• Sonuç bulunamadı

Belediye Vergileri, Belediye Harçları ve Harcamalara Katılım Paylarının

BÖLÜM 3: İL BELEDİYELERİNİN MEVCUT GELİR VE GİDER

3.1. İl Belediyelerinin Gelir Kaynaklarının Değerlendirilmesi

3.1.2. Belediye Vergileri, Belediye Harçları ve Harcamalara Katılım Paylarının

Belediyelerin arttırmada etkin olabilecekleri gelirlerin durumunu il belediyelerine göndermiş olduğumuz anketler çerçevesinde değerlendirecek olursak;

Hizmet karşılığı alınan gelirlerden su gelirine yapılan zamları o yıl gerçekleşen enflasyon oranlarından arındırarak hesapladığımızda; sunulan hizmet fiyatlarında aşağıdaki reel artış veya azalış oranlarını elde etmekteyiz.

Tablo 7. Bazı il belediyelerinde su hizmeti bedelinde yıllar itibariyle yapılan reel artışlar (%) Belediyeler 2002 2003 2004 2005 2006 Rize - 105 -21.47 15.07 13.69 Antakya -21.42 -7.04 1.03 2.53 10.71 Bartın 3.58 42.96 46.03 -7.47 -9.29 Sinop 55 -17.04 -8.97 -7.47 -9.29 Aksaray - 107.9 -20.3 5.3 1.81 Trabzon -11.4 -2.04 6.09 2.53 5 Osmaniye 19.58 40.96 24.03 30.53 26.71 Van -14.42 -5.04 3.03 4.53 -9.29 Bolu 2.58 -9.5 1.53 6.53 -9.29 Giresun 53.58 18.96 -8.97 -7.47 13.71 Afyon -16.42 -7.04 1.03 2.53 0.71 Bingöl -26.42 -17.04 -8.97 -7.47 15.71

Kaynak: İl belediyelerine gönderilen anketlerin cevaplarından derlenmiştir.

Görüldüğü gibi belediyeler genellikle enflasyonun çok üstünde zamlar yapıp birkaç yıl enflasyonun altında zam yapmayı veya hiç yapmamayı tercih etmişlerdir. Bazıları ise düzenli olarak enflasyonun üstünde zam yapmış talep esnekliği rijit olan bu mal adeta bir gelir kapısı haline getirilmiştir. Arıtmadaki önemli girdi maliyetlerinden elektriğe de son 5 yıldır zam gelmediğini belirtmekte fayda vardır. 2001 krizi sonrası yapılan yüksek

artışların ekonomin düzelmesi ve/veya tek haneli enflasyonun ardına yapılacak yüksek zamları saklamanın ve halka yüksek zammın gerekçelerini anlatmanın zorluğu gibi nedenlerle olsa gerek 2005 ve 2006 yıllarında genelde enflasyonun üstünde de olsa mutedil artışlara gidildiği görülmektedir.

Tablo 8. Bazı il belediyelerinde faturalandırılan suyun arıtmadan çıkan suya oranları ve faturalandırılan hizmetin tahsil edilebilme oranları

Belediye Adı Faturalanan suyun arıtmadan

çıkan suya oranı (%) Faturalandırılan suyun tahsilat oranı (%)

Van 60 90 Trabzon 98 91 Osmaniye 50 90 Bartın 21 95 Aksaray 65 90 Giresun 45 91 Sinop - 85 Bolu - 80 Hakkari - 65 Isparta - 85 Afyon - 98 Bingöl - 80

Kaynak: İl belediyelerine gönderilen anketlerin cevaplarından derlenmiştir.

Yukarıdaki Tablo 8’de faturalandırılan suyun arıtmadan çıkan suya oranını; şebeke kaçakları, bunun dışında su ücreti ödemekten muaf tutulmuş kurumların çokluğu, arıtılmadan suyun bir kısmının şebekeye verilmesi vb. çeşitli nedenler etkilemektedir. Tahsilât oranlarında optimum seviyede başarıyı elde edememe durumu belediyelerin yeterli yaptırımları uygulamadığı kanısını uyandırmaktadır. Bu konuda gerek cezai gerekse kredi kartı vb yöntemlerle ödemelerin kolaylaştırılması tarzı tedbirlere gidilmesi gerekmektedir.

