• Sonuç bulunamadı

Belçika’da Müslümanların 50 Yılı 31 

5.  Brüksel 10 

1.3.  BELÇİKA FLAMAN BÖLGESİNDE MÜSLÜMAN AZINLIKLAR VE İSLAM 23 

1.3.1.  Belçika’da Müslümanların 50 Yılı 31 

Göçün 50. Yılı hasebiyle, kaydedilen başarılar ve aşılamamış sorunlar tekrardan gün yüzüne tartışmaya çıkmıştır. Belçika’da Türk ve Faslı Müslümanların ülkeye göçlerinin 50. Yılında halen entegrasyon probleminin güncelliğini koruması dikkate değerdir. Yaptığımız röportajlarda parti üyeleri ve milletvekillerine bu konuyu sorduk ve düşüncelerini aldık.

Sosyalist partiden seçilerek Flaman Parlamentosunda milletvekili olan Güler Turan29, entegrasyonun iki taraflı olması gerektiğinden bahsederken işçileri davet eden ülkenin göçmenleri de benimsemesi gerektiğini söylemektedir. Devletin göçmenlerden Flamanca öğrenmesini istemesinin doğal olduğunu ama insanların kılık kıyafetine ve yaşam tarzına karışamayacağını belirtmektedir. Turan ‘globalleşen bir dünyada yaşıyoruz ve sınırlar ortadan kalkıyor artık herkes her yere gidiyor, insanlar bir arayış içinde. AB’den, ABD’den bahsediyoruz. Türkiye’de yaşayan bir Türk’ün veya Belçika’da yaşayan bir Belçikalının artık toplumlara daha açık ve geniş bakması gerekiyor’ demektedir.

Turan asıl sorunun ‘sosyo-ekonomik olduğunu ifade etmektedir. Amerika’ya beyin gücünün gittiğini ve ‘ben Türküm’ dendiği zaman ‘oh from which university’ (hangi üniversiteden) sorusuyla karşılaşıldığını buna karşılık Belçika’ya sadece bilek gücünün geldiğini söylemektedir. Maden ocağında on yıl çalıştıktan sonra bu insanların işsiz ve eğitimsiz olarak toplumun alt kesimini oluşturduklarını belirtmektedir.

Bunun yanında Flamanlarda ırkçılık probleminin varlığına değinen Turan, özellikle eğitimli insanların ırkçılığa daha fazla maruz kaldığın belirtmektedir. ‘İlk nesil göçmenlerkimsenin yapmak istemediği işi yapıyordu ve insanlar onlara minnettardı, parasını veriyordu. İlk neslin çocukları eğitim almaya başladı, iş hayatında daha yüksek mevkilerde görev almak istedi. Dolayısıyla Belçikalılarla doğrudan rekabet girdi ve buda ırkçılığın doğmasına sebep oldu.’ Bu sorun,kimseyi

      

dışlamadan ötekileştirmeden herkesi istihdam edecek kadar iş alanları sağlamakla ve genel refah düzeyinin arttırılmasıyla halledilebilir.

Yine Sosyalist partiden Flaman Parlamento üyesi iken 25 Mayıs 2014 tarihindeki seçimlerde Federal Parlamentoya seçilen Fatma Pehlivan30’la Flaman Parlamentosundaki buluşmamızda kendisi entegrasyonun ancak iki tarafın birbirini benimsemesi ve kabullenmesi ile gerçekleşebileceğini söylemiştir. Gelen göçmenlerin topluma her alanda katkı sağlamaları gerektiğini fakat Belçika devletinin ve toplumunun da buna fırsat tanıması gerektiğini ifade etmektedir.

Pehlivan, problemin sebebinin göçün ilk yıllarına dayandığından bahsediyor. Göçmenlerin geldikleri topluma hazırlıklı olmadıklarını ve aynı şekilde Belçika toplumunun da kendi dil, din ve ırkından farklı olan bu insanlara alışkın olmadıklarını söylemektedir. Bu durumun; Türkiye ve Belçika devleti tarafından ihmal edildiğini ifade etmektedir.

Hıristiyan Demokratlar partisinin Genel Başkanı Wouter Beke31 ile yaptığımız röportajda kendisi, öncelikle göçün devam eden bir süreç olduğunu belirtmiştir. Göçmenler için entegrasyon politikalarından bahsedildiğinde, bunun elli yıl önce gelen Türk ve Faslılardan ziyade evlilik yoluyla veya aile birleşimi yoluyla gelenleri kapsadığını söylemektedir.

Kendisi entegrasyon politikalarının belirli etnik kökenden insanlara yönelik olmadığını ve herkesi kapsadığını belirtmektedir. Bu toplumun ve devletin belirli kurallar ve normlar etrafında şekillendiğini ve gelenkişilerin buna uyum sağlaması gerektiğini ifade etmektedir. Örnek olarak da, İngiltere’den gelen birinin bu ülkedeki trafik kurallarına uyarak arabasını sağ akışa uygun olarak sürmesi gerektiğini söylemektedir.

