• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2: AİLE İŞLETMELERİNDE KARAR VERME MODELLERİ

2.2. Karar Verme Modelleri

2.2.2. Bell, Raiffa ve Tversky Karar Verme Modeli …

Bell, Raiffa ve Tversky Karar Verme Modeli olarak bilinen karar verme modelinin odak noktası, sonuçlarla ilgili belirsizlik içinde olan bireysel karar vericilerdir. Araştırmacılar, “rasyonel insanlara” ve rasyonelliğe talip olan “daha az rasyonel insanlara” karar verme durumlarında nasıl yardımcı olabilecekleri üzerine çalışmışlardır (www.cambridge.org). Araştırmacılara göre karar vericiler, ekonomik otomatlar değildirler. İnsanlar, hata yaparlar, pişmanlık duyarlar ve genelde kaygı içindedirler. Bu nedenle insanları tercihlerini iyi düşünmelerine göre değil, değerlendirmek ve karar verme eylemleri açısından farklı özlemleri olmalarına göre sınıflandırmak gerekir. Bell, Raiffa ve Tversky (1988)’e göre; karar verme, birey için farklı benlikler arasında bir uzlaşma eylemidir. Araştırmacılar, karar teorilerine dayalı olarak karmaşık olan karar problemlerini bileşenlerine ayırarak yöneticilerin karar verme eylemine nasıl yaklaştıklarını araştırmışlardır. Bu amaçla;

58 • Kuralcı (normatif),

• Betimsel (descriptive),

• Öngörücü (prescriptive) model olmak üzere üç tür karar verme modeli

ileri sürmüşlerdir.

Dinklage’den farkının, karar vericinin psikolojik durumunun kararlarına olan etkisinin daha kapsamlı ve daha sistematik şekillerde ele alınması olduğu ifade edilebilir.

2.2.2.1. Kuralcı Karar Modeli

Kuralcı (normatif) modeller, en uygun seçimi yapabilmek için farklı yöntemler geliştirmeyi hedefler. Söz konusu model, insanların nasıl karar verdikleri ve karar verme sürecinin basamakları üzerine odaklanır. Bu modeller karar vermenin belli bir sistem içinde ve mantıklı bir şekilde yürütülmesi için bir dizi karar basamaklarını belirlerken (Doğan, 2010) karar vericilerden önceden belirlenmiş bir yolda hareket etmeleri beklenmektedir. Normatif modeller mümkün görünen her seçeneği iki değişkene göre değerlendirir. Birinci değişken, karar vericinin her bir alternatifle ilgili hedefleri ve tercihleri doğrultusunda beklediği “kişisel fayda (önem)”, ikinci değişken ise karar vericinin yaptığı belirli bir eylemin kendisini “belli sonuçlarar götürme” olasılığıdır. Bu iki değişken hakkında öngürüde bulunmak ve yapılan tahminleri birleştirerek en fazla fayda gerirecek alternatifi belirlemek için farklı yöntemler kullanılmaktadır (Doğan, 2010).

Normatif modeller, insanların en uygun seçenek için çabalayan, kararı ilgilendiren bütün bilgilere sahip, muhtemel alternatiflerin bütün sonuçlarını göz önünde bulunduran ve her bir seçeneği değerini hesaplayarak bu değerleri hep birlikte bir değişkene dönüştüren, son derece mantıklı şekilde karar veren kişiler olduğu varsayımına dayanmaktadır (Gati ve Tal, 2008:157-185). Fakat normatif modellerin her zaman sadece matematiksel varsayımları içerdiği söylenemez. Model, bu haliyle eksik kalmaktadır çünkü insanın yapısıyla ilgili psikolojik varsayımları içermemektedir. Ancak klinik bulgular bu yaklaşımın pek de geçerli olmadığını göstermektedir. Seçeneklerin sayısının fazla olduğu durumlarda kuralcı modeller daha fazla bilgi toplamayı ve çok fazla hesaplama yapmayı gerektirmektedir. Hatta bilgisayarlı bir sistem ve veritabanı analizi olmadan uygulamak mümkün değildir (Janis ve Mann, 1977). Bu yüzden cazip de değildirler.

