• Sonuç bulunamadı

GEREÇ VE YÖNTEMLER

HCO 3 Bikarbonat konsantrasyonu

(mmol/L) (Aritmetik ortalama ±

standart sapma)

23,3 ± 1,41 24,2 ± 1,86 24,63 ± 2,11a 23,37 ± 2,13

Tek yönlü varyans analizi; post hoc Bonferroni testi, her grup için n=6

HCO3-: Bikarbonat konsantrasyonu

aGrup AS ile karşılaştırıldığında p=0.023

Toplanan örneklerde deneklerin baz açığı değerlerine tüm gruplar birbirinden farklıdır ve farklılık istatistiksel olarak anlamlıdır (Tablo 9).

Tablo 9. Grupların baz açığı düzeyleri

Grup Grup K Grup A Grup S Grup AS

BE (mmol/L) (Aritmetik ortalama ±

standart sapma)

-2,48 ± 0,64a -4,4 ± 0,84b -7,0 ± 0,76c -9,88 ± 2,49

Kruskal-Wallis varyans analizi; post hoc Bonferroni testi, her grup için n=6

BE: Baz açığı

aGrup A, grup S ve grup AS ile karşılaştırıldığında p<0.001 bGrup S ve grup AS ile karşılaştırıldığında p<0.001 cGrup AS ile karşılaştırıldığında p<0.001

35

Deneklerin potasyum değerleri incelendiğinde yapılan istatistiksel değerlendirmede K ile S, K ile AS, A ile S, A ile AS grupları arasında anlamlı farklılık tespit edilmiştir. Buna karşın K grubu ile A grubu arasında ve S grubu ile AS grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (Tablo 10).

Tablo 10. Grupların potasyum düzeyleri

Grup Grup K Grup A Grup S Grup AS

K+ (mmol/L) (Aritmetik ortalama ±

standart sapma)

4,72 ± 0,30 4,60 ± 0,12 6,05 ± 0,57 6,49 ± 0,71

Kruskal-Wallis varyans analizi; post hoc Bonferroni testi, her grup için n=6

K+: Potasyum konsantrasyonu

aGrup S ve grup AS ile karşılaştırıldığında p=0.001 b Grup S ve grup AS ile karşılaştırıldığında p=0.001

Şok modeli yaratılan deneklerde 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda sistolik ve diastolik kan basınçları (Tablo 11) ve dakikadaki kalp atım sayıları (Tablo 12) ölçülerek şok indeksi değerleri (Tablo 13) hesaplanmıştır.

Tablo 11. Şok modeli yaratılan deneklerin 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda ölçülen kan basıncı değerleri

Denekler

Kan Basıncı

Sistolik Kan Basıncı (mmHg) Diastolik Kan Basıncı (mmHg)

5 dk 10 dk 15 dk 20 dk 5 dk 10 dk 15 dk 20 dk S1 72 68 66 61 20 19 21 17 S2 60 65 64 69 17 20 19 22 S3 61 62 59 63 18 16 16 19 S4 59 58 66 61 15 19 19 17 S5 60 64 60 67 19 20 21 18 S6 54 59 68 59 18 18 18 19 AS1 55 53 57 50 13 15 18 18 AS2 62 66 60 59 19 17 17 16 AS3 53 59 60 62 17 18 17 20 AS4 64 57 58 61 20 16 15 14 AS5 62 64 62 65 17 20 20 17 AS6 59 61 60 53 19 15 18 18

36

Tablo 12. Şok modeli yaratılan deneklerin 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda ölçülen kalp atım sayısı

Denekler Kalp Atım Sayısı (1/dakika)

5. dakika 10. dakika 15. dakika 20. dakika

S1 122 130 125 128 S2 132 124 124 119 S3 123 119 131 126 S4 140 133 126 127 S5 128 127 133 122 S6 137 126 122 125 AS1 136 138 140 135 AS2 135 131 130 141 AS3 157 142 146 123 AS4 129 161 159 153 AS5 130 128 139 125 AS6 135 132 129 148

Tablo 13. Şok modeli yaratılan deneklerin 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda hesaplanan şok indeksi (nabız/sistolik kan basıncı) değerleri

