• Sonuç bulunamadı

1. Biyoetiğin Ġnsan Haklarını Koruma Mekanizması ve Biyoetiğin Ġnsan Haklarının Ortak Dili Olması

Eğer biyoetik sosyal konularla ilgili uluslararası tartıĢmalara konu oluyorsa bunun baĢlangıç noktası insan hakları olmalıdır.274

ANNAS‘ a göre tıp bilimi bütün dünya vatandaĢlarının sağlıklarının geliĢtirilmesine yardım edebilecek global bir strateji ve global bir dil geliĢtirmelidir.275 Bazılarına göre ise bu ortak dil (lingua franca) kültürel sınırların ve ulusların üstünde yer alan biyoetik olarak düĢünülmektedir.276

Tek baĢına ülkeler global sağlık konularını ifade edemeyecekleri gibi bölgesel ilkelerde global biyoetik düĢünceleri ifade etmede yeterli değildir. Zira global konular global düĢünmeyi ve devletler üstü bir oluĢumu gerektirir. Ġnsan hakları açısından bu Ģartların mevcut olduğunu söyleyebiliriz. Bu nedenle insan hakları biyoetiğin yeni ortak dili (lingua franca) olarak ortaya çıkmıĢtır.277

MANN‘a

273ABD‘de American Genom Projesi bütçesinin %3-5‘lik diliminin sosyal, etik ve yasal

problemlerin çözümü için ayrıldığı ifade edilmektedir. Burada toplam bütçenin büyüklüğü dikkate alınırsa bu sorunlar için ayrılan payın önemli bir miktar olduğu söylenebilir. RABINOW, Paul, French DNA: Trouble in Purgatory, London, 1999, s.3.

274FENTON, Elizabeth, Genetic Enhancement-A Threat To Human Rights, Bleckwell Publishing,

2007, s.2.

275ANNAS (2005): s.24.

276

KNOWLES, Lori P., The Lingua Franca of Human Rightsand the Rise of a Global Bioethic, 2001, s. 253.

76

göre sağlık ve insan hakları arasında güçlü bir bağ vardır ki insan hakları ihlallerinin sağlık üzerinde önemli olumsuz yansımaları bulunmaktadır. Yine MANN bu konuda Ġnsan Hakları Evrensel Beyannamesi‘nin sağlık için etik bir kod olarak hizmet etmesi gerektiğini belirtmektedir.278

Öte yandan BARKER ise insan haklarının zaten hali hazırda uluslararası etiğin ortak dili olarak kabul edildiğini belirtmektedir.279

Aslında insan hakları yasal zeminin bir parçası olarak biyoetiğe göre daha fazla öneme sahiptir. Öyle ki insan hakları hükümet dıĢı organizasyonların (NGOs) önemli bir esasıdır ki çoğu hükümet dıĢı organizasyon insan haklarının geliĢtirilmesine odaklanan siyasi hareketlerin güç kaynağı olmaktadır. Bununla bağlantılı olarak insan haklarının biyoetiğin lingua francası olarak ele alınması biyoetiğe hedeflerine ulaĢmada politika çarkı üzerinde avantaj sağlayabilir.280

Bununla birlikte insan haklarının biyoetiğin ortak dili olarak tümden ithal edilmesi yerine makul bir seviyede kullanılması gerektiğini ifade etmektedirler.281

Bu noktada AB ve geliĢmiĢ ülkeler arasında yapılacak ticari anlaĢmaların içinde araĢtırmalar için etik ilkelerin uyarlanmasını sağlayıcı ―insan haklarına saygı‖ gibi ifadelerin yer alması önerilmektedir. Bu arada dünyanın her yerinde biyoetiğin demokrasi ve hukuk devletinden beslenmesi gerektiği de özellikle vurgulanmaktadır.282

Öte yandan ANNAS‘a göre genetik teknolojinin kullanılmasıyla bir insan sonrası türün (post human) ortaya çıkması muhtemeldir. Burada insan ve insan sonrası tür arasında insan haklarının evrenselliği bakımından eĢitlik olmayacağı ileri sürülmektedir. Zira bu iki tür arasında biyolojik özelliklerinin farklılığından dolayı bir eĢitsizlik olduğu belirtilmektedir. Fenton ise eĢitliğin ortak biyolojik özellikler temeline dayanan insan haklarından kaynaklanacağı gibi bir düĢünce yanlıĢ bir altyapıya dayanmaktadır. Çünkü aynı tür içerisindeki insanlar zaten, fiziksel

278MANN, Jonathan M, Medicine and Public Health, Ethics and Human Rights, 1997, s.6.