Bunun yanında, Beke, elli yıl önce devletin gelenlere misafir gözüyle baktığı için sadece iş istihdamı sağladığını ve bu yüzden dil öğreniminin ilk nesil göçmenlerden beklenmediğini belirtmektedir. 1974 yılında işçi göçünün       

30 Fatma Pehlivan ile röportaj, Flaman Parlamentosu, Brüksel, 12.2.14 31 Wouter Beke ile röportaj, Leopoldsburg belediye binası, 14.2.14

durdurulması ve yaşanan ekonomik kriz ile birçok maden işçisi Flamanca’yı bilmediği için işsiz kalmıştır. Bu durum azınlıkların topluma katılımını da zorlaştırmıştır.

İşçi partisi PVDA Başkent Brüksel Bölge sorumlusu Riet D’hont32 ile yaptığımız röportajda, kendisi bu konuda, özellikle Belçika’da doğup büyüyen ve Flamanca bilen insanlar için entegrasyondan bahsedilmesini çok hatalı bulmaktadır. D’Hont, üniversite bitirmiş ama ismi Faysal, Ayşe veya Ferid olduğu için iş bulamayan veya ev alamayan insanların bu şekilde ırkçılığa maruz kaldığını söylemektedir.

D’Hont, burada doğup büyüyen çocukların kendilerini Belçikalı hissettiğini fakat her yerde bir ötekileştirme ile karşılaştıkları için kendilerini topluma karşı yabancılaştırdıklarını ifade etmektedir. Yani problemin, farklı etnik kökenden insanların buraya entegre isteklerinin olmayışında değil, buradaki insanların ayrımcılıklarından kaynaklandığını belirtmektedir.

Liberal parti Open VLD’den ve entegrasyondan sorumlu eski Bakan Marino Keulen33, evlilik ve aile birleşimi yoluyla göçün devam eden bir süreç olduğunu ve bu sebepten ülkede her daim birinci nesil göçmenlerin bulunduğunu, bunların geldikleri yeni ülkenin diline, iş dünyasına, okul sistemine ve kültürüne uyum sağlamaları gerektiğini belirtmektedir. Entegrasyon probleminin güncelliğini korumasının en büyük nedeninde bu olduğunu belirtmektedir.

Keulen, Belçika hükümetinin elli yıl önce gerçekleşen işçi göçünde yanlış bir politika izlediğini, gelen insanlara neredeyse hiç rehberlik edilmediğini ve bu sebeple elli yıldır burada olup halen Flamancayı konuşamayanların bulunduğunu söylemektedir. Bu durum özellikle kadınlar arasında daha yaygın görülmektedir.

Keulen, ülkeye yeni gelenler için rehberlik niteliğinde olan entegrasyon kurslarının zorunlu hale getirildiğini belirtmektedir. Yaklaşık bir yıl süren

      

32 Riet D’Hont ile Röporta, PVDA merkez binası, Brüksel, 20.2.14 33 Marino Keulen ile röportaj, Flaman Parlamentosu, Brüksel, 25.2.14

entegrasyon kursunun iki bölümden oluştuğunu, birincisi dil öğrenimi; ikincisi ise oryantasyon kursu olduğunu ifade etmektedir.

Federal parlamento’da Yeşil partisinden Meyrem Almacı34 ile yaptığımız röportajda kendisi öncelikle İtalyan, İspanyol ve Yunanlı azınlıkların sosyo- ekonomik veya eğitim yönünden Faslı ve Türk azınlıklarla aynı durumda olduklarını fakat buna rağmen onların entegrasyonundan bahsedilmediğine dikkat çekiyor. Bunun nedeni olarak Belçikalıların kültüralist bir bakış açısıyla Müslüman azınlıkların Avrupa dışından gelmelerini ve farklı bir dini inanışa sahip olmalarından kaynaklandığını söylemektedir.

Almacı, bağlı bulunduğu vilayette 179 etnik kökenden insanın yaşadığını ve globalleşen dünyada artık süperçeşitlilikten bahsedildiğini ifade etmektedir. Flaman hükümet ve toplumunun sürekli olarak azınlıklardan kendilerine uyum sağlamaları beklentisinin yanlış olduğunu ve her iki tarafın da değişmesi gerektiğini belirtmektedir. Burada doğmuş ve eğitimi tamamlamış üniversite mezunu bir gencin etnik kökeninden dolayı iş bulamaması, toplumda ırkçılığın var olduğunu göstermektedir. Almacı, bu durumun, açıkça problemin sadece azınlıklardan kaynaklı olmadığının göstergesi olduğunun altını çizmektedir.