• Sonuç bulunamadı

BİR SELÇUKLU MELİKİ’NİN SİYASİ BİYOGRAFİSİ

Belgede TARİH OKULU SONBAHAR 2008 (sayfa 50-89)

Mustafa ALİCAN

Özet

Tâcuddevle Tutuş, Selçuklu tarihinin en önemli karakterlerinden biridir.

Sultan Melikşah tarafından melik olarak Suriye’ye tayin edilmiş, onun ölümünden sonra da sultanlığını ilan etmiştir. Ancak yeğeni Berkyaruk ile girdiği sultanlık mücadelesini kazanamamış, ayrıca bu mücadele sırasında hayatını da kaybetmiştir.

Anahtar Kelimeler: Tâcuddevle Tutuş, Selçuklular, Melikşah, Suriye Abstract

Tâjaddawla Tutush is one of the most important characters of the Saljuq history. He was assigned to Syria by Sultan Melikshah. Upon the death of the Sultan, he asserted his sultanate. However he couldn’t win the struggle of sultanate against his nephew, Berkyaruq and lost his life.

Key Words: Tajaddawla Tutush, Saljuqs, Melikshah, Syria

Giriş

1040 yılında kurulan Büyük Selçuklu Devleti’nin Suriye ve Filistin bölgesindeki faaliyetlerini yürüten isimlerin başında kuşkusuz Atsız Bey gelir.

Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaçağ Tarihi Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi. E-Mail: alicanmustafa@gmail.com

Atsız Bey, Büyük Selçukluların hâkimiyet alanını Filistin ve Doğu Akdeniz’e yayarak Mısır sınırlarına ulaştıran kişidir. Ancak onun gün geçtikte güçlenmesi ve sahip olduğu bağımsızlık eğilimleri merkezin kuşkusunu uyandırmış ve bir süre sonra onun yerine Sultan’ın kardeşi Tâcuddevle Tutuş tayin edilmiştir.

Çalışmamızda anlamaya ve anlatmaya çalışacağımız karmaşık bir sürecin ardından Suriye hâkimi olan Tutuş, Atsız’ın rolünü devralarak Selçukluların bölgedeki etkinliğini sürdürmüş, ancak ağabeyi Sultan Melikşah’ın talihsiz bir şekilde hayatını kaybetmesinden sonra giriştiği saltanat mücadelesinde hayatını kaybetmiştir.

Çalışmamızda, XI. yüzyıl Suriye’sinde –tıpkı öncesinde ve sonrasında olduğu gibi- yaşanan karmaşanın tam ortasında bulunan ve bölgedeki siyasi dalgalanmaları yönlendiren bu önemli figürden, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın kardeşi Tâcuddevle Tutuş’tan söz edeceğiz. Bölgeye tayin edilmesinden başlayarak Suriye’deki siyasi faaliyetlerini ve sonrasındaki saltanat mücadelesini inceleyecek, özelde onun, genelde ise bütün bölgenin –ve tabi ki Selçukluların- söz konusu tarihsel bağlamdaki varoluşlarını anlamaya çalışacağız.

Tutuş İle İlgili İlk Bilgiler

Tâcuddevle Tutuş1 ile ilgili ilk tarihsel bilgi, Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın ölümü münasebetiyle kaynaklara düşülen kayıtlar bağlamındadır.

Bu kayıtlarda Tutuş’un ismi, Sultan Alparslan’ın ardında bıraktığı çocuklar listesinde geçer.2 Aynî’nin, Ikdu’l-Cumân adlı eserinden hareketle 1062 (H.

454) yılında doğduğu kabul edilen3 Tutuş’un, çocukluk ve ilk gençlik dönemi ile ilgili bilgi yoktur. Kaynakların bu konuda sessiz kalması Selçuklu tarihi açısından bir talihsizlik olsa da, Tutuş’un, kardeşi olan Sultan Melikşah tarafından genç yaşta Suriye’ye tayin edilmesinden sonraki hayatını ve faaliyetlerini öğrenebileceğimiz kayıtlar mevcuttur. Sözünü ettiğimiz kayıtlar, Tutuş’un, insani yönünü anlamamız açısından pek tatmin edici olmamakla beraber, Selçuklu siyasi tarihinin önemli bir aktörü olarak oynadığı rolü kavramamız için yeterli sayılabilir.

