• Sonuç bulunamadı

YEDİNCİ BÖLÜM YENİLENEN BÜYÜK OYUN

7.2. Büyük Ortadoğu Projes

11 Eylül saldırılarından sonra Başkan Bush, yeni yüzyılın ilk savaşı olduğu belirtilen, ‘terörle savaş’ı ilan etmiştir. Bush’a göre; ‘Terörizmle Savaş’, terörün kaynaklarını kurutmayı gerektirmektedir. Bu kapsamda, yalnız askeri önlem almak yeterli değildir. Terörle savaşın ekonomik, sosyal ve siyasal boyutları vardır. Yoksulluk, eğitimsizlik, yanlış yönetim, batıl ve çürük inanışların yaygın olduğu, özgürlüğün demokrasi ve insan haklarının ve özelde de kadın haklarının bulunmadığı Ortadoğu, terörü besleyen en önemli bölgedir. Tarihi gelişimi ayak uyduramayan, geleceği karanlık ve insanların umutsuz olarak yaşadığı bu bölgedeki çürük yönetimlere o güne kadar Batı tarafından sağlanan destek basitçe yanlıştır. Bedelini yine Batı ödemiştir. Ortadoğu’yu zehirleyen yine sömürgeci güçlerden kalma ‘etnik ayrımcılık’ başta olmak üzere bölgenin bu sorunlardan ayıklanarak küresel sisteme uyumlanması gerekmektedir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) yada NATO’nun Haziran 2004’teki İstanbul Zirvesi’nden sonra anılan adıyla ‘Geliştirilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi (GOKAP)’, Moritanya’dan Endonezya’ya, bir başka açıklamaya göre, Türkistan’ın Doğusu’na kadar uzanan coğrafyadaki ülkeleri içermektedir.

ABD, Haziran 2004’te G-8 ve NATO’nun İstanbul Zirvesi’nde yeni Ortadoğu perspektifini içeren projesini ilan etmiştir. Terör tehdidinin kaynağı olarak gördüğü Ortadoğu’da eskimiş ve köhnemiş olan yönetimlerin değişmesi, kadın haklarının geliştirilmesi, okuryazarlık oranının yükseltilmesi gibi amaçlarla ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ni ortaya attığını öne süren ABD, Moritanya’dan Çin’in Doğusuna uzanan bölge

3

Lutz Kleveman, Yeni Büyük Oyun Orta Asya’da Kan ve Petrol, Everest Yayıncılık, İstanbul, 2004, s. 2 - 3

olarak tanımladığı Büyük Ortadoğu’da, ‘Batı standartlarında demokrasiler kurmak ve özgürlük yaymak’’ gerekçesiyle yola çıkmıştır.

ABD’nin projesinin; askeri, siyasal, ekonomik, sosyal, kültürel, dinsel ve enerji boyutu bulunmaktadır. ABD’nin küresel stratejisi, sırasıyla; Soğuk Savaş’ın bitimi sonrası yıllara denk gelen 1992 Savunma Planlama Kılavuzu, 1995 yılında şekillenen ‘Project New American Century (PNAC) projesi’ ve onun uzantısında 2002 yılında Başkan Bush tarafından açıklanan ‘Ulusal Güvenlik Stratejisi (National Security Strategy: NSS)’ belgelerine dayanmaktadır. Bu belgelerde yer alan konsept, ABD’den başka bir gücün küresel bir güç olmasına olanak tanımamak üzere kurulmuştur. ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ konseptte bütünlük ve süreklilik içeren bu belgelerden doğmuştur.

Bu çalışmada, 21nci yüzyılın, tıpkı 20nci yüzyıl gibi bir petrol çağı olacağı öngörülmektedir. Söz konusu proje ekonomik boyutuyla incelendiğinde, özellikle petrol üretimi ve kullanımı ile ilgili verilere dayanarak, “ küresel güçlerin çıkarlarının, Büyük Ortadoğu ile kapsanan bölgede çatıştığı gerçeğini yönlendireceği” öngörüsü ortaya konmaktadır. Avrasya’daki petrol mücadelesi, BOP ve sonrası gelecek dünya için de ipuçları vermektedir.4

7. 3. Yenilenen Büyük Oyun

Bugünün Büyük Oyun’unun en büyük farkı ganimetlerdir. Victoria dönemi mücadelesinde Londra ve St. Petersburg, Hindistan’ın zenginliklerini ele geçirmek için mücadele ederken, Yeni Büyük Oyun, Hazar Denizi’nin petrol ve doğalgaz rezervlerine odaklanmaktadır.

