• Sonuç bulunamadı

Belediye Meclisi İşlemleri Üzerindeki İdari Vesayet Uygulamaları

2.6. İDARİ VESAYET VE YEREL ÖZERKLİK

3.1.2. Belediye Meclisi İşlemleri Üzerindeki İdari Vesayet Uygulamaları

posterior” usulüdür. 1580 sayılı eski belediye kanununda ise “a priori” denetim öngörülmüştür.

1580 sayılı yasada bütçe, kesin hesap, çalışma programı, bütçede değişiklik, fasıllar arası aktarma, kanunlarda öngörülen belediye vergi ve resimlerinin oluşturduğu durumlar dışında belediye hizmetlerine karşılık alınacak ücret tarifeleri, genel imar programlar gibi konularda belediye meclisince yapılacak işlemlerde kararlar ancak ve ancak mahallin en büyük mülki amirleri olan vali veya kaymakamın onayıyla kesinlik kazanıyor ve uygulanabilir hale geliyordu (Akyılmaz, 2004: 206).

1580 sayılı kanunda vali veya kaymakama belediye meclisince alınan kararları bir haftalık süre içerisinde onama veya onaylamama yetkisi verilmiştir. Onaylanmayan kararlar belediye meclisi talebiyle bir ay içerisinde kesin çözüm için Danıştay’a gönderilebiliyor ve Danıştay tarafından onaylanan kararlar yürürlüğe giriyordu. Uygulanan bu sistemde belediye meclis kararlarının hem iş ve işlemlerini sekteye uğrattığı hem de belediyenin özerklik ilkesine ters olduğu düşüncesiyle sıkça eleştirilen bir durumdu (Yıldırım, 2009:167).

5393 sayılı yeni belediye yasasında ise genel kural olarak belediye meclisi kararları üzerindeki idari vesayet denetimini bazı istisnai haller dışında öncül ve ağır vesayet denetiminden arındırılmıştır.

Belediye meclisinin işlemleri üzerindeki idari vesayet denetimi dendiğinde şüphesiz ilk irdelenmesi gereken konu kararların kesinleşmesi ve uygulanmasının nasıl olduğu konusudur.

45 5393 sayılı belediye kanununun 23. Maddesinde, belediye başkanı hukuka aykırı gördüğü meclis kararlarını, gerekçesini de belirterek yeniden görüşülmek üzere 5 gün içinde belediye meclisine iade eder. Yeniden görülmesi istenilmeyen kararlar ile yeniden görüşülmesi istenip de belediye meclisi üye tam sayısının salt çoğunluğuyla ısrar edilen kararlar kesinleşir. Kararların kesinleştiği tarihten itibaren en geç 7 gün içinde mahallin en büyük mülki idare amirine gönderilir. Mülki idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmez.

Bu düzenlemeden anlaşıldığı üzere mülki idare amirinin kararlar üzerindeki önceden denetim yetkisine son verilmiştir. Meclis kararlarının kesinlik kazanabilmesi için mülki idare amirinin onayı bir zorunluluk olmaktan çıkarılmıştır. Kararlarla ilgili olarak mülki idare amirinin rolü kararların yürürlüğe girmeleri hususunda ortaya çıkmakta ve mülki idare amirine gönderilmeyen kararlar yürürlüğe girmemektedir. 5393 sayılı kanunda meclis kararlarının hukuki akıbetinin biran önce netlik kazanması amacıyla kararlara karşı idari yargı mercii önünde açılacak davalara açıklık getirilmiştir. Bu hak belediye başkanına tanınmış ve dava açmaya ilişkin 10 günlük süre öngörülmüştür.

Yukarıda açıklamaya çalışılan meclis kararlarının üzerinde ki idari vesayet denetiminden ayrı olarak bazı hal ve durumlarda belediye meclisinin bir takım işlemleri üzerinde vesayet makamları tarafından öncül denetim yapıldığında görülmektedir.