1 Tutuş ismi, Ebu’l-Fidâ tarihinde Teneş (ﺶﻨﺗ) imlası ile yazılmıştır.

2 El-Hüseynî, 38; İbnü’l-Esîr, 1480; Al-Bondârî, 48; Ahmed b. Mahmud, I, 115.

3 Sevim (1997), 134.

Tutuş ile ilgili ilk tatminkâr bilgiler, onun, Suriye’ye tayin edildiği dönem ve sonrasına, yani siyaset sahnesine çıkmasından sonraki döneme aittir.

Kaynaklarda, 1077/1078 (H. 470) yılında gerçekleşen bu tayinden sonra faaliyetlerini adım adım takip edebildiğimiz Tutuş’un, bu tarihe kadar Azerbaycan, Berdea’da bulunduğu kaydedilmiştir. Daha sonraki yıllarda Suriye’de fetih hareketlerinde bulunup burada bulunan Türkmen beyi Atsız’ı4 öldürerek bölgenin tek hâkimi olacak olan Tutuş’un, Suriye’ye hareket etmesinden önceki yaşamına ait olan bilgi bu kadarla sınırlıdır.

Suriye’ye Tayin Edilmesi

Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, 1071 (H. 463) yılında giriştiği fetih hareketlerinin sonunda Kudüs, Dımaşk, Remle, Taberiyye, Trablus, Sur, Akka, Humus ve Rafeniyye gibi şehir ve bölgeleri ele geçirerek Merkezi ve Güney Suriye’yi bütünüyle hâkimiyet altına almış olan ve Mısır’ı fethetmeyi planlayan Atsız Bey’i görevinden azlederek bir anlamda onu tasfiye etmek ve yerine, kardeşi Tâcuddevle Tutuş’u tayin etmek istiyordu.5 Sultan’ın bu niyeti Selçuknâme’de şu şekilde anlatılır:

“Atsız Harezmî, Guzların (Oğuzların) reisi ve hâkimi idi. Sultan Melikşah, o yıl (1075/468) kardeşi Tâcuddevle Tutuş’u Atsız ile savaşması için Suriye’ye göndermeye niyet etti. Ancak bu iş Nizâmülmülk’ün görüşüne uygun değildi. Atsız da Melikşah’ın bu niyetinden haberdar olarak, Melikşah’a mektup yazdı, saygı gösterdikten sonra çok yalvarıp yakardı ve ‘Ben senin işini kendi isteğimle yapan hizmetkârın ve sana tabi kulunum. Ben kendi elim ile size zahmet vermeden ve sizden asker gelmeden fethettiğim bu ülkelerde sizin tarafınızdan vekil ve hâkimim. Sizin için bu vilâyetlerde bulunuyorum. Bu ülkelerde askerden artan serveti mümkün oldukça size gönderirim. Şimdi Tâcuddevle Tutuş’u benim üzerime savaş için göndermek istemişsiniz. Beni düşmanlarınızdan sayıp, hizmetinizden uzaklaştırmayı ve böyle yapmayı ne gerektirdi?’ dedi. Atsız’ın mektubu ve elçisi Melikşah’a vâsıl olduğu zaman, Nizâmülmülk, Sultan’ı bu işten vazgeçirdi. Sonra Atsız’a Sultan tarafından, ipekli hil’at, atlar, kılıç, kalkan ve tâc gönderip yüceltti.”6

4 Atsız ismi, İbnu’l-Esîr tarafından Aksîs (ﺲﻴﺴﻗا) imlası ile yazılmıştır.

5 Sevim (1965), 49,52; Atsız’ın fetihleri ve Mısır’ı fethetme niyeti ile ilgili ayrıntılı bilgi için bakınız: Sevim (1989), 34-42.