Toplu taşımacılık hizmeti ücret artışları da Tablo 8’le aynı şekilde hesaplamaya tabi tutulduğunda Tablo 9 elde edilmiştir.

Tablo 9. Otobüs hizmeti bedelinde yıllar itibariyle yapılan reel artışlar (%) Belediyeler 2002 2003 2004 2005 2006 Antakya - -17.04 16.03 42.53 -9.29 Sinop - -1.42 11.03 8.53 -9.29 Trabzon -11.4 -4.04 6.09 42.53 5.71 Van -1.42 7.96 16.03 17.53 15.71 Bolu -6.42 7.96 -8.97 12.53 1.71 Giresun - 88.58 -8.97 23.23 2.41 Afyon - 48.96 -8.97 -7.47 30.7

Kaynak: İl belediyelerine gönderilen anketlerin cevaplarından derlenmiştir.

Burada da enflasyonun çok üzerinde artışlar dikkat çekmektedir. Ama buradaki durum suda yapılan artış nedenlerinden farklıdır. Önemli girdi maddelerinden, enflasyonunda baş körükleyicilerinden akaryakıt fiyatlarında enflasyon üzerinde yapılan artışlar mühim etkenlerden biridir. Ayrıca baskı grupları da bu zamlarda önemli rol oynamaktadır. Özel toplu taşımacılık yapan şahıslar kendi hizmet ücretlerinde müşteri portföyünde kaymalara yol açmadan zam yapabilmek için; ilk zammı belediyenin yapmasını beklemekte bu konuda karar alıcılar üzerinde baskı kurabilmektedirler.

Öne sürülebilecek nedenler ne olursa olsun belediyeler, harcamalarının (veya açıklarının) finansmanında, ürettikleri ulaştırma ve su temini gibi hizmetlerin fiyatlandırılmasını temel finansman unsurlarından biri olarak tercih etmişlerdir. Bunu açıkça belediyelerin bağlı teşebbüslerden elde ettikleri hâsılat ve karlar kaleminin 2005 yılında 1975 yılına göre sabit fiyatlarla yüzde 1.100,7 (yıllık ortalama yüzde 8,6) oranında artmasında görmekteyiz (Kurtuluş, 2006:7).

Belediye Gelir Kanunu (BGK) kapsamında yapılan alt yapı harcamaları için halka katılım payı adı altında geri dönüşlerde il belediyelerini incelediğimizde önemli ihmaller görülmektedir. BGK’nın harcamalara katılma payını düzenleyen tahakkuk (Md. 91 ) ve Tahsil (Md. 93) maddelerine göre öngörülen istisnalar ve peşin ödeme indirimi hariç hizmet bedelinin tümü halkın kullanımına sunulduğu andan iki yıl içinde harcamalara katılım payı altında 4 taksitte alınmalıdır. (BGK’ya istinaden çıkarılan ve kanunla, hizmet bedelinin tahakkuk miktarı ve tahsil süresi itibariyle çelişen 21/08/1981 tarih ve 17435 sayılı yönetmelik istisnalar hariç harcamanın 1/3 ünün katılma payı olarak tahakkuk ettirilip 4 yıl inde 4 eşit taksitte alınmasını öngörmektedir)

harcamaların yapıldığı yılların verilmesinin önemi; şudur: Yukarda ki hangi hüküm uygulanırsa uygulansın belediyeler tüm alt yapı harcamalarını, merkezi hükümet veya diğer ulusal ve uluslar arası geri ödemesiz fonlara yansıtamayacaklardır. Buna göre, aşağıda % 0 olarak gösterilen tahsil olunmamış katılma paylarında; hesaplayamama gerekçesi ile anket cevaplarında bu verileri bildirmemelerinden kaynaklanan bir hata olmadığı varsayılırsa, başta belediye başkanı ve fen ve mali işler konusunda yetkili birim elemanlarına görevlerini ihmal ederek devleti zarara uğrattıkları gerekçesiyle işlem yapılabilecektir. Böyle bir durumda hapisle sonuçlanacak cezai bir müeyyide ve/veya (BGK Md. 99 gereğince) hizmet alan mukimlerle birlikte yüklü miktarda müteselsilen sorumluluk yüklenmesi gibi bir durum yapılacak bir teftişte ortaya çıkabilecektir.