Vesayet mercilerinin öncül onayına tabi işlemlerinden ilki 5393 sayılı belediye kanununun 9. maddesinde yer almaktadır. Mahalle ve yönetimi başlıklı madde de “ Belediye sınırları içerisinde mahalle kurulması, kaldırılması, birleştirilmesi, bölünmesi adlarıyla sınırlarının tespiti ve değiştirilmesi, belediye meclisinin kararı ve kaymakamın görüşü üzerine valinin onayı ile olur ” biçimindedir.

Bu madde de açıkça öncül bir denetim öngörmüş belediye meclisi karar aldıktan sonra kaymakamın görüşü alınmakta ve kesin karar için valinin onayı gerekmektedir. Burada hemen belirtmeliyiz ki kaymakamın görüşleri olumlu veya olumsuz olabilir nihai olarak son karar verecek olan validir. Vali tarafından onaylanmayan kararlar yürürlüğe girmez.

Yine aynı yasanın 10. maddesinde yer alan belde adının değiştirilmesi başlıklı işlemlerde öncül denetim yetkisini görebilmekteyiz. Şöyle ki “bir beldenin adı, belediye

46 meclisi üye tam sayısının en az dörtte üç çoğunluğunun kararı ve valinin görüşü üzerine İçişleri Bakanının onayı ile değiştirilir.”

Burada da görüldüğü üzere öncül denetim yapılmakta fakat denetim yetkisi bir derece daha arttırılmak suretiyle taşradaki idari vesayet makamlarının görüşü alınmak suretiyle merkez vesayet makamı olan İçişleri Bakanlığının onayı aranmaktadır.

5393 sayılı belediye kanununun 7. maddesinde yer bulan sınır uyuşmazlıklarının çözümü adlı madde de son karar verici merci olarak valinin yer aldığı görülmektedir. Bu maddeye göre “Bir il dâhilin de ki beldeler ve köyler arasında sınır uyuşmazlığı çıkması halinde ilgili belediye meclisi ve köy ihtiyar meclisi ile kaymakamın görüşleri 30 gün süre verilerek istenir. Vali bu görüşleri değerlendirmek suretiyle sınır uyuşmazlığını karara bağlar.”

7. madde de yer alan bu düzenlemede valiye tanınmış bu yetkilerin bir idari vesayet yetkisi olmanın yanı sıra bir hakem rolü de üstlendiği görülmektedir. Öyle ki bir vesayet makamı olan vali sınır problemi olan tarafların görüşlerini ve konunun tarafları dışında yer alan kaymakamın görüşünü ayrı ayrı değerlendirerek sonuçta uyuşmazlığı kesin olarak karara bağlar. Tabi burada belirtilmesi gereken önemli bir hususda buradaki kesinliğin idari bir kesinlik olduğu yoksa bu tarz kararlarla ilgili olarak her zaman idari yargı makamlarına başvuru yapmak mümkündür.

Belediye kanunun 6. maddesinde yer alan sınırların kesinleşmesi konusunda “Belediye sınırları valinin onayıyla kesinleşir. Kesinleşen sınırlar valilikçe yerinde uygulanmak suretiyle taraflara gösterilir ve durum bir tutanakla belirlenir. Kesinleşen sınır kararları ile dayanağı olan belgelerin birer örneği belediyesine, yerel tapu dairesine, il özel idaresine ve o yerin mülki idare amirine gönderilir. Kesinleşen sınırlar, zorunlu nedenler olmadıkça 5 yıl süre ile değiştirilmez.” Burada yer alan belirlenen sınırların zorunluluk olmadıkça 5 yıl süreyle değiştirilemeyeceği hükmü kanımızca yerel seçimlerin 5 yılda bir yapıldığı düşünüldüğünde belediyelerce seçimlere yönelik sınır değişikliği yapma düşüncelerinin önüne geçmek için alınmış bir karardır. Ayrıca böyle önemli bir konuda son karar verici olarak idari vesayet makamı olan valinin yetkisi olması son derece yerindedir.

