• Sonuç bulunamadı

“Kitlelere mal edilmek istenen büyük fikirler için en önemli dekor büyük

2.2. YENİ ORTA SINIF

2.2.1. Bir “Kimlik” Adlandırması: Yeni Orta Sınıf

Daha çok genç kesimden oluşan ve geleneksel değerleri aşmış olarak kendini ifade eden kentli bir sınıftır “yeni orta sınıf”. Yabancı dil bilen, eğitim seviyesi yüksek bir kesimden oluşmaktadır. Ali Şimşek “Yeni Orta Sınıf” adlı kitabında, yeni orta sınıfı şöyle tanımlamaktadır: “Daha çok alt-orta sınıf çocuklarından eğitim yoluyla oluşan yeni orta sınıf ağırlıklı olarak beyaz yakalı çalışanlardır. Buradaki beyaz yakalı kavramı eğitimi, kafa emeğini ve mavi yakalının atölyesine karşı ofisi vurgular207. “

206Sencer Ayata, “Meydandakiler Yeni Orta Sınıftır”, Milliyet Gazetesi, 10.06.2011, http://www.milliyet.com.tr/2007/05/21/siyaset/asiy.html, 21.05.2007.

74 Yükselmekte olan yeni orta sınıf, küresel değerleri paylaşan, çokuluslu şirketlerin hizmet sektöründe çalışan bir yapılanma içerisindedirler aynı zamanda. Bu kesimi bilgi toplumunun gelişmesiyle çalışan kesim olarak tanımlayabiliriz. Araştırmacılar, reklamcılar, finans örgütlerinde, iletişim dünyasında çalışanlar, tasarımcılar, mimarlar, sekreterler, satış elemanları, mühendisler, öğretmenler, hemşireler özet olarak tüm beyaz yakalılar. Ancak, burada dikkat çeken bir konu var. Yeni orta sınıfa dahil olan grup, emek ve sermaye arasında belirsiz bir konumdadır. Dolayısıyla, Cumhuriyet Mitingleri’ne katılan kalabalıkla birlikte değerlendirdiğimizde, homojen olmayan toplumsal tabakalar topluluğudur. Prof. Dr. Sencer Ayata’nın 21 Mayıs 2007 tarihinde Milliyet gazetesinde ortaya koyduğu analiz bu bağlamda önemlidir. Yeni orta sınıf, geleneksel orta sınıftan farklı olarak, “akrabalık- komşuluk-dini, etnik topluluklar” ekseninde hazırlanmış üyeliklere karşı. Bu tarzda oluşmuş bağı, “İslami muhafazarlık” kapsamında değerlendirmektedirler. Cumhuriyet Mitingleri’ne katılanların "modern" yaşam tarzı vurgusu ve "modern" yaşam tarzının tehlike göreceği düşüncesi ön plandadır. Tanıl Bora, özellikle de İzmir Gündoğdu Cumhuriyet Mitingi’nin İzmirliliğin, “hayattan zevk almayı bilen”, kadınları rahat bırakan, medeni, şehirli orta sınıf yaşam kültürünün gerçeği olarak yüceltilmesine aracı olduğunu belirtmektedir. Ali Şimşek, “Yeni Orta Sınıf” adlı kitabında, 90’lı yılların yeni şehir ve yeni orta sınıf anlayışıyla birlikte gelişen “itirafçılık”ın (o yıllarda tabu olan konuların konuşulur hale gelmesi) geleneksel orta sınıfın “saklayıcılığından” çok farklı bir aşama kaydettiğini ve kültürel seviyesinin farklı olduğu vurgulamıştır. Dolayısıyla, yeni orta sınıf için bireysel tercih özgürlüğü ön plandadır diyebiliriz.

Homojen olmayan toplumsal tabakalar olarak “yeni orta sınıf”, siyasi görüş ve değerler açısından da çeşitlilik göstermektedir. Diğer bir değişle, “Laik ve Kemalist ulusal solda değer bulan Cumhuriyetçiler” olarak, diğer yandan liberal değerleri savunan kozmopolitçiler olarak kategorize etmek mümkün. Yani, feminizmden, eşcinselliğe, 68 kuşağına, çevre-yeşil hareketine birçok konu üzerinde konuşabilir duruma gelen bir topluluktan söz edebiliriz208

Ancak 15 Eylül 2010 tarihli Sol haberde çıkan haber başlığı dikkat çekici. Özellikle de Tanıl Bora’nın geleneksel orta sınıftan farklı olarak “orta sınıf elitizmine” yönelik tasvirine denk

