• Sonuç bulunamadı

Eski Tefsir Bilginleri, Mutasavvıflar ve Fizlozofların Kâinatın Yaratılışı ve Gökler Hakkındaki Görüşleri:

XV. Yüzyılda Divan Edebiyatı Temsilcileri:

1.1. FELEK KAVRAM

1.1.1. Eski Tefsir Bilginleri, Mutasavvıflar ve Fizlozofların Kâinatın Yaratılışı ve Gökler Hakkındaki Görüşleri:

“Allah önce kendi nurundan yeşil bir cevher yaratmıştır. Bu cevhere “Cevher-i Evvel”, “Nur-u Muhammed”, “Levh-i Mahfuz”, “Akl-i Külli” ve “Rûh-i izafi” adları verilmiştir. Sonra bu cevhere muhabbeti ile bakınca cevher eriyip su gibi akmış, üste çıkan hâlis özünden “Nefs-i Külli” yaratılmıştır. Daha sonra sırayla melekler, nebîler, velîler, ârifler, âbidler, müminler, kâfirler, cinler, ruhlar, şeytanlar, hayvanlar, bitkiler ve tabiatların ruhları yaratılmıştır. Bu ruhlar her biri kendi mertebelerine göre kendi makamlarına gitmişler, her ruh kendi cinsini bularak makamında kalmıştır. Böylece on dört çeşit ruhun yaratılmasıyla “Âlem-i Melekût”, tamamlanmıştır. Bu âlemin en yücesine “Âlem-i Gayb”, en safına “Âlem-i Ma’ânî” veya “Âlem-i Emr”; en altına “Âlem-i Mücerredât”, en kesifine “Âlem-i Berzah” ve Âlem-i Ecsâm”a en yakın olanına da “Âlem-i Misâl” adı vermişlerdir.”69

Bundan iki bin sene sonra yine kadim iradesine göre cisimler âlemini yaratmayı murad eylediğinde “Cevher-i Evvel”e bir daha muhabbeti ile bakınca cevher tekrar eriyerek dalgalanmaya başlamış, bunun en üst köpüğünden “Arş-ı A’zam” daha alttaki köpüklerden de sırasıyla “Kürsi”, “Cennet”, “Cehennem”, yedi kat sema ve “Anâsır-ı Erba’a (Dört unsur; ateş, hava, su, toprak)” vücuda gelmiştir. Yedi gök ve dört unsurun toplamıyla on beş nevi ile “Âlem-i Mülk” meydana getirilmiştir. Âlem-i Mülk’ün en yüce tabakasına “Âlem-i Ulvi”, “Âlem-i Bekâ” ve “Âlem-i Âhiret”; ortasına “Âlem-i Ecrâm-ı Esîriyye”, “Âlem-i Eflâk” ve “Âlem-i Semâvat”; en alt tabakasına da “Âlem-i Escâm”, “Âlem-i Sufi” ve “Âlem-i Anâsır”, “Âlem-i Kevn ü Fesâd” adı verilir ki bu dünya alemi demektir.

67 Kur’an-ı Kerim, Şûrâ Sûresi, 29.Ayet. 68 Kur’an-ı Kerim, Bakara Sûresi, 164.Ayet. 69

ŞENTÜRK, Ahmet Atillâ, “Osmanlı Edebiyatında Felekler, Seyyare ve Sâbiteler (Burçlar)”, Türk Dünyası Araştırmaları, s.132, nr. 90, 1994

32

Melekût alemi ile Mülk âlemini oluşturan müfredatın toplamı huruf-ı hecayı oluşturan 29 sayısına tekabül ederler. Bu iki alemin müfredatının terkibinden madenler, bitkiler ve hayvanlar olmak üzere üç çeşit mürekkep cisimler oluşmuştur.70

“Arşı su üzerinde iken gökleri ve yeri altı günde yaratandır.”71

Mealindeki ayete istinaden Arşın su üzerinde bulunduğu tasavvur edilmiştir. Arşın altında dört ayak üzerinde kırmızı yakut renginde “Kürsî”, kendi yeşil zebercet renginde etrafı ise kırmızı yakut renginde “Levh” ve yüz yıllık mesafe boyunda zümrüt renginde “Kalem”i yaratmıştır. Allah Kalem’e yazmasını emredince kıyamete kadar olacak her şeyi “Levh”in üzerine yazmıştır. “Arş”ın altında, “Kürsi”nin karşısında ve “Cennet”in üzerinde beyaz inciye benzer “Sidretü’l- müntehâ” denen geniş bir saha yaratmıştır. Bu saha da Tûbâ denen, kökü sarı altından, dallarının çoğu kırmızı mercandan, yaprakları yeşil zümrütten olup dalları ve meyvaları Cennet köşklerine sarkan bir ağaç ve ayrıca yine bu sahada uzun bir direk ve direğin üzerinde kendisine “Arş Horozu” da denilen çok büyük bir melek yaratmıştır.

“Arş” ve “Kürsî”nin altında ise en yükseği “Adn” cenneti olan sekiz cennet yaratılmıştır. Bu cennetlerin yaratıldıkları cevherler ve adları derecelerine göre şöyledir.72

1.Cennet beyaz inciden Dârü’l-Celâl

2.Cennet kırmızı yakuttan Dârü’s-Selâm

3.Cennet yeşil zebercetten Cenntü’l-Me’vâ

4.Cennet sarı mercandan Cenntü’l-Huld

5.Cennet beyaz gümüşten Cenntü’n-Na’îm

6.Cennet kırmızı altından Cenntü’l-Firdevs

7.Cennet sarı miskten Cenntü’l-Karâr

8.Cennet el değmemiş inciden Cenntü’l-Adn

Adn Cenneti etrafı surla çevrili bir şehrin ortasında olan bir dağın üzerindeki iç kale gibi, bütün Cennetlerin dahilinde ve ortasında olduğu için hepsinden yüksek ve şereflidir.

