• Sonuç bulunamadı

2.1 Bağlanma Kuramı

2.1.2 Bağlanma Davranış Sistemi ve İçsel Çalışan Modeller

Bağlanma kavramını tanımlamadan önce alanyazında sıklıkla karıştırılan bağımlılık kavramının açıklanmasında fayda vardır. Bağlanma ve bağımlılık kavramlarının zaman zaman birbirlerinin yerlerine kullanıldığı görülmektedir. Bowlby (2012a), bu kavramların yanlış anlaşıldığını belirterek bu kavramlar arasındaki farklara dikkat çekmektedir. Bağımlılık, çocuğun fizyolojik tatmin kaynağı olarak annesine bağımlığından dolayı annesiyle bağlı olduğu düşüncesinden gelmektedir. Bağlanma ise, bir kişinin rahatlık ve güvenlik ihtiyaçlarının bir başkası tarafından karşılanmasını ifade eder. Bebek, yaşamının ilk zamanlarında annesine bağımlıdır ancak bağlı değildir ve bağımlılık büyüdükçe azalır. Buna karşın iki üç yaşlarına gelmiş çocuğun annesine bağımlılığı azalırken, güçlü bir şekilde annesine bağlanması devam eder (Bowlby, 2012). Bağlanmayı duygusal bir bağ olarak gören Ainsworth (1989), duygusal bağı bireyin içsel organizasyonun bir temsili olarak ifade etmiştir. Ona göre duygusal bağ ya da bağlanma, önemli bir kişiye uzun süreli kalıcı bir bağ olarak tanımlanabilir.

Bowlby'e (2012a) göre bağlanma davranışı, bir insanda dünya ile daha iyi başa çıkabildiği düşünülen ve iyi tanınan bir başka bireye yakınlığı elde etmek veya o yakınlığı korumak şeklinde sonuçlanan herhangi bir davranış biçimidir. Bağlanma davranışı en çok çocuk,

18

yorgun, hasta ve aç olduğunda, annenin ayrılması veya annesinin olmadığı durumlarda, korkutucu bir durumla karşılaştığında ortaya çıkar. Bununla beraber, bir insan için bağlanma figürünün var olduğunu ve cevap verebilir olduğunu bilmek güçlü ve her zaman hissedilen bir güvenlik duygusu verir. Bu durum, bireyi ilişkiye değer verme ve ilişkiyi devam ettirme konusunda cesaretlendirir. Bağlanma davranışı, en bariz olarak erken çocuklukta görülmekle beraber tüm hayat döngüsü içinde, özellikle de acil durumlarda gözlenebilir. Neredeyse tüm insanlarda görüldüğü için bu davranış insan doğasının ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilir (Bowlby, 2012, 2012a).

Bağlanma kuramının önemli bir temel parçası davranış sistemidir (Ainsworth, Blehar, Waters ve Wall, 1978; Bowlby, 2012). Bağlanma davranış sistemi, üreme davranışı, ebeveynlik davranışı, beslenme ve keşfetme davranışı gibi pek çok türde öne çıkan donanımların esas parçalarından birisidir. Ancak bu sistemlerden türemiş değildir (Ainsworth, 1989). Davranışsal sistem, bir bireyin bağlanma figürüyle belli bir mesafe veya erişebilirlik sınırları içerisinde ilişkisini sürdürmesinin yolunu ifade eder (Bowlby, 2012a). Bowlby'e (2012) göre, yakınlık arama davranışı bağlanma davranış sisteminin bir parçasıdır. Evrim sürecinde ortaya çıkan bu sistem sayesinde beslenme, savunma ve yer değiştirme için yeterince olgunlaşmamış bebeklerin yaşama şansı artar. Buna göre, bebeğin bağlanma davranışı, bebeğin hayatta kalması ve güvende olmasını sağlamanın biyolojik bir işlevi olarak yetişkin biri tarafından beslenme ve yetişkin kişiye yakınlığı sürdürme gibi bir dizi davranış sistemi tarafından kontrol edilmektedir (Ainsworth vd., 1978; Bowlby 2012). Yetişkin bakımı, tamamlayıcı bir davranışsal sistem tarafından düzenlenir. Bebekler gülümsediklerinde ebeveynler bunu ödüllendirici bulurlar. Bebekler ağladığında ise ebeveynler onları rahatlatmaya güdülenirler. Ebeveynler uzaklaştığında bebekler onları izlemeye devam ederler. Bu iki sistem bebeğin hayatta kalmasını destekleyen ya da sağlayan türden bir ilişkinin yaratılmasında iş birliği yapar (Hazan ve Shaver, 1994). Bağlanma figürlerinin bu yakınlığı ve çocuktan gelen sinyallere karşılık vermesi bebekte güven duygusu oluşturur. Kendini güvende gören ve bakıcısına yakın olan bebeğin yakınlık arama davranış sisteminin etkinliği azalır. Böylece bebek, bakıcısını güvenli bir dayanak olarak görür ve bakıcısından uzaklaşarak keşfetme davranışı sergiler (Bowlby, 2012a; Bretherton 1985; Hazan ve Shaver, 1987). Güvenli dayanak kontrol sistemi, bebek ve yetişkinlerin başlıca bağlanma figürlerini kullanarak keşfe çıkabilmenin yanında zorunlu durumlarda geri dönüp sığınılacak bir liman görevi görür (Waters vd., 2002).