75 düşen bir açıklama mevcut bu haber başlığında. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin geleceğine yön verecek olan yeni orta sınıfın CHP’ye yöneldiğini söylemektedir. Kılıçdaroğlu, “Türkiye’nin geleceğine yön verecek sınıf CHP’ye yöneliyor. Gelecek AKP’nin altından kayıyor. Türkiye’nin geleceğine yön verecek sınıf yeni orta sınıftır. Partimiz sosyo-ekonomik gelişmişliği ve eğitim seviyesi yüksek yerlerde büyüyor. Ve bu büyüyüş kıyılardan içerilere doğru yayılıyor” demektedir209. Yeni orta sınıfın ilk defa sadece kıyı kentlerindeki “modern-laik” kesim ile özdeşlememesi gerektiği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu tarafından vurgulanmıştır. Ve “sanayi kentlerine” yönelik yeni bir siyaset anlayışının sinyalleri verilmiştir. Tabii burada yeni orta sınıfın içinde kadınların ve öğrencilerin önemini hesaba katmak gerek. Joan W. Scott (Scott,2007;37) Toplumsal Cinsiyet: Faydalı Bir Tarihsel Analiz Kategorisi” adlı kitabında, kadının toplumsal örgütlenmelerdeki yerinden söz etmiştir210. Kadın, toplumsal etkileşim yoluyla da kendi etkinliğini ve tercihlerini ortaya koyabilmektedir. Cumhuriyet Mitingleri’nde kadınların ve gençlerin yoğun katılımı bu anlamda dikkat çekicidir. Modern yaşama yönelik tehdit algısı ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki kadınlık algısıyla eş değer olan tasvirlerle ya da öğeler ile ön plana çıkan kadınların çoğu, yeni orta sınıf tanımlamasına uymaktadır. Ev kadını olsa bile çoğu eğitimli olan kadınlar, “varlıklarını” bu mitingler aracılığı ile gösterdiler. Sadece kadınlar değil. Yeni orta sınıf, aynı zamanda Cumhuriyet Mitingleri ile kendilerini kategorize etmiştir diyebiliriz. Özellikle de “Biz kaç kişiyiz?” sloganı bu ifadeyi somutlaştırmaktadır.

209 Sol Portal, http://haber.sol.org.tr/devlet-ve-siyaset/kilicdaroglu-turkiye-nin-gelecegine-yeni-orta- sinif-yon-verecek-haberi-33353, 15.09.2010.

210 Joan W. Scott, Toplumsal Cinsiyet: Faydalı Bir Tarihsel Analiz Kategorisi, Agora Kitaplığı, Şubat, İstanbul, 2007,

76 2.2.2. Yeni Orta Sınıfın “Poplaşan” Resmi Milliyetçiliği ve “Kutsallaşan”

Atatürk

Cumhuriyet Mitingleri’nde milli devlet simgelerinin ve resmi milliyetçiliğin söz kalıplarının ve imgelerinin yayılımı çok büyük boyutlara ulaştı. Ay-yıldızlı suratlar ve tişörtleri kolyeler, rozetler yaygın hale geldi. Onuncu yıl marşının ve İstiklal Marşı’nın hep bir ağızdan söylenmesi, Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinin okunması, başlarında kalpakları üzerlerinde Atatürk fotoğrafları bulunan tişörtler giyen, “Atam İzindeyiz” yazan bant ve bileklik takan göstericiler…vb Cumhuriyet Mitinglerinde güzellik imgesine indirgenmiş kadın ve bayraklar dikkat çekici boyuttadır. Tüketim alışkanlıkları ile birlikte düşünüldüğünde, yeni orta sınıfın resmi milliyetçiliğinin “poplaştığını” söyleyebiliriz.

Fotoğraf 2: Haziran 2011 Cumhuriyet Gazetesi İzmir Şubesi’nden

Atatürk Milliyetçiliği” olarak da adlandırılan, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini oluşturan, Türk toplumunun kendi tarihi ve sosyal gerçeklerinden kaynaklanan bir milliyetçilik anlayışıdır resmi milliyetçilik. Ulusal bütünlüğün temeli olarak Atatürk Milliyetçiliği, ortak kültüre, laiklik ilkesiyle akla, mantıksal düşünceye, sağduyuya ve adalete dayanır. Anayasa’da da resmi milliyetçilik, Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi resmiyette Türk adıyla tanıtan

77 birleştirici ve bütünleştirici bir anlayış ile dikkat çeker. Atatürk Milliyetçiliği, subjektif millet anlayışını esas alan bir milliyetçilik anlayışıdır. Yani, ırk ve din birliği gibi objektif unsurlar üzerine kurulmamıştır. Amaç ve ülkü birliği, sevinç ve kederde ortaklık gibi subjektif unsurlar üzerine kuruludur diyebiliriz. Atatürk milliyetçiliğinin temel taşı, Türk halkının ve vatanın bütünlüğüdür. Bu halk Misak-ı Milli ile Kurtuluş savaşını kazanan ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halktır. Atatürk milliyetçiliği, millet-i hakime” anlayışının seküler versiyonuna dayalı, “muasır medeniyet seviyesine ulaşmak ve hatta aşmak” olarak tanımlanmış bir milli devlet oluşturma amacına göre yapılandırılmıştır. Bu bağlamda, resmi milliyetçilik, “seküler Türk milliyetçiliği” olarak da adlandırılabilir211