Denekler Şok İndeksi Değerleri

5. dakika 10. dakika 15. dakika 20. dakika

S1 1.69 1.91 1.89 2.10 S2 2.20 1.91 1.94 1.72 S3 2.02 1.92 2.22 2.00 S4 2.37 2.29 1.90 2.08 S5 2.13 1.98 2.22 1.82 S6 2.54 2.14 1.79 2.12 AS1 2.47 2.60 2.46 2.70 AS2 2.18 1.98 2.17 2.39 AS3 2.96 2.41 2.43 1.98 AS4 2.02 2.82 2.74 2.51 AS5 2.10 2.00 2.24 1.92 AS6 2.29 2.16 2.15 2.79

37

Sistolik kan basıncı değerlerinde zamanın değişimi değerler açısından bir fark tespit edilmemiştir (p=0.751). AS grubunda sistolik kan basıncı ortalaması, S grubundan daha düşüktür, ancak aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı saptanmamıştır (p=0.069). Aynı dakikalarda ölçülen sistolik kan basıncı değerleri açısından gruplar arasında da istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edilmemiştir (p=0.836) (Tablo 14).

Tablo 14. Şok modeli yaratılan grupların 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda ölçülen ortalama sistolik kan basıncı değerleri

Grup

Ortalama Sistolik Kan Basıncı (mmHg) (Aritmetik ortalama ± standart sapma)

5. dakika 10. dakika 15. dakika 20. dakika

Grup S 61,0 ± 5,93 62,67 ± 3,78 63,83 ± 3,60 63,33 ± 3,88 Grup AS 59,17 ± 4,36 60,0 ± 4,73 59,5 ± 1,76 58,33 ± 5,72

Tekrarlı ölçümlerde varyans analizi, her grup için n=6

mmHg: milimetre civa.

Diastolik kan basıncı değerleri incelendiğinde zamana bağlı değişim açısından bir fark tespit edilmemiştir (p=0.775). AS grubunda diastolik kan basıncı ortalaması, S grubundan daha düşüktür ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=0.049). Ancak aynı dakikalarda ölçülen diastolik kan basıncı değerleri açısından gruplar arasında farklılık tespit edilmemiştir (p=0.853) (Tablo 15).

Tablo 15. Şok modeli yaratılan grupların 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda ölçülen ortalama diastolik kan basıncı değerleri

Grup

Ortalama Diastolik Kan Basıncı (mmHg) (Aritmetik ortalama ± standart sapma)

5. dakika 10. dakika 15. dakika 20. dakika

Grup S 17,83 ± 1,72 18,67 ± 1,51 19,0 ± 1,90 18,67 ± 1,86 Grup AS 17,5 ± 2,51 16,83 ± 1,94 17,5 ± 1,64 17,17 ± 2,04

Tekrarlı ölçümlerde varyans analizi, her grup için n=6

mmHg: milimetre civa

Deneklerin ölçülen nabız değerlerinin zamana bağlı değişimi incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=0.903). Bununla birlikte nabız değerlerinin zaman içindeki değişimleri açısından gruplar arasında da farklılık saptanmamıştır (p=0.854). AS grubunda nabız ortalaması, S grubundan daha yüksektir ve aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı tespit edilmiştir (p=0.004) (Tablo 16).

38

Tablo 16. Şok modeli yaratılan grupların 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda ölçülen ortalama kalp atım sayısı değerleri

Grup

Ortalama Kalp Atım Sayısı (1/dakika) (Aritmetik ortalama ± standart sapma)

5. dakika 10. dakika 15. dakika 20. dakika

Grup S 130,33 ± 7,34 126,5 ± 4,84 126,83 ± 4,26 124,5 ± 3,39 Grup AS 137,0 ± 10,22 138,67 ± 12,06 140,5 ± 11,11 137,5 ± 12,13

Tekrarlı ölçümlerde varyans analizi, her grup için n=6

Hesaplanan şok indeksi değerlerinin zamana bağlı değişimi açısından fark tespit edilmemiştir (p=0.945). AS grubunda hesaplanan şok indeksi ortalaması, S grubunun ortalamasından istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek saptanmıştır (p=0.006). Ancak aynı dakikalarda hesaplanan şok indeksi değerleri açısından gruplar arasında anlamlı farklılık tespit edilmemiştir (p=0.846) (Tablo 17).

