• Sonuç bulunamadı

3. ÜRETİM SİSTEMLERİNDE İNSAN FAKTÖRLERİ

3.1 Çevresel Şartlar

3.1.1 Aydınlatma

İşyerlerinde her türlü işin kusursuz yapılabilmesi ve en önemlisi de iş görenlerin göz sağlığının korunması iyi bir aydınlatma tekniğini gerektirir. İş koşullarına uygun

aydınlatma ile, iyi görme sağlanacağından, ürün kalitesinin artması, hatalı parça sayısının azalması, toplam iş süresinin kısalması sağlanabilecektir. Çalışanların, uygun aydınlatma koşullarında çalıştırılması da onların göz sağlığı ve görme netliğini koruduğundan aynı amaca hizmet edecektir.

İnsanın bilgi algılamasında en önemli algılayıcı gözdür. Bütün algılamanın % 80 ile 90’ı göz kanalıyla gerçekleşir. Günümüzde pek çok sanayi işinde, görme organı, organizmanın en fazla zorlanan bölümüdür. Bazı iş koşullarının doğurduğu yorgunluğun büyük bir kısmının, gözün zorlanmasından ileri geldiği tahmin edilmektedir. Bu yüzden, çalışma ortamları gözü yormayacak şekilde mümkün olduğunca aydınlık olmalıdır. İyi bir aydınlatma ile insan performansı % 15 hatta bazen

% 40 oranında arttırılabilir (İncir, 1980).

Göz zorlanması ve yorgunluk üzerine etkisi ile birlikte aydınlatma tekniğindeki bazı temel kavramlar: Birimi lüks (lx) olan aydınlatma şiddeti, birimi kandela (cd) olan ışık yeğinliği ve birimi lümen (LM) olan ışık akısıdır. Aydınlatma şiddeti birim alana düşen ışık akısıdır ve lüksmetre ile ölçülür. Aydınlatma, doğal ve yapay olmak üzere iki başlık altında incelenir:

Doğal Aydınlatma: Güneş ışınlarından faydalanıldığı durumdur. Güneşin aydınlatma düzeyi 5000 lüksün üstündedir. Bu doğal aydınlatma kaynağından en iyi şekilde yararlanabilmek için bazı ilkeler izleyen şekilde sıralanabilir (İncir, 1980):

 Pencerelerin toplam yüzeyi oda tabanının en az dörtte biri kadar olmalıdır,

 Duvarlar ve tavanlar yansıtma katsayısı büyük olan açık renklere boyanmalıdır,

 Tepe pencere imkanlarından el verdiği ölçüde yararlanılmalıdır,

 Pencere camları sürekli temiz tutulmalıdır.

Yapay Aydınlatma: Gün ışığının yeterli olmadığı durumlarda kullanılır. Bir iş ortamında ve çeşitli iş istasyonlarındaki aydınlatma düzeyleri önemli bir husustur. En yüksek düzeyde aydınlatma her zaman en iyi yaklaşım olmamakla birlikte, temel olan,

amaca uygun aydınlatmadır. Aydınlatma şiddeti belirlenirken izleyen faktörlerin göz önünde tutulması gerekmektedir:

 Üzerinde çalışılan işin boyutları küçüldükçe aydınlatma şiddetinin artırılması gerekir,

 Çalışılan iş ile zemin arasındaki kontrast azaldıkça aydınlatma şiddetinin artırılması gerekir,

 Zeminin yansıtma gücü azaldıkça aydınlatma şiddetinin artırılması gerekir,

 Görmek için bakma süresi kısaldıkça aydınlatma şiddetinin artırılması gerekir.

İyi bir aydınlatma projesinin tasarımında, çalışanların göz sağlığı, yüksek düzeyde iş becerisi, en iyi verimlilik ve çalışanların kendilerini rahat hissettikleri aydınlatma düzeyinin sağlanması gerekir. Bir aydınlatma düzeninin niteliğini belirleyen faktörler: Aydınlatma şiddeti, eş düzeyde aydınlatma, ışık titreşimlerinin önlenmesi, ışık yönü ile gölge etkisi, ışık dağılımı, ışıktan yararlanma, göz kamaşmasının sınırlandırılması, ışığın rengi ve yansımadır.

3.1.2 Titreşim

Küçük ve hızlı salınım olarak tanımlanabilir. Mekanik titreşimlerde, kitle parçacıkların hareketi söz konusudur. Bu hareketler yol, hız, ivme gibi durum faktörlerinin zamana bağlı değişimleri ile tanımlanır. Durum faktörleri bir periyot esnasındaki en yüksek titreşim genliğini belirler. Durum faktörlerinin zamana bağlı değişimi frekans ile karakterize edilir. Duyulabilen sesin frekans aralığı 16 Hz-16 KHz arasında olmasına karşın bütün vücudun titreşim halinde 1-80 Hz, el-kol titreşimi halinde ise 1-1000 Hz frekans aralığı hissedilir.