279BARKER, Robert, Bioethics and Human Rights: A Historical Perspective, 2001, s.10.

280FENTON (2007): s.2.

281FENTON (2007): s.3.

282LENOIR, Noelle, Modern Law Review, Biotechnology, Bioethics and Law; Europe‘s 21st

77

dayanıklılık, zeka, yetenek gibi farklı biyolojik özelliklere sahiptirler. Bu nedenle biyolojik özelliklerin farklılığı insan haklarının evrenselliğine zarar vermeyeceği gibi aksine tüm farklılıklara rağmen bütün bireylerin insan hakları bakımından eĢit olduğu amaçlanmaktadır. Bu nedenle insan hakları sabit biyolojik özelliklere oturtulamaz. Yani benzer biyolojik özelliklere sahip olmayanların insan haklarından yararlanamayacağı söylenemez. Bu durumda biyolojik özellikler bir türe aidiyeti belirlemekle birlikte gelecekte normal solunum organları yerine solungaçlara sahip bir çocuk insan sonrası türün baĢlangıcını temsil ettiği düĢüncesiyle insan haklarından mahrum edilmeyecektir.283

Genetik teknolojinin her durumda insan haklarını ihlal etme durumu olmadığı için insan haklarının bu tür tartıĢmalara faydası net değildir. Bu nedenle insan haklarının biyoetiğin ortak dili olması yanlıĢtır. Zira biyoetik ulusal ve kültürel sınırları üstünde evrensel olmalıdır. Ġnsan hakları ise etiğin bir parçası olduğundan ancak biyoetiğinde bir parçası olabilir.284

Öte yandan biyoetik konularda yaĢanan geliĢmelerin büyük çoğunda bireyin korunması için gereken özenin bireyin özerkliğine saygı temeline dayandığı belirtilmektedir.285

Bu nedenle halk sağlığı içinde etik sorunların çekirdeğinde yer alan değerlerin söz konusu olması durumunda bireyin hakları kamu yararının üstünde olacaktır.286

2. Kültürel Farklılıkların Biyoetiğin Evrensel Ġlkeleri Üzerindeki Etkileri

Günümüzde modern biyoetik kavramı batının ahlaki felsefesine ve biyotıp perpektifine dayanmaktadır. Zira modern biyoetik, seküler ve objektif ilkeleri benimsemektedir. Yine biyoetik özel inanıĢ ve bağlılıklardan bağımsız bir Ģekilde

283FENTON, (2005); s.6. 284FENTON, (2005); s.7. 285HOLLAND, (2006), s.251. 286 HOLLAND, (2006), s.252.

78 bireyi ve otonomiyi birbirine eĢit tutmaktadır.287

Bununla birlikte her ne kadar bilim ve teknolojiyle doğrudan bağlantılı olan batı tıp dünyası kendisini dini inanıĢ, ekonomi, ahlaki değerler ve siyaetten uzak bir yerde konumlasa da288, biyoetik anlayıĢta kültürel, sosyolojik, dini ve felsefi inanıĢlar bakımından pek çok farklılıklar ortay çıkmaktadır. En azından sağlık alanında çalıĢan kiĢilerin farklı kültürlerel alt yapılara sahip olması ve buna dayalı bilinç altı inanıĢların dahi biyoetik konularda iletiĢimi zorlaĢtırabileceği belirtilmektedir.289

