• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği‟nde Telekomünikasyon Politikaları

2. AVRUPA BĠRLĠĞĠNĠN OLUġUMU VE YAPISI

3.8. Avrupa Birliği‟nde Telekomünikasyon Politikaları

Yaşadığımız dönemde, uluslararası düzeyde ekonomik bütünleşmenin arttığı ve bunun da sermaye hareketliliğinin artmasına ve sermayenin uluslararası düzeyde rekabete girişmesine neden olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Telekomünikasyon ağları bu süreçte önemli bir rol oynamaktadır. Sermayenin küresel hareketliliği, işletmelerin de küresel düzeyde yeniden yapılanmasına neden olmakta ve artan iletişim ihtiyaçları ile birlikte telekomünikasyona ve telekomünikasyonun düzenleyici çevresinin büyük kullanıcılar lehine serbestleştirilmesine talep oluşturmaktadır. Bu taleplerin de etkisiyle, telekomünikasyon alanı, 1980‟lerin başından bu yana yeniden yapılandırma tartışmalarının ve çabalarının konusu haline gelmiştir.

Telekomünikasyon politikaları açısından uluslararası alanda yaşanan değişimler 1980‟li yıllarda başladı. Yaşanan değişimlerin en önemli faktörü Amerika Birleşik Devletleridir. Tek bir şirket üzerinde olan telekomünikasyon 1982 yılında şirketin tekel durumunu kaldıracak kararların alınmasıyla şirketin bölünmesi üzerinden devam etti. Yeni düzenleme ile yedi ayrı bölgesel şirket oluştu. Bu şirketler 1984 yılından itibaren uluslararası düzeyde rekabet eden birer dev haline geldiler. Benzer gelişmeler Japonya telekomünikasyon sektöründe de yaşandı. 1984 yılı Şubat ayında devlete ait olan telekomünikasyon şirketinin ikiye ayrılarak özelleştirilmesiyle beraber telekomünikasyon sektöründe hızlı gelişmeler yaşanmaya başladı. Japon telekomünikasyon sektöründe iki farklı kategoride şirketler oluştu. Birinci tip şirketler, altyapıya sahip, ikinci tip şirketler ise, kiraladıkları telekomünikasyon ortamı üzerinden hizmet veren şirketlerdi (Nakamura K., Hiraki S. 1997: 228-262).

Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya‟da başlayan ve tüm dünyaya yayılan telekomünikasyon alanının yeniden yapılandırılması süreci, neo-liberal ekonomik öğretinin varsayımı üzerinde şekillenmektedir. Bu varsayımlar çerçevesinde her düzeydeki rekabet ekonomik büyüme ve toplumsal refah için ön koşuldur, ayrıca bununla bağlantılı olarak devletin ekonomik alandaki varlığı ekonomik büyümeyi dizginleyici bir etkiye sahiptir. Bu varsayımlar, telekomünikasyon politikalarının temel amacının verimlilik olmasını ve verimliliğin sağlanabilmesi için de bu alanın

150

rekabete açılmasının temel şart olarak kabul edilmesinin sonucunu getirmektedir. Telekomünikasyon alanının rekabete açılmasının verimliliği arttırmak yanında, altyapının gelişmesini sağlayacağı, ekonomik gelişmeye yol açacağı ve hizmetlerin kalitesini arttırarak, toplumsal paylaşımı düzelteceği de beklenmektedir.

Avrupa Birliği‟nde tüm üye tüm ülkelerin uygulayacakları ortak bir telekomünikasyon politikasını yaratan süreç, Avrupa Birliği tartışmaları ile birlikte başlamıştır. Bu çabaların temelinde, Avrupa Birliği‟ne ulaşma yolunda ekonomik, siyasi ve sosyokültürel bütünleşmenin de önem taşıması ve bu bütünleşme süreçlerinin her birinde genel olarak iletişime önemli bir rol yükleniyor olması bulunmaktadır.

Avrupa telekomünikasyon politikası esas olarak 1970‟lerin son yıllarından itibaren hızlanarak sonuca ulaşmıştır. Yaklaşık on yıllık bir süreç içerisinde ulusal telekomünikasyon politikalarının dönüştürülerek Avrupa Birliği telekomünikasyon politikasına ulaşılması, hem uluslararası düzeyde yaşanan değişimlerle, hem de Avrupa Birliği içerisinden gelen baskılarla mümkün olabilmiştir.

Avrupa da tıpkı Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya gibi telekomünikasyon sektörünü serbestleştirerek rekabetçi bir ortam oluşturmaya çalışmıştır (Heritier, A. 1999).

Avrupa telekomünikasyon politikasına giden yolda, Avrupa Komisyonu‟nun başlangıç adımı, araştırmayı sübvanse ederek araştırma ve teknolojide ortak bir etkinlik sağlamak olarak belirlenmiştir. Komisyon, enformasyon teknolojileri pazarında, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya ile rekabet edebilmek için projeler geliştirerek işe başlamıştır. Hizmet ve tarifeleri standartlaştırmak ve Avrupa çapında bir telekomünikasyon altyapısının gelişimi için var olan kaynakları harekete geçirmek için EuroNET (Avrupa Ağı) oluşturmasını sağlamıştır. Hemen arkasından Avrupa için Doğrudan Enformasyon Erişim Ağı projesini desteklemiştir.