Titreşen bir sistem ikinci bir sisteme etki yaparsa ikinci sistemi de beraber titreşmeye yöneltir. Eğer etkileyen ve etkilenen frekanslar arasında uyum varsa rezonans söz konusu olur. 4-10 Hz arasındaki titreşim, iç organlarda, bunların desteklerinde ve baldırlarda rezonans etkisi yapar. Bu değer baş için 20 Hz ve göz yuvaları için 40-100 Hz’dir (Cheremisinoff, 1977).

Titreşimin olumsuz etkilerinden korunmak için tasarım önlemleriyle titreşim oluşumunu azaltmak veya tamamen yok etmek, yalıtım yoluyla titreşimin yayılmasını engellemek, titreşimin yoğun olduğu yerlerde üretim araçlarının düzenlenmesi yoluyla insanları korumak veya yönetsel önlemlerle dinlenme imkanlarının sağlanması önerilir.

Titreşimle çalışmak zorunda olan titreşimli ayrıştırıcılar ve titreşimli taşıyıcı bantlar dışında kalan ve titreşim yapan makinelerde çelik yay ve hava yastıklarından meydana gelen şok emiciler kullanılabilir. Burada amaç sistemi bir süspansiyona alarak hareket enerjisini emmek ve sonra yavaş yavaş bırakmak veya ısı enerjisine dönüştürmektir. Bu taşıt araçlarında ve diğer makinelerde kullanılan temel prensiptir.

Bunların dışında elastiki yastıklar, mantar, cam yünü, sünger, keçe ve benzeri sentetik malzemeler de titreşimi önlemede kullanılmaktadır (Özler, 1983).

3.1.3 Gürültü

Endüstriyel işletmelerde var olan araçların meydana getirdiği gürültü, o işyerinde çalışanlar için ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization, ILO), gürültüyü, bir işitme kaybına yol açan, sağlığa zararlı olan ya da başka tehlikeleri ortaya çıkaran tüm sesler olarak tanımlamaktadır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, gürültü, daha çok kişi sağlığını tehlikeye sokması ve çalışanların dikkatini dağıtarak düşünsel ve fiziksel verimlerini düşürmesi açısından önem arz etmektedir. Gürültü konusunda temel kavramlar izleyen şekilde özetlenebilir:

Ses: Maddenin titreşimi ve bu titreşimin hava, su gibi ortam içinde iletilerek kulağa gelmesidir.

Gürültü: Hoşa gitmeyen ve rahatsız edici seslerdir.

Ses Şiddeti (Yeğinliği): Sesi oluşturan titreşimlerin atmosferde meydana getirdiği basınçtır, birimi desibel (dB)’dir (İncir, 1980). Seslerin desibel değerleri artarken ses şiddeti etkisi logaritmik bir şekilde yükselir. Desibel merdiveni l0’ar desibellik aralarla yükseldiğinde, sesin yeğinliği 10 misline çıkar (Özok, 1987).

Sesin Frekansı: Ses basıncının saniyedeki değişme sayısıdır, birimi Hertz (Hz)’dir.

İnsanın etkisi altında kaldığı ses yükünü izleyen şekilde sınıflandırmak

Gelişmiş ülkelerin birçoğunda kullanılan gürültü sınır değerleri, genellikle, bir günde ya da bir haftada belli bir düzeydeki gürültünün etkisinde kalınabilecek en uzun süre olarak verilmiştir. Standartlar, ülkeden ülkeye, hatta aynı ülke içerisinde de farklılıklar göstermektedir. Bir çok gelişmiş ülkede, hesaplanan en yüksek kabul edilebilir gürültü düzeyleri 85 veya 90 dB(A)’dır (Özkırım vd., 1999). Türkiye için, Çalışanların Gürültü ile İlgili Risklerden Korunmalarına Dair Yönetmeliğin beşinci maddesinde en düşük maruziyet eylem değeri 80 dB(A), en yüksek maruziyet eylem değeri 85 dB(A), maruziyet sınır değeri ise 87 dB(A) olarak belirlenmiştir.

