• Sonuç bulunamadı

BİLGİ VE EMEK İÇİN BİR YOLDAŞLIK POETİKASINA DOGRU

Bogdanov'un kolektif emek ile doğa arasındaki otoriter ilişkiye duy­

duğu, tamamen kurtulamadığı bağlılık reddedilse de, örgütleme pra­

tiklerinde hfila önerilmeyi hak eden bir şeyler vardu ve üzerlerinde biraz daha durmaya değer. Deneyimin unsurlarının adı yerli yerince konmalı, bunun yanı sıra yeni veya daha iyi emek süreçleri amaçla­

narak bu unsurlar yeni biçimlerde birleştirilmelidir. Bogdanov'un tektoloji uygulaması diye düşündüğü şeyin tohumu budur. Ne teori ne de bilim olan tektoloji, bir şeyin başka bir şey aracılığıyla, me­

tafor yoluyla anlaşılması için yapılan ikame ediminin genelleştiril­

mesi uygulamasıdu.67 Dünya görüşleri oluşturma pratiğidir.

Otoriter ya da mübadele kaynaklı ilişkilerden devralınmış me­

taforları bilinçsizce kullanmak yerine, tektolojinin önerisi, bir süre­

ce ilişkin sahip olduğumuz kavrayışı -benzeşik olarak kavranıp kavranmayacağını görmek için- çok farklı başka bir sürece deney­

sel olarak uygulamayı amaçlayan bir çeşit alçak teori inşa etmenin mümkün olduğudur. Geçmişten geleceğe değil, alandan alana, "ya­

na doğru" işleyen bir tür

detournement,

bir saptırma uygulamasıdır tektoloji.

66. Guy Debord,/n Girum lmus Nocte Et Consumimur lgni, çev. Lucy Forsyth, Londra: Pelagian Press, 1991, s. 24.

67. Bkz. Yunir Unnantsev, "Tektology and GST: A Comparative Analysis", Biggart ve diğ. (yay. haz.), Alexander Bogdanov and the Origins of Systems Thin­

king in Russia, s. 237, ve Parmenov'un yine o kitapta, s. 21 O'daki saptamalan. Bu­

radaki tartışma tektolojinin bir teori mi yoksa bir bilim mi olduğuna ilişkin. Ben ise tektolojinin özünde ikisi de olmadığını savunuyorum. Tektoloji, teoriler üret­

menin, bu teorilerin bilimsel doğrulanması ya da reddedilmesini koordine etme­

nin ortak çalışmaya dayalı poetik yöntemidir.

Bogdanov'a göre emek önce fiziksel, sonra zihinseldir. Fiziksel emek her zaman toplumsaldır; manevi emek ise hep bireylerin ken­

dilerine özgü felsefeleriyle uğraşır. Nesnel olan, toplumsal olarak uzlaşılmış olandır. Eper ampiryokritisizm üzerine tutarlı bir biçim­

de düşünülürse, burada belli bir ödünleşim bulunur.

Bildiğimiz

ha­

liyle

fiziksel dünyanın, üzerinde harcadığımız emekten önce geldiği düşünülemez. Toplumsal emek tarihinin her anında nesnel dünya görüşleri kimi şeylerin mutlak ve ebedi olduğunu öne sürse de, dün­

ya ne mutlaktır ne de ebedi.

Nesnel

görünen şey, sadece düşüncenin değil, her türlü toplum­

sal emek aygıtının ürünüdür. Sınırlar pratik içinde keşfedildiği için, Bogdanov toplumsal emeği önceden sınırlayan herhangi bir "ger­

çekliğin" olmadığı konusunda ısrarlıdır. Burada tanrıların kalıntı­

sını materyalizmin içinden bile silip atmaktadır. Gerçekten tutarlı bir "materyalizm'', içinde ve ona karşı pratiklerin öncesindeki dün­

yanın doğası üzerine konuşma iddiasında bulunamaz. Bogdanov:

"emeğin çabalarının uygulamada örgütlenmesi, deneyimin unsurla­

rının zihinsel düzenlenmesinden önce gelir ve onu ın;etir."68 İleride göreceğimiz gibi iklimbilimin evrimi uygun bir örnektir.