Öncül vesayet denetimi yetkisinin bir başka örneğini belediye kanunun 81. maddesinde yer alan düzenlemede bulmak mümkündür. Şöyle ki ; cadde, sokak, meydan, park, tesis ve benzerlerine ad verilmesi ve beldeyi tanıtıcı amblem, flama ve

47 benzerlerinin tespitine ilişkin kararlarda; belediye meclisinin üye tam sayısının salt çoğunluğu, bunların değiştirilmesine ilişkin kararlarda ise meclis üye tem sayısının üçte iki çoğunluğunun kararı aranır.

Yukarıda kısaca açıklamaya çalışılan, 5393 sayılı belediye kanununun 6,7,9,10 ve 81. maddelerinde klasik anlamda bir idari vesayet yetkisi olan onamanın yer aldığı görülmektedir. Bu maddelerde son karar mercii olarak idari vesayet makamı tarafından alınan belediye meclisi kararları onaylanmadığı takdirde kararlar yürürlüğe girmemektedir.

Belediye meclisinin işleri üzerindeki idari vesayet uygulamalarında son olarak istisnai bir idari vesayet yetkisi olan ikame yani yerine geçmek suretiyle yapılan idari vesayet uygulamasına değinmekte yarar vardır. Belediye kanunun 57. maddesinde yer alan “hizmetlerde aksama” başlığında vali, belediye yönetiminin yerine geçmek suretiyle aksayan bu hizmetleri yerine getirmekle yetkilendirilmiştir. 57.madde de bu yetki şu şekilde yer bulmuştur; “Belediye hizmetlerinin ciddi bir biçimde aksatıldığının ve bu durumun halkın sağlık, huzur ve esenliğini hayati derecede olumsuz etkilediğinin İçişleri Bakanlığının talebi üzerine yetkili sulh hukuk hâkimi tarafından belirlenmesi durumunda İçişleri Bakanı, hizmetlerde meydana gelecek aksamanın giderilmesi, hizmetin özelliğine göre makul bir süre vererek belediye başkanından ister. Aksama giderilmezse söz konusu hizmetin yerine getirilmesini o ilin valisinden ister. Bu durumda vali, aksaklığı öncelikle belediyenin araç, gereci personel ve diğer kaynaklarıyla giderir. Mümkün olmadığı takdirde diğer kamu kurum ve kuruluşlarının imkânlarını da kullanılabilir. Ortaya çıkacak maliyet vali tarafından İller Bankası’na bildirilir ve İller Bankası o belediyenin müteakip ay genel bütçe vergi gelirleri tahsilatı toplamı üzerinden belediyeye ayrılan paydan valilik emrine gönderir. İçişleri Bakanlığının talebi üzerine sulh hukuk hâkimi tarafından alınan karara karşı ilgili belediyelerce asliye hukuk mahkemesine itiraz edebilir” şeklinde düzenlenmiştir.

57. madde de yer alan ikame yetkisi irdelendiğinde ilk etapta ağır bir idari vesayet yetkisi olarak görülse de Türkiye de özelikle son dönemlerde kimi belediyelerde politik düşüncelerle hizmetlerin nasıl aksatıldığı ve bu durumun yöre halkının günlük yaşamlarını nasıl olumsuz etkilediği görüldüğünde kanımızca isabetli bir yetki düzenlemesidir. Fakat burada belirtilmelidir ki halkın günlük yaşamının olumsuz yönde etkilendiğinin tespitinin sulh hukuk mahkemeleri kanalıyla karar verilecek olmasının

48 çokta yerinde bir düzenleme olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü söz konusu karar bir idari tasarruf yetkisi olduğundan bu yetkinin mülki amirlere verilmesi veya idari bir karar olması nedeniyle idari yargı makamlarınca bu tespitin yapılmasının daha uygun olacağı kanısındayız.

3.1.3. Belediye Encümenin İşlemleri Üzerindeki İdari Vesayet Uygulamaları