• Sonuç bulunamadı

2.4. Benlik Saygısı (Kendini Sevme ve Öz Yeterlilik) Kavramı

2.4.1. Benlik Kavramı

Psikoloji biliminde benlikle alakalı olan kaynaklara bakıldığında, bu alanda ilk aktarımları William James’in yaptığı görülmektedir (Yılmaz, 2016). James’e göre (1950), mümkün olan en geniş anlamıyla bir kişinin benliği; elbiseleri, evi, eşi ve çocukları, aile büyükleri ve arkadaşları, bankadaki hesapları, itibarı ve çalışmaları gibi kendisine ait gördüğü bütün varlıklarının, her şeyin toplamıdır, yani sadece onun bedeni ve psişik güçleri değildir. James (1950), “The Principles of Psychology” adlı kitabında, maddesel benlik, sosyal benlik ve ruhsal benlik olarak 3 ayrı benlik türlerini sınıflamıştır (James, 1950). Maddesel benlik, bireyin, çevresinin kendisini nasıl tanıdığı ve tanımladığına ilişkin algısı olarak, sosyal benlik ise bireyin, çevresinin kendisini nasıl tanıdığı ve tanımladığına ilişkin algısı olarak tanımlanmıştır. Son olarak ruhsal

38

benlik; bireyin yetenekleri, değerleri, eğilimleri gibi içsel özellikleri olarak ele alınmıştır (Bacanlı,1990).

James (1950) bu kitabında ayrıca, benliği; bilen benlik (self as knower) ve bilinen benlik (self as known) olmak üzere 2 ayrı kapsamda kabul edilmesinin önemini açıklamıştır. (James, 1950). Burada anlatılan duruma göre bilen benlik özne (I) olarak, bilinen benlik ise nesne (me) olarak anlatılmak istenmiştir (Otacıoğlu, 2017). Higgins (1987)’e göre ise benlik kavramı; gerçek benlik, ideal benlik ve olması gereken benlik olmak üzere üç farklı boyutlu şekildedir. Gerçek benlik, bireyin ve çevresinin, bireyin sahip olduğuna inandığı özellikleri temsil şekli iken, ideal benlik bireyin ve çevresinin, kendisini beğenilir ve ideal (çevrenin umutları, istekleri yönünde) kıldığı için sergilediği özelliklerin temsili olan benliktir. Olması gereken benlik de birey ve çevresi tarafından, bireyde olması gerektiği düşünülen özelliklerin (bireyin görev, yükümlülük veya sorumluluklarına ilişkin çevrenin algısı) temsil edildiği benliktir.

Higgins (1987), benlik ile ilgili olarak, birey için önemli olan çevresinin (aile, yakın arkadaş) bakış açısı ve bireyin kendisinin bakış açısı olmak üzere iki farklı bakış açısının olduğu durumunu ifade etmiştir. Bu bakış açılarının bazen literatürde anlam karışıklıklarına neden olmaktadır. Örneğin, benlik saygısı kavramı araştırılırken, aslında bireyin ideal benliği ile gerçek benliği arasındaki farkın incelenmesi gerekirken, bazen bireyin gerçek benliği ile başkalarının bireyin ideal benliğinin nasıl olması gerektiğine ilişkin düşünceleri hakkındaki inancı arasındaki farkın incelendiğine rast gelinmektedir.

Kuzgun (1972), benliği kısaca kişinin kendini algılaması olarak tanımlamıştır. Ayrıca benliğin kişinin davranışları üzerinde en önemli belirleyici etken olduğunu ifade etmektedir. Buna ek olarak benliğin, bireyin kendini bildiği yaştan sonra çevresi ile etkileşimi yoluyla oluştuğunu, bireyin çevresini bu etkileşim yoluyla algıladığını ve uygun yaşantıları özümlediğini söylemektedir (Kuzgun, 1972).

Benlik kavramı, bireylerin kendilerini ne şekilde ifade ettikleri ile ilişkili olan geniş kapsamlı bir kavramdır. Benlik saygısı kavramı ise yaygın şekilde olan manasıyla, bireylerin kendileri ile ilgili değer ve önemi vurgulaması hakkındaki duyum veya bireylerin kendilerini sevmeleri, ödüllendirmeleri, takdir etmeleri, onaylamaları, değerli bulmalarıyla ilişkili olan bir kavram şeklinde açıklanmaktadır. Benlik saygısı kavramı, benlik kavramının duygusal boyutu şeklinde izah edilmektedir. Bireylerin kim olduğuna

39

ilişkin belli başlı düşüncelerine ek olarak belli başlı duygulara da sahip oldukları ifade edilmektedir. Ayrıca benlik saygısı kavramı, bireylerin kendi benliklerini beğenmeleri ve değerli bulmalarının dereceleri olacak şekilde açıklanmaktadır (Adams, 1995).

Benlik kavramının oluşturulması ile ilgili en kapsamlı ve en sık tartışma konusu olan kuram olan Bem ve McConnell’in (1972) Benlik Algısı Kuramı’na (self-perception theory) bakıldığında, toplumdaki bireyler başkalarının davranışlarını ve kendi davranışlarını gözlemleyerek düşüncelere ya da duygulara ilişkin varsayımlar yapmaktadırlar.

Sullivan benlik kavramının üç önemli sistemden olduğunu varsaymakta ve bunları şu şekilde açıklamaktadır:

1. İyi Ben: Çocuğun anne ile arasındaki ödül kazanmasını sağlayan, olumlu olarak kabul edilen ilişkiler neticesinde meydana gelir. Çocuğun kendisine yönelik olumlu anlamda duygu geliştirmesine ve kendisine yönelik saygısının artmasına neden olur.

2. Kötü Ben: Çocuğun annesinin olumlu olarak kabul etmediği durumlar neticesinde oluşur. Buradaki kötü ben, endişe ve kaygı içindedir. Ama bu endişe ve kaygı ciddi anlamda uçta değildir. Yapılmasının kabul görmediği herhangi bir davranışın engellenmesinde o kişiye yardım eder. Ancak kötü ben'de bireyin kendisine yönelik olumsuz olan duygularını güçlendirir. Bu duygular sayesinde bireyin anti-sosyal davranışlar göstermesini otomatik şekilde mani olur ve bilinç seviyesinin güçlenmesine fayda sağlar.

3. Ben ve Ben Olmayan: Bu durumun herhangi bir yapıcı bir işlevi bulunmaz. Benlik kavramının bu yönü annesinin çocuğuna yönelik ciddi derecede bir hoşnut olmama hissini sergileyip çocuğunda güçlü derecede bir endişe oluşturmasına sebep olur. Çocuk başka benlikler ile arasındaki bağı koparıp, kontrol edemez şekle dönüşür. Benlik kavramının bu yönü bilinçaltı düzeyde kalır. Çocuk bu durumdan oluşan herhangi bir olay ile karşılaştığı zaman şiddetli derece bir anksiyete durumu yaşar.

Özetle benlik kavramı bireylerin güvenlik hissini yaşamasını meydana getirir, bireyi endişe ve kaygılardan muhafaza eder, kişiliğin geri kalan kısmına yabancılaşma durumuna engel oluşturur. Ayrıca başka bireylerle ilişki kurmasına yardımcı olur.

40

Bunlara ek olarak Sullivan, benlik kavramının bireylerde mantık dışı oluşan bir durum olduğunu kabul etmektedir (Yanbastı, 1996).

Benzer Belgeler