Kanalizasyon harcamaları için belediyelerin son beş yılda yapmış oldukları harcamalar ve halka rücu oranları aşağıdaki Tablo 10’da verilmiştir. Belediyelerden bazıları otomasyona yeni geçtiği için son 5 yıllık harcamalarını ve katılım paylarını belirtememiş bu durum tabloya harcama miktarlarının yanındaki rakamlar yardımıyla harcama toplamının son kaç yılda yapılmış olduğu şeklinde yansıtılmıştır.

Tablo 10. Belediyelerin geçmiş yıllarda yaptığı kanalizasyon harcamaları ve halktan bu harcamalara ilişkin tahsil ettiği katılım payları (YTL)

İller Yapılan toplam harcama Halka Rücu Yüzdesi

Trabzon 1 850 000 (5) %15 Çorum 890 000 (4) % 0 Van 1 400 000 (3) % 0 Muş 1 150 000 (2) % 0 Afyon 16 640 000 (5) % 0 Çanakkale 1 830 000 (4) % 0 Isparta 1 250 000 (2) % 0

Kaynak: İl belediyelerine gönderilen anketlerin cevaplarından derlenmiştir.

Bu katılım payları harcamalar bölümünde belirteceğimiz alt yapı eksiklerinin daha hızlı şekilde tamamlanması, hizmetten yararlananların da harcamalara katılıp hizmetlere sahip çıkması, belki de en önemlisi merkezi hükümete olan yüklerin azaltılmasıdır. Çünkü bu katılım paylarını düzenleyen Belediye Gelir Kanununa göre alt yapı çalışmalarının merkezi hükümet tarafından fonlanan kısmı halka rücu edilememektedir. Kanunun şüphesiz bazı istisnaları vardır. Ama resme tüm girdi ve çıktıları ile bir bütün

halinde bakıp yukarda ki rücu yüzdelerini değerlendirince %15 oranının bile çok düşük olduğu görülmektedir. Bazı belediyeler ise tamamen kendi kaynaklarından bu harcamaları yaptığı halde yinede halka rücu etmeyi ihmal etmekte, başkanlar yıllarca ihmal edilen bu gelir çeşidini kendi dönemlerinde tam anlamıyla yürürlüğe sokmayıp oy beklentisinin önemli bir fırsat maliyeti olarak bu gelir sistemi atıl bırakmaktadırlar. Bir diğer önemli nokta AB ülkelerindeki “kirleten öder” ilkesidir. AB çevre politikasının temel taşı olan bu ilke, kirletenlere sebep oldukları kirlilik ile mücadelenin bedelini ödettirdiği gibi, onları kirliliği azaltmaya ve daha az kirleten ürün ve teknolojiler bulmaya teşvik etmektedir. Örneğin, Atık Çerçeve Direktifi, kirleten öder ilkesine doğrudan atıf yapmakta ve atığın yok edilmesi masraflarının atık sahibine ait olduğunu belirtmektedir (www.turkiyeavrupavakfi.org, 05.03.2007).

Yani kanalizasyondan arıtma tesisine ve buradan da atık işlenerek çevreye vereceği zararın mümkün olduğunca minimize edilmesine kadar geçen sürede oluşan maliyetin yansıtılma araçlarından birini de belediyelerce önem verilmeyen bu gelir çeşidi oluşturmaktadır.

