• Sonuç bulunamadı

Sınıf atmosferi; sınıfın fiziksel ve psikolojik çevre düzenlemesiyle ilgilidir. Sınıf çevresi öğrenci davranışı üzerinde doğrudan etkilidir. Çekici bir sınıf, öğrencileri öğrenmeye yönlendirir. Öğretmen psikolojik açıdan güven veren bir ortam oluşturmalıdır. Sınıf düzeni, öğretme- öğrenme ve disiplini sağlamada öğretmene yardımcı olur. İyi organize edilmiş bir sınıfta öğretmen; öğrencilerini kontrol edebilir, öğrenci davranışlarını önceden tahmin edebilir ve olası olumsuz davranışları önceden önleyebilir ( Şeker, 2000, s.23).

Atmosfer, sınıfta hissedilen duyguyu ifade eder. Bu duygu biçimi davranışlar, değerler ve ilişkilerdir. Sınıftaki atmosfer iki biçimde görülür.

Birincisi; sınıf atmosferi karışık, düzensiz, soğuk, sevimsiz ve tehdit edicidir. Neşenin eksik olması, iğneleyici sözlerin yer almasına neden olur. Sınıfta bu tür atmosferlerin olması öğrenmeyi güçleştirir. Tehdit edici ortamlar öğrencilerin baskı altında çalışmalarına sebep olur. Bu tür ortamlar öğrencilerin okullarından, hem öğretmenlerinden hem de sınıflarından soğumalarına neden olur. Öğrenciler otoriter bir biçimde idare edilirse, hat yapmaktan korkarlar.

İkincisi de, iyi bir biçimde oluşturulmuş sınıf atmosferidir. Bu durum sıcak, destekleyici, sevecen, cesaret verici, yardım edici ve memnun edicidir. Böyle bir atmosfer, üretici çalışmaları cesaretlendirir, eğlence ve başarı duygusunu yükseltir. Olumlu sınıf atmosferi, öğrenciyi çalışmaya özendirdiği gibi başarısının yükselmesini de sağlar ( Şendur, 1999, s.15).

İletişim, sınıf atmosferinin oluşmasında en önemli etkiye sahip hususların başında yer almaktadır. Sınıfta olumlu bir sınıf atmosferinin oluşabilmesi için öğretmen ile öğrencilerin arasında etkin bir iletişim kurulmuş olması yeterli değildir. Aynı zamanda öğrencilerin kendi aralarında da bu birlikteliği oluşturulmaları gerekmektedir (Uslu, 2002, s.18).

İstenilen düzeyde bir öğrenme faaliyetinin meydana getirilebilmesi için; öğrencilerin kendilerini iyi hissedecekleri, çeşitli öğretmen ve örgenci sorunlarından arındırılmış, öğretmenlerin öğrencilerle birlikte öğrenme için takım ruhu ile yoğunlaştıkları bir ortamın oluşturulması, öğrencilerin bilimsel ve sosyal ihtiyaçlarının ve gereksinimlerinin karşılandığı bir ortamın meydana getirilmesi gereklidir

( Uslu, 2002, s.9).

Öğretmen öğrencileri korkutmayan, aşağılamayan, onlara kucak açan bir atmosfer oluşturduğunda; öğrencilerin de dinamik bir şekilde öğrenmeye çalıştıklarını görebilir. Böyle bir çevreyi oluşturmak kolay değildir. Öncelikle öğrenci ve öğretmen arasında karşılıklı güven ve saygı olmalıdır. Öğretmen, bu güven ve saygıyı öğrencilere soru sorma hakkını vererek, tartışmalara katılmalarını teşvik ederek, hak ettiklerini vererek oluştura bilir.

Bunlara ek olarak öğrencilerin kendilerine olan güven ve inançlarını yükseltilerek onların sorumluluk almaları sağlanabilir. Öğrencinin aldığı sorumlulukları

yerine getirmesinden dolayı öğretmeni ve arkadaşları tarafından takdir edilmesi onun motivasyonunu da yükseltecektir ( Güçlü, 2005, s.252).

