• Sonuç bulunamadı

3.5. Mekansal Bağımlılık İçin Belirleme Testleri

4.1.4. Bölgesel Gelir Dağılımı

Bölgesel gelir dağılımı ise milli gelirin ülkede farklı bölgelerde yaşayan kişilere göre dağılımını gösterir. Bu gelir dağılımı türü, ülkenin gelişmiş ve az gelişmiş bölgeleri arasındaki farklılıkları ortaya koyma amacı taşıyan analizlerde kullanılmaktadır. Burada gelir dağılımı türleri arasındaki yakın ilişki de dikkate alınmalıdır. Çünkü fonksiyonel gelir dağılımı emek aleyhine bozulduğunda sektörel gelir dağılımı tarım aleyhine, bölgesel gelir dağılımı tarım aleyhine, kişisel gelir dağılımı da alt gelir grupları aleyhine değişir (Kuştepeli ve Halaç 2004: 159). Dünyada gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde bölgelerarası gelişmişlik farklılıkları her zaman

olabilir. Fakat bu farklılıklar gelişmiş ülkelerde daha düşük seviyedeyken gelişmekte olan ülkelerde daha yüksek seviyededir. Ayrıca bölgesel analiz bulguları bu farklılıkların giderilmesinde uygulanabilecek politikaların belirlenmesi açısından önemlidir.

Gelir eşitsizliği her bölgenin faktör donanımına, sektörel yapısına, kültürel ve toplumsal farklılıklarına göre değişebilir. Ancak gelir dağılımı eşitsizliğinin nedenleri genel olarak servet dağılımı, ülke ekonomisindeki istikrar ve büyüme durumu, emeğin dağılımı, eğitim düzeyi, demografik durum, göç, küreselleşme, enflasyon, işsizlik, dış ticaret, bütçe açıkları ve vergiler olarak sayılabilir.

Borluk (2014)’ e göre bölgelerarası gelirin elde edilmesinde etkili olan faktörler, bölgelerarası gelir dağılımı farklılaşmasının da temel nedenlerini oluşturmaktadır. Hiç bir kamusal müdahalenin olmadığı durumda, daha çok gelir elde eden bölge başlangıç konumuna göre daha az gelir elde eden bölgelerden gelir bazında uzaklaşacaktır. Dolayısıyla gelir elde etme düzeylerindeki farklılıkların nedenleri, bölgelerarası gelir dağılımı yakınsama/ıraksama dinamiklerini de oluşturmaktadır. Durmuş (2003)’ e göre bölgelerarası gelir dağılımı dinamiklerini etkileyen faktörlerin başında, bölgelerin ekonomik yapısı gelmektedir. Az gelişmiş bölgelerin gelir elde etme kapasitelerinin daha düşük olması beklenmelidir.

Bölgesel eşitsizliklerin ölçülmesine ilişkin genel kabul görmüş bir kriter bugüne kadar ortaya konulmamıştır. Shankhar ve Shah (2003) çalışmalarında bunun temel sebepleri olarak bölgesel kalkınma teorilerinin tümünü kapsayacak bir yöntemin henüz bulunmaması, bölgesel eşitsizlikleri ölçmenin oldukça zor olması ve bu eşitsizliklerin tek bir yöntemle tahmin edilemeyecek kadar geniş kapsamlı olması gösterilmektedir. Gelirin bölgelerarası dağılımı, bölgelerin yeniden gelir elde etme potansiyellerinin de belirleyicisidir. Gelirin gelir grupları arasındaki dağılımına benzer şekilde, gelirin bölgelerarası dağılımı bir sonraki dönem üretim farklılıklarının temel belirleyicisidir. Daha fazla gelir elde eden bölgeler daha fazla yatırım hacmine ulaşma şansına sahip olacaklardır. Yatırım oranı sermaye birikimini belirleyen unsurdur. Daha fazla yatırım, daha etkin üretim, daha verimli işgücü ve sermaye ile daha üst düzey bir istihdam anlamına gelmektedir. Belli bir dönemde daha fazla gelir elde eden bölgelerin sonraki dönemde daha fazla gelir elde konusunda avantajlı olacakları tespit edilmelidir (Borluk, 2014: 22).

Türkiye’de bölgesel gelişmişlik farklarının ortaya çıkmasında çevresel koşullar, doğal kaynak zenginlikleri, tarihi ve coğrafi faktörler etkili olmaktadır. Türkiye’nin Batı’sı Doğu’suna göre daha gelişmiştir ve daha fazla nüfus barındırmaktadır. Bu bölgeler aynı zamanda altyapı olanakları, insan sermayesi, ulaşım ve telekomünikasyon gibi alanlardaki üstünlükleriyle ekonomik büyüme için uygun atmosfere sahiptir. Türkiye’de bölgesel dengesizliklerin varlığı, yüksek nüfusa sahip bölgenin diğer bölgelerden daha hızlı büyümesi ve daha yüksek gelir ve ekonomik kalkınma düzeyine ulaşması şeklinde gelişen büyüme kutbu sürecinin doğrudan bir sonucudur (Dağdemir ve Acaroğlu, 2011: 46). Altyapı olanakları, insan sermayesi, ulaşım gibi etmenler Türkiye’de bölgesel eşitsizliklerin oluşmasında sermaye ve işgücünün belli bölgelerde toplanmış olmasında etkili olmuştur.