Tablo 11. Belediyelerin geçmiş yıllarda yaptığı yol harcamaları ve halktan bu harcamalara ilişkin tahsil ettiği katılım payları (YTL)

İller Yapılan harcama Halka Rücu Yüzdesi

Sinop 535 000 (1) %13 Trabzon 12 000 000 (3) % 0 Çorum 22 000 000 (4) % 0 Van 23 000 000 (3) % 0 Muş 2 200 000 (2) % 0 Afyon 4 150 000 (5) % 0 Yalova 7 500 000 (2) % 0 Çanakkale 6 000 000 (4) % 0 Aksaray 6 430 000 (5) % 0 Hakkari 1 050 000 (2) % 0 Bingöl 1 750 000 (5) % 0

Kaynak: İl belediyelerine gönderilen anketlerin cevaplarından derlenmiştir.

Yol konusunda kanunun lafzi hali, belediyelerin hiç yol olmayan yere yol hizmetini sunması dışında yapmış olduğu harcamalar için katılma payı almasını zorlaştırmaktadır.

Kaldırımlar dâhil ortalama tali sokakların genel genişliğini 12 metre olarak hesabımıza konu edersek, kanun % 40’dan az genişlemeleri halka rücu etmemeyi istisna kapsamına almıştır. Örneğin % 50 genişletirse yani 12 metrelik yol 18 metre olursa 15 metreden sonra yapılan giderlerde istisna kapsamına girdiğinden genişletmenin yarısına tekabül eden 3 metrelik bu kısımdan da herhangi bir pay alamayacaktır. Bu 15 metre Türkiye’de sıkça rastlanan kaldırım yenileme çalışmalarının da belediye veya devletin kasasından çıktığını göstermektedir.

Tablo 12. Belediyelerin geçmiş yıllarda yaptığı kaldırım harcamaları ve halktan bu harcamalara ilişkin tahsil ettiği katılım payları (YTL)

İller Yapılan harcama Halka Rücu Yüzdesi

Trabzon 400 000 (3) % 0 Çorum 2 300 000 (4) % 0 Van 2 650 000 (3) % 0 Muş 1 600 000 (2) % 0 Aksaray 4 600 000 (5) % 0 Bolu 450 000 (2) % 0 Bingöl 190 000 (5) % 0

Kaynak: İl belediyelerine gönderilen anketlerin cevaplarından derlenmiştir.

Bu paylar halktan alınsa idi halk parasına sahip çıkacak ve bu sık yenilemelere karşı tepkisini ortaya koyacak belediyeler üzerinde adeta umumi bir müfettiş etkisi yaratıp sağlam kaldırımın sökülüp atılması vb. tarzda yapılan yolsuzlukların önüne geçilecektir. Tablo 12’deki kaldırımlar için yapılan harcamalarda rücu oranlarının genelde % 0 olmasında daha önceden bahsettiğimiz 15 metrelik sınırlamanın payı vardır.

Yeni su şebekesi yapımı ve mevcut alt yapının ıslahı için yapılacak giderlerde (devlet yardımı ve karşılıksız fon tahsisleri hariç) halka rücu elden geçirilen şebekenin tamamı üzerinden yapılmaktadır. Ancak bu hizmet bedelinden alınacak halka rücu payının gayrimenkulün cephe uzunluğuna göre bölünmesi beraberinde şöyle bir menfi duruma yol açabilmektedir. Örneğin, 5 katlı 20 daireli lüks bir apartmanın bahçesi ile beraber yola cephesi 50metre olsun, fakat yanındaki eski kagir binanın bahçesi ile beraber yola cephesi 100metre ise buradan geçecek hattın maliyeti daha fazla kagir binaya düşecek gibi gözükürken karşımıza başka bir istisna çıkmaktadır. Tüm alt yapı

harcamaların da katılma payı bina ve arsalarda taşınmaz değerinin % 2’sini geçemez hükmü nedeni ile de görece daha az değere sahip cephesi geniş olduğu için fazla katılma yapacak kâgir bina yapılan harcamaya daha az katılacaktır. Herkesin gücüne göre ödeme yapmasını içerebilecek sosyal adalet kavramı gerçekleşmiş gibi gözükürken şebekeden daha fazla yararlanan apartman emlak değeri yüksek olmasına rağmen cephe kısalığı nedeniyle harcamalara az miktarda katılmaktadır.