Öğretmenin etkili bir sınıf ortamı hazırlayabilmesi sınıfın psikolojik yapısının iletişim için uygunluğuna bağlıdır. Öğrencilerin birbirleri ile iyi geçindikleri, grup bilinci oluşturabildikleri bir ortamın hazırlanması gerekir. Aynı sınıfta bulunan diğer arkadaşları ile işbirliği yapabilen, ihtiyaç ve isteklerini dile getirip karşılanmasını sağlayan bir ortam; öğrencinin öğrenme için hazır olmasına imkan sağlayan bir atmosfer demektir. Öğrencileri ile etkili bir iletişim sağlayabilen öğretmenlerin böyle bir sınıf atmosferi oluşturmada zorlanmayacakları açıktır.

Bir öğretmenin iletişim becerisi tek başına iyi bir sınıf atmosferi oluşturmaya yeterli olamayabilir. Çünkü sınıfın fiziksel ortamının da iletişim sürecini gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekmektedir. Kış aylarında sobası yanmayan bir sınıfta eğitim- öğretimi gerçekleştirmek zordur. Tıpkı Haziran ayında kapalı pencereli bir sınıfta ders işlemenin mümkün olamayacağı gibi. Ya da öğretmen tahtaya konu ile ilgili açıklamaları oldukça düzenli bir şekilde yazmış ancak ışığın yansıması yüzünden öğrenciler tahtayı yeterince iyi göremiyor ise sınıf ortamı eğitim öğretimin gerçekleşmesini engellemektedir.

Sınıfın sosyal ortamı da sınıf içinde gerçekleşmesi beklenen iletişim sürecini etkileyen unsurlardandır. Sınıf oluşturan öğrencilerin her biri farklı aile yapısından, farklı sosyo-ekonomik çevreden gelmiş, farklı kültürel yapıya sahiptirler. Öğrencilerin okul ve sınıf içinde bir grup bilincine sahip olabilmeleri ve bu şekilde hareket etmeleri için belli bir süreç yaşamaları gerekmektedir. Öğretmen bu süreçte en etkili kişi konumundadır. Öğretmen her öğrencinin farklı bir takım değer ve alışkanlıklara sahip olarak okula geldiklerini unutmamalıdır. Tüm bu farklılıkları en aza indirmek öğretmenin bireysel iletişim becerisi gücüne bağlıdır. Farklı öğrencileri tek bir amaç etrafında toplama, yardımlaşma, işbirliği yapma, rol ve sorumluluk almalarını sağlama ve iletişim becerilerini geliştirme öğretmenin görevidir ( Şeker, 2000, s.28).

Sınıfın duygusal havası sınıf içindeki ilişkilerde gözlenebilir. Gergin, resmi, otoriter bir öğretmenin sınıfındaki öğrenciler kaygılı, çekingen olurken, demokratik bir tutum sergileyen, samimi, sıcak ve açık iletişim kurabilen bir öğretmenin sınıfındaki

öğrenciler daha canlı, katılımcı ve rahat olacaktır. Bu sınıf atmosferi sınıf içinde gerçekleşmesi planlanan öğrenme ve öğretme etkinliklerini olumlu yönde etkileyecektir. Gülerek sınıfa giren, öğrencilerini selamlayan öğretmen, öğrencilerini rahatlatmış iletişime hazırım mesajı vermiştir. Çağdaş eğitim sisteminin öngördüğü öğretmen davranışı ve tutumu öğrenciye merkez olarak alan bir eğilimdir. Bu da iletişim becerileri yüksek, etkili öğretmenler demektir ( Gordon, 2004, s.142).

8.1. Öğretmenin İletişim Becerisinin Sınıf Atmosferine Etkisi

Sınıf içi iletişimin üç türlü sınıf atmosferi oluşturduğu belirtilmektedir:

Rekabetçi, işbirlikçi ve bireyci sınıf atmosferleri ( Küçükahmet,2003, s.26).

Rekabetçi sınıf atmosferinde öğrenci sınıf içinde fazla aktif değillerdir.

Yönetimi tamamen öğretmen düzenlemektedir. İşbirlikçi sınıf atmosferinde ise öğrenciler öğretmen tarafından yönlendirilmekle birlikte katılımcı durumdadırlar. Tartışma ortamında çok yönlü iletişim söz konusudur.

