seviyeli işle
rin de yapılamayacağını göstennektedir. Bu sebeple planlı ve mümkün olan en kısa süre içinde belli başlı klasik fıkıh metinlerinin ilmi neşirle
rinin yapılması bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. Bu sade-ce fıkıh tarihini daha sağlıklı yazahilrnek için değil, geçmiş ulemanın birikmiş/süzülmüş aklını tevarüs etmek ve fıkhı yeniden inşada neyi ibka edip neyi yenileyeceğirnize dair geçmiş örnekleri görmek için de gereklidir.
/