6 Ahmed b. Mahmud, I, 131-132.

Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah, görüldüğü gibi, Atsız’ı tasfiye etme düşüncesindeydi. Büyük vezir Nizâmülmülk’ün karşı çıktığı anlaşılan bu düşüncenin nedeni konusunda kaynaklarda aydınlatıcı bilgiler mevcut değildir.

Ancak ortada bir otorite sorunu olduğu kesindir. Selçuklu Sultanı, uzun yıllar boyunca Sünni İslam âlemi için büyük bir tehlike olma işlevi gören Mısır’daki Fâtımî Halifeliği’nin, ileride kendisi ve devleti için sorun oluşturma potansiyeline sahip olan güçlü bir bey tarafından değil de, Aynî’nin kaydına göre henüz dokuz-on yaşlarında olan kendi kardeşi tarafından dize getirilmesini arzulamaktaydı.7 Büyük Selçuklu tarihçisi Osman Turan’ın önemle vurgulamış olduğu gibi, Selçukluların da ataları olan Kınık boyuna mensup Atsız Bey tarafından kurulan Türkmen Kınık Devleti’nin itaat altına alınması gerekiyordu.8 Kontrolsüz olarak büyüyebilecek herhangi bir oluşum, özellikle de hanedan üyeleri ile aynı boydan geliyorsa, durdurulmalıydı. Nitekim Suriye Selçukluları ile ilgili önemli bir monografi kaleme almış olan Ali Sevim’in düşüncesi de, Sultan’ın, Atsız Bey’in, bağımsızlığını elde etmek için bir başkaldırı hareketinde bulunabileceği endişesini taşımakta olduğu yönündedir.9 Anlaşılan o ki, Sultan Melikşah’ın kaygıları, Atsız Bey’in mektubu ve vezirinin telkinleri tarafından ‘geçici olarak’ giderildi. “Geçici olarak,” diyorum, çünkü aşağıda da açıkça göreceğimiz gibi, Sultan Melikşah, Atsız’ın etkisizleştirilmesi ile ilgili düşüncesinden vazgeçmeyecek, şartların oluşmasıyla birlikte Tutuş’un Suriye’ye tayin fermanını imzalayacaktı.

Selçuklu Sultanı’nın, kardeşini Suriye Melikliği’ne tayin ederek Atsız Bey’i etkisizleştirmeye yönelik ikinci girişimi, Atsız’ın, korkunç bir mağlubiyetle sonuçlanan Mısır seferinden sonra gerçekleşti. Suriye Meliki Atsız’ın sefer sırasında öldüğü yönündeki söylentiler üzerine, Sultan Melikşah, Tutuş’a mektup göndererek Suriye’yi kendisine iktâ ettiğini ve hemen harekete geçerek bölgeyi kontrol altına almasını emretti.10 Ayrıca Bekçioğlu Afşin, Sunduk Türkî, Dilmaçoğlu Mehmed, Duduoğlu, Tarankoğlu ve Türkmân et-Türkî gibi Türkmen beyleri ile Musul Emiri Şerefuddevle Müslim ve Benû

7 El-Hüseynî, 49; Al-Bondârî, 69.

8 Turan (2003), 200.

9 Sevim (1965), 49; Bu düşünce Salim Koca tarafından da paylaşılmaktadır. Bakınız: Koca (2007), 14.

10 İbnu’l-Esîr, 1489; İbn Al-Adîm, 69; Ebu’l-Fidâ, II, 5; İbnu’l-Verdî, I, 367; Ahmed b. Mahmud, I, 134; Sevim (1965), 59, 66; Sevim (1989), 43; Alptekin (1992), 133; Sevim (1997), 134;

Turan (2003), 201; Koca (2007), 25.