Tablo 17. Şok modeli yaratılan grupların 5, 10, 15 ve 20. dakikalarda hesaplanan ortalama şok indeksi değerleri

Grup

Ortalama Şok İndeksi (Aritmetik ortalama ± standart sapma)

5. dakika 10. dakika 15. dakika 20. dakika

Grup S 2,16 ± 0,29 2,03 ± 0,16 1,99 ± 0,18 1,97 ± 0,16 Grup AS 2,34 ± 0,36 2,33 ± 0,34 2,36 ± 0,23 2,38 ± 0,36

Tekrarlı ölçümlerde varyans analizi, her grup için n=6

ELISA yöntemi ile saptanan, standart numunelerin absorbansına (nm) karşı konsantrasyon (ng/mL) değerleri grafiği (Şekil 9) çizilmiştir. Numunelerin absorbans değerleri grafikte yerine yerleştirilerek konsantrasyonları hesaplanmış ve Tablo 18'de verilmiştir.

39

abs: Absorbans; nm: nanometre; ng/mL: nanogram / mililitre

Şekil 9. HIF1-α düzeylerinin hesaplanmasında kullanılan kalibrasyon grafiği Tablo 18. Serum ve dokuda ELISA ile tespit edilen HIF1-α Miktarları

Örnek HIF1-α Miktarı (ng/mL)

Serum Doku K1 0.77 4.422 K2 0.81 2.83 K3 1.28 5.405 K4 0.88 5.398 K5 0.9 5.196 K6 0.54 5.378 A1 0.35 5.534 A2 0.72 5.989 A3 0.66 5.906 A4 0.78 5.772 A5 0.8 6.651 A6 0.91 5.289 S1 0.97 4.112 S2 0.71 5.634 S3 0.78 5.683 S4 0.67 4.476 S5 1.01 5.348 S6 0.77 5.716 AS1 0.81 5.745 AS2 0.78 5.042 AS3 0.59 4.24 AS4 0.75 4.533 AS5 0.34 4.87 AS6 0.48 4.626 ng/mL: nanogram / mililitre y = 0.2639x R² = 0.8239 0 0,5 1 1,5 2 2,5 0 2 4 6 8 10 abs Absorbans (nm) Konsantrasyon (ng/mL)

40

Serum örneklerinde hesaplanan HIF1-α değerleri incelendiğinde gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır (Tablo 19).

Tablo 19. Serumda ELISA ile tespit edilen HIF1-α Miktarları (ng/mL)

Grup Grup K Grup A Grup S Grup AS

Serum HIF1-α (ng/mL) (Aritmetik ortalama ±

standart sapma)

0,86 ± 0,24 0,70 ± 0,19 0,82 ± 0,14 0,63 ± 0,19

Tek yönlü varyans analizi, her grup için n=6, p=0.166

ng/mL: nanogram / mililitre

Doku örneklerinde ortalama HIF1-α değerleri ile yapılan istatistiksel incelemede HIF1-α doku düzeyleri açısından da gruplar arasında fark yoktur (Tablo 20).

Tablo 20. Dokuda ELISA ile tespit edilen HIF1-α Miktarları (ng/mL)

Grup Grup K Grup A Grup S Grup AS

Doku HIF1-α (ng/mL) (Aritmetik ortalama ±

standart sapma)

4,77 ± 1,02 5,86 ± 0,47 5,16 ± 0,69 4,84 ± 0,52

Tek yönlü varyans analizi, her grup için n=6, p=0.059

41

TARTIŞMA

Etil alkol kullanımı, günümüzde tüm dünyanın ortak sağlık sorunlarından birini oluşturmaktadır (32). Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre pek çok insan etil alkol kullanımı ile ilişkili nedenlerden ciddi sağlık sorunları yaşamakta ve hayatını kaybetmektedir (34). Neden olduğu kronik hastalıklar dışında, etil alkol santral sinir sistemini etkileyerek bilişsel ve motor fonksiyonlarda da gerilemeye neden olmakta ve travma yaşama riskini artırmaktadır (45,48). Etil alkol alımı sonrası yaşanan travmaların daha ciddi yaralanmalara neden olabildiği bildirilmiştir. Bununla birlikte, etil alkol alımının, metabolizmanın travmaya verdiği adaptif ve kompansatuvar yanıtları da bozduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Bu nedenle, etil alkol alımı sonrası oluşan travma ve hemorajik şokun daha dikkatli takip edilmesi ve hastadan elde edilecek verilerin etil alkol almamış hastalarınkinden ayrı değerlendirilmesi gereklidir (2,10,11).

