• Sonuç bulunamadı

İsimsiz Mesnevi (Hz Mûsâ Kıssası 1240-1439)

3. AYET VE HADİSLER

Edebiyatımız içerisinde peygamber kıssaları, evliya menkıbeleri, tasavvuf, mitolojik unsurlar ve birçok yerli malzemenin yanında Kur’ân-ı Kerîm ayetleri ve hadis-i şerifler de büyük bir öneme sahiptirler.78 Bizim çalıştığımız eser içerisinde de gerek lafzan gerekse de

manen ayet ve hadislerden iktibaslar mevcuttur. Eser içerisinde altı yerde ayet iktibası ve yine altı yerde de hadis iktibası olmak üzere toplamda on iki yerde ayet ve hadislerden iktibas yapılmıştır. Toplam altı yerde rastladık. Bu ayetlerin tamamı lafız olarak iktibas edilmiştir. Hadislerin ise üç tanesi lafzan üç tanesi de manen iktibas edilmiştir.

a. Ayetler

( َ تاذ َو ِن َ ي ِمَيْلا َتا َذ ْم ُهُبِّل َقن َو ُ دوٌ ق ُر ْمُ ه َو اُ ظاً قَيْأ ْمَ ه ُب َسُ حْ ت َوَ َ ت ْعلَطا ِوَّ ل ِدي ِصَ َوْلاِب ِهْي َعا َر ِذ ٌط ِساَب م ُهُبلْك َو ِلاَ َم ِّشلا ا ًبع ُر ْمْ هُن ِم ْ تَ ئ ِلْ ُمَل َو ا ًرا َر ِف ْم ُهْن ِم َتْيل َوَّ ل ْم ِهَ ْيَل َع )

“Ve taḥsebühüm eyḳāẓan ve hüm ruḳūdün ve nuḳallibühüm ẕāte’l-yemīni ve ẕāte’ş-şimāli ve kelbühüm bāsiṭun ẕirā ayhi bi’l-veṣīdi levi’ṭ-ṭala te aleyhim leve’lleyte minhüm firāran velemüli te minhüm ru ben.”

“Kendileri uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirdik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına muttali olsa idin dönüp onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.” (Kehf, 18/18)

Ḥaḳ kitābında añıp dur[ur] nedī

“Kelbühüm bi’l-bāsiṭi” didi Ġanī (1157)

78 Günümüz edebiyatlarının temel yapı ve ilhamlarına da kaynaklık eden klasik Türk edebiyatının asırlardan ve

mekânlardan toplayarak bugünlere getirdiği zengin kültür ve gelenek, hemen her konuyu manzum ve sanatlı ifade etmenin gücüne dayanarak toplumda karşılık bulmuştur. Öyle ki nazmın ezberlenmeye, secili söyleyişin hıfza uygun bulunması, şiiriyetin sanatı muhtevi olması, Kur’ân-ı Kerîm’deki ifadeler ve ahenk unsurları; klasik Türk edebiyatı sahasını -daha ziyade- manzum eserler etrafında şekillendirmiştir. Belagat ve edebî sanatlar bakımından müelliflerin ilham kaynağı Kur’ân-ı Kerîm ve Hz. Peygamber sevgisinin bir ürünü olarak hadis-i şerifler; manzum- mensur hemen her esere “ayet” ve “hadis” iktibası olarak yansıtılmıştır. Aysun Çelik, “Hasan Rızâyî’nin Cûy-ı

Rahmet Adlı Manzum Gülistan Şerhinde Ayet ve Hadis İktibasları”, Selçuk Üniversitesi Türk Edebiyatı

79

( دٌحَ أ َ للَّا َوُ َّ ه ْلُ ق) ُ

“Ḳul hüve’llāhü eḥad”

“De ki: O, Allah birdir” (İhlâs, 112/1)

Evvel āḫir ol-durur Ferd ü Ṣamed

Kim ṣıfātı “Ḳul hüve’llāhü eḥad” (1242)

( ٌمي ِلع ِهِب َ للَّا َ ه ن ِإَّ ف ٍء ْ يَ ش ن ِمَ اوْ ق ِفنُ ت ا َم َو ُ نو ُّب ِحَ ت ا َّم ِم ُ اوْ ق ِفنُ ت ُ ََّتّ َح َّبِِلا ْ اوْ لاُ نَت نَ لَ)

“Len-tenâlü’l-birra ḥattā tünfiḳū mimmā tüḥibbūne ve mā-tünfiḳū min şey in fe-inne’llāhe bihī- aleyhimü”

“Sevdiğiniz şeylerden harcamadıkça “iyi”ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız Allah hakkıyla onu bilir.” (Âl-i İmrân, 3/92)

Oldı İsmā īl ataya sevgülü

“Len tenālü’l-birra ḥattā tünfiḳū” (1448)

( َلاق ى َرَ ت اَ ذا َم ْرَ ظناُ ف َ كَ حُ بَذْأ يَ نِّنأ ِماَ ن َمَ لا ي ِْ ف ى َرن أ يَ ن ِإ َّ يِّن َنتُّب اَي َلاَق َع َّسلا يْ ه َع َم ُ غَ لَب ا َّمَ لَفَ ي ِنند ِجُ ت َس ُر َمَ ؤْت ا َم ْل َعُ فا ِتْ بَأ اَ يَ ِإ َ ني ِرِبا َّصلا َن ِم ُ َّللَّا ءاش نَ )

“Felemmā beleġa me ahü’s-sa ye ḳāle yā-büneyye innī erā fil-menāmi ennī eẕbeḥuke fenżur māẕā terā ḳāle yā-ebeti ef al mā-tü metu setecidünī in-şā Allahü mine’ṣ-ṣābirīn”