Kilâb kabilesine11 talimatlar göndererek Tutuş’un birliklerine katılmalarını bildirdi. Sultan’ın mektubu üzerine harekete geçen Tutuş, Sultan Melikşah’ın yanında bulunan Halep Mirdâsî Emirliği tahtı iddiacısı Vessâb ve Hâmid b.

Zugayb ile birlikte sözü edilen beylerin ve Memlûk emirlerinden Hâcib Aytigin es-Süleymânî’nin kendisine iltihak ettiği Diyarbakır’a geldiği zaman12 söylentilerin asılsız olduğunu öğrendi. Atsız ölmemişti. Mısır seferinin kötü sonucundan dolayı itaatten çıkarak kendisine başkaldıran Suriye şehirlerini yeniden fethetmekle meşguldü. Daha önce hâkim olduğu bütün şehirler, Atsız’ın zafiyetini fırsat bilerek başkaldırmışlar, eskisi gibi Fâtımî Halifeliğine bağlanarak Şiî hutbesi okutmaya başlamışlardı.13 Atsız Bey başta Kudüs ve Gazze olmak üzere Doğu Akdeniz’deki şehirleri yeniden fethettikten sonra Dımaşk’a döndü. Kardeşinin öldüğü14 Mısır seferinin mağlubiyetle sonuçlanmış olmasının psikolojik tahribatını [bir kardeşi öldürülmüş, bir diğerinin de kolu kesilmişti15] atlatamamış olan Atsız, çok sert bir politika izliyordu. Yeniden kontrol altına aldığı şehirlerde büyük kıyımlar icra ediyor, halka çok zalim davranıyordu.16 Her tarafta anarşi ve karışıklık vardı. Bölge, bir yandan şiddetli bir kıtlıkla, diğer yandan siyasi otorite boşluğunun yarattığı belirsizlikle boğuşmaktaydı.17 Dımaşk, bu zorlukları en yoğun yaşayan yerlerden biriydi.

Ahmed b. Mahmud’un ifadeleriyle:

“Şam’da [Dımaşk] daha önce beş yüz bin kişi oturmakta iken, şimdi ancak üç bin insan kalmıştı. Şam’da [Dımaşk] daha önce iki yüz kırk ekmekçi vardı, onun zamanında [Atsız] halk azaldığından iki ekmekçi kalmıştı. Çarşılar insan ile dolu iken, onun zamanında çok tenhalaşmıştı. Kıymeti üç bin dinar

11 İbnu’l-Kalânisî, 112.

12 İbn Al-Adîm, 69; Sevim (1965), 66-67; Sevim (1989), 50; Turan (2003), 201.

13 Sevim (1989), 42.

14 Azîmî, 22.

15 İbnu’l-Kalânisî, 111.

16 Ahmed b. Mahmud, I, 134; Sevim (1965), 57-58: Koca, el-Makrizî ve İbnu’l-Müyesser’e dayandırdığı kayıtlardan hareketle, Atsız Bey’in, Rîf’in ele geçirilmesi sırasında, ordusundaki askerlerin, Türk devlet geleneği ve insanlık anlayışı ile bağdaşmayan zalimce faaliyetlerine göz yumduğunun altını çizer. Ancak Koca, makalesinin bir başka yerinde de, Atsız’ın dini ve insani duygularının çok kuvvetli olduğu belirterek Kudüs halkını kurtuluş akçesi karşılığında bağışladığını vurgular. Bakınız: Koca (2007), 19, 23. Buradan hareketle denilebilir ki: Tıpkı bütün tarihsel karakterlerde olduğu gibi, Atsız Bey’i salt bir despotizm ile suçlamak ya da salt erdemlilikle kutsamak doğru değildir. O, koşulların gerektirdiğine inandığı şekilde davranmıştır.

17 Dımaşk’taki kıtlık ve ekonomik çöküntünün boyutları ile ilgili olarak bakınız: Azimî, 21; İbn Tağrîberdî, V, 103; Sevim (1965), 58.

olan bir evi satmak için bağırdıkları zaman on dinara satın alacak kimse bulunmazdı. Bin dinarlık bir dükkânı bir dinara alacak insan yoktu. Zayıf ve güçsüz insanlar kıymetli evleri ateşe verirler ve ateşten ısınır dururlardı.