1980‟lerin başında, Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya‟da yaşanan serbestleştirme ve kuralsızlaştırmaların baskısı, Avrupalı şirketlerin enformasyon teknolojileri pazarında rekabet gücünü arttırmak amacıyla birleşerek, üye ülkeler arasında telekomünikasyon politikaları açısından derin farklar bulunmasına, çatışan

151

amaç ve çıkarlara rağmen, ortak bir Avrupa telekomünikasyon politikasının tesis edilmesinde önemli bir rol oynamıştır.

1984‟te Avrupa Konseyi, uluslararası baskılara karşı, ne korumacılığın ne de bireysel devlet tepkilerinin uygun bir yanıtı oluşturmadığı konusunda karara varmıştır ve bu görüşü desteklemeye başlamıştır. Uygun olan tek yanıt konusunda herkes hemfikir olmuştur. Piyasaları açmak Avrupa politikasını oluşturmak ve Avrupalı karar vericilerin gücünü arttırmak. Bu görüş egemen hale geldikten sonra, komisyon üye ülkeler arasında konsensüs yaratmak görevini üstlenmiştir (Heritier, A. 1999).

Telekomünikasyonun teknik, ekonomik ve uluslararası boyutlarındaki değişimin tanımlanması ve düzenleyici çerçevenin yenilenmesinin sağlanması ile gerçekleştirilecek Avrupa telekomünikasyon politikasına ulaşmak için köşe taşı olacak dinamik Avrupa ekonomisine doğru telekomünikasyon hizmetleri ve araçları için ortak bir pazarın oluşturulması hakkındaki Yeşil Rapor 1987‟de yayımlanmıştır. Yeşil Rapor‟un öne sürdüğü temel koşul, kuralsızlaştırma ve rekabeti arttırmaktır. Ancak ağ alt yapısının ve temel servislerin varolan ulusal PTT‟ler tarafından sağlanma biçimi sorgulanmaksızın, uç araçları ve geliştirilmiş servisler için radikal bir serbestleştirme önerilmiştir ve PTT‟lerin işletme etkinlikleri ile düzenleme etkinliklerini ayrıştırmaları istenmiştir. (Heritier, A. 2000).

1987 yılında yayımlanan Yeşil Rapor‟un ardından 1990‟da uydu iletişimi hakkında, 1994‟te mobil ve kişisel iletişim hakkında, Ekim 1994 ve Ocak 1995‟te alt yapının serbestleştirilmesi hakkında bir dizi Yeşil Rapor daha yayımlanmıştır. Anlaşmazlık konusu olan bazı kararların, değişik ülkeler tarafından Avrupa Adalet Divanı‟na götürülmesi sonucunda, Avrupa Adalet Divanı‟nda komisyonu destekleyici kararlar alınmıştır (EC, 1999). Tüm bunlar Avrupa telekomünikasyon politikaları mevzuatının oluşmasını sağlamıştır.

Komisyon Avrupa Konseyi‟nin de desteğiyle yayımladığı “Gelişme, Rekabet ve İstihdam konusunda Beyaz Kitap” ile telekomünikasyon politikasını Avrupa Birliği‟nin tüm genel politika geliştirme süreçlerinin merkezine yerleştirmiştir. Beyaz Kitap‟ın devamı niteliğinde olan Bangermann Raporu ise, Avrupa Birliği‟nin

152

telekomünikasyon alanında yapacağı düzenlemeler ile ilgili gündemini onaylamıştır. Avrupa Konseyi‟nin bilgi alanında gerçekleştirilecek alt yapıları belirlemek, topluluğun ve üye devletlerin enformasyon toplumuna geçerken göz önünde bulundurmaları gerekenleri tanımlamak amacıyla 1994 yılında hazırlanan Bangermann Raporu, Avrupa telekomünikasyon politikasına, topluluğun tüm diğer politika geliştirme süreçleri içinde yeni bir rol yüklemiştir. (Bangermann Raporu, 1994). Raporun başlıca hedefi üye devletleri, enformasyon toplumunun gelişmesi için pazara güvenmeye zorlamak ve karar alma gücünün ulusal düzeyde değil, bölgesel düzeyde yoğunlaştırılmasını sağlamaktır. Üye devletler, yeni endüstriyel alanların açılması için girişimciliği geliştirmeye teşvik edilmektedir.

1998 Avrupa Birliği Düzenleyici Çerçevesi olarak adlandırılan mevzuatın tüm üye ülkeler tarafından benimsenmemesinin ardından, telekomünikasyon pazarı 1 Ocak 1998 tarihinden itibaren çoğu üye ülkelerde, 1 Ocak 2001 tarihi itibariyle de tüm Avrupa Birliği ülkelerinde tamamen serbestleştirilmiştir.

Benzer Belgeler