19

Güvenle bağlanılan kişi sadece bebekler için değil ergenler ve yetişkinler için de güvenli bir zemin oluşturur. Yaşam boyunca bireyler sıkıntılarla karşılaştığında kendilerine yardım edecek birilerinin bulunduğundan emin olduklarında yeteneklerini daha iyi kullanır ve daha mutlu olurlar. Bireyin güvenli dayanağa ilişkin oluşturduğu ilk örüntüler yaşam boyu sürme eğilimi gösterir (Bowlby, 2012).

Bowlby'nin (1973, 2012a) bağlanma kuramına göre bireyler, yaşamın ilk yıllarında anne ile bebeğin kurduğu ilişkinin niteliğine bağlı olarak kendisi ve başkaları hakkında olumlu ya da olumsuz içsel modeller oluşturur. Bu zihinsel temsiller ya da içsel çalışan modeller bireyin sonradan kuracağı ilişkilerde yaşam boyu rehberlik eder. Her birey kendisi ve dünya hakkında işleyen modeller inşa etmektedir. İçsel çalışan modeller bireyin olayları algılamasına, gelecek planları yapmasına ve geleceğe yönelik kestirimde bulunmasına yardım eder. Güvenli bağlanmada içsel çalışan modeller temel güven duygusu ile karakterize olup özellikle stresli zamanlarda başkalarını güvenilir ve ihtiyaçlara cevap verir olarak algılarken, güvensiz içsel çalışan modeller bunun tersine kaçınmacı ve kaygılı olarak nitelendirilir (Anders ve Tucker, 2000). Riley'e (2011) göre, içsel çalışan modeller bireyin kendisi, başkaları ve çevre hakkında beklenti ve inançlarına ilişkin örtük bir kurallar kümesi oluşturur. Çocuklar, oluşturmuş oldukları içsel çalışan modelleri sonraki ilişkilerinde kullanmaktadır. Bu yüzden çocuk, daha sonraki yaşamında önemli olan kişilerle kurduğu ilişkilerinde, birincil bağlanma ilişkisinin niteliğine benzer beklentiler oluşturur (Riley, 2011).

Bowlby'e (1973) göre, içsel modeller temelde iki boyut olarak düşünülebilir. Birincisi bağlanma figürünün genel olarak korunma ve destek çağrılarına karşılık veren türden biri olarak görülüp görülmediğidir. İkinci ise kişinin kendisini, başkalarının ve özellikle de bağlanma figürünün yardıma değer biri olarak görüp görmediğidir. Bebeklerin bağlanma figürleriyle olan ilişkilerinde bağlanma figürlerinin çocuğun ihtiyaçlarına yanıt verip vermemesi, çocuğun kendisine ve bakıcısına ilişkin geliştirdiği içsel modelleri olumlu ve olumsuz olarak etkiler.

Bağlanma figürü ile soğuk ve reddedici ilişkiler yaşayan çocuklar, yalnızca ebeveynleri tarafından istenmediğine değil, herhangi biri tarafından da istenmediğine inanacaktır. Bunun aksine, bağlanma figürüyle kabul edici ve sıcak ilişki yaşayan bebek, ebeveynine güven geliştirmenin yanında kendini hem ebeveyni hem de başkaları tarafından sevilen değerli biri olarak algılayacaktır (Bowlby, 1973). Böylece çocuk, bağlanma figürlerinin

20

ulaşılabilir olduklarını ve ihtiyaçlarına yanıt verdiklerini görünce, başkalarının güvenilir olduğuna ilişkin olumlu içsel temsiller geliştirecek, bunun yanında kendine ilişkin de değerli ve sevilen biri olarak içsel temsiller geliştirecektir. Aksi durumda çocuk, kendisinin değersiz ve başkalarının da güvenilir olmadığına ilişkin içsel temsiller oluşturacaktır. Çocuğun kendi hakkında oluşturduğu model, sonradan ebeveynlerinin kendisi hakkında sahip olduğu imgeleri de yansıtır. Çocuğun kendisi ve ebeveynlerine ilişkin oluşturduğu içsel çalışan modeller, çocuğun her bir ebeveyn ve kendisi için ne hissettiğini, her birinin kendisine nasıl davranmasını beklediğini ve onlara karşı kendi davranışını nasıl planladığını yönetir (Bowlby, 2012a). İçsel çalışan modeller, zaman içerisinde oldukça kararlı olup bireylerin sonraki kurdukları ilişkilere de taşınarak bilinçdışı bir şekilde çalışmaya devam ederler (Bowlby, 2012a; Bretherton, 1985).