• Sonuç bulunamadı

BM Güvenlik Konseyi’nin 678 Sayılı Kararı ve Üye Ülkelerin Görüşleri

1.2. KUVEYT’İN İŞGALİ VE SONRASI DÖNEMDE YAŞANAN

1.2.6. BM Güvenlik Konseyi’nin 678 Sayılı Kararı ve Üye Ülkelerin Görüşleri

müdahalenin aciliyeti düşüncesine doğru bir geçiş yaşanmıştır.133 Bu doğrultuda

ABD’nin tek amacı, Irak’ın Kuveyt’ten kesin bir şekilde çıkarılmasıydı. Bu amaçla BM Güvenlik Konseyi 29 Kasım 1990’da, tarihi 678 sayılı kararı almıştır. Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesi için 15 Ocak 1991 tarihine kadar süre tanımış ve aksi halde bu ülkeye karşı askeri müdahale yapılacağını duyurmuştur.134 Ayrıca kararda, BM

Antlaşması’nın 7. bölümünde belirtildiği üzere Irak’ın BM kararlarına uymasını sağlamak ve uluslararası barış ve güvenliği yeniden tesis etmek için gerekli her türlü faaliyetin devreye sokulacağı ve bunun için tüm BM üyesi ülkelerin gerekli desteği sağlamasına davet edileceği belirtilmiştir.135

BMGK’daki oy birliği dikkat çekiciydi. Bu durum, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle beraber büyük güç dengesinin nasıl değiştiğini göstermiştir. Daha önce Konsey’in beş daimi üyesi; ABD, Sovyetler Birliği, İngiltere, Fransa ve Çin neredeyse hiçbir konu

131 Arcayürek, a.g.e., s. 69-70 132 Arcayürek, a.g.e., s. 70

133 Aslı Özkaya, (1997), “Medya ve Körfez Savaşı”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Yıl: 44, Sayı: 1, Ankara: s. 574

134 Sönmezoğlu, (b), a.g.e., s. 542 135 Arı, (b), a.g.e., s. 566

üzerinde anlaşamamıştır. İki süper güç, bugüne kadar olan tüm ortak eylem çağrılarını veto etmiştir. Ama Sovyetler Birliği’nde iktidara gelen Mihail Gorbachev, ilk kez Batı ile uyumlu bir işbirliği yapmıştır. Büyük güçlerin bu birleşmesi sonucunda zor durumda kalan ve bu birlikteliği bozmak isteyen Saddam Hüseyin, bunun yerine BM’ye uzun zamandır etkisiz konumda bulunan kolektif güvenlik sistemini test etmek için gerekçe sunmuştur. Saddam Hüseyin’in hukuksuz yöntemlerinin daha da artması Dünya kamuoyunu çileden çıkartmış ve BM koalisyonunun kararını pekiştirmiştir.136

Saddam Hüseyin yönetiminin 678 sayılı kararla ilgili olarak tepkisi çok sert olmuştur. Bu karar hakkında BMGK’de bir konuşma yapan Irak’ın BM Daimi Temsilcisi Abdul Amir Al-Anbari, bu sorunun Araplar arasında çözülmesi gerektiği konusunda ısrar etmiş ve BMGK tarafından alınan 678 sayılı kararı saldırgan bir tutum olarak nitelendirmiştir. Al-Anbari’ye göre bir kararın saldırgan bir amaç taşımaması için üç önemli maddeden birini içermesi gerekiyordu:

1. BM Sözleşmesi madde 51’e dayanarak meşru müdafaa hakkı,

2. Madde 41’e dayanarak alınan tedbirlerin başarısızlığı halinde Konsey’in Genelkurmay Komitesi ile koordinasyon kurarak bir harekette bulunması,

