• Sonuç bulunamadı

6 AYET VE HADİS METİNLERİNDE KADININ DİN VE HAFIZA EKSİKLİĞİ

Öncelikle şunu ifade edelim ki, Kur’ân’ın hiçbir yerinde kadınların dini yönden eksik olduklarını ifade eden veya akıl yönünden eksik/kusurlu olduklarına işaret eden bir ifadeye rastlanmamaktadır. O nedenle araştırmamızın bu bölümünde, çoğu zaman kadınların aleyhinde yorumlanabilen ve kadınların, akıl ve din bakımından eksik olduklarını ifade eden bazı hadis rivayetlerini incelemeye çalışacağız. Bu rivayetler genelde İslam alemince muteber sayılan bütün hadis kaynaklarında birbirine benzer ifadelerle yer almaktadır. Şarihlerin görüşlerini aktarırken gözlemleyebileceğimiz gibi söz konusu rivayetler “sahih” derecesinde gelmektedirler. Şimdi, öncelikle kadının şahitliği hususunda en çok tartışılan, gerek senet gerekse metin farklılığıyla rivayet edilen meşhur rivayete bakalım. Ebu Said el-Hudri’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (as), ramazan veya kurban bayramı namazını kıldırmak üzere evinden çıkar, sonra kadınların yanına giderek onlara şöyle hitap eder; “Ey kadınlar topluluğu! Sadaka veriniz, cehennemdekilerin çoğunun siz kadınlar olduğu bana gösterildi.” Kadınlar; “Neden ya Rasûlallah?” deyince Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurur; “Çok lânet ediyorsunuz. Aklı başında bir erkeğin aklını sizin kadar çelebilen, aklı ve dini eksik başka bir varlık görmedim.” Kadınlar; “Aklımızın ve dinimizin eksik olması ne demek ya Rasûlallah?” deyince Peygamber efendimiz şöyle cevap verir; “Kadının şahitliği erkeğin şahitliğinin yarısı kadar değil mi?” Kadınlar; “Evet” diye cevap verince Hz. Peygamber; “İşte bu kadınların aklının noksanlığıdır. Âdetli olduğu zaman namaz kılamıyor ve oruç tutamıyorsunuz değil mi?” der, kadınlar da; “evet” diye cevap verince Hz. Peygamber; “İşte bu da dinin noksanlığıdır” cevabını verir.166

Bu hadisin benzer rivayetleri farklı senetlerle Ebû Hüreyre,167 İbn Ömer168 ve İb Mes’ûd (ra)169 kanalıyla da rivayet edilir.

Mesela Abdullah b. Ömer şu ifadelerle rivayette bulunmaktadır: “Ey kadınlar topluluğu! Sadaka verin çokça istiğfarda bulunun! Zira sizleri cehennem halkının çoğunluğu olarak gördüm. Orada bulunan akıllı bir kadın şöyle dedi: “Hangi sebepten dolayı biz cehennem halkının çoğunluğunu oluşturuyoruz ey Allah’ın Resulü?” (Bunun üzerine) Hz. Peygamber (as) şöyle cevap verdi: “çünkü siz çokça lanet edersiniz ve eşlerinize karşı nankörlük edersiniz. Sizin kadar aklı ve dini eksik olup da, akıllı ve ihtiyatlı bir kişiyi etkisi altına alan birini görmedim.” (Bu sefer) kadın: “Ey Allah’ın Resulü! Aklın ve dinin eksikliği nedir?” Hz. Peygamber (as) şöyle cevap verdi: “Aklın eksikliği, iki kadının şahitliğinin, bir erkeğin şahitliğine denk olmasıdır. İşte bu aklın eksikliğidir. Adet günlerinde namaz kılmazsınız, Ramazan da oruç tutmazsınız. İşte bu da dinin eksikliğini ifade ediyor.”170

Görüldüğü gibi rivayetlerde kadınların akli melekelerine ve dini mükemmel bir şekilde yaşayamama olgusuna dikkat çekiliyor. Ancak burada şu hususun göz ardı edilmemesi gerekir: Hz. Peygamber’in (as) kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplar muhatabın içinde bulunduğu psikolojik ve sosyolojik durumuna uygun düşecek şekildedir. Zira Hz. Peygamber (as) aynı soruya farklı zaman ve mekânlarda farklı cevaplar verebilmiştir.

Bundan hareketle Hz. peygamber bir bayram namazı sonrası yaptığı konuşmasında (bayramların en sevinçli günler olduğu göz önüne alınırsa) kadınların morallerini bozacak değerlendirmede bulunması, kadınlara sosyal bir mesajın verilmesi ihtimalini de kuvvetlendiriyor. Zira özellikle bayram gibi özel günlerde yoksulun, yetimin sevindirilmesi ve kendisine destek olunması gereken günlerdir. Hadisin özellikle vermek istediği mesaj, kadınları eleştirmek, onların “cehennem halkının çoğunluğu gerekçesiyle dışlamak ve dolayısıyla insan hayatında en önemli iki parametre olan “akıl ve din” olgusuna dikkat çekmekten ziyade, sanki kadınların genelde hassasiyet

167 Müslim, “İman”, 132; Tirmizî, “İman”, 6. 168 Müslim, “İman”, 132; İbn Mâce, “Fiten”, 19. 169 İbn Hibban, Sahih, VIII, 115.

göstermedikleri ve çoğu zaman ihmal ettikleri hususların önemine işaret vardır.