Yiyecek azlığından ve açlığın üstün gelmesinden köpek ve kedileri yerlerdi. Bu durumu kimse hiçbir tarihte Şam’da [Dımaşk] görmüş değildir, derlerdi. Bir kadının dörder yüz dinarlık iki evi vardı. O evin birisini ön dört kırat altına satıp, o altınla bir kedi satın alıp birkaç gün yemişti.”18

Diyarbakır’da Atsız’ın durumu ile ilgili bilgi alan Tutuş, Sultan Melikşah’a haber göndererek Suriye’nin içinde bulunduğu koşulların ne kadar kötüleştiğini, Atsız’ın olumsuz rolüne vurgu yaparak bildirdi.19 Burada önemli olan nokta, Tutuş’un, Suriye’nin içinde bulunduğu sefaletten Atsız’ı sorumlu tutması ve Sultan’a, onun, bölge halkını öldürerek bölgeyi harabeye çevirdiğinden söz etmesidir. Anlaşılan o ki, Tutuş, Sultan’ın Atsız’ı tasfiye etme niyetinden haberdardı ve Sultan’ın bir an önce gereken adımı atması için Atsız’ın kötülüklerine vurgu yapıyordu. Nitekim Sultan’a gönderdiği mektupta,

“Atsız yaşadığı müddetçe, kendi emri altında bulunan askerlerin sayıca az olacağını ve yanında bulunan askerlerin sayısının az olmasından dolayı Atsız ile savaşmaktan çekindiğini,” bildirerek yardım istemesi20 de dikkate değer bir noktadır. Tutuş’un, Atsız’ın durumunu Sultan’a haber verdiği söz konusu mektupta, Atsız hayatta olduğu sürece yanında bulunan askerlerin sayıca az olduğunu ifade etmesi, planlanan Mısır seferi ile alakalı bir durum olsa gerektir.

Muhtemelen Tutuş, yanında bulunan askerlerle Mısır’ı fethetmenin mümkün olamayacağını, Atsız’ın hâkimiyet sahasında görev yapan askerlerin kendisine katılması için de Atsız’ın ortadan kaldırılması gerektiğini ima ediyor, bu gerekliliğin yerine getirilmesi için de Sultan’ın kendisine askeri yardım göndermesini istiyordu.

Atsız’ın, olanlardan haberdar olması fazla zaman almadı. Daha önce Sultan’a bağlılık bildirerek görevden alınmaktan, belki de öldürülmekten kurtulmuştu. Ancak bu sefer durum daha ciddiydi. Kendisiyle ilgili şikâyetler ve dedikodular ülkenin her tarafına yayılmıştı. Daha önce sahip olduğu adil ve doğru yönetici imajı kaybolmaya yüz tutmuş, yaptığı zulümler ile ilgili söylentiler Sultan’ın kulağına kadar gitmişti. Öyle ki, Tutuş gibi bazı kimseler tarafından Suriye’deki yıkımın sorumlusu olarak görülüyor ve gösterilmek

18 Ahmed b. Mahmud, I, 135-136.

19 Ahmed b. Mahmud, I, 134.

20 Ahmed b. Mahmud, I, 134; Koca (2007), 25.

isteniyordu. Sultan’a, birçok değerli hediye ve mal ile birlikte bir mektup daha gönderdi. Oldukça dokunaklı ve sitemkâr olan bu mektupta şöyle diyordu:

“Tutuş’u benim üzerime göndermeye sebep nedir? Bende sizin emrinize asla muhalefet yoktur. Ben Sultan’a boyun eğen ve işini kendi isteği ile yapan kuluyum. Bu ülkelerden ne kadar servet ele geçerse, hepsi Sultan’ın hazinesine ulaşır. Bundan sonra her yıl otuz bin dinar göndereyim.”21