70

ŞENTÜRK, Ahmet Atillâ, 1994, age., s.133.

71 Kur’an-ı Kerim, Hûd Suresi, 7.Ayet. 7/54, 10/3, 19/59, 50/38, 57/4. ayetlerde de tekrar edilen göklerin ve

yerin altı gün içinde yaratılması altı uzun devir olarak tasavvur edilmekte, ayrıca bu ayet önce arşın, sonra suyun daha sonra da gök ve yerlerin yaratılması şeklinde yorumlanmaktadır.

33

Cennetlerdeki nehirlerin çoğunun kaynağı burasıdır.73

“Kevser”, “Kâfur”, “Selsebil”, bu ırmaklardan bazılarıdır.74

Beyitte “sekiz uçmak” derken cennetlerin sayısına vurgu yapılmış, vasıl olmak istenenin dost olduğu, dost yok ise sekiz cennetin onun için bir şey ifade etmediğini söylenmiştir. Diğer beyitlerde de yine sekiz cennetin oluşu ve cehennem karşıtlığından yararlanılarak cennet cehennem ilişkisi konu edinilmiştir:

Murâdum sensin iy dost senden özge

Sekiz uçmak hûrî gılman gerekmez (Eşrefoğlu Rumi 38/3) Dost içün nefse murâd virmeyene

Dost sekiz uçmağını erzân ider (Eşrefoğlu Rumi 11/3)

Yedi kat göğün üzerinde ve cennetlerin altında Allah’ın hazinelerinden kinaye olarak “Bahr-i Mescûr”, Bahr-i Rakk-i Mensûr”, “Bahr-i Maksûm”, “Bahr-i Kamkâm”, “Bahr-i Hayvân” olmak üzere altı deniz bulunur.75

Bunların altındaki yedi kat göğün yaratıldıkları cevherler, adları ve koruyucu meleklerinin adları şöyledir:

7. kat gök kırmızı yakuttan Aribâ Rakyâil

6. kat gök yeni inciden Rak’a Kamhaîl

5. kat gök kırmızı altından Dinekâ Semhâil

4. kat gök beyaz gümüşten Erkâlûn Kakâil

3. kat gök sarı yakuttan Mâun Safdâil

2. kat gök kırmızı yakuttan Kaydûm Mihâil

1. kat gök yeşil zebercetten Berkia İsmâil

Bu yedi kat gök iç içe girmş yedi çadır gibi olup yeryüzünü çevreleyen iç daireler şeklindeki sekiz Kaf Dağı’ndan yedisi üzerinde bulunurlar. Sekizinci dağ dünya semasını çevreler. Yedi kat göklerin altında yer alan dünya semasının altında ona bitişik olarak bir su deryası daha bulunur ki bunun dalgaları Allah’ın emriyle hava üzerinde öylece durur ve bir damlası havaya karışmaz. Güneş, Ay ve yıldızlar bu derya üzerinde balıklar gibi yüzerler. Bu

73 HAKKI, Erzurumlu İbrahim, age., s.24. 74

ŞENTÜRK, Ahmet Atillâ, 1994, age., s.134.

34

deryanın altında bulunan latif havadan sonra “Bahr-i Mekfûf” denen içinde binlerce çeşit varlığın yüzdüğü diğer su deryası vardır. Yağmur taneleri buradan semaya indirilir. Bunun altında kar ve dolunun bulunduğu dağlar yer alırlar. Güneş ve yıldızların ışıkları çok kuvvetli olduğundan yukarıda sıralanan su deryaları, kar ve dolu dağları, latif hava bulutları onların dünyamıza gelmesine engel teşkil etmezler. Zaten bu kadar engel bulunmasa güneşin hararetine dayanılamazdı. Nihayet yukarıda sözü edilen yeşil cevherin erimiş sıvısının latif kısmından bütün bunlar yaratıldıktan sonra, geriye kalan kesif bulanık köpüğün donmasıyla da yeryüzü oluşmuştur. Daha kısa ve yaygın bir inanışla Akl-ı Küll pasif bir kabiliyet olan Nefs-i Küll’ü meydana getirmiştir. Bu ikisinden dokuz gök (Atlas, burçlar, Zühal, Müşteri, Merih, Güneş, Zühre, Utarid ve Ay gökleri) meydana gelmiştir. Bu göklerin dönüşü unsuru ve dört tabiatı ortaya çıkarmış, göklerle unsurların birleşmesinden de cansızlar, bitkiler ve canlılar (maden, nebat ve hayvanat) vücut bulmuştur. Nasîrü’d-dîn et-Tûsî’nin el-Muhtasar fi İlmü’t-tencîm ve Ma’rifetü’l-takvîm’inin Ahmed’i Dâi tercümesinden alınan şu şemadad felekü’l-eflâk, burçlar göğü (sabiteler), seyyareler, bunların sıralanışı ve yer küreden önce yer alan su yuvarlağı (Bahr-i Mekfûf) gösterilmnektedir.76

35

Şekil 2. Felekü’l-Eflâk, Burçlar Göğü (Sabiteler), Seyyareler, Bunların Sıralanışı ve Yer Küreden Önce Yer Alan Su Yuvarlağı (Bahr-i Mekfûf).77