• Sonuç bulunamadı

1. BÖLÜM: PSĠKANALĠTĠK ÇALIġMALAR VE JUNG TĠPOLOJĠSĠ

2.1. Ġçedönük Tipler

2.2.1.5. Büyükhanım

Nar Ağacı romanında aile bireylerini bir çatı altında toplayabilen, geleneksel yaşam

algısından kopmamış; esnek kuralları olan Büyükhanım, anne şefkatiyle derdi olan herkese el uzatan, duygularını ifade edebilen bir bireydir. Varlığını hep başkalarının varlığına bağlayan Büyükhanım kendi hayatını yaşamaktan çok kendisini ailesine feda etmiş bir bireydir. Kızı ve damadının ölümü üzerine Zehra ve İsmail‟e bir aile ortamı sunmuş, bacağını bir savaş sırasında kaybetmiş olan eşi Hacıbey‟e her zaman destek olmuş bir kadındır.

Büyükhanım çevresi tarafından sevgi ve itibar gören bir birey olduğu için zaman içerisinde ismi Sabire unutulmuş, sadece Büyükhanım olarak adlandırılmış ve hitap edilmiştir. Büyükhanım, titiz ve özenli bir bireydir. Her işinin düzenli gitmesini, kusursuz bir şekilde hallolmasını istemekte ve ortaya çıkan herhangi bir sorunu kendisi üstlenebilmektedir. “Bir milimlik hataya bile tahammülü olmayan bu kadın dünyadaki bütün ırmaklar kendi yataklarında akmadığı sürece huzur bulamayanlardandı. Her şeyin mükemmeline karşı sevk-i tabii içinde akan ruhu ancak kusursuzluklar içinde dinlenebilirdi.”(Bekiroğlu, 2013: 49)

140

Büyükhanım bazı inanç sistemleri geliştirmiş, haftanın belli günlerine belirli kurallar koymuş, kuralların dışında çıkılmamasına özen göstermiş; işlerin düzenli ve daha kolay bir şekilde işlemesini sağlamıştır. Herhangi bir eğitimi olmamasına karşın Büyükhanım tecrübeleri ve analiz yeteneği sayesinde yıllık hava tahmini yapabilecek düzeyde bilgili bir bireydir. Kendi geliştirdiği sisteme göre Mart ayının ilk on iki gününü on iki aya oranlayarak hesap etmiş, hatta dönem dönem bu hesaplarını yazıya geçirmiştir. Bu durum Büyükhanım‟ın düşünsel dünyasını ve zekâsını gösterir niteliktedir.

“Mart 1, Rumî yılın başıydı ve her yıl o gün Büyükhanım takvimini çıkarmaya başlardı. On iki gün boyunca günün muhtelif saatlerinde denize bakan pencereye yanaşır, burnunu cama dayar, denizin haritasından göklerin resmini çıkarmaya alışkın yaşlı denizciler gibi ufku gözlerdi. Dağa bakan pencereye döner, bulutların halden hale, resimden resme girmesini uzun uzun izlerdi. Mart‟ın 1‟inden itibaren 12 gün sayarak havanın nasıl olduğunu, günün nasıl başlayıp hangi renge boyandığını sonra nasıl bittiğini titizlikle gözler, kaydederdi. Bu 12 günün her biri sırasıyla yılın 12 ayına denk gelirdi. Mart 1, Mart ayına denkti örneğin; Mart 2, Nisan‟a; Mart 3, Mayıs‟a; yılın son ayına kadar böyle giderdi. Kendi annesinden öğrendiği, onun da herhalde izi sürülemeyecek kadar eski bir anneler silsilesinden öğrendiği bu takvim Büyükhanım için o kadar önemliydi ki emsali hiçbir kadın okuma yazma bilmezken o, zekâsına güvenmiş, uzun kış gecelerinde kocasından takvimini kayda geçmesine yetecek kadar okuma yazma bile öğrenmişti.”(Bekiroğlu, 2013: 53)

Büyükhanım Zehra ve İsmail‟in isteklerine karşı her zaman ılımlı bir tavır takınmış, ilk başta hayır diyecek olsa da onlara karşı olan sevgisi her zaman üstün gelmiştir. Bu bağlamda eve getirilen köpek örnek olarak verilebilir. Köpeğin olduğu yerde meleklerin olmayacağı algısıyla evinde köpek istememiş ancak Zehra ve İsmail‟in gönlünü kırmaktansa bu durumu kabullenmiştir. Ülkede seferberlik ilanıyla birlikte İsmail‟in gönüllü olarak sefere katılması ve arkasından gelen muhacirlik emriyle evlerini, memleketlerini terk etmeleri gerektiğinde Büyükhanım bir erkeğin ortaya koyabileceği cesaretle, bazı duygularını sineye çekmiş, özlemi göze almış eşi Hacıbey ve yıllardır yaşadığı evi, tüm eşyalarını arkasında bırakıp Zehra ve yanında bulunan diğer bireyleri koruyarak yola düşmüştür. “Düşünmemin, akletmenin