59

2.2.2.2. Betimsel Karar Modeli

Betimsel (descriptive) Karar Verme Modeli, insanların ideal şekilde karar vermelerine yardımcı olmaktan çok “neden ve nasıl karar verdikleri” konusuna odaklanarak (Nutt, 1976) karar vericinin zihinsel sınırları ve çevre ile ilişkisinden doğan şartların oluşturduğu baskıların neticesinde karar vericilerin kararlarında nasıl etkilediklerini araştırma gayreti taşımaktadır. Çünkü çevresel baskılar nedeni ie karar sürecinin rasyonel şekilde sürdürebilmenin zor olduğunu (Tversky ve Kahneman, 1974) ve sınırlılıklar nedeniyle sapmaların olduğunu savunmaktadır. Herbert Simon, bu yaklaşımın öncüsü olarak “sınırlı rasyonellik” kavramını ortaya çıkararak 1965-1985 yılları arasında yoğun çalışmalar yapılmıştır. Simon, “sınırlı rasyonellik” kavramıyla bir durumun bütünsel olarak algılanmasının zor olduğuna ve insanların zihinsel kısa yolları tercih ederek daha basit modellemeleri tercih ettiğini belirtmiştir (Kökdemir, 2003). Bu durumda tatmine dayalı bir strateji olduğundan kararlar tüm seçenekler hesaba katılmadan alınabilir. Kısaca seçenekler bir sıra dâhilinde ele alınır ve tatmin eden ilk seçenek seçilir. Sonuçta insanlar “tatmin olurlar”, “maksimize etmezler”.

Betimsel model, kararın daha çok “nasıl verildiği” üzerinde duran model olduğundan karar vericilerin, gerçek yaşam durumlarında nasıl seçimler yaptıklarını açıklayan ve tanımlayan karar verme modelidir. Betimsel (descriptive) model, genel itibariyle insanların kuralcı karar verme yöntemi ile gerçek hayattaki karar verme süreçlerini birlikte inceleyerek, arasındaki farkların tespit edilmesidir (Lichtenberg, Shaffer ve Arachtingi, 1993). Bu model insanların kendilerini tatmin etmek için karar verdiklerini öne sürmektedir. Bir başka deyişle karar vericiler, kendilerince yeteri kadar iyi olanı en iyiye tercih ederler. Betimleyici karar verme modeli, insanların uygun karar verebilmeleri için ön yargılarını, tutarsızlıklarını, sınırlı rasyonelliklerini ve onları uygun olmayan kararlara götüren yolların araştırılmasını öngörmektedir. Betimsel karar modelleri, doğrulukları bir şekilde ispatlanabilir kararlar için başvuru noktası olarak kullanılamadığı için, uygun kararı verme için bir temel oluşturmamaktadır (Doğan, 2014).

2.2.2.3. Öngörücü Karar Modeli

Öngürücü (prescriptive) modeli, en doğru kararı verebilmeyi içeren birtakım basamaklar önererek, daha iyi bir kararın nasıl verilmesi gerektiğine odaklanırlar. Bir diğer deyişle

60

bu model en iyi karar vermenin süreçlerinin geliştirilmesine odaklanmaktadır (Pitz ve Harren, 1980:320-346). Öngörücü modeller, daha iyi bir karar verebilmek için bir çerçeve taslağı oluşturarak, normatif ve betimsel modellerin dezavantajlarını en aza indirirken, avantajlı olduğu noktaları da birleştirmektedir. Öngörücü modeller insanların sınırlılıklarını kabul ettiğinden daha iyi karar verebilmek için bir çerçeve ortaya koymayı amaçlamaktadır. Betimsel modellerin deneysel geçerlilik ve normatif modellerin teorik uygunlukları birlikte ele alındığında, öngörücü modeller faydacı olma özellikleriyle, kişilerin karar vermedeki yeteneklerini kolaylaştırmalarıyla değerlendirilmektedir (Bell vd., 1988). Öngörücü model en mantıklı kararı verme (beklenen faydayı en üst seviyeye çıkarma) gibi ulaşılamaz bir hedef belirlemez, onun yerine gerçekçi bir hedef belirler (Phillips, 1994).