Etil alkol alımı sonrası, alınan miktara da bağlı olarak pH normal sınırlarda kalabilir veya düşebilir. Bunun nedenleri etil alkol metabolizması sonucu ortaya çıkan keton cisimcikleri ve etil alkolün doza bağlı olarak yarattığı solunum baskılanmasıdır (35,40). Hemorajik şokta ise, dokularda aerobik metabolizmanın çalışamaması sonucu ortaya çıkan ve pirüvattan laktat dehidrogenaz enzimi ile oluşturulan, laktik asit pH değerlerindeki düşüşün başlıca sorumlusudur (3,19). Bizim çalışmamızda deneklerin pH değerleri incelendiğinde etil alkol alımı ve hemorajik şokun pH değerini düşürdüğü tespit edilmiştir. Bununla birlikte hemorajik şok oluşturulmuş hayvanların belirgin olarak daha derin asidoza girdiği saptanmıştır. Hemorajik şokta doku hipoksisi ve anaerobik metabolizma sonucu gelişen laktik

42

asit nedeniyle asidoz ortaya çıkması beklenen sonuçtur. Sadece etil alkol verilen ve hemoraji oluşturulmayan grupta da kontrol grubuna göre pH değerleri düşük tespit edilmiştir. Bunun nedeni etil alkol metabolizması sonucu oluşan keton cisimciklerinin asidoza katkıda bulunması olabilir (33). Bununla birlikte deney protokolü uygulanırken alkol verilen gruplarda deneklerde dakikalar içerisinde uyku hali geliştiği ve stupor kabul edilebilecek klinik tablonun oluştuğu görülmüştür. Bunun sonucu olarak etil alkol nedeniyle solunum depresyonu ve buna bağlı respiratuar asidozun da sonuca katkıda bulunmuş olması mümkündür. Etil alkol alımına bağlı olarak hemorajik şok tablosunda pH değeri üzerinde bir fark tespit edilmemiştir.

Yüksek dozda etil alkol alımı sonrası, özellikle kanda alkol düzeyi 250mg/dL'nin üzerine çıktıktan sonra, santral sinir sisteminin baskılanması nedeniyle reflekslerde kayıp ve paralitik belirtiler ortaya çıkabilir. Daha yüksek dozlarda ise koma tablosu gelişebilir (32). Bu süreçte solunum baskılanması da izlenen bulgulardan biridir. Ayrıca hemorajik şok da ileri evrelerinde alveoler kapiller hasar oluşturarak solunum yetmezliği kliniğine neden olabilir (14,19,21). Bizim çalışmamızda gruplar arasındaki pCO2 değerleri karşılaştırıldığında, alkol

verilen ancak hemorajik şok oluşturulmayan grupta pCO2 kontrol grubuna göre daha

yüksektir ve bunun sebebi, benzer şekilde, hızlı ve yüksek dozda alkol verilmiş gruptaki deneklerin, kan alkol konsantrasyonunun yükselmesi ile birlikte, solunumunun kısmen baskılanmış olması olabilir. Hemorajik şok oluşturulmuş gruplarda ise pCO2 belirgin biçimde

daha yüksektir. Bu gruplardaki deneklerde hızlı kan kaybını takiben ileri evre hemorajik şok kliniği çok kısa sürede geliştiğinden, alveoler kapiller membranın fonksiyon bozukluğu ile birlikte, hemorajik şokun ileri evrelerinde beklendiği biçimde, akut solunum yetmezliği tablosu gelişmiş olması mümkündür. Ancak kısa süreli bir hemorajik şok deneyinde bunu kanıtlamanın yolu histopatolojik değerlendirme olabilir ve bu da çalışmamızın bir eksiği olarak kabul edilebilir. Çalışmamızda hemorajik şok yaratılmış gruplar arasında, etil alkol alımına bağlı, pCO2 düzeylerinde değişiklik tespit edilmemiştir.