“Babasıyla beraber yürüyüp gezecek çağa gelince: Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün, ne dersin? dedi. O da cevaben: Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun, dedi.” (Saffât, 37/102)

Ḳāle yā büneyye innī erā fi’l-menāmi ennī eẕbeḥuke Fenẓur mā ẕā terā yā ebeti ef al mā tü meru”

Setecidünī inşā Allāhü me a’ṣ-ṣābirīn” (1510-1511a)

80

“Lev kāne fīhimā ālihetün ille’llāhü le-fesecede tā fe-sübḥāne’llāhi rabbi’l- arşi ammā yeṣifūn” “Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök (bunların nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş’ın Rabb’i olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.” (Enbiyâ, 21/22)

( َن ي ۪كِش ُمْ لا ْ نَ ِم ا۬نَا اَ م َو َُِٓ للَّا ه ناَ حْب ُس َو ۜ ي َ۪ تّ َع َبن تا ِنَّ َم َو ۬اَنَا ٍةَ ب ۪صَب لىع َِ للَّا ه لَ ِا اوَ عُُٓ دْا ي َ۪لي ۪بٓ َس ۪ه ِذ ٰه ْلقُ)

“Ḳul hāẕihī sebīlī ed ū ile’llāhi alā baṣīratin enā ve-menittebe anī ve-sübḥāne’llāhi vemā enā mine’l-müşrikīn”

“(Resûlüm!) De ki: İşte bu benim yolumdur. Ben, ne yaptığımı bilerek Allah’a çağırıyorum; ben ve bana uyanlar (bunu yapıyoruz). Allah’ı ortaklardan tenzih ederim! Ve ben ortak koşanlardan değilim.” (Yûsuf, 12/108)

( َن ي ِن ِسح ُمْ لا َرْ جْ أ ُعي ِضَ ي ُ لا َ للَّا َ ه ن ِإَّ ف ْ ِِبَ ْصا َو)

“Veṣbir fe inne’llāhe lā yüżī u ecra’l-muḥsinīn.”

(Ey Muhammed!) Sabırlı ol, çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zayi etmez. (Hûd, 11/115) Çün beşāret ḳıldı Ḳur’ān-ı mübīn

Ẓāhir olmazdı “ecra’l-muḥsinīn” (1709)

( ٍناف اَ ه ْيَ لَع َ ن َم ُّلْ ك) ُ

“Küllü men aleyhā fānin”

“Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır.” (Rahman, 55/26) Ḳamu tahta anı fevḳānī

Bilürsin oldılar fānī İşitmedüñ mi sen anı Ki “küllü men aleyhā fān”

81

b. Hadisler

( ي ِتّ َّمَ أ ُ جا َ ُِ سِ َوه ي ُِ تّ َّمَ أ ُ جا َ ُِ سِ َوه ُ ةَفي ِنَ ح وَ بُأ َ هُ ل ُلاَ قَي ٌلُ ج َر ي ُِ تّ َّمَ أ ي ُِ ف ن نوُ كُ ي) َ

“Yekūnü fī-ümmetī racülün yüḳālu lehū Ebū Ḥanīfete hüve sirācü ümmetī hüve sirācü ümmetī”

Ümmetimden Ebû Hanîfe adlı bir kişi vardır ki; O, ümmetimin ışığıdır, ümmetimin ışığıdır.79

Çün ālemlerüñ ola ol raḥmeti

Eyde kim “hāẕihī sirācü ümmetī” (1403)

( راد يَ لَ ِاَ ِراد َ ن ِم ْ نوَ لُقَنْي ْلُ ب َ نوَ تو ُمُ ي َ لا َ نوَ ن ِمُ ؤ ُملْ اَ)

“El-mü minūne lā-yemūtūne bel-yünḳalūne min dārin ilā-dārin.” Müminler ölmez, (sadece dünya) evinden (ahiret) evine göçer.80

Bil ki mü minler ölmez i cān

Pes bir evden bir eve göçer hemān (1167)

Ḳāle’l-mü minūne lā yemūtūne

Be’l-yünḳalūne min dāri ilā dārin (1168)

Ol Resūl didi bil kim “el-mü minūne”

“Lā-yemūtūne” bil ki anlar “yünḳalūne” (1169)

( ِر ِفاكَ لا ْ ةُنَّج َو ِن ِمَ ؤ ُمْ لا ْ نُ ج ِس اْ َينْدلا) ُّ

“Ed-dünya sicnü'l-mü'mini ve cennetü'l-kâfiri”

79 Nişancızâde Muhammed bin Ahmed, (Sadeleştiren: A. Faruk Meyan), Mir’at-ı Kâinât, Berekât Yayınevi,

İstanbul 1987, c.2, s.50.

82 Dünya müminin zindanı, kâfirin de cennetidir.81

Cihāndan almaġıl leẕẕet Ṣaḳın kim eyle[me] raġbet Bu dünyā kāfire cennet

Olupdur mü mine zindān (1648)

( ِلَمْلاا ُلو ُط َو ُص ْر ِحلا : ِناْ تَل ْص ِخ َ ه َع َم ُّبُ شُ يَ َو مَدآ َ نُ با ُبي ِشْ يَ)

“Yeşībü’bnü ādeme ve yeşibbü me ahū ḫaṣletāni: el-ḥırṣu ve ṭūlü’l-emeli”

Âdemoğlu büyür, onunla birlikte iki şey daha büyür: Mal sevgisi ve uzun ömür sevgisi.82

Ḳocalaruñ arta ḥırṣı ṭoymaya

Geçe ömr-i dünyādan hīç ṭoymaya (1887)

4. ESERDE GEÇEN MESNEVİLERİN DİĞER NÜSHALARI VEYA