• Sonuç bulunamadı

2.4. Basel II Uzlaşısı ve Ortaya Çıkış Süreci

2.4.2. Basel II Uzlaşısının Temel Özellikleri

Basel I’in birbirinden farklı bankalar için yeterince esnek uygulama olanakları sunmaması, riskin tanımlanmasına, ölçülmesine ve gerekli önlemlerin alınmasına dönük olarak sunduğu çözümlerin çok dar kapsamlı olması nedeniyle yoğun eleştiriler ortaya çıkmıştır. Basel II Uzlaşısı’nın ise temel özellikleri çok daha köklü değişiklikler içerir.(Ayan, 2007: 36)

Düzenlemenin üç temel unsuru mevcuttur;

Şekil 1: Basel II Düzenlemesinin unsurları

 

“Minimum sermaye yeterliliği” konusunda Komite, Basel Uzlaşmasının bazı bölümlerinde değişikliğe gitmiş, özellikle bankaların risk profilinin daha detaylı olarak tanımlanması gereği üzerinde durmuştur. Basel II Uzlaşısında mevcut sermaye tanımı ve minimum sermaye yeterlilik oranının % 8 olması koşulu aynı kalmıştır. Bu bağlamda 61

yapılan bir önemli değişiklik de; kredi riski, faiz ve operasyonel riskleri de kapsayacak biçimde daha geniş bir biçimde tanımlanmıştır. (Turgut,2007:6)

Sermaye yeterliliği çerçevesinin ikinci unsuru, “Sermaye yeterliliğinin denetimi”

sürecidir. Bu süreç, gözetim ve denetim yetkesinin bankaların sermaye durumunun genel risk profilleri ve stratejileri ile uyumlu olmasını sağlayacak biçimde denetim yapmasını gerektirmektedir. Bundan beklenen ise, gözetim ve denetim yetkesinin, bir bankanın sermayesinin riskini karşılamakta yetersiz kalması durumunda erken müdahale edebilmesini sağlamaktır.

Gözetim ve denetim yetkileri, bankalardan asgari sermaye yeterliliği oranından daha fazla bir sermaye bulundurmalarını talep edebilmektedir. Bunun yanı sıra yeni çerçeve, banka yönetiminin bir iç sermaye değerlendirme süreci geliştirmesi ve bankanın risk profili ve çevresi ile doğru orantılı hedefler belirlenmesi gerektiğine de işaret etmektedir. Bu içsel risk değerlendirme sürecinde, amaca ve kurallara uygunluğunu denetlemekten de yetkilerin sorumlu olması önerilmektedir.

Yeni Uzlaşı’nın son unsuru “Piyasa Disiplini” dir. Bu başlık altında bir bankanın diğer piyasa katılımcıları tarafından durumunun değerlendirilebilmesi ele alınmaktadır.

Böyle bir değerlendirmenin anlamlı olabilmesi için, bankaların gerekli bilgileri, zamanında açıklayacak saydamlıkta olmaları gerekmektedir. Bunun sağlanması ise düzenleyici kurulların sorumluluğunda olacaktır.

Basel II standartlarına göre hesaplanması gereken Sermaye Yeterlilik Rasyosu(SYR) asağıdaki gibidir.

Sermaye Yeterlilik Rasyosu (SYR) = Öz kaynaklar / KR +PR + OR

Yukarıdaki formülde;

KR : Kredi Riski PR : Piyasa Riski

OR : Operasyonel Risk anlamına gelmektedir.

Kredi riski, bankaların kısa ve orta vadede verdikleri kredilerin ya hiç ödenmemesi ya da zamanında ödenememesi sonucunda bankanın uğrayacağı zararı ifade eder. Bankalar tarafından verilen krediler, son yıllarda artan bankalararası para piyasası işlemleri, döviz işlemleri, garanti ve kefaletler, türev piyasa işlemleri, bono 62

yatırımları gibi işlemler bankaların karşı karşıya kaldığı diğer önemli kredi riskleri kaynaklarıdır. Basel-II uygulamasında, bankalar verecekleri kredinin riskini ölçümü iki ana unsura dayanmaktadır;

i- Kredi kullanan işletmenin risk seviyesi, ii- Kredi işleminin risk seviyesi.