Bireyci sınıf atmosferinde ise öğrenciler çalışmalarını bireysel olarak yaparlar ancak öğretmen kontrolü altındadırlar.

Sınıf atmosferinin oluşmasında sınıfı oluşturan öğrencilerin sosyal yapısı ve buna bağlı iletişim belirleyicidir. Ayrıca verilen çalışmalar uygun, fiziki olarak yapılandırılmış bir sınıfın da etkili, olumlu bir sınıf atmosferi oluşmasında etkisi büyüktür. Sınıf atmosferinin belirleyicisi ise öğretmen davranışlarıdır. Öğrencilere model olan öğretmen saygılı, esprili bir iletişim kurmalıdır.

Borich (1996) sınıf iklimini, öğrenci-öğretmen arasındaki etkileşimin oluştuğu bir atmosfer olarak tanımlamıştır. Bu atmosferde öğretmene oldukça önemli roller ve sorumluluklar düşmektedir.

Her öğretmen kendi sınıfının iklimini kendi yaklaşımı içinde, öğrencilere yakınlık ve destek göstererek, öğrenciler arasında gerektiğinde işbirliği ve gerektiğinde rekabeti destekleyerek, öğrencileri aktif kılan bir takım stratejiler içinde bulunarak yaratabilir

( Küçükahmet, 2003, s.26).

Sınıf atmosferi doğrudan doğruya öğretmenin kişiliği demektir. Sınıfın ruhu, heyecanı, canlılığı, uyanıklığı, çalışkanlığı, işbirliği, sevgisi, saygısı hep öğretmenden

sınıfa sirayet eder. Bitkiler nasıl güneş, hava ve su gibi elemanlarla karşılaşınca renklenir, dirilir ve açarsa insan ruhu; özelikle çocuk ruhu da neşe, itimat, sevgi, arkadaşlık karşısında bitki gibi yeşillenir, çiçek açar. Böyle bir sınıfta öğrencilerin ruhu için güneş de, hava da, su da öğretmenin neşesi, sevgisi ve arkadaşlığıdır. Öğretmen öğrenci ilişkileri sıhhatli ve mutlu bir hava içinde olursa, sınıfta rahat, korkusuz, kuşkusuz bir hava esmektedir ki, bu öğrencilerin her türlü bilgiyi kolaylıkla öğrenebilecekleri en uygun zamandır ( www.lınux.ada.com.tr, 11.03.2007).

Öğretmenle öğrenciler arasında karşılıklı saygı sağlıklı bir sınıf atmosferi için lüzumludur. Böyle bir sınıfta öğrenciler öğretmenlerini hem severler hem sayarlar. Çünkü öğretmenlerinin kendilerini sevdiğinde emindirler, aynı zamanda öğretmen onların kişiliklerine saygılıdır. Bu durumdan doğacak güven ise oldukça önemlidir.

Yapılan birçok araştırmaya göre, öğretmenler ve öğrenciler arasındaki etkileşim, öğretme-öğrenme sürecinde, istenilen sonucun alınması, başarılı etkili bir iletişim becerisini gerektirdiği ortaya çıkmıştır.

Başarılı ve etkili bir iletişim için:

• Öğretmen, öğrencisini, olduğu gibi, kendi gerçeği içinde, bir bütün olarak kabul etmelidir.

• Kişisel sorunlarına duyarlılık göstermeli, çözüm yolu bulmasında yardımcı olmalıdır.

• Öğrencilerini birey olarak önemseyip, onların özsaygılarını geliştirmeleri için yardımcı olmalıdır.

• Her öğrencinin öğrenme süresinin, başarı düzeyinin farklı olduğunu kabul etmelidir.

• Öğrencilerin sorunları üzerinde değil, çözüm yolları üzerinde durmalıdır.

• Öğrencilere karşı tehdit, hakaret, fiziksel ceza gibi olumsuz davranışlar sergilememelidir.

• Öğrencinin kişiliğini değil, yanlış davranışını eleştirmelidir. • Öğrencilerine sorumluluk almaları için fırsatlar tanımalıdır.

