• Sonuç bulunamadı

2.3. HİNDİSTAN’IN BÖLGESEL GÜÇ OLMA MÜCADELESİ

2.3.1. Bölge Ülkeleri Açısından

Hindistan’ın yakın coğrafyasında bölgesel güç olması/olabilmesi ile bağlantılı olan devletler ile ilişkileri açısından Çin ve Rusya ön plana çıkmaktadır. Bu amaçla bu kısımda Çin ve Rusya faktörü açısından değerlendirmeler yapılacaktır.

188 Schaffer, 2009, a.g.e., s. 25.

189 a.g.e., s. 26.

2.3.1.1. Çin Faktörü Açısından Değerlendirme

“Hindistan 21. yüzyılda önemli bölgesel güç olarak değerlendirilse de, tek başına ABD’ye hem askeri hem de ekonomik anlamda bir rakip olması zor görünmektedir. Böyle bir etki için ülkenin Rusya ve Çin ile ittifak yapması ihtimali değerlendirilmekte, ancak Çin ile yaşanan güvenlik endişeleri nedeniyle bunun olabilirliği de düşük kabul edilmektedir. Bununla beraber Hindistan ekonomik ve askeri anlamda Çin’in gerisinde olan bir devlet olsa da; Asya ülkelerinde ekonomik, askeri ve siyasi anlamda destek olabilecek potansiyeli nedeniyle ve ABD ile gelişen ilişkileri dolayısıyla Çin’in temkinli yaklaşımına da maruz kalmaktadır.

BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi olan Çin, 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütüne üye olmuştur. BM dışında, Çin herhangi bir politik ya da askeri örgütün üyesi değildir ve uluslararası arenada bağımsız ve güçlü bir aktör olarak kalmayı tercih etmektedir. Çin’in yatırım yaptığı bölgesel işbirliğinden öte bir anlamı olan örgüt, daha önce Şanghay Beşlisi denilen Şanghay İşbirliği Örgütü’dür. Diğer taraftan Çin, ŞİÖ, Güneydoğu Asya Uluslar Birliği (ASEAN) gibi bölgesel örgütler aracılığıyla çevre ülkelerle diyalogu artırmayı ve dış aktörlerin bölgede rol almasını engellemeyi hedeflemiştir. Böylelikle yakın çevresinde barış ortamını tesis etmeyi amaçlamaktadır.

Dünya siyasi düzenine ilişkin yapılan girişimler kapsamında, Çin bölgesel rakiplerinin büyümesine yahut etkinliğini artırmasına karşı girişimlerde bulunmuştur.

Hindistan ve Japonya’nın BM Güvenlik Konseyinin daimi üyeleri olma çabalarını başarı ile engellemiştir. 2005’te Kuala Lumpur’da yapılan ilk Doğu Asya Zirvesinde, Hindistan’ın Doğu Asya’da rolünün etkinliğinin artırılmasına karşı çıkmıştır. Aynı zamanda ABD’nin Güney Asya gücü olan Hindistan ile artan ilişkilerine temkinli yaklaşmaya başlamıştır.

Tüm bunlarla beraber Çin bölge içerisinde hakim konumunu korumak için Hindistan ile ilişkilerinde ilişkilerin normalleştirilmesine de önem vermektedir. Çin Başbakanı’nın Nisan 2005’teki dört günlük Hindistan ziyareti ilişkiler açısından bir dönüm noktası olmuştur. Çin Başbakanı ziyaretinde “Sikkim üzerinde her hangi hak iddia etmediklerini, Hindistan’ın uluslararası arenada daha etkin olmasını

destekleyeceklerini açıklamıştır. Hindistan Başbakanı Singh ise ‘Hindistan ve Çin dünya düzenini yeniden şekillendirmelidir’ şeklinde konuşmuştur.”190