İklimbilimin üç unsuru vardır: hava durumunu tahmin etmek, iklimi modellemek ve hava durumu ile iklimin işleyişinin fiziği. Bu üç ala­

nı bir araya getirmek onyıllar almıştır. Farklı konumlardan ve yük­

sekliklerden hava durumu verilerini toplamak devasa bir küresel ay­

gıt gerektirir. Bu veriyi hassas fiziksel modeller ile işlemek için mu­

azzam bir bilgiişlem gücü lazımdır. Veri, iletişim ve bilgiişlem di­

rençleri iklimin incelenmesini yirminci yüzyılın sonlarına kadar en­

gelledi. Güncel iklim ve iklim değişimi bilgisinin temelinde, farklı alanlar ve teknolojilerin bir küresel iklim bilgisi altyapısına evril­

mesi yatar ki, bu evrim küresel emeğin eşgüdümlü çalışmasını, ya da Bogdanov'un terimleriyle bir tür tektolojiyi gerektirir.69

68. Akt. lensen, Beyond Marx and Mach, s. 133. Bogdanov'un burada Alfred Solın-Rethel, Intellectual and Manual Labor (Londra: Macmillan, 1983) ile kar­

şılaştırılması yararlı olur.

69. Bkz. il. Kısım'da daha fazla tartışılacak olan, Edwards, A Vast Machine.

Kimi açılardan Bogdanov kendisinden sonra gelen Bruno Latour'a benzese de,

Dünya görüşlerimiz hep kısmi ve sınırlı olsa da, çağımızın emek pratikleri tarafından kısıtlansa da, kimi bakış açılan diğerlerinden daha iyidir. Kimisi, daha genel olmak anlamında, daha ileri emek etkinliklerine tekabül eder. Bogdanov'un zamanında sanayi işçileri sınıfı, örgütsel pratiklerin öncüsü olarak görünüyordu. Kim Stanley Robinson, bugün hacker'lann bilimsel, teknik

ve

yaratıcı işlerinin böyle bir konumda bulunduğunu söyler. Bogdanovcu görev, top­

lumsal etkinliğin en ileri, en genel ve en karmaşık biçimlerinin ba­

kış açısından düşünmektir.

Emek bugün Bogdanov'un zamanına göre farklı biçimler üst­

lenmiştir belki, ama emek biçimlerinin arasından geçen bir alçak teori üretmeye yönelik temel yöntemi hala geçerliğini koruyor ola­

bilir.

İkame etme,

emeğin çeşitli deneyimlerini sistemleştirmenin yöntemidir. A emek sürecini örgütleme araçları, B süreci için de işe yarar olabilir. İkame, bir etkinliğin biçimsel özelliklerinin bir baş­

kası için deneysel şablon olarak kullanılmasına dayanan bir tür sap­

tırma uygulamasıdır. Bütün emeklerin toplamının ürünü, bir bütün olarak emekçi sınıflara aittir.

Aynı şekilde, direnç gösteren doğayla herhangi bir tikel karşı­

laşmanın

kavramsal ürünü

de herkese aittir ve deneysel ikame uy­

gulamaları aracılığıyla yeni örgütlenme biçimleri icat etmeye yol açabilir. İkame, emeğin hangi keşif ve icatlarının genelleştirilebile­

ceğini bulmak için girişilen deneysel sürecin parçasıdır. Atom bom­

basının tasarlanmasında çok işe yarayan akışkanlar mekaniği, başka alanların yanı sıra iklimbilimde de iş başındadır. Bogdanov: "İkame etme, genellikle daha küçük içeriklerin yerine daha büyüklerini yer­

leştirerek daha fazla bileşimin bilincine varılmasına imkan tanıya­

rak işlenecek malzemenin daha zengin olmasını sağlar; bunu

yapar-bir açıdan böyle değildir: Bogdanov modemiteyi akılla değil, emekle tanımlar.

Latour'a göre bilimin bile aklın modeline uymadığı ilişkiler ağı içinde hiç modem olmadığımız söylenebilir; oysa Bogdanov'a göre emeğin az çok Marx'ın betim­

lediği şekilde, ücret ilişkisi aracılığıyla örgütlendiği on dokuzuncu yüzyıldan beri moderniz. Bogdanov'da bir etnografik boyut vardır; tarihsel dünya görüşlerini ha­

yali bir dışsal akıl standardı ile ölçmez. Buna karşılık, zaman içinde giderek daha genelleşen dünya görüşlerinin birbirini takip ettiği birikimli bir süreç görür.

