• Sonuç bulunamadı

BÖLGENİN GENEL JEOLOJİSİ

3.6 Bölgenin Jeolojik Gelişimi

Adıyaman ili Toros orojenik kuşağının güney bölümünde yer alması nedeniyle Alp orojenezinin bütün evrelerinden etkilenmiş ve Üst Kretase’den günümüze kadar meydana gelmiş olan yoğun tektonik hareketlere maruz kalmıştır.

43

Jeolojik anlamda Arap platformunun kuzey kenarında yer alan inceleme alanımız Prekambriyen’den Kuvaterner’e kadar değişen zaman aralığında çeşitli basenlerde çökelmiş sedimanlar mevcuttur. Bu sedimanter istiflerin yayılım ve fasiyes değişimlerini kontrol eden faktörler arasında tektonik olaylar öncelik taşımaktadır. Epirojenik hareketlerin etkin olduğu Paleozoyik döneminde sığ denizel gelgit ortam ürünü ince-orta taneli klastikler hakimdir. Deniz seviyelerindeki göreceli değişimler sayesinde birçok transgresif-regresif istif çökelmiştir. Ordovisyen’den itibaren Arap platformunun batı kısmı yükselmeye başlayarak bu alanlarda geniş çaplı aşınmalara neden olmuştur. Bölge, Permiyen sonunda Hersiniyen orojenik fazı ile yükselerek kara halini almıştır. Paleozoyik istifler yer yer en altta yer alan Prekambriyen yaşlı Telbesmi formasyonuna kadar aşınmıştır.

Riftleşmenin etkin olduğu Triyas döneminde denizle kaplanan bölgede sığ denizel alan koşullarında Cudi grubu karbonat-evaporit istifi Paleozoyik birimleri üzerine uyumsuz olarak oturmuştur. Erken Jura-Erken Kretase aralığında Avrasya ve Afrika-Arabistan levhaları arasında riftleşme sonucu açılan Neotetis (Ketin, 1983), okyanusal kabuğun Erken Alpin evrede en azından Üst Kretase’de sıkışması ve dilimlenmesi ile K-G yönlü bir sıkışma rejimi başlamıştır (Karaman, 1993). Koniasyen ve Santoniyen‘de okyanusal kabuk kuzeye itilmiş ve Kampaniyen-Alt Maestrihtiyen’de Arap platformu üzerine ilk ofiyolit üzerlemesi gerçekleşmiştir. GD yönünde ilk bindirme hareketlerinin meydana geldiği dönem, bölgesel jeoloji açısından büyük anlam taşıyan Alpin paroksizması olarak nitelendirilen ofiyolit ve çekim kaymaları dönemidir.

Alan Jura sonunda Kimmerid fazıyla kara halini almıştır. Jura sonunda kara halini alan Arap Platformu Apsiyen-Albiyen (Alt Kretase) transgrasyonu ile yeniden su altına girmiştir. Kampaniyen dönemine kadar deniz seviyesindeki değişimlere bağlı olarak aşınma ve transgrasyon olaylarının gözlendiği platform karbonatları, kuzeye doğru yamaç ve derin deniz çökellerine geçiş göstermektedir. Epirojenik alçalmalar ve yükselmeler nedeniyle yüksek kısımlarda Mardin grubu karbonatlarının sığ fasiyesleri, şelf içi havzalarda da pelajik foraminiferli karbonat fasiyesleri çökelmiştir. Santoniyen sonunda bölge kara haline gelmiş kısa bir aşınma-karstlaşma döneminden sonra tekrar denizle kaplanmış ve derin denizel koşullarda Karaboğaz ve Sayındere formasyonları çökelmiştir.

44

Arap ve Anadolu plakalarının Kampaniyen’de çarpışmaya başlaması, sıkışma tektoniğinin bölgede etkin olmasını sağlamıştır. Kampaniyen’de Sayındere formasyonu çökelirken Anadolu ve Arap levhalarının çarpışmasına bağlı olarak gelişen tektonizma bundan sonra çökelen birimlerin fasiyes ve dağılımlarını kontrol etmiştir.

Arap levhasının, Anadolu levhasının altına dalmasıyla oluşan doğu-batı uzanımlı Kastel çukurluğu, kuzeyden naplar halinde gelen Kretase alloktonları (Koçali ve Karadut karmaşığı) ve bunlardan türeyen detritiklerden oluşan Kastel formasyonu (Üst Kampaniyen-Alt Maestrihtiyen) ile doldurulmuştur. Kastel formasyonu çökelirken güneyde platform alanında bunun eşleniği olan marn-killi kireçtaşı litolojisindeki Bozova Formasyonu çökelmiştir. Devam eden tektonizma ile kuzeyden nap halinde ilerleyen Kretase alloktonları, Alt Maestrihtiyen sonunda Kastel çukurluğunu doldurmuşlardır. Alt Maestrihtiyen sonunda kuzey alanlarda Kastel formasyonunun karasal fasiyesi olan çakıltaşı litolojisindeki Terbüzek formasyonu çökelmiştir.

Üst Maestrihtiyen-Paleosen döneminde güneyde Platform alanında Germav Formasyonu şeyl-kumtaşı ardalanması halinde çökelirken, kuzey alanlarda sığ denizel kireçtaşı litolojisindeki Besni Formasyonu çökelmiştir.

Doğu Toroslarda Orta Maestrihtiyen’e kadar devam eden sıkışma tektoniği ve Alp orojeni paroksizmasından sonra, Geç Alpin Evre olarak adlandırdığı dönemde (Eosen) Pütürge kıtasal kenarının kırılarak Arap Platformu üzerine yürümesiyle ani bir gerilme tektoniğiyle bölgesel genel bir transgrasyon başlamıştır. Bu dönem, Midyat Formasyonunun çökeldiği evreye kadar çeşitli salınımlar yapan, kıtasal yitimin geliştiği, fliş türü çökellerle karakterize edilen periyodik bir dönem olarak tanımlanabilir.

