• Sonuç bulunamadı

Haberin nasıl bir dil ve söylem aracılığıyla oluşacağı, barış gazeteciliğinin hayata geçirilmesi açısından oldukça önemlidir. Olayların ve hikayelerin haberleştirilmesi sırasında bu olayların nasıl anlamlandırılacağını belirleyen, ifade edilmede kullanılan dildir. Bu nedenle barış gazeteciliğinin uygulanabilmesinde yapıcı ve barış yanlısı bir dilin önemi büyüktür. Kullanılan dil, seçilmiş bazı kelimeler ve olayların ifade edilişi gazetenin ideolojisini, taraflılığını ve tarafsızlığını açık bir şekilde belli etmektedir.

Nefret söyleminin medya metinlerinin oluşumunda ne derece etkili olduğu çalışmanın üçüncü bölümü olan “Nefret Söylemi”nde incelenmiştir. Nefret söyleminin hiçbir türü barış odaklı habercilikle bağdaşmamaktadır. Nefret söylemi içeren haber dilinin birey ve toplum üzerinde olumsuz etkililerinin olması Lynch ve Goldrick’in “barış gazetecisinin yapması gereken 17 ilke” çalışmasında da dil konusuna verdikleri önemde görülmektedir. Örneğin; "zavallı", "mahvolmuş", "harap olmuş", "savunmasız", "acıklı", "dokunaklı", "trajedi" gibi "kurbanlaştırıcı" bir dil kullanımı insanları güçsüzleştirmekte ya da “saldırgan”, zalim”, “cani”, “vahşi”, “barbar” gibi “şeytanlaştırıcı” sıfatlar bir tarafın yaptığını diğer tarafın gözünden betimleyecek ve gazeteci bunları kullandığında taraf haline gelecektir.

Alankuş, (2015: 117), dil ve söylemin sözcük, fiil seçimleri, cümle kurguları gibi her türlü ırkçılığın, cinsiyetçiliğin, ayrımcılığın yeniden üretildiği sorunsal bir alan olduğunu söylemektedir. Yaygın medyanın kullandığı klişe kavramlarla, cümle kurgularıyla yazılmış örnekler otoritelerin söylediklerini aktarırken “ifade etti”, “belirtti” gibi kesinlik/otorite kuran sözcükler seçilmekte oysa sıradan yurttaşların söylediklerini aktarırken “iddia etti” gibi kesinlik taşımayan sözcük seçimlerinde bulunulmaktadır.

Şüphesiz okuyucu ve izleyici medyanın kendine sunduğu bu görüntüler aracılığıyla düşüncelerini oluşturmakta, gerçekliğe ulaşmaktadır. Bu bakımdan medyanın savaş ve çatışma dönemlerindeki dili ve söyleminin oldukça önem teşkil ettiği söylenebilir. Gazete ve gazetecilerin kullanacağı dil, savaşları, çatışmaları durdurmasa da onların etkisinin derinleşmesinin önüne geçebilir. Ayrıca toplumun geçirdiği bu zor dönemlerde savaş mağdurlarının sesinin daha fazla duyurulması gerekir, medya buna da vesile olur.

Tüm bu nedenlerden dolayı haber dilinin oluşum sürecinde kullanılan kelime ve anlamlara daha fazla özen gösterilmeli, gazetecilerin gazetelerin daha fazla satış yapma, ilgi çekme, haberi okutma gerekçesiyle nefret söylemi içeren ya da egemen söylemi tekrarlayan, meşrulaştıran haberleri yazmaktan kaçınması gerekmektedir. Aksi taktirde medyanın kullandığı dil toplumda geçerli olan dile dönüşecek ve barış gazeteciliğini hayata geçirilme

hayalleri gerçekleşemeyecektir. Alankuş (2016: 73-76), dil kullanımıyla ilgili yapılması gerekenler konusunda şu önerileri sunar:

 18 yaşından küçük yani yasaya göre henüz çocuk olanlar için, toplumsal cinsiyet belirtilirken kız sözcüğüne eş olarak, erkek değil oğlan sözcüğü kullanılması, 18 yaşından büyük olanlarda ise bu ayrımın kadın ve erkek olarak sürdürülmesi, başka bir ifadeyle 18 yaşından büyük kadın toplumsal cinsiyet kimliğine dair kadın-kız ayrımının ortadan kalkması gerekmektedir.

 İnsanoğlu, işadamı, siyasetadamı bilimadamı gibi kadınları dışlayıcı ve yok sayan kavramların kullanılması, yerlerine ya toplumsal cinsiyet nötr sözcükler seçilmesi ya da sözcüğün kadınları da içerecek şekilde kullanılması doğru olacaktır.

 Gündelik hayatın basmakalıp kavramları, adı üzerinde “atasözleri” ve deyimler biçimindeki, kadına yönelik cinsiyet ayrımcılığı yapan, kadın bedenini erkek tahakkümünün nesnesi kılan, kadını ötekileştiren ifadelerin, sıfatların haber anlatısını kolaylaştırdığı, cazip kıldığı vb. gerekçelendirmelerle ya da sırf alışılagelmiş oldukları için kullanılmaması gerekmektedir. Görüldüğü gibi ataerkil yaşam tarzı dil üzerinde de tahakkümünü kurmuş ve dilin erkekleri ayrıştıran bir yapıya bürünmesine neden olmuştur.

 Haberin tanımlayıcı unsuru olmadığında ya da husumet yaratıcı etki yaratması söz konusu olduğunda toplumsal cinsiyeti, etnik, dinsel vb. kimlikleri imgeleyen sözcüklerin kullanılmaması doğru olanıdır. Aksi takdirde haberde kimliğiyle ya da dinsel tercihiyle ayrıştırılan kişi ötekileştirilecek böylelikle toplumda bölünmeler yaşanacaktır.

 Şiddet ve çatışma içeren haber konuları başta olmak üzere zanlının/failin saklanmaması gerektiği kadar, edimi ve bu edime maruz kalanın mağduriyetini güçlendiren, meşrulaştıran, yol gösteren ifadelerden, detay bilgilerden ve sıfat kullanımlarından sakınılması gerekir. Haberde mağdur kalanın ismi ya da fotoğrafının gösterilmesi kişinin toplumda tepki gösterilerek daha da mağdur olmasına yol açabilecek bir davranıştır.

 Zanlının/failin adil yargılanma hakkını tehlikeye düşürecek sıfatların ve ifadelerin kullanılmasından kaçınılması da dil konusunda yapılması gerekenlerden bir diğeridir.  Silah, silah güzellemesi yapan ifadelerden, görüntü kullanımlarından sakınılması da

yine oldukça önemli bir konudur. Şiddet şiddeti doğuracağından ve haberleri her yaş grubundan insanın özellikle de çocukların, gençlerin izliyor olması bakımından savaşı

çağrıştıran ve şiddet içeren unsurların haberlerde yer alması durumunda mümkün olduğunca tedbirli davranmak gerekmektedir.

 Öteki tarafın “insanlıktan çıkarılacak” şekilde temsil edilmemesi ve her türlü nefret söyleminden uzak durulması da dil konusunda dikkat edilecek bir diğer konudur. Toplumda huzurun bozulmasına yol açabilecek her türlü nefret söylemi dil aracılığıyla yayılmakta ve anlamlandırılmaktadır. Bu bakımdan dil konusu toplumda huzurun yaratılması için anahtar niteliği taşımaktadır.