65 ken aynı zamanda karmaşıkları daha basit olanla, tam olarak örgüt­

lüleri daha

az

yapılanmış, daha az düzenlenmiş olanla değiştirerek işlem etkinliğine direnci azaltmaya çalışır. "70

Emek nedenselliği ve ikame, aynı önerinin iki çeşitlemesidir.

Hiçbir ikame önceden yasaklanmış değildir. Emeğin ürettiği her ne­

densel dizi, mümkün başka nedensel dizilere işaret eder. Pek de şai­

rane bir yazar olmayan Bogdanov yine de bir bilgi oluşumu poeti­

kasını savunur. Bu yaklaşım özünde, pratik içinde sınanmak üzere bir ilişkinin yerine deneysel olarak bir diğerini koyma poetikası olan Bogdanov'un tektolojisine dönüşecektir. Her ikame işe yara­

maz. Mesela

metabolizma'nın

tarımsal kimyaya ya da kolektif eme­

ğin bütünlüğüne dair açıklayabileceği şeylerin bir sının vardır.

Ampiryomonizm türümüzü dışsal

a priori

biçimlerden kurtaran bir dünya görüşüdür. Felsefe başka bir şeyi değil, sadece şimdiki gerçekliği düzenleyip yasalaştırır. Bir sınıfın çıkarlarını ve dünyaya yönelik deneyimini metaforik olarak ikame eder.11 Felsefe ancak kolektif deneyime dayandığında bilimsel olur. Emeğin bakış açısın­

dan felsefe, bir yüksek teori olarak, dil içinde sistematik ilişkiler üretme yoluyla dünyaya dair bilgi üreten özelleşmiş bir alan olarak

70. Akt. Jensen, Beyond Marx and Mach, s. 136.

7 1 . Bu yönde yakın geçmişten bir örnek için bkz. lan Bogost, Unit Operations, Cambridge, MA: MiT Press, 2006, s. 38-43; burada Bogost programlamada "Nes­

ne Yönelimli Ontoloji" fikri üzerine yazar. "Simgesel programın mülkiyetini ko­

rumak ile aynı programı binlerce bağımsız yazılım geliştiricisine kiralamak gibi çelişik iki ihtiyacı uzlaştırmak üzere bileşen nesne kavramı ortaya çıktı." Ya da başka bir deyişle, Nesne Yönelimli Ontoloji, yazılım tasarımında fikri mülkiyeti koruma meselesiyken, nesnelerin sadece öznelerden değil aynı zamanda başka nesnelerden de etki topladığı düşüncesine dayalı bir felsefe hareketine dönüştü­

ğünde, kullanılan metaforun mülkiyet ilişkilerinin güncel örgütlenmesinde yatan kökleri hemen unutulur. Ancak Nesne Yönelimli Ontolojiyi, nesnelerin fikri mül­

kiyetlerini birbirlerine karşı koruduğu bir felsefe olarak yorumlamak pekalil. ma­

kuldür. Böyle söylemek Nesne Yönelimli Ontoloji taraftarlarını genellikle şaşırtır veya kızdırır. Özgün düşünürler olarak ve oldukça bayatlamış bir fenomenolojiy­

le mücadelede müttefik olarak meziyetleri ne olursa olsun, Nesne Yönelimli On­

toloji taraftarları, konu zamanın belli örgütlenme biçimlerine gelip dayandığında, kendi programlarındaki hataları nasıl ayıklayacaklarını bilemez hale düşüyorlar.

Kozmik iddiaları olan bir hareket için bu da bir kusur sayılır herhalde.

66 MOLEKÜLER KIZIL

özel bir önem taşımaz. Daha ziyade, görevi, başka yerlerde deney­

sel kullanımı olabilecek şekilde, özgül emek süreçlerinden biçim ve ilişki şemaları çıkarınak olan bir alçak teori olabilir felsefe.

Daha doğrusu bu alçak teori, emeğin tekrar tekrar şekillendirdi­

ği dünyanın nesnel gerçekliği içinde tanrıları -yani otoriter ve soyut nedensellik- yitip giderken felsefenin yerini alan şeydir. Felsefe ni­

hai olarak dert edinmemiz gereken bir bilgi biçimi değildir. Başka bir şey doğrultusunda atılan adımdır. Bogdanov: "Hiçbir düşünce çabası paramparça bir gövdenin parçalarını bir araya getirip örgüt­

leyerek canlı bir bütüne dönüştüremez. Felsefe mucizeler yarata­

maz. "72 Eleştirel teorinin felsefe sapağından girdiği patikadaki ge­

zinti sona erebilir; felsefenin meseleleri "çözüldüğü" için değil, Antroposen çağında emek ve bilimin başka meseleleri olduğu için.