İlgili rivayetleri irdeleyen Tuksal, şunları söyler: “Akıl ve din eksikliği, genel anlamda insanlar için muhtemel bir durum olsa da, İslam geleneğinin bu meşhur rivayetlerinde adeta kadınlara mahsus türsel bir özellik olarak tanımlanır. Zira şahitlik konusunda bütün kadınlar aynı ayetle muhatap kılındığına ve buluğ çağından menopoz dönemine kadar neredeyse tüm kadınlar -hamile kalmadıkları takdirde- adet gördüklerine göre, bu kadınların tümü aklen ve dinen eksiktirler. Aynı zamanda olgun ve aklı başında bir erkeğin aklını kolayca çekebilmekte, bu konuda onları yenilgiye uğratabilmektedirler.

Bize göre Tuksal, bu ifadelerle Hz. Peygamber’in (as) hadiste zikrettiği “akıl ve din eksikliği” nin bağlamını, mahiyetini ve kastını ortaya çıkarmaya gayret etmek yerine, hadis otoriteleri tarafından “sahih” kabul edilen rivayetlerin, Hz. Peygamber’e (as) isnat edilen ve İslam geleneğindeki erkek egemenliğinin bir ürünüymüş gibi bir intiba uyandırmaya çalışıyor ki, doğru olmadığı kanaatindeyiz.

Aynî ise, burada kadınların “akıl ve din eksikliği”nin ne anlama geldiğini bilmediklerinden Hz. Peygamber’e (as) bu soruyu yöneltmişler, o da kadınlara müşkil/kapalı gelen durumu güzel bir şekilde (Ay hali ve şahitliği örnek vererek) izah etmiştir171 diye açıklamaktadır. Kastalanî de hadisin şerhinde kadının zaptının eksikliğini vurgulayıp bunun da kadın aklının eksik olduğuna işaret ettiğini savunur.172

Görüldüğü gibi klasik dönem ilim adamları, ilgili rivayetlere dayanarak kadınların “akıllarının ve dinlerinin” eksik olduğu noktasında hemfikirdirler. Fakat söz konusu rivayetlere dayanılarak kadınlardaki akıl noksanlığının, aklın görevi gereği olan iman etme sorumluluğuna da etki edeceği şeklindeki eleştiriye de meydan vermektedir. Eleştiriye karşı Babertî, kadınların akıllarının eksikliğini kabul ederek, bu durumun onların iman etme

171 Aynî, Umdetu’l-Kârî, III, 271. 172 Kastalânî, İrşâdü’s-Sârî, II, 543.

sorumluluklarını ortadan kaldırmadığını, ancak şahit olma durumlarını etkilediğini savunmaktadır.173

Babertî, konuyu felsefi bir tarzla ele alırken şu değerlendirmelerde bulunur: “Sorumluluğu gerektiren akılda eksiklik yoktur. Bunun izahı ise, insanda aklın dört mertebesinin bulunmasıdır. Birincisi, “kuvve” (potansiyel) akıldır ki, “heyulânî” (henüz inkişaf etmemiş) akıl diye adlandırılır. Bu tüm insanlara yaratılışın başlangıcında (kadın-erkek) verilmiştir. İkincisi, duyu organlarını, görülebilen varlıklarda (cüz’iyatta) kullanmak suretiyle bedihi (duyu organlarıyla algılanabilen) bilgiyi elde eden akıldır ki, bununla fikirler kazanılır. “Meleki” akıl da denilen bu akıl aynı zamanda sorumluluğun/mükellefiyetin de sebebidir. Üçüncüsü ise, “bilfiil” (fiilen mevcut) akıldır. Bu, arzu edildiğinde, duyu organlarını kullanmaksızın nazari bilgileri elde eden akıldır. Dördüncü akıl da, “Müstefâd akıldır.” Bu, aklı müşahedeye hazır hale getirir ve ona yönelir. Buna “Nübüvvet aklı” da denir. Bunlardan sorumluluk gerektiren “Meleki” akıldır ki duyu organları ile bilgileri elde etmek demektir. İşte bu alanda kadınlarda bir eksiklik vardır. Ayette geçen “unutursa” kelimesindeki uyarı ile buna dikkat çekilmiştir. Eğer kadınlar, söz konusu akılda eksik olmasalardı (şahitlik gibi) bazı konularda erkeklere teklif edilmeksizin mükellef olurlardı ki bu böyle değildir. Zira Hz. Peygamber’in (as) “Nakisatü’l-Akıl” (akılları eksik) sözü ile de kast edilen, fiili akıldır (meleki akıldır). Bu sebeptendir ki, velayet, devlet başkanlığı ve hilafet görevine uygun değildirler.”174

Ancak Hz. Peygamber’in (as) kadın hakkındaki “akıl ve din eksikliği” ifadesinden hukuki sonuçlar çıkarmaya çalışmak doğru olmamalıdır. Şayet kadınların akıl ve dinlerinin eksikliği hukuki sonuçları doğuran bir gerçek olsaydı, elbette hem mali tasarruflarda hem de bağış işlerinde kadının hacr (kısıtlama) altına alınması gerekirdi veya en azından kocasının veya velisinin izni hariç mali tasarruflarına müsaade edilmemesi gerekirdi. O halde Hz. Peygamber’in (as), iki kadının şahitliğini bir erkeğin şahitliğine denk tutmasının başka bir hikmeti olmalıdır.175

173 Bâbertî, Şerhu’l-İnâye, VII, 372. 174 Bâbertî, Şerhu’l-İnâye, VII, 372.

6.1. HAKİKATTE KADININ AKLI VE DİNİ EKSİK DEĞİLDİR