Hemorajik şokun doğası gereği sempatik aktivite nedeniyle renal kan akımının azalması ve böbrek fonksiyonlarının süreç içerisinde bozulmaya başlaması gösterilmiş değişikliklerdir (17,19). Bu koşullarda serum HCO3- düzeyleri de böbrek fonksiyonlarındaki

gerilemeye paralel olarak azalır. Çalışmamızda grupların HCO3-değerleri karşılaştırıldığında,

alkol verildikten sonra hemorajik şok yaratılan grupta HCO3- düzeyleri, etil alkol verilmeden

hemorajik şok yaratılan gruptan daha düşük bulunmuştur. Normal koşullarda HCO3-kanın en

43

alkol alımı sonrası gelişen şok koşullarında HCO3- düzeylerindeki düşmenin daha fazla

olduğunu göstermiştir ve bizim çalışmamızla uyumludur. Bununla birlikte Molina ve ark.'nın (2) derlemesinde açıkladığı üzere, alkol kullanımı hemorajik şoka metabolizmanın vermesi gereken nöroendokrin yanıtı olumsuz etkileyerek doku perfüzyonunun düzeltilmesini bozabilir veya geciktirebilir. Bu durum da zaten azalmış olan renal perfüzyon ile birlikte, serum HCO3- düzeylerinin de daha hızlı düşmesini açıklayabilir.

Hemorajik şok tablosunun en önemli parçalarından biri doku hipoksisi sonucu anaerobik metabolizma sebebiyle ortaya çıkan laktik asit ve buna bağlı olarak görülen baz açığı artmış asidoz tablosudur (3,19). Bizim çalışmamızda da hem alkol alımının, hem de hemorajik şokun baz açığını arttırdığı görülmüştür. Etil alkol alındıktan sonra, metabolizması sonucu ortaya çıkan keton cisimcikleri de baz açığını artıran moleküllerdir. Bununla birlikte hemorajik şok tablosunda baz açığının belirgin biçimde derinleştiği gözlenmiştir. Bu sonuçlar göz önüne alındığında laktik asit ve keton cisimcikleri artan baz açığının sorumlusu olan moleküller olarak değerlendirilebilir. Çalışmamızda baz açığı değerlerine etki edebilecek birden fazla molekül olması nedeniyle, serum laktik asit düzeylerinin ölçülememiş olması çalışmanın bir kısıtlılığı olarak kabul edilebilir.

Hücresel düzeyde ortaya çıkan ATP depolarındaki azalma ve bununla birlikte hücre membranında aktif transportun yavaşlaması sonucu potasyumun hücre içine girişi de yavaşlar. Bu nedenle şok tablosunun ilerlemesiyle birlikte serum potasyum konsantrasyonlarında artış görülür (7,17). Bizim çalışmamızın sonucunda da hemorojik şok yaratılan gruplarda serum potasyum düzeylerinin belirgin olarak arttığı gözlendi. Buna karşın akut etil alkol alımının serum potasyum düzeyi üzerinde bir etkisi saptanmadı. Rocha Filho ve ark. (61) tarafından yapılmış deneysel bir çalışmada hemorajik şokta serum potasyum düzeylerinin, doku hipoksisinin bir belirteci olarak kabul edilebileceği ve serum laktat seviyesi ile pH, pCO2

düzeylerindeki değişikliklerle korelasyon gösterdiği bildirilmiştir. Bu sonuçlar, bizim çalışmamızda elde ettiğimiz sonuçlar ile uyumludur.

Hemorajik şokta, kaybedilen vasküler hacim ve takiben oluşan nörohümoral yanıt sonucu kan basıncı düşer. Kan basıncında oluşan düşüş miktarı ise şokun evresi ve süresi ile ilişkilidir (3,4,30). Akut etil alkol alımı, kardiyak output düzeyinde artışa neden olmakla birlikte, periferik vasküler direnci daha belirgin biçimde düşürerek, erken dönemde hipotansiyona eğilim yaratır (43,44). Bizim çalışmamızda da, hemorajik şok modeli yarattığımız gruplarda ölçülen sistolik kan basıncı değerleri incelendiğinde, bütün kayıt zamanlarında etil alkol verilen grubun ortalama değerleri, etil alkol verilmeyen gruba göre

44

hafif düşük bulunmakla beraber, aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı. Diastolik kan basıncı ölçümlerine bakıldığında ise etil alkol verilen grubun ortalama değerleri daha düşük saptandı. Hemorajik şok durumunda ortaya çıkan hipotansiyonun etil alkol almış grupta biraz daha belirgin olduğu görüldü. Bu durum etil alkol alımının etkisi ile, şok tablosuna karşı bozulan vasküler kompansasyon sonucu olarak değerlendirilebilir. Wang ve ark.'nın (62) yaptığı bir çalışmada da benzer şekilde etil alkol alımı sonrası oluşan hemorajik şokta kan basıncı değerleri daha düşük saptanmış ve sıvı resusitasyonuna daha zayıf yanıt verdikleri bildirilmiştir. Bununla birlikte Sulzer ve ark.'nın (63) yaptığı bir başka çalışmada karaciğer, böbrek ve barsaklara giden kan hacminin etil alkol alımı sonrası gelişen şok tablosunda anlamlı olarak daha az olduğu ve doku perfüzyonundaki kaybın daha belirgin olduğu gösterilmiştir.