• Tüm öğrencilerine karşı eşit davranmalı, istenmedik davranışlar ortaya çıktığında esnek, bağışlayıcı ve tutarlı olmalıdır.

• İstenilen davranış ve tutumları açıkça belirtmeli ve anlamlandırmalıdır.

• Öğrencilerin karşısında her zaman temiz ve güler yüzlü olmalıdır. • Öğrencilerin anlayabileceği açık bir dil kullanıp, ses tonunu anlattığı

konuya uygun ayarlamalıdır.

• Ve tabii ki hepsinden önemlisi öğrencilerini, yaşamı ve kendini sevmelidir ( Şeker, 2000, s.32).

8.2. İletişim ve Olumlu Sınıf Atmosferi Oluşmasını Engelleyen Faktörler

İletişim engelleri, bir mesajın verilmesini ve alınmasını olumsuz yönde etkileyen tüm faktörlerdir.

Sınıf ortamında iletişimi engelleyen bir takım faktörler şöyle sıralanabilir;

Öğretmen ve/veya öğrencinin;

• İletişime girme amacını tam olarak algılayamaması, • Bedensel ya da psikolojik bir özre sahip olması,

• Barınma, beslenme ihtiyaçlarını yeterince karşılayamaması, • Birbirlerine güvenmemesi,

• Güvenli bir gelecek ortamının olmaması, • Ortak yaşantı alanlarının az olması, • Sevilmemesi, sayılmaması.

Kaynak olarak öğretmenin;

• Alanında yeterli bilgi birikimine sahip olmaması,

• Öğrenciler tarafından inanılır, güvenilir ve çekici bulunmaması, • Derse hazırlıksız girmesi,

• Sürekli anlatıma dayalı biçimde sunuşa kalkması,

• Sözcükleri kullanırken öğrencilerin seviyesini dikkate almaması, • Öğrencilerin ilgilerini çekerek yöntem ve teknikleri kullanmaması.

Alıcı olarak öğrencinin;

• sınıfta bulunma amacının farkında olmaması,

• Sık sık hayal kurup, kendisini bilerek dersin dışına itmesi,

• İşlenen konularda kendisi için kullanabileceği bir çıkar görmemesi, • Öğretmenin mesajlarına tepkiler verme sorumluluğundan çıkması.

Öğretme-öğrenme ortamı olarak sınıfın;

• Oturma yerleri ve oturma düzeninin rahatsızlık vermesi, • Havasız, pis, rutubetli, ışıksız, soğuk ya da aşırı sıcak olması.

Araç ve gereçlerin ;

• Öğrenci düzeyine uygun olmaması, • Görüntüyü veya sesi iyi vermemesi, • Kullanılmayacak ölçüde bozuk olması, • Yeterli sayıda yada hiç bulunmaması ( Güçlü, 2005, s.214-215).

8.3. İletişimi ve Sınıf Atmosferini Olumsuz Yönde Etkileyen Tutum ve Davranışlar

Öğüt vermek:

Öğrencilere sürekli olarak şunu yapma, bunu yap, ödevlerini zamanında yap,

arkadaşlarınla kavga etmeyin gibi cümlelerle konuşması. Bu tür konuşmalar öğrencide isyan duyguları geliştirebilir, savunmaya itebilir.

Yargılamak, eleştirmek:

Genellikle yargılama ve eleştirme tepkileri ile karşılaşan öğrenciler, kendilerini anlaşılmamış, itilmiş, haksızlığa uğramış ve çaresiz hissederler. Bunun sonucunda iletişimi keser yada öfkeyle karşılık verebilirler. Özellikle öğrencilerle iletişimde bu tutum benlik algısı üzerinde olumsuz etkiler bırakır, kendine güveni sarsıldığı gibi başarısı üzerinde de olumsuz etkiler yaratabilir. Beceriksiz, tembel, geri zekalı vb... gibi sözcükler öğretmenin kullanmaması gereken sözcüklerdir.

