• Sonuç bulunamadı

Başkanlık sisteminin Daha Fazla Demokrasi Sağlaması

3.2 TÜRKĐYE’DE BAŞKANLIK SĐSTEMĐNE GEÇĐLMESĐ TARTIŞMALARI

3.2.1.3 Başkanlık sisteminin Daha Fazla Demokrasi Sağlaması

‘‘Demokratik sistemlerde temel hak ve özgürlüklerin tanınması ve korunmasıyla birlikte, anayasal organların dengeli ve kontrollü oluşturulması esastır’’ (Keser, 2011: 54 ). Başkanlık sistemi de tüm bu demokratik değerlerin ve özelliklerin uygulandığı bir sistemdir. Başkanlık sisteminde halkın hükümet başkanını seçmesi, ‘‘ önceden bilinebilirlik ve hesap verilebilirlik’’ açısından daha net sonuçlar içermesi bakımından demokratiktir (Turhan, 2012: 66). Ayrıca parlamentonun da halk tarafından doğrudan seçilmesi sitemin demokratik olmasını sağlar. ‘‘Başkanlık sisteminde seçim bölgelerinin çok küçük alanlara ayrılarak, her bölgeden tek bir adayın seçilmesi’’ de sisteme demokratiklik özellik verir (Kuzu, 2014:1)

Başkanlık sisteminde yürütmenin başı olan başkanın halk tarafından seçilmesi başkanlık makamına meşruluk, güven ve itibar kazandırır. Başkanın sabit bir süreliğine halk tarafından seçilmesi ve yasama organını güvenine dayanmaması sistemin demokratikliğini arttırmakla beraber sisteme daha hızlı karar alma ve etkin bir yönetim olma gibi özelliklerin kazanmasını sağlar (Eren, 2002:139). Ayrıca başkanlık sisteminde parlamentonun doğrudan halk tarafından seçilmesi ve yürütme organı tarafından feshedilememesi yasama organının bağımsızlığını arttırır. ‘‘Böylelikle hükümetin ayakta kalması yasamanın desteğinden bağımsız olduğu için milletvekilleri, hükümet programlarını desteklememeleri halinde siyasal bir krizin çıkması ve hükümetin düşmesi endişesinden uzak olarak kendi görevlerini yapabilmektedirler’’ (Eren, 2002:140).

Başkanlık sisteminin demokratikliğini arttıran etken hesap sorulabilirliğin varlığıdır. Hesap sorulabilirlik, seçmenin oy kullanırken ülke yönetimindeki iyi ya da kötü tablonun faturasını kime keseceğini bilmesidir. Diğer bir ifade ile yürütme organının başının tek kişiden yani başkandan meydana gelmesi ve başkanın seçildiği dönem boyunca görevinde kalması sonucunda seçmenin yönetimden sorumlu olan

kişiyi net olarak bilmesidir. Bu kişi başkan ve onun partisidir ve yönetimin kötü gittiği zamanlarda başkanın suçu başkasının üstüne atarak sorumluluktan kaçması mümkün değildir.

Başkanlık sisteminde önceden bilinebilirlik, seçmenin oy kullanırken yürütme organında görev alacak kişiyi bilmesidir. Çünkü seçmenler oylarını partilere değil kişilere vermektedir. Amerika’da başkan ve başkan yardımcısı seçimi şöyledir: ‘‘federe devletlerde, önce her partinin kendi başkan adayını belirleyecek olan Parti Kurulu delegeleri seçilir. Sonra bu delegeler toplanıp partinin başkan ve başkan yardımcısı adayını belirlerler. Daha sonra seçmen topluluğunu meydana getiren kendi partilerinin ikinci seçmenlerini seçerler. Đkinci seçmen sayısı her federe devletin kongreye vereceği Senato ve Temsilciler Meclisi üyesi kadardır. Oylama ülkenin genelinde belli bir günde yapılır. Oylama tamamlandıktan sonra sonuç Senatoya başkanlığına gönderilir. Böylece, her partinin çıkaracağı ikinci seçmen sayısının bilinmesiyle, başkanın kim olacağı bilinmiş olur. Đkinci seçmenden en çok oyu alan başkan adayı ABD başkanı seçilmiştir’’ ( Demir, 1998: 28). Kısacası halk baştan itibaren başkanın ve yardımcısının kim olacağını bilmektedir.