Bu nedenle batı kültürünün bu kültürel çoğulculuk içerisinde çağdaĢ değerleri ve sosyal kurumları tekrar ele alması gerekecektir.290 Öte yandan biyoetiğin kendi içerisinde barındırdığı dikotomilerde evrensel bir dilin oluĢturulmasını zorlaĢtırıcı bir etkiye sahiptir. Buna göre otonomi- paternalizm, özgürlük-adalet ya da raosyonel-irrasyonel dikotomileri bir dengenin sağlanmasını gerekli kılmaktadır. Bu durumda batı dıĢındaki toplumların belli bir dengeye sahip oldukları ileri sürülmektedir. Buna göre bu tür toplumlarda karĢılıklı değerlerin tanımlaması aile, kabile ya da topluluk içerisinde önceden yapılmıĢtır.291

Bu noktada kültürel farklılıkların etkisi üç temel noktada açısından değerlendirilmektedir. Bunlardan birincisi kültürel içerik, ikincisi hastalıkların algılanması ve sonuncusu da bireyin kendini kontrol edebilme odağıdır. Bunlardan ilkine göre kültürel algılar arasında pek çok farklılık bulunmasına rağmen biyoetik açısından önemli olan bireysellik algısıdır. Buna göre düĢük içerikli kültürler daha bireyselliği, özgürlüğü ve gelecek zamanın yönetimini daha çok vurgulamaktadır. Bunun aksine yüksek içerikli toplumlar bireyler arası iliĢkiyi, iletiĢimi ve iĢbirliğini

287BOWMAN, Kerry, What are the Limits of Bioethics in a Culturally Pluristic Society?, Vol.32,

2004, 664.

288

SNOW, Loudel, Folk Medical Beliefs and Their Implications for the Care of Patients, Annals of Internal Medicine, Vol.81, 1974, s. 374-379.

289

CORNELISON, Alice, Cultural Barriers to Compassionate Care — Patients‘ and Health Professionals‘ Perspectives, Bioethics Forum, Vol. 17, 2001, s.7-14.

290BOWMAN, Kerry, Cultural pluralism in health care: a South-African-Canadian Comparison,

Annals of the Royal College of Physicians and Surgeons of Canada, Vol.35, 2002, s.114-116.

291

79 vurgulamaktadır.292

Buna göre bireysellğe yönelen bu algı biyoetiğin farklı algılanmasında etkili olmaktadır. Öte yandan ikinci olarak toplumlar hastalıkları ve nedenlerini farklı algılamaktadırlar. Buna göre batı dıĢındaki toplumlar hastalıkları klinik gerçeklerden uzak bir Ģekilde ele aldıkları ifade edilmektedir. Örneğin batı toplumlarında hastalıkların nedeni organlardaki yapısal ya da fonksiyonel bozukluklardan kaynaklanmaktadır. Batı haricindeki çoğu toplumdaysa hastalıkların somut nedenlerden uzak bir Ģekilde çok daha geniĢ olarak ele alınma eğiliminde olduğu ifade edilmektedir. Örneğin bu toplumlarda hastalıklar daha çok sosyal, metafiziksel ve çevresel etkenlerle bağlantılı olarak değerlendirilmektedir. Hatta çoğu toplumlarda hastalıkların belirtileri olmasa dahi belli yoğunlukta ayrı bir varlığı olduğuna inanıldığı ifade edilemktedir. Yine yoğun bakımda bulunan bir hastanın yakınlarıyla durumun ciddiyeti ve bundan sonra tedavinin gidiĢatına dair yapılan görüĢme batı toplumlarında olumlu karĢılanırken doğu toplumlarında bu durumdaki bir hasta için böyle bir konuĢmanın görüĢmelerin tamamen ortadan kalkmasına neden olabileceği belirtilmektedir. Son olarak yaĢanan farkılıklar bireyin kendisini kontrol edebilmesi üzerine yerleĢtirilmektedir. Buna göre biyoetik bireyin kendi kendini kontrol edebilmesi ya da bu konuda tercihlerde bulunabilmesi esasına dayanmaktadır.293

