İki ya da daha fazla isim unsurunun bağlama edatları ile oluşturduğu kelime grubudur. Bağlama edatları; ve, ile, dahi, ila, ya, yahut, veyahut, fakat, ama, değil, ya… ya, hem…hem, ne…ne, da/de… da/de vb.’dir.
Bağlama edatı isim unsurlarının arasında bulunur. İsim unsurları, grubun kuruluşuna eşit olarak katılır. İsim unsurları kelime olabileceği gibi kelime gurubu şeklinde de bulunabilir.
İsim unsuru + bağlama edatı + isim unsuru = bağlama grubu
Çekiç + ve + keser = Çekiç ve keser (72-16)
• Dört çocuk ve hasta alil bir kadın … (92-12)
• Kumandan, yavaş yavaş kendini toplamağa ve kızmağa başlamıştı. (26-20)
• Bu gece yahut da yarın gece bir zelzelenin Sarıpınarı hakikaten yıkması …
(120-11)
• Korkunç bir harabe göreceğiz zanneden heyet, kendini mesut ve şirin bir kasaba içinde bulunca şüphesiz ki, sevinecektir. (121-8)
• Kimsesiz bir ihtiyar adam gücünün zaten nasıl olsa çekemiyeceği bir yüke üç, beş keçi ile bir iki serseri eklenmesinden ne çıkardı? (100-32)
• Amma mutlaka zelzele gecesi olmamış da daha evvel, yahut daha sonra olmuş. (87-15)
• Yarın sabahtan tezi yok, dolaplar ile ablar tekrar birbirine girince sen seyreyle gümbürtüyü. (84-3)
• Onu ve onunla beraber de mühendis Deli Kazımı. (75-15)
• Hamit Bey arabada yalnız sarsılmakla kalmamış, rüzgar ve sıcağın türlü cilvelerine de uğramıştı. (81-3)
Sıralanan unsurlar ikiden fazla ise bağlama edatı son iki unsurun arasına girer. Bu edat da ancak ve olabilir. (Ergin, 1985:380) Diğer unsurlar, virgül (,) ile ayrılır.
• Kendisine bir hürmet göstermesine, her meselede akıl danışmasına ve hele durmadan Sarıpınardan şikayet ederek buradan kurtuluş emrini dört gözle beklediğini söylemesine göre, zeki ve iyi çocuktu. (72-28)
• Gerçi bazı azalarında ve en ziyade dirseğinde, dizkapağında ve kuyruksokumunda ufak tefek ağrılar, sızılar duymuştu. (11-4)
• … yattığı yerde omuzlarını, sırtını, göğsünü ve kalçalarını kımıldatarak vücudunu, hareket halinde, bir umumi provadan geçirdikten sonra yüreği büsbütün rahat etti. (11-8)
• Bunlarla kasabada birçok tamirler, boyalar ve yepyeni binalar yapıldıktan başka, hükümet karşısında güzel… (126-17)
• Halil Hilmi Efendi, çınarlar, söğütler, cevizler ve asma çardakları altında kahvaltılar, yemişler yedi; … (48-11)
• Soyunda birçok meşhur ulema, müderrisler kazaskerler, bir şeyhislam ve hele bir Evliya vardı ki, … (40-10)
“ile” bağlama edatının ekleşmiş şekli olan –(y)la bağlama eki de isim unsurlarını bağlayabilir. Bu yapı, iki unsurlu bir yapı olup, birinci unsur –(y)la eki taşır. (Karahan;2006:66)
• Yardım heyetinden genç bir doktorla Eşref, Naciyeyi birbirinden kıskanarak birbirlerini tokatlamışlar, … (105-5)
• Mutasarrıf beyle benim kellelerimiz de gidecek gibi görüyorum. (119-32)
1.9.1. Bağlama Grubunun Kelime Çeşidi Olarak Görevleri İsim Olarak Kullanılması
• Hamit Beyin kitabet ve inşası hakikaten kuvvetliydi. (111-8)
• Bunu, çok geçmeden, Londra ve Paris’in göz yaşları ve paraları takibetti. (102-33)
• Dahiliye Nazırı, bürosunun gözünden kağıtlar ve sigara kutuları alırken birdenbire durdu. (104-7)
• Gerçi burada gördüğü itibar ve rahatı o, evinde hiçbir zaman bulamıyacaktı. (98-25)
• …veriyor, içindekileri bir kısım eşyaları ve kab kacaklariyle beraber bahçeye, çadır ve çardak altına çıkarıyordu. (123-25)
• …sarardı, uzadı ve sesi hafifçe incelmeye ve dızlamaya başladı. (108-9) • Yaraları hükümet doktoru ile eczacı Ohanes Efendi tarafından sarılmıştı. (9-2)
Vilayet telaş ve heyecan içinde. (44-6)
• Konuşma, fazla bir şey ifade etmiyen bu şekilde sual ve cevaplarla bir müddet devam etti. (93-7)
Sıfat Olarak Kullanılması
• Tahsilli olan ve lisan bilen bir genç, ne diye böyle yerlerde ömür çürütecekti?