Parlamenter sistemde, halk, hükümeti doğrudan doğruya belirleyememektedir. Halk parlamento üyelerini seçmekte, parlamento üyeleri de hükümeti seçmektedir.

‘‘Hesap sorulabilirlik açısından parlamenter sistem düşük değerde bir sistemdir. Özellikle koalisyon hükümetlerinde, sorumluluğun teşhisi oldukça güçtür. Hükümet birden fazla partiden oluştuğundan işler iyi gitmediğinde halk hesap soracağı partiyi bilmez’’ (Gözler, 2000: 31).Ayrıca başbakanın yönetimin kötü gitmesi durumunda suçu koalisyonu oluşturan diğer partilere yüklemesi sonucunu da ortaya çıkabilir.

Önceden bilinebilirlik bakımından parlamenter sistemde bir partinin temsilcileri için oy kullanan vatandaş, partinin başbakan olarak kimi seçtiğini bilmemektedir. Bir başka açıdan yine seçmenler, tek partinin iktidara gelememesi durumunda koalisyon hükümetini kuracak partilerin kimlerden oluşacağını bilememektedir.

‘‘Ülkemiz açısından düşünüldüğünde, seçimlerde halkın doğrudan yürütme yetkisini kullanacak kişileri belirlemesinin her zaman mümkün olmadığı söylenebilinir. Şöyle ki seçimler sonucunda koalisyon hükümeti kurma zorunluluğu ortaya çıktığı zaman, koalisyon alternatifleri arasından halkın doğrudan seçim yapma imkânı ortadan kalkmaktadır. Halkın seçimlerde hiç düşünmediği ve belki de hiç istemediği bir koalisyon oluşumu seçimlerden sonra siyasi parti yöneticilerinin iradesi ile gerçekleşebilir. Bu durumda halkın hiç sevmediği bir hükümet organizasyonu iş başına gelmiş olacaktır’’ (Tunç ve Yavuz, 2009: 20 ). Haziran 2015 seçimlerinden sonra bir partinin tek başına hükümet kurmak için yeterli sayıya ulaşamaması ve bu yüzden koalisyon arayışlarının başlamıştır. Fakat hala hükümeti oluşturacak partilerin hangileri olacağı bilinmemektedir.

Hesap sorulabilirlik açısından bakıldığında ülkemizde koalisyon hükümetleri döneminde, ülkedeki kötü yönetimden sorumlu kişileri bulmak oldukça zordur. Çünkü böyle hükümetlerde yer alan siyasi partiler suçu birbirlerine atmaktadır. Kötü yönetim sonucunda oluşan ekonomik krizlerde Türk halkı çok çile çekmiştir. Yine bu dönemlerde yoksulluk ve işsizlik artmış, insanlar evlerine yiyecek götüremez hale gelmiştir. Halk, bu durumun sorumlusu olarak hesap soracağı kişiyi bulamamıştır.

Ülkemizde seçim dönemlerinde seçmenler siyasi partilerin temsilcilerini seçmek için oy kullanırlar. Seçim sonucunda iktidara gelecek olan partinin yürütme organında kimlere yer vereceğini halk bilemez. Đktidar partisinin lideri, yürütmenin başı yani başbakan olur. Başbakan bakanları belirler cumhurbaşkanın onayının ardından meclisten güvenoyu alan bakanlar kurulu görevine başlar. Böylece yürütmede yer alanlar tanınmış olur.

Ülkemizde uygulanan seçim sistemi demokrasinin etkin şekilde yerine getirilmesini engellemektedir. Ülkemizde genel seçimlerde %10 baraj siteminin uygulanması belirtilen barajı geçemeyen siyasi partilerin ve onların destekçilerinin görüş ve söylemlerinin siyasi bir çerçevede dile getirilmesine engel olmaktadır. Ayrıca belirtilen bu barajın altında kalan siyasi partilerin hazine yardımı alamaması, bu siyasi partilerin daha geniş hedef kitlelere yayılmasını önünde engel teşkil etmektedir. Yine bu baraj sistemiyle çoğunluğun demokrasisi temsil edilmektedir. Her görüş, ideoloji ve fikrin meclis içinde dile getirilebilmesi için bu sistemin değiştirilmesi ya da baraj yüzdesinin düşürülmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak % 10’luk bir baraj sistemine sahip parlamenter sistemin demokratik bir yapıdan oldukça uzaklaşmış olduğu söylenebilir.