Hemorajik şok koşullarında ortaya çıkan sempatik aktivasyon sonucu artan kotekolaminlerin de etkisiyle taşikardi gelişir ve şokun en önemli bulgularından biridir. Metabolizma bu şekilde hacim kaybını kompanse etmeye çalışır (5,19). Akut etil alkol alımı sonrası da dakikadaki kalp atım sayısı artar (37,38). Deneyimizde hemorajik şok oluşturulan gruplarda ölçülen dakikadaki kalp atım sayıları karşılaştırıldığında etil alkol verilmiş grubun daha yüksek nabız değerlerine sahip olduğu görüldü. Etil alkolün etkisi nedeniyle azalan periferik vasküler direnç nedeniyle, şok tablosunda gelişen hipotansiyonun kompanse edilmesi daha güç olacağından taşikardinin daha belirgin olması açıklanabilir. Molina ve ark.'nın (2) derlemesinde de, etil alkol alımı sonrası hemorajik şok bulgularının daha şiddetli ve tedaviye yanıtın daha zayıf olabileceği bildirilmiştir.

Şok indeksi, travma ve hemorajik şok hastalarının ilk değerlendirmesinde çok kısa sürede hesaplanabilmesi ve erken dönemde yol gösterici olabilmesi nedeniyle değerli bir veridir (4,21). Hemorajik şok ve etil alkol alımı, ayrı ayrı değerlendirildiğinde dahi taşikardi ve hipotansiyona neden olan durumlardır. Bu bilgilerin ışığında, şok indeksini yükseltmeleri beklenen sonuçtur. Çalışmamızda hemorajik şok yaratılan grupların şok indeksleri karşılaştırıldığında, etil alkol verilen grubun şok indeksi değerleri daha yüksek bulunmuştur. Kan basıncı değerleri daha düşük ve nabız değerleri daha yüksek bulunan, etil alkol alımı sonrası hemorajik şok yaratılmış grup için beklenen sonuçtur. Öte yandan bu sonuç, etil alkol alımının, daha ağır bir şok kliniğine neden olabileceği ve daha ciddi sonuçlara neden olabileceği konusunda bir öngörü yaratabilir.

HIF1-α dokularda sürekli olarak bulunduğu ortamın oksijen konsantrasyonuna bağlı aktivite gösteren ve oldukça kısa sürelerde değişimi gözlenebilen bir protein sentezi

45

düzenleyicisidir. Hipoksik koşullarda çok kısa sürede düzeyinin yükseldiği ve hücrelerin düşük oksijen konsantrasyonunda sağ kalabilmesi için gerekli değişiklikleri sağladığı gösterilmiştir (13,57). Ancak bizim çalışmamızda, deneklerden alınan serum örneklerinde ve beyin dokularında HIF1-α düzeyleri incelendiğinde gruplar arasında bir fark tespit edilmedi. Bunun nedeni deney protokolü uygulanırken alınan serum örneklerinin ve beyin dokularının yeterince kısa sürede dondurulamaması olabilir. HIF1-α düzeyleri ELISA yöntemi ile çalışıldığı ve ELISA kitlerinin ekonomik ve efektif kullanılabilmesi için bütün örnekler toplanana kadar beklememiz gerektiğinden alınan örnekler öncelikle tüpler içerisinde +4o

C'a soğutuldu. Zaman değişkenli bir deney olması nedeniyle ancak belirli sayıda örnek toplandıktan sonra dondurulmak üzere derin dondurucuya aktarılabildi. Bu sürecin HIF1-α düzeylerini etkilemiş olabileceğini düşünüyoruz. Gelecekte yapacağımız benzer çalışmalarda dokuların ve serumların en kısa sürede dondurulabilmesi için sıvı azot kullanılabilir.

46

SONUÇLAR

Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı'nda tıpta uzmanlık tezi olarak planlanan çalışmamızda, etil alkol varlığında oluşacak hemorajik şok tablosunda sağkalım için gerekli biyokimyasal, hemodinamik ve hücresel düzeyde adaptasyon verilerini karşılaştırarak etil alkolün hemorajik şok tablosundaki hastalarda etkilerini belirlemek amaçlanmıştır.