2001 Yılı Mayıs ayında Ulusal Enerji Politikası raporu “enerji güvenliği politikasının bir önceliği haline getirmesini” Başkan’a tavsiye ediyordu. Orta Doğulu petrol üreticilerinin dünya petrol güvenliği ve ABD’nin uluslararası enerji politikası açısından merkezi önemini koruyacağını kabul eden rapor, “Politikamız küresel ve aydınlatıcı olacak ve küresel enerji dengesi üzerinde büyük etki yaratacak yeni

4

Kemal Evcioğlu, Amerika Birleşik Devletlerinin Büyük Ortadoğu Projesi Alfa-Kaos-Omega-Tapınak, Umay Yayınları, İzmir, 2005, s. 15 - 23

bölgelerin ortaya çıkmasını sağlayacak,” diyordu. Raporda, Hazar Havzası’nın “hızla büyüyen yeni enerji sahası” olarak öne çıktığı vurgulanırken, “güçlü, şeffaf ve istikrarlı bir ticaret ortamı ve altyapı projeleri için Kazakistan, Azerbaycan ve diğer Hazar devletleriyle ticari diyalogun daha da geliştirilmesi” önerilmekteydi.

Suudi petrol şeyhlerine olan bağımlılığını azaltmaya hedefleyen ABD, yıllardır “enerji kaynaklarını çeşitlendirme” politikası izliyordu. Bu strateji, istikrarsız Orta doğu dışında kalan petrol kaynaklarının güvenliğini ve denetim altında olmasını sağlamayı amaçlamaktaydı. Başkan Clinton döneminin Enerji Bakanı Bill Richardson, Hazar bölgesinin bu stratejiye nasıl uygun olduğunu açıklamıştı: “Bu, Amerika’nın dünya çapında petrol ve doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmesini öngören enerji güvenliğiyle ilgilidir. Bu politika, aynı zamanda, bizim değerlerimizi paylaşmayan kimselerin stratejik saldırılarını önlemeyi öngörür. Biz yeni bağımsız ülkeleri Batı’ya yönlendirmeye çalışıyoruz. Bu ülkelerin Batı’nın ticari ve siyasi çıkarlarına bağımlı olduklarını görmek istiyoruz. Diğer yönlere saplamalarını istemiyoruz. Hazar bölgesine ciddi siyasi yatırım yaptık, dolayısıyla boru hattı haritamızın ve izlediğimiz politikanın doğru olduğunu görmek bizim için son derece önemli”.

Amerika önderliğindeki Afganistan harekatı, Orta Asya’daki jeostratejik güç dengelerini kökten değiştirdi; bu yüzden, Amerikan dış politikası buraya odaklandı. Washington’un Afganistan’daki askeri varlığı önceden uluslararası terörizmi hedef alıyor görünmesine karşın, Amerikan karar alıcıların Orta Asya’da diğer çıkarlarının da peşindedir. Daha 1997’lerde, Başkan Clinton’ın Dışişleri Bakan Yardımcısı Strobe Talbott, dini ve siyasi açıdan radikal bir yönetimin “200 milyon varilden fazla petrol rezervinin üstünde oturan bir bölgeyi ele geçirmesinin Amerika için son derece önemli olduğunu” ifade etmiştir. Hazar enerji kaynakları savaş nedeni olmayabilir ama bu kaynaklar, Bush yönetiminin Orta Asya’daki Amerikan nüfuzunu artırmak için kullandığı terörle savaşın karşılığı olacaktı.5

7. 4. Enerji Stratejileri

11 Eylül Saldırıları ise, enerji aktarımının güvenlik meselesinin altını çizmiş, Orta Doğuya alternatif enerji kaynaklarının daha fazla öne çıkmasına yol açarak uluslar arası ilgiye ve yatırımlara kaynak olmuştur. Bu rekabetin başka deyişle “Yeni Büyük Oyunun” aktörleri RF, Türkiye, ABD, AB üyeleri, Çin,6 Hindistan, İran ve Pakistan’dır.

Kısaca bahsetmek gerekirse ABD dünyanın “tek süper gücü” olduğuna göre Soğuk Savaşın bitmesinden sonra ortaya çıkan düzende gücünü zirvede tutmaya çalışmakta, bölgedeki devletlerin Rusya’ya olan bağımlılıklarını azaltmak konusunda destek vermekte ve enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye çalışmaktadır. AB üyeleri için önemli olan enerjinin sürekli ve güvenli bir şekilde aktarılmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için bölgeye yatırımlar ve yardımlar yapmaktadır. İran ekonomi kazanç sağlamak için enerjinin kendi toprakları üzerinden aktarılması için uğraşmakta ancak ABD İran politikalarını desteklemediği için İran bu oyunda güçsüz duruma düşmektedir. Enerji tüketiminin yarısına yakınını ithal eden Çin, Hazar Bölgesi ülkeleri ile kuracağı iyi ilişkileri önemli bir fırsat olarak değerlendirmektedir. Hindistan da Çin gibi sürekli artan nüfusu ve üretim kapasitesi ile birlikte artan enerji ihtiyacı için Hazar bölgesi