Bununla birlikte biyoetiğin bireyin otonomisine verdiği önemin hatta bireyin otonomisyle kiĢiliği eĢit görmesinin pratik gerçekliklerle örtüĢmediği belirtilmektedir. Buna göre dünyada bireysel otonominin bulunmadığı kabile yaĢantısının olduğu yerler de bulunmaktadır.294

Ancak buna rağmen bireysellik anlayıĢının biyoetiğin fikri ve ahlaki temeli olduğu ifade edilmektedir.295

Öte yandan batının biyoetik problemlerin çözümünde objektif, realist ve önyargılardan uzak davrandığı ifade edilmektedir. Buna göre sosyal ve kültürel

292DüĢük içerikli ve yüksel içerikli toplumlar ayırımı konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. HALL,

Edward, Beyond Culture, New York, 1981.

293BOWMAN, (2004); s. 664.

294BOWMAN, (2004); s. 666.

295BARKER, Judith, Cross-cultural Medicine A Decade Later; Cultural Diversity-Changing The

80

faktörler, kültürel bariyer, biyoetik üzerinde harici sınırlamalrdır. Bu noktada her ne kadar kültürel bariyerler etik problemlerin çözümünde çözüme eriĢimin engeli olarak görülseler de bu bariyerin ötesinde evrensel değerlerin bulunacağı ifade edilmetedir. Bu noktada dini ve metafiziksel inançlara bağlı olarak hareketeden çok sayıda biyoetikçi bulunmasına rağmen batılı biyoetik yaklaĢımın biyoetiği seküler tutmaya çalıĢtığı belirtilmektedir. Bu durmun batının kompleks ve çeĢitli kültürel yapısı karĢısıda biyoetik alanda birliğin sağlanabilmesi açısından pratik, siyai ve ahlaki bir çarenin eseri olduğu ifade edilmektedir. Zira biyoetiğin evrensel ilkelere sahip olup ortak bir dili kullanabilmesi de yerel etkilerden uzak durabilmesine bağlıdır. Yine bu yaklaĢımın biyoetik alandaki problemlerin çözümü için meselelerin dini ve sosyal içeriklerinden izole edilmesi açısından gerekli olduğu belirtilmektedir. Ancak böyle seküler bir yaklaĢımın batı dıĢındaki algıların anlaĢılmasına engel olabileccektir.296

Bu noktada biyoetiğin kültürel farklılıklara rağmen etik tartıĢmaları geniĢ bir çerçeve içerisinde ele alması gerektiği ifade edilmektedir. Buna göre batı anlayıĢı biyoetiği bireysellik, objektiflik ve salt bilimsel perspektiften ele almakta, tartıĢmalara bu açılardan yaklaĢmaktadır. Ancak bu durumunda kültürel farkllıkların mana, derinlik ve geniĢliklerinden uzak olarak ele alınmasının biyoetik içerisinde yer alan farklı kültürlere sahip toplumların birbirlerinden uzaklaĢmalarına neden olacağı ileri sürülmektedir.297

Bu durumun da evrensel biyoetik ilkelerin varlığına en azından meĢruiyetlerine zarar vereceği muhakkatır. Öte yandan bu evrensel ilkeierin kültürel farklılıkların tamamını kapsama alanı içerisine alacağını söyleyebilemek güçtür. Buna göre örneğin batı anlayıĢında sağlık personelinin hastanın tedavisi ya da önemli kararların alınaması sırasında öncelikli olarak odak noktası hastanın kensidir. Zira batının biyoetik anlayıĢı bireyselliğe yani bireyin otonomisine dayanır. Bununla birlikte batı haricindeki toplumlarda bu aĢama hastanın yakınlarıyla doğrudan ilgilidir. Buna göre her sağlık parsonelinin görevini yaparken hastanın kimliğine dikkat etmesi gerektiği ifade edilmektedir. Bununla birlikte bireylere karĢı doğru ve

296BOWMAN, (2004); s. 666.

297

81

saygılı yaklaĢımın belirlenebilmesi için etik açıdan bireylere ve ailelelerine uygun belirlemelerin yapılabilmesinin zaman alacağı belirtilmektedir.298

Benzer Belgeler