Tüm alt yapı harcamaların halka rücusunu etkileyen, “rücu emlak değerinin % 2’sini geçemez” kuralı karşısında, belediyeler etkin denetimler vasıtası ile normalinin çok altında gösterilen emlak vergisi matrahlarının sağlıklı belirlenmesini yapacak olurlarsa; hem emlak vergisi gelirlerini hem de harcamalara katılım paylarını arttırabileceklerdir. Coğrafi kent bilgi sistemlerinin tam anlamıyla hayata geçirilmesi Türkiye’de yeni yeni uygulanacak tutulu satış (mortgage) vb. sistemler sayesinde uzmanlarca gayrimenkul değerlemesinin yapılması gibi gelişmeler bu konuda belediyelere yardımcı olacaklardır. Ayrıca yol ve kaldırımların AB standartları ile genişlemek zorunda kalacağı uyum sürecinde, belki de bir bütün halinde tekrardan düzenlenmesi gereken belediye gelirlerinde, 1981 yılının şartlarında konulmuş bahsettiğimiz yolun 15 metre genişliğinden sonrasının istisna kapsamına alan kanun fıkraları ve benzerleri tarihe gömülecek ayrıntılar arasında kalmalıdır.

Diğer gelir çeşitleri olarak ekonomik konjonktüre bağlı olarak genişleyip daralan inşaat sektöründen alınan imar ve inşaat harçları (belediye gelirlerinin % 3’ünü meydana getiren harç gelirlerinin % 28’ini imar, % 14’ünü inşaat harçları sağlamaktadır (Çınar ve Güler, 2004:128). Özellikle bazı belediyelerin sınırlarında sayılarıyla beraber mevcut olduğunu belirttiği ruhsatsız binalarda varsa kanuna göre ruhsatsız bu binalardan da harçla beraber gerekli cezai miktarların tahsilinin yapılması gerekmektedir. Bunun takibinin sık sık vurgusunu yaptığımız kent bilgi sistemi vasıtası ile şehrin fotoğraflanıp zaman zaman kontrolü yapılarak binanın kullanım amacı ve varsa şeklindeki değişikliklerin tespiti ve bunlara ilişkin gerekli işlemlerin yapılması; hem düzenli bir şehircilik anlayışı hem de belediye gelirlerinin arttırılması açısından önem teşkil etmektedir.

Kentin kare kare fotoğraflanmasının faydalarından biride etkin şekilde tahakkuk ve tahsilât yapılması ihmal edilen bir diğer belediye geliri olan ilan ve reklâm vergisinin

tespitinin kolaylaşmasıdır. Böylelikle şehir kimliğine zarar veren, görüntü kirliliğine yol açan faktörlerin tespiti ve engellenmesi ve gelirlerin arttırılması mümkün olacaktır. Şehrin gelişmesi ile doğru orantıda artan eğlence merkezlerinden vergilerin etkin bir biçimde toplanması hem belediyeler hem de BGK gereğince bu vergiden çeşitli oranlarda yararlanan Darülaceze (%10) Verem savaş derneği (%10) gibi sosyal kurumları da etkilemektedir. Belediye Gelir Kanunu gereğince yapılan tüm gelir tahsilâtlarının %1 i ise sosyal amaçlı kurum ve hizmetlere tahsis edilmedir. Tahsil ettikleri emlak vergisinin % 15’i oranındaki miktarı il genel meclisi emrine vermeleri gereken belediyelerin, bu verginin tamamını kendi işlerinde kullanıp olağandışı gelir yaratma metodu yaratması gibi zaman zaman gündeme gelen bir durumun yukarıda bahsettiğimiz sosyal amaçlı işler için yapılmadığı umulmaktadır.