Eosen başlangıcında yeniden aktivite kazanan tektonizma platform alanında genelde sedimantasyonda kesikliğe ve yükselen alanlarda aşınmaya neden olurken, şaryaj alanında çoğunluğunu Kretase alloktonlarından türeyen detritiklerin oluşturduğu kırmızı renkli karasal Gercüş Formasyonu, ardından tüm Güneydoğu Anadolu Bölgesinde sığ karbonatların çökelimine uygun koşullar egemen olmuş ve Midyat karbonatları çökelmiştir. İri bentik fosilli biyoklastik sığ ortam ürünü Hoya formasyonu ile başlayan istif, denizin giderek derinleşmesi ile palejik fosilli, killi, tebeşirli kireçtaşı-marn litolojisindeki Gaziantep Formasyonu ile devam etmiştir. Oligosen sonunda ortamın sığlaşmasıyla platform alanında sedimantasyon sığ ortam ürünü kireçtaşları ile devam ederken, kuzey alanlarda kısa bir aşınma fazını takiben Alt Miyosen’de resifal kireçtaşı

45

litolojisinde Fırat formasyonu çökelmiştir. Eosen döneminde kuzey alanlarda (nap alanı) yanal atımlı faylarla açılan havzada, Maden karmaşığı ve Çüngüş formasyonu oluşmuştur.

Miyosen’de Anadolu-Arap levhalarının çarpışması sürecinde şiddetli bir dönem başlamış ve Kastel çukurluğuna benzer yeni bir havza oluşmuştur. Alt Miyosen’de Doğu Akdeniz ve İran’dan Türkiye’nin güney ve doğu kısımlarına doğru ilerleyen Miyosen denizinin bir kolu sokulmuş ve buralarda Pütürge masifinin güneyindeki Kastel ön çukurunda Lice formasyonu transgresif olarak çökelmiştir. Lice Çukurluğu adı verilen bu dar ve derin havza şeyl-kumtaşı litolojisindeki Lice formasyonu ile kuzeyden naplar halinde gelen allokton birimlerle doldurulmuştur.

Alt Miyosen sonunu belirleyen Striyen fazının, ülke tektoniğinde olduğu gibi inceleme alanımızın tektoniğinde de oldukça önemli bir yeri vardır. Avrasya Levhası ile Arap Platformu arasında son okyanusal litosferinde kapanmasına yol açan ve Bitlis Kenet Kuşağında kıta-kıta çarpışmasının bir ürünü olan bu hareketler, Doğu Anadolu da sıkışma ile karakterize edilen yeni bir tektonik dönemin başlangıcıdır (Şengör, 1980). Neotektonik olarak ifade edilen bu yeni dönem boyunca bölgedeki tektonizma kratonik bir nitelik kazanmış daha çok dikey yöndeki hareketler ön plana çıkmıştır. Bu tektonik hareketler Pütürge Metamorfitleri, üzerinde taşıdığı paraotokton birimler ile birlikte güneye doğru sürüklenerek bugünkü konumunu kazanmış, formasyonlar kuzey ve kuzeybatı yönlü eğimlenerek monoklinal bir yapı ortaya çıkmıştır. Sıkışma rejimiyle birlikte bölgede kıvrılmalar, bindirmeler, doğrultu atımlı faylar, açılma çatlakları gelişmiş, bu yapılar kıta kabuğunun kalınlaşmasına ve bölgenin yükselmesine neden olmuştur. Bu yükselme nedeniyle deniz bölgeden çekilmeye başlamış olmalıdır (Şaroğlu, 1986). Dağlar bu tektonik hareketler sonunda kırılmalara uğrayarak bir bütün halinde yükselmiştir.

Üst Miyosen’den itibaren tamamı metamorfik birliklerden oluşan bu allokton birimlerden yoğun olarak türeyen detritikler kara haline gelen güney alanlara taşınarak Şelmo formasyonunu oluşturmuşlardır. Havza Miyosen’se yüksek bir erozyon alanı durumundaydı. Devam eden tektonizma ile allokton birimler güneye itilerek Şelmo formasyonu üzerinde bugünkü konumunu almışlardır (Öğrenmiş, 2001).

Orta Üst Miyosen’deki düşey hareketler Pliyosen’de de devam etmiştir. Meydana gelen kratojenik hareketler sonucu alan bütünüyle yükselirken, gerilmelere bağlı olarak sert

46

kütleler kırılmış ve Adıyaman havzası ile Toroslar arasındaki yükselti farkı artmıştır (Atalay, 1983). Anadolu’daki epirojenik hareketlerin, orojenik hareketlerin bitiminde başladığını ve Kuvaterner’de de devam ettiğini belirtmekte, Kraus (1958)’a atfen ise Doğu Anadolu’da bir yükselme ve çökme safhasının olduğunu ve Miyosen arazisinin 3000 m’nin üzerine yükseldiğini ifade etmektedir.

Bölgesel tektonizmann etkilerinin açık bir şekilde görüldüğü Adıyaman’da tektonik hareketler kuvaterner’de de devam etmiştir. Bunu genç sekilerin çarpılıp eğimlenmesinden, akarsu taraçalarının oluşum mekanizmasından farklı basamaklara ayrılmasından ve genç antesedant boğazlardan açıkça anlaşılabilmektedir.

47

BÖLÜM IV

Benzer Belgeler