Karbon Kurtuluş Cephesi ile başa çıkmak bu meselelerin önemli­

lerinden biridir.

Günümüzün gerektirdiği bilgi, toplumsal emek biçimleri ve kar­

şılaştığı direnç çeşitleri ile belirlenir. Otomasyon doğrudan deneyi­

min ötesine geçen bir bilgi gerektirir. Bogdanov otomasyon ilerle­

dikçe bütün işçilerin

-Kızıl Yıldız'ın

Marslıları gibi- gitgide daha fazla mühendislere, aynı zamanda da sanatçılara benzeyeceğini dü­

şünür. Bogdanovcu gelecekte işçiler işçi olmaktan, kendi özgül emeklerinin örgütleyicisi olmaktan çıkar, bütün toplumsal örgütlen­

menin eş-yaratıcıları haline gelirler. Örgütlenmenin bilimi ve poe­

tikası, felsefeyi aşarak dünyayı değiştirmenin araçlarına dönüşür.

Bogdanov vasıfsızlaştırmayı -yani işçilerin işyerinde bilgi bi­

riktirmesini engellemek için sermayenin teknolojiyi kullanmasına dayalı karşı-saldırıyı- öngörememişti.73 Egemen sınıfın zaman, bil­

gi, hatta yaşam artıklarını bu kadar etkin biçimde saflarına kataca­

ğını da öngörememişti. Bogdanov'un düşüncesi en az üç açıdan ça­

ğıyla sınırlı görünüyor.

72. Akt. Jensen, Beyond Marx and Mach, s. 1 5 1 .

73. B u konudaki klasik çalışmalar için bkz. David Noble, America By De­

sign: Science, Technology, and the Rise of Corporate Capitalism, New York: Alf­

red Knopf, 1977 ve The Forces of Production: A Social History of Industrial Au­

tomation, Oxford: Oxford University Press, 1986.

Birincisi, zamanının sanayi emeği ve biliminin vardığı yerin ge­

tirdiği sınırlılık vardır. İkincisi, Bogdanov'un otoriter ilişkileri pro­

leter bilgi ve emek pratiklerinden dışlasa da, emek ile doğa arasın­

daki ilişkilerden dışlamamış olmasıdır. Üçüncüsü tektolojinin, üstat düşünürün sistem kuruculuğu olarak felsefenin silinip yerine bera­

berce ve işbirliği içinde üretilecek bir alçak teori koymayı açıkça gerektirmesine rağmen, Bogdanov'un kendi temel ilkelerinin sınır­

larını ihlal eden bir sistem kurma çabasına girişmekten kendini ala­

mamış olmasıdır. Yine de ampiryomonizmin son

gerekli

felsefe,

tektolojinin de başka bir şeyin başlangıcı olduğunu büyük bir kuv­

vetle savunur.

Emek için kendi kendini örgütler hale gelmek, sadece teknik emek bilgisini edinmek değil, örgütleme emeği işlevini burjuvazi­

den almak demektir. Emek giderek daha büyük ölçeklerde kendi koordinasyon pratiklerini oluşturmalıdır.

1917

Rus devrimleri, ör­

gütlü emeğin toplumsal oluşumu ne ölçekte -ve nasıl- yönetmeyi üstlenebileceği meselesini doğrudan ortaya koydu. Maddi dünyayı örgütlemek için bir

tektoloji

uygulanmaya başlamada11 önce, işçile­

rin dünyayı örgütleme özgüvenini kazanması için bir

proletkült

or­

taya çıkmalıydı.

Tektoloji, Karbon Kurtuluş Cephesi çağında, metabolizmadaki yarılmaya karşı koymak için toplumsal emeğin koordinasyonu ko­

nusundaki acil ihtiyaca dair geçmişten gelen bir işaret. Proletkült ise, işbirliği içinde emeğin yetenekleri, sınırları ve sorunlarına dair yeni bir halk bilgisi geliştirme konusundaki bir o kadar acil ihtiya­

cın geçmişteki işareti.