Daha ayrıntılı olarak çevre mevzuatına uyum bölümünde bahsettiğimiz harcamaların yapılması konusunda; TÜSİAD'ın 'Sanayide AB Çevre Mevzuatına Uyum' raporunu hazırlayanlardan Görgün’e göre AB çevre mevzuatına uyum için işletme maliyetleri hariç, 70-100 milyar Euro harcama yapmak gerekmektedir. Görgün’ün Bu harcama içinde kamuya düşen harcama miktarının 50 milyar Euro olduğu, bunun 20 milyarını belediyelerin yapması gerektiğini (yani kamu yükümlülüğünün %40’ını) ve bununla birlikte yapılacak tüm harcamalarda AB katkısının en fazla % 15 olacağı yolundaki tahminini (www.haberx.com, 07.06.2007) Tablo 13’de verilen belediye kaynaklarının kamu kesimi içindeki paylarıyla karşılaştırdığımızda belediyelerin içine düşeceği zor durumu öngörmek mümkündür.

Yukarda anlatılanların dışında Tablo 13’de 1975-2005 dönemine baktığımızda belediye kaynaklarının hızla arttığını görmekteyiz. Ancak bu kaynaklar verimli şekilde kullanılamamıştır. Artan kaynakların ancak dörtte biri yatırımların finansmanında kullanılabilmiştir. Bu dönemde, belediyelerin kaynaklarındaki artışın yüzde 24,6’sı borçlanma ve yüzde 41,4’ü ise Genel Bütçe Vergi Payı ile sağlanmıştır. Ancak daha önemli olanı ise elde edilen bu kaynakların kullanımıdır. Artan kaynakların sadece yüzde 22,3’ü yatırımlarda artış sağlayabilirken, bu kaynakların yüzde 33,2’si personel ve cari harcamaların artan yükü için kullanılmış, yüzde 31,6’sı ise borç geri ödemeleri için kaynak oluşturmuştur. Borçlanma, bir süre sonra borç ödemelerinin kaynağı haline gelmiştir (Kurtuluş, 2006:8).

Tablo 13. Belediye kaynaklarının kamu kesimi içindeki payı, ortalama (%) KAYNAKLAR 1975-80 1981-85 1986-90 1991-95 96-2000 2001-05 Belediyeler 4,9 5,7 8,0 10,0 10,7 9,5 Belediye + Bağlı İd. 4,9 5,8 8,3 10,8 11,8 10,7 Mahalli İdareler* 7,0 7,9 10,6 13,9 15,3 12,7 Kaynak: Kurtuluş, (2006:5)

Belediye öz gelirlerinin yapısı, Türkiye’deki sistemin genel vergilendirmeye dayanmadığını; hizmetlerin ticarileştirilmesi yoluyla elde edilebilecek “ücret” ve kar gelirine dayanmaktan da uzak olduğunu; belediyeciliğin, var olan mal varlığının elden çıkarılması ve borçlanma yoluyla geleceğe ipotek koyma yolunda ilerlediğini ortaya çıkarmaktadır (Çınar ve Güler, 2004:128-9).

Bu borç yükü ve AB ye entegrasyon sürecinde belediyelerin sırtına binecek yük dikkate alındığında AB Yerel Yönetimler Özerklik şartının 9. maddesi gereği belediyelere sorumluluklarıyla orantılı gelir kaynağı sağlanmalıdır (www.belgenet.com, 03.02.2007). Kaynağın ne kadar olacağı müktesebata uyumda belediyelere yüklenen sorumluluğa göre değişecektir. Subsidiarite İlkesi çoğu hizmette belediyeleri işaret etse de ilk bölümde belirttiğimiz gibi ülkeler üzerlerine yüklenen misyonu kendi yapısal farklılıklarında kökünü bulan farklı kurumlar vasıtası ile yerine getirmektedir. Bahsettiğimiz kaynağın sağlanması kadar örneklerle vermeye çalıştığımız durumlardan da ders çıkararak kaynakların etkin kullanımını sağlayacak mekanizmaların oluşturulması ve bu mekanizmayı çalıştıracak nitelikli emeğin istihdamı önem arz etmektedir.