Seküler milliyetçilik Avrupa Aydınlanması’nın ürünüdür. 18. yüzyıldan bu yana Avrupa, ürettiği değerlerle dine karşı ya da en azından ruhban sınıfının etkisine karşı bir politika izlemiştir. Milliyetçilik her ne kadar doğası gereği seküler olsa da, ona karşı gelişen muhafazakar (dindar) milliyetçiliğin ortaya çıkmasıyla, seküler milliyetçilik olarak adlandırılmaya başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nde ise, otorite ilişkilerinin son olarak laikleşmesi, yani din kavramından arındırılmış saf millet anlayışına dayalı milliyetçilik olarak, sırasıyla saltanatın ve halifeliğin kaldırılışı, resmi milliyetçiliğin toplumun modernleşme doğrultusunda dönüştürülmesinde merkezi bir rol oynadığını söyleyebiliriz. Dinin, hem siyasi hem de sosyal varlığı yok edilmesi, sadece “vicdanlarda ve tapınaklarda” yaşanmasını öngörmesiyle, resmi milliyetçiliğin cumhuriyetçi-laik niteliği ön plana çıkmaktadır212

Kutsallaştırılmış Atatürk öğesi de, resmi milliyetçiliğin simgesel boyutu açısından önemlidir. Ahmet Yıldız’ın belirttiği gibi, bir milletin varlığının kurucu önderi olarak Mustafa Kemal Atatürk, Kemalist milliyetçiliğin kurucu ilkesidir. Bu varlığın da ötesinde, soyut/kutsal bir niteliğe de sahiptir. Ortaya çıkan bu ilahi kahraman, resmi milliyetçiliğin sembolize edilmiş (simgeleştirilmiş) ikonudur. Atatürk heykelleri, büstleri, portre üretimi, ilkokul ders kitapları ya da herhangi bir Atatürk Şiirleri Antolojisi, Atatürk ve Türk Bayrağı ikilisiyle oluşturulmuş semboller bize milliyetçiliğin fetişizmin alanında örgütlendiğini göstermektedir213

. Milliyetçilik, bir anlamda ulusu kutsallaştırma ve tanrılaştırma eğilimi taşıdığına

211 Gözler,, ss. 108-123. 212 Yıdız, ss. 210-211. 213 Yörük, s. 316.

78 göre, liderlerin de kutsallaştırılabileceği gerçeği ortaya çıkar. Hem milliyetçiliğin doğası gereği hem de kutsallık boşluğu, ulusun ve Mustafa Kemal’in kutsallaştırılmasına neden olmuştur diyebiliriz. Bu kutsallaştırmanın devamı aynı zamanda milli bir ibadete dönüşür. Mustafa Kemal’in kutsallaştırılması, düşüncelerine ve eserlerine bağlılık duyulması, Atatürk-Cumhuriyet özdeşliği bağlamında rejimi sevmek demektir214

Bu formülize edilmiş ritüel, resmi milliyetçiliğin kök saldığı simgesel ve gündelik boyuta işaret etmektedir. Bu bağlamda, 14 Nisan 2007 tarihli Tandoğan Cumhuriyet Mitingi sonrası, Tanıl Bora’nın tasvirine denk düşmektedir: Anıtkabir’i ziyaret, laik rejimin tehlikeye düştüğü durumlarda Anıtkabir anı defterine yazılan şikayetler Atatürk’e duyulan sadakatin bir parçası olarak ortaya konan “kutsallaştırılmış sembolik tepkiye” örnek olarak gösterilebilir.

Resmi milliyetçiliğin söylemsel inşasında “ulusal bağımsızlık” ve “devletin ve milletin bölünmez bütünlüğü” vurgusu önemlidir. Bunun yanında, Cumhuriyet’in temel ilkelerine sadakat, “tek yurt, tek bayrak, tek resmi dil” üçlemesiyle siyasal ve kültürel özgürlüklerin sınırı sayılır. Bugün ortaya konan sembolizmin bir göstergesi olarak, resmi milliyetçiliğin muhafaza ettiği program içinde “modern, seküler, ulusal” Türkiye fikri ön plandadır. Ve aynı zamanda bu programın medyası olarak Cumhuriyet gazetesini ve buradaki köşe yazarlarının benimsedikleri görüşü örnek gösterebiliriz. Resmi milliyetçilik bu bağlamda, bugün güncel siyasette belli kutuplaşmalar/ayrımlar yaratmıştır. Avrupa Birliği’ne, küreselleşmeye ve Kürt hareketine karşı “ulusçuluk”; siyasal İslam’a karşı “laiklik” biçimini aldığını söyleyebiliriz.