Atsız’ın mektubu üzerine, Sultan Melikşah onu tasfiye etme düşüncesinden bir kez daha vazgeçti. Her yıl otuz bin dinar ödeme yapma teklifinde bulunan Atsız,22 kaderini bir kez daha yönlendirmiş, Tutuş’un üzerine gönderilmesini engellemişti. Sultan, kardeşi Tutuş’a bir mektup göndererek Suriye’ye saldırmamasını, Atsız’ı zor duruma sokabilecek herhangi bir davranışta bulunmamasını, Halep ve civarında yapacağı fetihlerle yetinmesini emretti.23 Bu şekilde Tutuş’a iktâ edilen bölge Kuzey Suriye ile sınırlandırılmış oldu. Tutuş, Sultan’ın, Atsız’ın hâkimiyet alanına girmemesini emreden mektubunu aldıktan sonra rotasını Kuzey Suriye’ye çevirdi.

Dımaşk’ın Fethi, Atsız’ın Öldürülmesi ve Suriye Selçuklu Melikliği’nin Kuruluşu

Sultan Melikşah’ın, kendisine iktâ ettiği bölgeleri Atsız’ın hâkimiyet alanına kadar olan coğrafya ile sınırladığı mektubunu alan Tutuş, Sultan’ın kendisine yardım etmekle görevlendirmiş olduğu Türkmen beyleri ile birlikte harekete geçti ve Atsız’ın hâkimiyeti altında bulunan topraklara girmemeye özen göstererek Kuzey Suriye seferine çıktı. Fırat Nehri’ni geçerek Membiç üzerine yürüdü ve Mirdasîler tarafından Bizanslılardan alınmış olan kaleyi bir süre kuşattıktan sonra ele geçirdi.24 Hama, Maarratünnûman ve Humus’u zapt ederek bu şehirlere kendi adamlarını yerleştirdi.25 Yanında Musul Emiri Müslim ve Arap Benû Kilâb kabilesine mensup olan askeri birlikler olduğu halde Halep

21 Ahmed b. Mahmud, I, 134.

22 Burada, Osman Turan’ın, Atsız’ın yıllık otuz bin dinar vergi karşılığında [Turan (2003), 201]

Sultan ile anlaştığını, Ali Sevim’in ise, Atsız’ın, Sultan’a gönderdiği mektupta “her yıl otuz bin dinar ödemekte olduğunu” [Sevim (1965), 59] vurguladıkları belirtilmesi gereken bir husustur.