Sesin şiddetini ölçmeye yarayan aygıtlara ses ölçer, sonometre veya sound level meter gibi isimler verilmektedir. Genellikle ses ölçerlerde A, B, C olmak üzere üç farklı filtre vardır. A filtresi kullanıldığında sesin yeğinliği dB(A), B filtresi kullanıldığında dB(B), C filtresi kullanıldığında dB(C) türünden bulunur. A filtresi kulak duyumuna en yakın karşılığı verdiği için gürültünün zararlı etkileri incelenirken genellikle A filtresi kullanılır.Ses basıncı, frekans ve ses etkisinin zaman içinde dağılımı ve ayrıca çalışan kişinin özelliklerine bağlı olarak gürültü dolayısıyla yüklenme, ruhsal ve fizyolojik tepkilere, işitme organının ve diğer organların zarar görmesine neden olabilir.

Gürültünün insan üzerindeki etkileri iki grupta incelenebilir:

İşitme Duyusuna Yaptığı Olumsuz Etkiler: Ani etki ya da zaman içerisinde görülen etkidir. Ani ve yüksek bir sesin kulak zarını parçalaması ya da hassas korti organının fizyolojik yapısını düzelmeyecek şekilde bozması ani etkilerdir. Ani zarar oluşturmayacak düzeydeki gürültüde, uzun süre kalan kişilerde de işitme kayıpları

oluşabilir. Gürültü işitme sinir hücrelerini zedeleyerek, korti organında çökme oluşturarak ya da işitme sinir hücrelerini zedeleyerek işitme duyusuna zarar verir (Özgüven, 1986).

Fizyolojik ve Psikolojik Etkiler: Gürültünün fizyolojik etkileri, kas gerilmeleri, stres, kan damarlarının daralması, kalp atış hacminde azalma, kan bileşiminde değişiklikler, göz bebeği büyümesi ve uykusuzluk şeklindedir ve çoğu kısa süreli etkilerdir. Stres ve uykusuzluk ise gürültünün uzun süren fizyolojik etkileridir. Gürültünün psikolojik etkilerinin başında ise sinir bozukluğu, korku, rahatsızlık, tedirginlik, yorgunluk, zihinsel etkinliklerde yavaşlama ve iş veriminin azalması gelir. Gürültülü ortamlarda, insan hatalarına bağlı gecikmeler, malzeme kayıpları, makine hatalarını zamanında fark edememe durumlarında artış yaşanır (Su, 2001).

Gürültü düzeyini tehlike sınırlarının altında tutabilmek için çeşitli yasal zorunluluklar getirilmiştir. Çizelge 3.1’de Çalışma Güvenliği ve Sağlığı Organizasyonu (Occupational Safety and Health Orginization, OSHA) tarafından hazırlanmış gürültü seviyesi ve çalışma süresi limitleri verilmiştir (Kroemer ve Grandjean, 1997).

Çizelge 3.1 Çeşitli gürültü düzeylerinde çalışma süresi üst sınırları (OSHA)

Kişileri gürültüden korumak için alınabilecek önlemlerin tümüne gürültü kontrolü adı verilmektedir. Gürültü kontrolü genel olarak üç şekilde sağlanabilir:

Gürültüyü Kaynağında Azaltmak: Kaynağın yaydığı ses enerjisini azaltmak, kaynak ile sesi yayan yüzey arasında yalıtımı sağlamak ve yüzeyin ses yaymasını azaltmak ile sağlanabilir. Bu amaçla, planlı bakım ile gürültünün kontrol edilmesi, susturucuların kullanılması, kaynağın ses yalıtıcı ve yutucu malzemeyle kaplanması, titreşim yalıtımı

yapılması, titreşim yüzeylerinin titreşim sönümleyici maddeyle kaplanması, gürültü kaynağının kapalı hücreler içerisine alınması, kaynakta, malzeme ve tasarım değişikliklerinin yapılması mümkündür.

Yayılma Alanında Gürültüyü Kontrol Etmek: Gürültü kaynağının bulunduğu bölgenin ses yalıtıcı malzemeyle ayrılması, ses bariyerlerinin kullanılması, gürültü yayılma alanının kontrolü, duvar, tavan gibi yüzeylerin ses yutucu malzemeyle kaplanması, askılı ses yutucu yüzeylerin kullanılması vb. metotların kullanılması ile sağlanabilir.

Gürültünün Algılandığı Yerde Kontrolü: Gürültüden etkilenen kişi veya kişileri ses yalıtımı sağlanmış bölgelere alarak ve çalışanları kulak koruyucuları kullandırarak gürültüden korumak başarılabilir. Pamuk, lastik veya yapay malzemelerden yapılan kulak tıkaçlarıyla ortalama 15-30 dB’lik bir sönümleme sağlanabilir. Manşon kulaklıklar ile daha iyi koruma sağlanabilir.