Hindistan-Çin ilişkilerinin geliştirilmesi açısından, Çin’in Orta Asya'daki ekonomik ve demografik yayılmacılığını büyük bir tehdit olarak algılayan Rusya özel bir rol oynamıştır. Bu noktada Hindistan, Rusya için Çin'e karşı bir denge unsuru olarak ortaya çıkmaktadır. Hindistan ile Çin arasındaki ilişkilerin normalleşme sürecine girmesi Rusya'nın ortaya attığı Moskova-Pekin-Delhi ittifakı açısından önemli bir zemin teşkil etmiştir. 191

“Tüm bunlarla beraber Çin’in Dünya Ticaret Örgütü’ne üye olması Hindistan’a serbestçe Çin’e mal satma imkânı sağlamıştır. İki ülke ortak gümrük standartlarını belirlemiş ve yüksek teknolojik alt yapı tesislerini geliştirmek için ortak yatırım yapmayı kararlaştırmışlardır. Çin'le Hindistan arasındaki ticaret hacmi 2006 yılında 20 milyar dolara ulaşmıştır ve bunun 40 milyar dolara çıkarılması istenmektedir.

Hindistan Çin'e hammadde, ara ürünler ve yazılım satmaktadır. Çin'in ihraç mallarında rekabet gücünün yüksek ve Hindistan'ın özellikle emek yoğun sanayi mallarında Çin'le rekabet etmesinin güç olması nedeniyle Hindistan Çin'le serbest ticaret anlaşması imzalamaktan kaçınmaktadır.”192

2.3.1.2. Rusya Faktörü Açısından Değerlendirme

“Yeltsin dönemi boyunca Rusya’da devam eden Atlantikçiler ile Avrasyacılar arasındaki rekabet, Putin’in devlet başkanı olması ve 2000 yılında peş peşe açıklanan Rusya’nın ulusal ve dış güvenlik programlarıyla Avrasyacılık tezini merkeze oturtması ile Avrasyacılığın bir devlet söylemi haline gelmesine neden olmuştur ve uzun vadede Rusya, geniş Avrasya kıtasında Çin, Hindistan, İran ve Türkiye’nin de katılımıyla bir siyasi ve stratejik birliği hedeflemektedir. Primakov Doktrini’yle de

190 Purtaş, 2011, a.g.e., s. 65.

191 a.g.e., s. 66.

192 Özdamar,2007, a.g.e., s. 29.

Rusya, Avrasya stratejisi olarak, Çin ve Hindistan’ı kapsayan, bunların blok oluşturmalarını hedefleyen bir politika izlemektedir.”193

Sovyet Rusya’nın yıkılışı ardından Hindistan da Rusya gibi dünyanın çok kutuplu değerlendirilmesi gerektiğini savunarak, ABD’nin hegemonyacı politikalarına zaman zaman karşı çıkmıştır. Bu durum iki ülkenin savunma alanında işbirliğine gitmesine de olanak tanımıştır. Rusya, 2005-2009 dönemindeki silah ihracatının % 69’unu Asya ve Pasifik ülkelerine yapmıştır. Hindistan’ın Rus silah sanayisinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Hindistan ve Çin’e ana silah sağlayıcısı Rusya’dır. Ayrıca Hindistan’ın, Rusya ve Çin’in etkin olduğu ŞİÖ ile son zamanlarda gelişen ilişkileri de dikkat çekmektedir.194

Rusya ve Hindistan arasındaki en önemli işbirliği alanı Orta Asya’dır. Orta Asya’da SSCB’den ayrılan ülkelerin dönüşümü henüz tam olarak sona ermemiştir.

Hint Rus işbirliği bu bölgede özellikle endüstriyel alanda mümkündür. Çünkü bu devletlerin endüstriyel sistemi Sovyet döneminden kalmadır. Orta Asya endüstrileri teknolojilerin yenilenmesi ve yatırım modernizasyonuna ihtiyaç duymaktadır ve Hindistan bu alanda bu ülkelere destek olabilecek kapasitededir.195