23 Ahmed b. Mahmud, I, 134; Sevim (1965), Sevim (1989), 43; 59; Sevim (1997), 134; Turan (2003), 201; Koca (2007), 25.

24 Sevim (1965), 67; Sevim (1989), 50.

25 Ahmed b. Mahmud, I, 134-135.

üzerine yürüdü ve 1078 [470] yılında şehri kuşatma altına aldı. Ancak Mirdâsî Emiri Sâbık’ın idaresi altında bulunan şehir, üç buçuk ay devam eden kuşatmaya rağmen ele geçirilemedi.26 Bunun nedeni, Arap birliği kurma amacı güden27 Müslim’in el altından yürütmekte olduğu gizli faaliyetlerdi. O, Tutuş’un komutası altında olmasına rağmen Halep’in düşmemesi için elinden geleni yapıyordu. Halep’te bulunanlarla gizlice görüşüyor, direnmelerini salık veriyordu. Ayrıca Tutuş’ın ordusundaki Arap kökenli askerleri kışkırtıyor ve Tutuş’un şehri ele geçirmesi halinde bölgedeki Arap hâkimiyetinin sona ereceğini söyleyerek Selçuklu idaresinden çıkmalarını öğütlüyordu. Bunun yanında yokluk içinde kıvranmakta olan Halep’e lojistik destek sağlıyor, şehirde bulunanların direnme güçlerini takviye ediyordu.28 Bu durum Tutuş tarafından fark edildiyse de artık çok geç kalınmıştı. Ordu içinde önemli bir kısmı oluşturan Arap kabilelerine mensup birlikler Tutuş’a başkaldırarak Halep kuşatmasını terk ettiler. Müslim’in Arap milliyetçiliğine dayalı propagandaları işe yaramış, Tutuş ciddi oranda güç kaybına uğramıştı. Bunun yanında Tutuş’a yardım etmek üzere Halep’e gelmekte olan Türkmen Beyi Türkmân et-Türkî komutasındaki Türkmen birliğinin Halep’in batısında bulunan Vâdi-i Bozâa yakınlarında Arap Benû Kilâb, Benû Numeyr, Benû Kuşeyr ve Benû Ukayl kabilelerine mensup askerler tarafından etkisiz hale getirilmesi,29 Halep’in alınması yönündeki umutların bütünüyle tükenmesine neden oldu. Tutuş Halep kuşatmasını kaldırarak Diyarbakır bölgesine geri döndü.30 Sultan Melikşah’ı olanlar konusunda bilgilendirerek yardım gönderilmesini talep eden Tutuş, Mervânî emirlerinin kontrolü altında bulunan bölgelere bazı akınlar düzenledi.31

Kış mevsimini Diyarbakır bölgesinde geçiren Tutuş, baharın gelmesiyle birlikte ikinci Kuzey Suriye seferine çıktı. El-Fâyâ, Deyr, Bozâa, Bîre, Tubbel, Azâz32 ve Cibrin Kûrastâ33 kalelerini ele geçirip buralara kendi adamlarını

26 İbnu’l-Kalânisî, 112.

27 İbn Al-Adîm, 69.

28 Sevim (1965), 67-68; Sevim (1989), 51; Sevim (1997), 134.

29 İbn Al-Adîm, 69; Sevim (1965), 69.

30 Azîmî, 22; Sevim (1989), 51.

31 Sevim (1965), 70.

32 Azîmî, 22.

33 Sevim (1965), 70.

yerleştirdikten sonra Halep üzerine yürüdü.34 Şehir ikinci kez kuşatma altına alındı. Bu kuşatma sırasında Tutuş’a, Atsız’ın yardım talebi ulaştı.35 Dımaşk’ta bulunan Atsız Nasruddevle el-Cuyûşî komutasındaki Mısır birlikleri tarafından kuşatılmıştı36 ve oldukça zor durumda olmalıydı ki, Tutuş’tan, şehri kendisine teslim ederek hizmetine girme teklifi ile yardım istiyordu.37 Bu teklif Tutuş için bulunmaz bir fırsattı. Yıllardır Atsız’ı saf dışı bırakmanın yollarını arıyor, bölgenin tek hâkimi olmak için fırsat kolluyordu. Fırsat ayağına kadar gelmişti işte. Hemen Halep kuşatmasını kaldırdı ve Türkmen Beyi Afşin ile birlikte Dımaşk’a yürüdü.38

Öte yandan Tutuş Dımaşk üzerine yürümekte iken Mısır askerleri hezimete uğrayarak Mısır’a geri döndüler.39 Dımaşk’a gelen Tutuş, şehri aldıktan sonra Atsız’ın tüm af dilemelerine rağmen onu ve kardeşini40 yayın kirişi ile boğdurarak öldürttü.41 Tutuş’un Atsız’ı neden öldürdüğü konusunda tam bir uzlaşma yoktur. Kaynakların bu konuda söyledikleri, tatminkârlık bir

34 Târih-i Dımaşk’ta, Tutuş’un bu seferi Dımaşk’ın ele geçirilmesi ve Atsız’ın öldürülmesinden hemen sonra gelişen olaylar bağlamında anlatılır. Bakınız: İbnu’l-Kalânisî, 113. Ancak sözü edilen sefer Dımaşk’ın fethinden sonra yapılmamış, bilakis bu sefer sırasında Atsız Tutuş’tan yardım talebinde bulunmuştur.