Dinler (2008)’e göre de Batı Anadolu ile kıyaslandığında Doğu Anadolu’nun zorlu coğrafi koşulları bu bölgenin ekonomik kalkınmasını engelleyen olumsuz etmenlerden birisidir. Coğrafi koşullar bu bölgelerdeki ekonomik kalkınmaya engel olmakta, ulusal ve uluslararası pazarlara erişim olanaklarını ve yatırım alma olanaklarını sınırlamaktadır (Yavan ve Kara, 2003: 39).

Bunların yanında bölgesel dengesizliklerin ortaya çıkmasında uygulanan hükümet politikaları da ayrı bir öneme sahiptir. Bölgesel kalkınmanın gerçekleşebilmesi için hükümetler doğrudan yatırım politikası uygulayarak veya iç ve dış yatırımları çekecek uygulamalarda bulunarak bölgeyi ekonomik açıdan daha cazip bir hale getirebilmektedir. Bunların sağlanabilmesi için de bölgede alt yapı yatırımlarının yapılmış olması gerekir. Abdioğlu ve Uysal (2013) çalışmalarında ekonomik faktörlerin dağılımıyla ilgili olarak bölgesel dengesizliklerin ortaya çıkması, bölgelerarası gelir ve daha ileri safhada kalkınma farklılıklarının gündeme gelmesine neden olduğunu belirtmişlerdir.

Büyüme ve kalkınma farklılıkları, ülkeler arasında olabileceği gibi aynı ülkedeki bölgeler arasında, aynı bölgedeki iller arasında ve hatta aynı ildeki ilçeler arasında dahi gözlemlenebilmektedir. Türkiye’nin 2000’ lerden bu yana gerçekleştirdiği yüksek büyüme hızlarına rağmen, gelir eşitsizliği ve yoksulluk sorununda çok önemli iyileşmelerin olmaması, bu sorunların piyasa mekanizması çerçevesinde sadece büyüme ile çözülemeyeceğini ortaya koymaktadır. İktisat literatüründe ekonomik kalkınmanın sadece büyüme ile sınırlı tutulamayacağına dair çok sayıda çalışmaya rastlanmaktadır. Ayrıca adil olmayan bir gelir dağılımı ile sonuçlanan yüksek bir büyüme ve bu sebepten

artan yoksulluk durumlarında başarılı bir kalkınmanın gerçekleşmeyeceği de öne sürülen görüşlerdendir.

Bölgeler arasındaki gelir eşitsizliğinin ortadan kaldırılmasına yönelik politikalar sürdürülebilir bir kalkınma sağlanması açısından son derece önemlidir. Ancak yeni bölgesel kalkınma yaklaşımına göre sorun bölgesel eşitsizliklerin nasıl giderileceğinden daha çok bir bölgenin nasıl geliştirilebileceği sorununa odaklanmaktadır (Tekeli, 2004: 247).

Bölgesel gelişmişlik farklarının analiz edilmesinde bazı ekonomik ve sosyal göstergelerden yararlanılmaktadır. Bu göstergeler ise 22 Eylül 2002 tarih ve 24884 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı ile bölgesel istatistiklerin toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo ekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke genelinde İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflaması (İBBS) bazında oluşturulmuştur. Bu sınıflamaya göre istatistiki açıdan Türkiye, 12 Düzey 1, 26 Düzey 2 ve iller bazında 81 Düzey 3 bölgesine ayrılmıştır.

Şekil 7. Türkiye’ nin Düzey 2 Bölgeleri

Kaynak: http://www.hidropolitikakademi.org

Türkiye’de bölgesel dengesizlikleri gidermek amacıyla ele alınan en önemli politikalardan birisi Kalkınmada Öncelikli Yöreler (KÖY) politikasıdır. KÖY politikası Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgelerindeki iller başta olmak üzere bazı illere belirli teşviklerin sağlanması şeklinde ilk olarak 1968 yılında 22 il kapsamında uygulanmaya

başlanmıştır. Bu politikanın yetersiz olduğu düşüncesiyle KÖY dışında kalan bazı illerde yatırımı teşvik etmek için bir takım ek teşvik programlarına da başvurulmuştur. Bu teşvik programlarından biri Ocak 2004’te çıkarılan teşvik yasasıdır. Söz konusu teşvik yasası sonrasında bölgeler arasındaki gelir eşitsizliğinin ne ölçüde ortadan kaldırıldığı ise hala tartışılmaktadır.

Bu çalışmada, Türkiye’deki 26 Düzey 2 bölgesi için 2003, 2014, 2015 ve 2016 yıllarındaki gini katsayısı değerlerinin bölgelerarası yakınsaması test edilerek gelir dağılımındaki gelişmeler ortaya konulmaya çalışılmıştır. Gelir yakınsamasından farklı olarak gelir dağılımı yakınsamasının yapılmasındaki temel hedef ise bölgesel düzeydeki gelişme sürecini ortaya koyabilmektir. Bu amaçla söz konusu yıllara ait gini değerlerinin dağılımları incelenerek kümelenmelerin olup olmadığı oluşturulan haritalar üzerinde gösterilmiştir. Gelir dağılımı üzerinde etkili olduğu varsayılan istihdam, göç gibi değişkenlere ait veriler TÜİK veri tabanından elde edilerek kıyaslamalar yapılmıştır. Daha sonraki aşamada ise oluşturulan yakınsama modelinin tahmini yapılmış ve modelde mekansallık etkisinin olup olmadığı test edilmiştir. Analiz sonucundan elde edilen bulgular sonuç kısmında yorumlanarak bazı çıkarsamalar yapılmıştır.