İşletmenin risk seviyesi, firmanın finansal verileri (bilanço, gelir tablosu vb.) ile kurumsal faktörlerinin (yönetici ve ortakların geçmişi, yönetim ve organizasyon yapısı, ürün / hizmet gelişimi, ithalat-ihracat, pazar payı vb.) değerlendirilmesi sonucu tespit edilen “firma derecelendirme notu” ile ifade edilmektedir.

Kredi işleminin riski, işlemin türü, teminat, vade, para birimi gibi unsurlar ile değerlendirilmektedir. Böylece kredi, “çok riskli” veya “az riskli” olarak belirlenmekte ve buna göre de kredinin fiyatlandırılması yapılmaktadır.

Banka iflasları incelendiğinde kredi riski, sermaye piyasalarındaki en temel risktir. Bankalar kredi portföylerini ve kredinin taşıdığı riski yönetmek durumundadırlar.

Piyasa riski, finansal piyasaların faiz oranları ve döviz kurlarında değişmeler sonucunda bankalarda meydana gelen değişimler sonucunda bankanın zarar etme veya sermaye kaybetme riski olarak tanımlanmaktadır.

Operasyonel risk, bir bankanın işlemeyen yada uygun olmayan iç süreçlerinde, insanlar ve sistemler yada dış etkenler nedeniyle ortaya çıkabilecek zarara uğrama riskine operasyonel risk denir.

Kısaca, Basel II yaklaşımıyla; mali piyasaların güvenliğinin ve sağlığının arttırılması, rekabetçi eşitliğin arttırılması ve riskler konusunda daha kapsamlı bir yaklaşım oluşturulması hedeflenmiştir. Yeni düzenleme ile bankalar sermaye pozisyonlarını yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir. Ayrıca, operasyonel risk için

%20 tutarında sermaye bulundurma zorunluluğu bankaların minimum sermaye ihtiyacını arttıracaktır.

Basel II ile birlikte bankalar için geleneksel kredi yaklaşımı uygulamasından farklı olarak, “iyi” veya “kötü” kredi değil, “riskli” veya “az riskli” kredi vardır, bir kredinin riskli olması onun “kötü” olduğu anlamına gelmez. Önemli olan kredinin riskinin iyi analiz edilmesi ve doğru fiyatlanmasıdır. Basel II çerçevesinde risklerin bankalarca daha iyi ölçülebilmesinin, riske dayalı fiyatlamayı da beraberinde getirmesi beklenmektedir.

63

Riske dayalı fiyatlamada banka, vermek istediği kredinin fiyatını, aldığı riske göre belirlemektedir. Banka daha çok risk aldığı kredileri daha pahalıya satarken (daha yüksek faiz oranı), daha düşük riskli kredileri daha ucuza satması olarak yorumlanabilir.

Bankaların diğer mali alanlardaki ortaklıkları ile ticari şirketlerdeki ortaklıkları ise ayrıca göz önüne alınacaktır. Burada ilke, bu tür ortaklıklarla kurulan ilişkiler yoluyla bankaların yapay sermaye genişlemesine gitmelerini engellemektir.

Bu çerçeve içinde iki yol önerilmektedir: Bunlardan ilki banka gruplarını konsolide ederek ele almaktır. İkincisi ise, bir bankanın tüm bağlı kurumlarındaki yatırımları ile önemli azınlık paylarının, defter değeriyle bankanın sermayesinden düşülerek ulaşılan “yalıtılmış banka”yı esas almaktır. Bu yöntemlerden herhangi birisini seçmek için üç yıllık bir geçiş süreci önerilmektedir. (TBB, 2002: 10)

2.4.3. Kredi Riski Hesaplamasında Standart ve İçsel Derecelendirme Yaklaşımı