Soru sormak, sınamak, çapraz sorgulamak:

İletişimi engelleyen tutumlardan bir kaçı da; soru sorarak nedenini arama, önyargı ile yaklaşma, inceleme veya eleştiri yapmaktır. Bu tutumla yaklaşılan kişi endişeye kapılabilir ve savunmacı bir tutum içine girebilir. “Dersine kaç saat çalıştın”? “Niçin bu kadar az”? “O zaman iyi not hak etmiyorsun ” gibi.

Teşhis koymak, tahlil etmek:

Bu tür iletişim yaklaşımlarında, dinleyen kişi sanki konuşmacının niyetini, söylemek istediğini çok iyi biliyormuş, onun kafasının içindekileri okuyormuş gibi bir tavır içine girdiğinden, konuşanı savunmaya ittiği gibi; sinirlenmesine, sabırsızlanmasına ve öfkeli cevaplar vermesine de neden olabilir. Konuşan kişi kendini kıstırılmış, yanlış anlaşılmış gibi hissettiği için büyük olasılıkla iletişimi keser. Örneğin: “ Aslında sen öyle düşünmüyorsun”. “ Aslında ben senin amacının başka olduğunu biliyorum”. gibi.

Teselli etmek, konuyu değiştirmek:

Aslında teselli etmek çok güzel ve yararlıdır. Ancak önemli olan teselliyi karşı tarafı dinledikten sonra verebilmektir. Söylediklerini duymadan teselli ediliyormuş hissini yaşayan bir kişi kendini anlaşılmamış, dinlenilmemiş, söyledikleri saçma sapan gibi algılanmış hissedebilir. Önemsenmemiş veya tam olarak dinlenilmemiş olmaktan dolayı kızgınlık duyabilir. Genellikle dinlemeden verilen teselli mesajları, konuşan kişi tarafından sorunun küçümsendiği duygusunu yaratabilir. Örneğin: “Aldırma, boş ver, düzelir”, “ Canım bunu dert etme”, ” Üzülme başka şeyden konuşalım”, “ Boş ver arkadaşlar arasında olur böyle şeyler”, “ Amaan sen de her şeyi ciddiye alıyorsun” gibi.

Uyarmak, gözdağı vermek:

Bu iletiler emir verme veya yönlendirmeye benzer. Öğrenci üzerinde düşmanlık duyguları oluşturur. Öğrenciler bazen “ne olacağı umurumda değil, ben yine bildiğimi yaparım.” Bazen de yalnızca öğretmenin vereceğini söylediği cezayı uygulayıp uygulamayacağını görmek için yasaklanan şeyleri yaparlar.” “Dersini bitiremezsen bitirinceye kadar burada kalırsın”, “Hareketlerine dikkat etmezsen velini çağıracağım”, gibi cümleler öğrencilerin isteklerine, gereksinimlerine saygı duyulmadığı duygusu yaratacağından etkili olmamaktadır.

Ad takmak, alay etmek:

Öğrencilerin benlik imajları üzerinde olumsuz etki yapar. Öğrencileri etkilemede bu tip iletileri kullanan öğretmenler hayal kırıklığına uğrar. Öğrenciler özeleştiri yapacakları yerlerde, özürlerini kapatmak için öğretmenlerinin kullandığı iletileri kullanır. “Ben bebek değilim; bebekler böyle davranmaz. Ben böyle davranırım”.

1- Bir öğretmen sürekli öğrencilerini azarlayıp, eleştirmemelidir, 2- Eleştirilere sert bir şekilde tepki göstermemelidir,

3- İstenilen davranışı kazandırmak için ceza yöntemini kullanmamalıdır, 4- Öğrencileri utandırıp, aşağılamamalı, küçük düşürmemelidir,

5- Öğrencilere geri zekalı, kafasız, tembel gibi olumsuz ifadeler kullanılmamalıdır,

6- Yapılan herhangi yanlış davranışta öğrencinin kişiliğini değil yaptığı davranışı hedef olarak almalıdır,

7- Öğretmen öğrencilerin duygularını anlamaya çalışmalıdır, 8- Gereksiz ve uzun öğütler vermemelidir,

9- Her öğrencinin bireysel farklılığını kabul etmelidir,

10- Öğretmen, öğrencilerine davranışlarıyla örnek olmalıdır.

Benzer Belgeler