Hayvan deneyi olarak planlanan çalışmamızda etil alkol alımı ve hemorajik şok bağımsız değişkenler olarak belirlenmiştir. Kan basıncı, dakikada kalp atım sayısı, şok indeksi, kan pH, pCO2, HCO3-, BE, K+ düzeyleri ile serum ve beyin dokusunda HIF1-α

düzeyleri incelenerek şu sonuçlara ulaşılmıştır:

1. AS grubunun diastolik kan basıncı değerleri S grubundan anlamlı olarak daha düşük, kalp atım sayıları ve şok indeksi değerleri S grubundan anlamlı olarak daha yüksek saptanmıştır.

2. Grupların pH değerleri karşılaştırıldığında, K grubunun A, S ve AS gruplarından daha yüksek pH değerine sahip olduğu; A grubunun S ve AS gruplarından daha yüksek pH değerine sahip olduğu saptanmıştır. S ve AS grupları arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir.

3. Grupların pCO2 değerleri incelendiğinde, K grubunun A, S ve AS gruplarından daha

düşük pCO2 değerine sahip olduğu; A grubunun S ve AS gruplarından daha düşük

pCO2 değerine sahip olduğu saptanmıştır. S ve AS grupları arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir.

47

4. Grupların HCO3- değerleri karşılaştırıldığında, S grubunun AS grubundan anlamlı

olarak daha yüksek HCO3- değerlerine sahip olduğu tespit edilmiştir.

5. Grupların BE değerleri incelendiğinde, K grubunun A, S ve AS gruplarından daha yüksek BE değerine sahip olduğu; A grubunun S ve AS gruplarından daha yüksek BE değerine sahip olduğu; S grubunun da AS grubundan daha yüksek BE değerine sahip olduğu tespit edilmiştir.

6. Grupların K+değerleri incelendiğinde, K ve A gruplarının S ve AS gruplarından daha düşük K+değerlerine sahip olduğu saptanmıştır.

7. Serum ve beyin dokusunda HIF1-α düzeyleri incelendiğinde gruplar arasında anlamlı fark tespit edilmemiştir.

8. Çalışmanın sonuçları bütün olarak incelendiğinde, akut etil alkol alımının, hemorajik şoka olan metabolik yanıtı kısmen engellediği şeklinde değerlendirilmiştir.

48

ÖZET

Acil servise başvuran hastaların önemli bir kısmını travma hastaları oluşturur. Etil alkol almış bireylerin travma yaşama sıklıklarının daha yüksek olduğu, travma yaşadıkları koşullarda daha ciddi yaralanmalarla karşılaştıkları bildirilmiştir. Çalışmamızın amacı deneysel olarak oluşturacağımız bir hemorajik şok modelinde, akut etil alkol alımının hücresel ve sistemik düzeyde etkisini gözlemlemektir.

Çalışmamızda etil alkol alımı ve hemorojik şok bağımsız değişkenler olarak planlanmış ve buna göre 4 deney grubu oluşturulmuştur. Hemorajik şok modeli oluşturulan gruplarda vital bulgular kaydedilmiş ve şok indeksi hesaplanmıştır. Deneklerden alınan kan örneklerinde pH, parsiyel karbon dioksit basıncı, baz açığı, potasyum ve bikarbonat konsantrasyonu incelenmiştir. Ayrıca ELISA yöntemi ile serum ve beyin dokusunda hipoksi ile indüklenebilir faktör-1α düzeylerine bakılmıştır.

Yapılan değerlendirmede hemorajik şokta hipotansiyon ve taşikardi daha belirgin bulunmuştur. Etil alkol verilen gruplarda pH daha düşük, parsiyel karbon dioksit basıncı daha yüksek, baz açığı ve bikarbonat düzeyleri daha düşük bulunmuştur. Potasyum düzeyleri etil alkolden etkilenmemiş, hemorajik şokta yükselmiştir. HIF1-α düzeylerinde anlamlı değişiklik saptanmamıştır.

Sonuçlarımız akut etil alkol alımının hemorajik şoka yanıtı bozduğunu göstermiştir. Anahtar kelimeler: Etil alkol, hemorajik şok, HIF1-α

49

THE EFFECT OF ACUTE ETHANOL INGESTION ON SOME

Benzer Belgeler