(65-22)
• Fakat o, çatık ve ciddi bir çehre ile yaralıya su verilmeyeceğini söyledi. (10-2) • …gelerek kalabalığı büsbütün azdıran tehlikeli ve ateşli nutukları söylüyordu. (58-23)
• Malmüdürü, saçkırandan başında ve yüzünde tek tüy kalmamış uzun ve kuru bir adamdı. (5-23)
• Bu, onun için değişik ve yepyeni bir hayattı.(17-12)
• Ne ürkek, ne biçare bir hali vardı bu kızın! (20-14)
• Fakat muayyen bir iddiaları olan ve tahkikat istiyen vatandaşları hele sayıları … (59-7)
• Bu fotoğraflı sarı oğlanın ihtiyar ve kimsesiz Halil Hilmi Efendinin ocağına incir dikmeye geldiğine şüphe mi var? (64-1)
1.9.2. Bağlama Grubunun Cümle Unsuru Olarak Görevleri Özne Olarak Kullanılması
• …şiddetleniyor, hele Nida-yi Hak ile Millet Sesi, kedi ile köpek gibi birbirlerini yiyorlardı. (77-16)
• Fakat kadının gürültüsünden ne kendi ne de başkaları bunun farkında olmuyorlardı. (79-4)
• Fakat kaymakama acıyanlar, yahut onun değişmesini kendileri için hayırlı görmiyenler de az değildi ve … (70-14)
• Belediye reisi de, ötekiler de dilli, dişli kimselerdi. (54-4)
• Kaymakamla belediye reisi telgrafı gece yarısına doğru bitirdiler ve… (46-4)
• Fakat ne kendisi, ne Nalan kalfa, bunu akıl edememişlerdi. (96-17)
Yüklem Olarak Kullanılması
• Kumandan, bütün geceyi ayakta geçirmiş olduğu halde dinç ve pırıl pırıldı. (25-17)
• Tavanda artık dökülecek bir şey kalmadığı için sofa emin ve temizdi. (72-23)
Nesne Olarak Kullanılması
• Fakat Hamit Bey, herkesin kendine baktığını ve bıyık altından güldüğünü zannediyordu. (110-17)
• Halil Hilmi Efendi, Hacı Fikrinin gözlüklerini düzelttiğini ve dizlerinin üstündeki kutudan bir tutam enfiye aldığını gördü. (42-20)
• Muhbirleri ve daha başkalarını kapı kapı, dükkan dükkan dolaştırıyorlar, her
gün … (77-4)
• Vali, ertesi sabah arkasında yine büyücek bir kalabalıkla kasabanın çarşısını ve birkaç mahallesini dolaştı. (114-7)
• Muallim, bir takım tesirlerden neleri ve kimleri kastediyor? (51-25)
Yer Tamlayıcısı Olarak Kullanılması
• Niyazi Efendi, elini kaldırarak belediye reisine ve kaymakama teminat verdi.(61-27)
• Sancak merkezinde ve kazada nüfuzlu hamiler buluyor, onları aralarında hır
çıkmadan idare ediyor.(23-35)
• …başlamasından korkarak kasabada ve yakın köylerde araba ile bir küçük tetkik seyahatine çıkmaya karar verdi. (47-17)
• Sefarethanelere ve büyük otellere hergün karadan ve denizden alay alay
misafirler ve seyyahlar geliyor… (102-10) Zarf Tümleci Olarak Kullanılması
• Bir mutasarrıf, fiilen vazife başında bulunmasa da, kaymakamın en dip köşede oturmasını nasıl ve hele neden hoş görülebilirdi? (85-2)
• Deli Kazım, salonu dolduran sandalyeler arasından yavaş yavaş ön sıraya doğru yürüyerek ve elleriyle işaretler yaparak söylemeye başladı. (121-28)
• Vallahi ve tallahi razıyım. (56-10)