141

zamanıydı şimdi, hayatta kalmak için ne yapacağına ne edeceğine karar vermek zamanı.”(Bekiroğlu, 2013: 272)

Yolculuk boyunca hem konaklanacak yerleri hem yanında bulunan Zehra, Anuş ve Yıldırım‟a rehberlik etmesi Büyükhanım‟ın güçlü ve çözüm odaklı zihin yapısının ürünüdür. Evinden ayrılırken yanına aldığı maddi değeri olan para ve takıları düşünerek, ince hesaplar yaparak harcamış, beraberindeki bireylere bu zor yolculuğu kolay kılmaya çalışmıştır.

“Büyükhanım kim bilir kaçıncı kez batıya doğru ağır ağır yürüyen küçük kafilesine baktı. Kendisini bırakmaya, mücadeleden vazgeçmeye hakkı bile olmadığını anladı. Çaresizdi oysa. Herkes gibi o da ne yapacağını bilmiyordu ve yine herkes gibi o da iki günden bu yana ağzına tek lokma koymamıştı. Yine de adım atmaktan vazgeçmedi. İyi biliyordu ki o sendelerse bu kafilenin tamamı düşerdi.”(Bekiroğlu, 2013: 307)

Büyükhanım belirli bilgi birikimine sahip, vakti zamanı geldiğinde bu birikimi kullanıp karşısındaki bireyi ikna edebilecek yetenekte bir bireydir. Vapura binmeleri gerektiğinde yanlarında yer alan köpeğin vapura binemeyeceğine dair aldıkları cevap üzerine Büyükhanım‟ın sözleri bu durumu kanıtlar niteliktedir.

“Yer yok. İnsanlar ayakta yolculuk edecek. Hayvanı mı alayım gemiye?”

Bunu üzerine Büyükhanım „Niye oğlum?‟ diye öyle bir nutka başladı ki sandaldakilerin hepsi uğultuyu kesip dinlemeye koyuldu; ağlaşan çocuklar bile seslerini kesmişti. „Niye oğlum? Cennetle müjdelenmiş Kıtmir de hayvan değil mi? Adı âlemlere rahmet olarak inen Peygamber, rahatı bozulmasın diye eteğini kesmişti, kedi de hayvan değil mi? Sen İmam- ı Âzam‟ı bilmez misin? İşte onun, kuyudan ağzındaki pabuçla su taşıdığı köpek; Hazret-i Ömer Efendimizin yarasını tımar etmek için yollara düştüğü deve ve dahi Ebu Derda‟nın ölüm döşeğinde kendisinden helâllik dilediği deve de hayvan değil mi? Bak işte, keçisiyle tavuğuyla binmiş şu âdemler gemiye. O da hayvan bu da.‟” (Bekiroğlu, 2013: 318)

İki yıla yakın süren muhacirlik hayatı sonrası Büyükhanım ve küçük kafilesi Trabzon‟un kurtuluşuyla birlikte evlerine geri dönmüşlerdir. Memleketinin ve

142

dostlarının ne halde olduğunu öğrenen Büyükhanım onca üzüntüye rağmen Hacıbey‟in sağ olarak onları karşılamasıyla sevinmiş; acılarının, kayıplarının üzerini kapatmıştır. Zaman içerisinde memleketle birlikte evleri de düzene girmiş, Zehra ve Settarhan‟ın evliliği huzur ve mutluluk ortamına zemin hazırlamıştır.

Büyükhanım Jung tipolojisine göre dışadönük düşünsel tiptir. Her zaman duygularını doğru yönlendirmeye çalışmış, toplumun baskın kurallarını düşünmeden benimsememiş, kendi zihinsel eleme yöntemleri ile olayları ve bireyleri değerlendirmiş; hayat karşısında her zaman bir duruş ve fikir ortaya koymuştur. Bir bilim insanı titizliğiyle eserler okumamış, yüksek eğitimlere sahip olmamış olan Büyükhanım aklını her daim rehber edinmiş, çevresinden edindiği bilgileri ve tecrübelerini birlikte değerlendirip düşünce dünyasını oluşturmuştur.

Benzer Belgeler