35 İbnu’l-Esîr, 1489; Ebu’l-Fidâ, II, 6; İbnu’l-Verdî, I, 367; Ahmed b. Mahmud, I, 135; Alptekin (1992), 133. Azîmî tarihinde Halep kuşatması sırasında gelen Atsız’ın yardım talebinden söz edilmemekte, Mısırlıların Şam’ı kuşatması üzerine Tutuş’un derhal Atsız’ın yardımına koştuğu ifade edilmektedir. Bakınız: Azîmî, 22.

36 Azîmî, 22; İbnu’l-Esîr, 1489.

37 İbnu’l-Kalânisî, 112; Ahmed b. Mahmud, I, 135; Sevim (1965), 71; Sevim (1989), 44; Turan (2003), 201; Koca (2007), 27.

38 Sevim (1965), 71; Sevim (1989), 51-52.

39 İbnu’l-Kalânisî, 112; İbnu’l-Esîr, 1490; Ebu’l-Fidâ, II, 6; İbnu’l-Verdî, I, 367. Azîmî tarihinde ve Selçuknâme’de Mısırlıların hezimetinden söz edilmez. Tutuş’un yardıma gelmesi üzerine kuşatmanın kaldırıldığı anlatılır. Bakınız: Azîmî, 22; Ahmed b. Mahmud, I, 135.

40 Sevim (1965), 60; Alptekin (1992), 133.

41 İbnu’l-Kalânisî, 112; El-Huseynî, 49; İbnu’l-Esîr, 1490; İbn-i Kesîr, VI, 90; Sevim (1965), 71;

Turan (2003), 201. Al-Bondârî, diğer kaynaklardan son derece farklı bir şekilde Atsız’ın öldürülmesi olayını şu şekilde satırlara döker: “471’de Eliksis (Atsız) Alparslan’ın oğlu Tâcuddevle Tutuş’a inanarak ve ona muhalefeti terk ederek onu Dımışk’a çağırdı ve onu selamlamak ve hükmüne inkıyat etmek için onu karşılamaya Dımışk’tan çıktı. Tutuş kılıçla bunun boynunu vurdu, gadr edip çıplak olduğu halde sahrada bıraktı, müstakil olarak şehre gitti, bu suretle devlet yenileşti.” Al-Bondârî, 72-73. Görüldüğü üzere buradaki ölüm sahnesi diğerlerinden oldukça farklı ve ilgi çekicidir. Kayıtta Atsız’ın kılıç ile başının kesildiğinin belirtilmesi, hanedan mensuplarının kanının akıtılmaması prensibine aykırı olması münasebetiyle zikredilmeye değerdir.

tarafa, okuyucuyu daha da kuşkuya sürükleyen cinsten kayıtlardır. Kimisinde, Tutuş’un, Atsız’ın kendisini şehir dışında değil de surlarda karşılamasına kızdığı ve bundan dolayı onu öldürdüğü42 kayıtlıyken, kimisinde kendisini karşılamakta geç kaldığı için,43 kimisinde de bölge halkına zulmettiği ve Dımaşklıları sefalete sürüklediği için44 ortadan kaldırıldığından söz edilir.45 Sözü edilen nedenler akla uygun olmasa da, bunların, Atsız’ı başından beri öldürmek isteyen Tutuş’un asıl nedenini perdeleyen ikincil nedenler olarak görülmeleri mümkündür.

Tutuş Dımaşk’ı kontrol altına aldıktan sonra sefalet içinde yaşayan halkın durumunu düzeltmek için çalışmalarda bulundu. Şehrin güvenliğini sağladı ve

Tutuş Dımaşk’ı kontrol altına aldıktan sonra sefalet içinde yaşayan halkın durumunu düzeltmek için çalışmalarda bulundu. Şehrin güvenliğini sağladı ve

Belgede TARİH OKULU SONBAHAR 2008 (sayfa 50-89)

Benzer Belgeler