3. Konsey’in madde 106‘ya dayanarak geleneksel güvenlik düzenlemesi gibi bir harekette bulunması.137

ABD Dışişleri Bakanı James Baker’e göre Irak’a 45 günlük süre tanıyan 678 sayılı kararın amacı, soruna barışçıl bir çözüm bulmaktı. Bu kararın BMGK’nın yapmış olduğu girişimlere belli bir süre duraklama getireceği düşünülmüştür. Ayrıca Baker, Irak’ın kimyasal ve biyolojik silahlarını kullandığı takdirde BMGK’nın 1925 Cenevre Protokolü’nden doğan ve 4. Cenevre Sözleşmesi gereği üçüncü ülke vatandaşlarının korunmasını sağlayan haklarını saklı tuttuğunu ifade etmiştir. İngiltere Dışişleri Bakanı Douglas Hurd da ABD Dışişleri Bakanı Baker’la aynı doğrultuda düşünmektedir. İngiliz Bakan, BMGK üyelerinin barışı tesis etmek için bir araya geldiğini ve hiçbir üyenin savaştan hoşnut olmadığını belirtmiş, bu kararın barış arayışlarında son bir mil koymak için alındığını söylemiştir. Krizin başından itibaren Irak’a karşı ABD ve İngiltere’ye göre daha yumuşak bir politika izleyen Fransa, 678 sayılı kararı BMGK’nın

136 Hook and Spanier, a.g.e., s. 216 137 Efegil, a.g.e., s. 126

kararlarını uygulamak için Irak’a yapılan son bir çağrı olarak nitelendirmiştir. Bu kararın güç kullanmaya kapı araladığını da belirtmiş olan Fransa, olası bir askeri müdahaleye hiç sıcak bakmadığını ifade etmiştir. Kararın metni ile ilgili olarak bir açıklama yapan Fransa Dışişleri Bakanı Roland Dumas, ülkesinin bu konu üzerindeki tutumu ile ilgili olarak iki neden ileri sürmüştür:138

1. Yıllardır birçok kez kriz ile karşı karşıya kalan Orta Doğu bölgesini yine bir kriz nedeniyle yeniden karıştırmamak,

2. Bu güne kadar dostluk ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler kurduğu bir ülke ve o ülkenin milleti ile çatışmamak.139

Fransa her ne kadar barışçıl girişimlerini sürdüreceğini açıklasa da bu konunun hukukla çözülmesi gerektiğini savunmuştur. Fransa’ya göre hukuki çözüm ise BMGK kararlarında belirtilen amacın gerçekleşmesidir. Sovyetler Birliği de Fransa gibi kriz karşısında birçok ikilem yaşamış ve bu kararda adalet ve cömertliğin bulunduğunu ifade ederek, verilen süre dolmadan olayların akışının barışa doğru gideceğini ve duraklamanın siyasi bir çözüme yol açacağını düşünmüştür. Saddam Hüseyin yönetimine krizin sonuçlarını dikkatlice düşünmesi için belli bir sürenin verilmesini doğru bulan Sovyet yönetimi, bu soruna çözüm bulmak için diplomatik girişimlerini daha da artıracağını ifade etmiştir. Uluslararası topluluğun, Orta Doğu’daki tüm sorunlara kapsamlı bir çözüm bulması için arayışlarını sürdürmesini isteyen Sovyetler Birliği, İsrail ile her konuda ikili ilişkiler kurmaya hazır olduğunu açıklamıştır. Bunların yanında Sovyetler Birliği, Kuveyt kriziyle Arap-İsrail meselesinin aynı perspektifte karşılaştırılmasına da karşı çıkmıştır.140

Ayrıca sahadaki etkinliğin tam tersine BM, diplomatik alanda arzulandığı gibi etkin bir rol oynamamıştır. BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, kriz esnasında iyi niyet misyonu çerçevesinde birkaç kez Bağdat rejimi ile görüşmüş ve iki ülke arasında diyalog kurmak istemesine rağmen sonuç alamamıştır. Bu durum ise Cuellar’ın kendisinden kaynaklanmamıştır. Zira en başta ABD yönetimi ve BMGK üyeleri, Genel Sekretere diplomatik ilişkiler için tam yetki vermemiştir. Zaten ABD yönetimi krizin

138 Efegil, a.g.e., s. 127

139 Efegil, a.g.e., s. 128 140 Efegil, a.g.e., s. 128

başından itibaren tüm inisiyatifi eline almış ve BMGK’den yalnızca kendi isteği doğrultusunda kararlar aldırmıştır.141