• Sonuç bulunamadı

TÜRK MİLLETİ ADINA

X- Temyiz edilen kararla ilgili dosyanın incelenmesinden; Danıştay Beşinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu, davacı temyiz isteminin reddi ile

2- Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Vekili: Av

Karşı Taraf (Davalılar) :1- Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı Vekili: Av. ...

2- Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü Vekili: Av. ...

İstemin Özeti :Erzurum İdare Mahkemesince verilen 30.3.2004 günlü, E:2004/339, K:2004/258 sayılı ısrar kararının temyizen incelenerek bozulması davacı tarafından istenilmektedir.

YÖK'ün Savunmasının Özeti : İdare Mahkemesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Rektörlüğü'nün Savunmasının Özeti : Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Tuncay Dündar'ın Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile ısrar kararının Danıştay Sekizinci Dairesinde yer alan gerekçe doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Ülkü Erbük'ün Düşüncesi : Davacının 2 gün süreyle göreve gelmemek ve ikamet ettiği ilin sınırlarını izinsiz terk etmek fiillerinden dolayı 2000 yılı içinde hakkında açılan soruşturma sonucunda 1/30 oranında maaş kesim cezası alması 2000 yılı sicilinin olumsuz düzenlenmesine dayanak alınamayacağı gibi, idarece 2000 yılı sicilinin olumsuz düzenlenmesine neden olan olguların somut olarak ortaya konulmamış olması 2000 yılı sicilinin objektif olarak doldurulmadığı sonucunu doğuracağından, olumsuz sicilin iptali istemiyle açılan davanın mahkemece reddi yolundaki ısrar kararında hukuki isabet görülmemiştir.

Mahkeme kararının bozulması gerekeceği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:

Dava, Atatürk Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı olan davacının olumsuz olarak düzenlenen 2000 yılı sicilinin ve buna yönelik itirazının reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Erzurum İdare Mahkemesi 23.10.2001 günlü, E:2000/1434, K:2001/1265 sayılı kararıyla, önceki yıllara nazaran dava konusu 2000 yılı sicilinde bariz bir değerlendirme farkının bulunmadığı, sicil amirlerinin objektif kriterlerden uzaklaştıkları yada davacıya yönelik öznel bir tutum içinde oldukları yönünde bilgi ve belgenin de olmadığı, ilgilinin iki gün süreyle göreve gelmemek ve ikamet ettiği ilin sınırlarını izinsiz terketmek fiilinden dolayı 1/30 oranında maaş kesim cezası ile tecziye edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Bu karar temyiz incelemesi sonucu; Danıştay Sekizinci Dairesinin 11.11.2002 günlü, E:2002/431, K.2002//5185 sayılı kararıyla, davacının almış olduğu aylıktan kesme cezasına konu fiilin niteliği itibariyle sicilin olumsuz düzenlenmesine dayanak alınamayacağı ayrıca sicilin olumsuz olarak düzenlenmesine neden olan diğer olguların davalı idarece somut bilgi ve belgelerin ortaya konulamadığından sicilin objektif doldurulmadığı gerekçesiyle bozulmuş ise de, İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu belirterek ilk kararında ısrar etmiştir.

Davacı, Erzurum İdare Mahkemesinin 30.3.2004 günlü, E2004/339, K:2004/258 sayılı ısrar kararını temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Yükseköğretim Üst Kuruluşları ile Yükseköğretim Kurumları Sicil Yönetmeliğinin 2.

maddesinde "sicil amirlerinin, sicil raporu düzenlerken tam bir tarafsızlık içinde hareket etmesi esastır. Garazla veya özel amaçla gerçeğe aykırı düşünce sicil raporuna yazılamaz"

kuralı yer aldıktan sonra; sicil raporlarının doldurulması başlıklı 8. maddesine göre "... sicil raporları açık ve seçik olarak doldurulur. Kanaatlerin olumsuz olması halinde kanaati doğrulayan raporların eklenmesi şarttır ..." şeklinde düzenlenmiştir.

Buna göre sicil amirleri sicil belgesi düzenlerken tam bir tarafsızlık içinde hareket etmeleri ve kanaatlerinin olumsuz olması halinde de bunu doğrulayan belgelerin eklenmesi şarttır.

Olayda, davacının olumsuz düzenlenen 2000 yılı sicili incelendiğinde "öğretim, araştırma ve uygulama yeteneği" sorusuna ikinci sicil amiri tarafından zayıf olarak takdir edildikten sonra nihai kanaatinde zayıf olarak doldurulduğu görülmektedir. Uzun yıllardır profesör ünvanı ile görev yapan ve anabilim dalı başkanlığı görevini yürüten ilgili hakkında anılan yönetmelik hükmü uyarınca herhangi bir belge eklenmeksizin belirtilen hanenin zayıf kanaati ile doldurulmasında hukuka uyarlık bulunmadığı gibi davacıya verilen aylıktan kesme cezasına konu fiilin niteliği itibariyle de sicilin olumsuz düzenlenmesine dayanak alınamayacak olması karşısında davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesince verilen ısrar kararında hukuki isabet bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Erzurum İdare Mahkemesince verilen 30.4.2004 günlü, E:2004/339, K:2004/258 sayılı ısrar kararının bozulmasina, dosyanın anılan İdare Mahkemesine gönderilmesine 29.11.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Davacının temyiz isteminin reddi ile, hukuk ve usule uygun bulunan Erzurum İdare Mahkemesinin 30.3.2004 günlü, E:2004/339, K:2004/258 sayılı ısrar kararının onanması oyu ile karara karşıyız.

TAM YARGI DAVALARI

T.C.

D A N I Ş T A Y İdari Dava Daireleri Kurulu

Esas No:2004/795 Karar No:2007/1820

Özeti : Doğrudan doğruya tam yargı davası açılabilmesi yasa gereği olup, işlemin hukuka aykırılığının açılmış bir iptal davasında yargı kararı ile saptanmamış olması, işlem dolayısıyla açılan tam yargı davasının, bu nedenle reddini gerektirmediği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : … Ltd. Şti.

Vekili : Av. …

Karşı Taraf (Davalı) :EGO Genel Müdürlüğü Vekili : Av. …

İstemin Özeti :Batıkent (Kardelen) Sıhhiye hattında çift katlı özel halk otobüsü işletmecisi olan davacı şirket tarafından, metronun işletmeye açılmasından itibaren 5 ay aynı güzergahta çalıştırılması, daha sonra da eşdeğer olmadığı iddia edilen Aktepe-Batıkent ve Akdere-ODTÜ hattında çalıştırılması nedeniyle uğradığı öne sürülen 40.000.000.000 TL.

zararın olay tarihinden itibaren hesaplanacak ticari faiziyle tazmini istemiyle açılan dava sonucunda; Ankara 6. İdare Mahkemesince verilen ve Danıştay Sekizinci Dairesinin 28.4.2003 günlü, E:2002/3189, K:2003/1940 sayılı bozma kararına uyulmayarak davanın reddi yolundaki ilk kararında ISRAR edilmesine ilişkin bulunan 26.3.2004 günlü, E:2004/879, K:2004/434 sayılı kararı, davacı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti : Davacının temyiz isteminin reddi ile temyize konu İdare Mahkemesi ısrar kararının onanması gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi Gülhan Akyüz'ün Düşüncesi : Temyize konu ısrar kararının bozulması, dava hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın Danıştay Sekizinci Dairesine gönderilmesi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Ahmet Yahya Özdemir'in Düşüncesi : Özel halk otobüsü işleten şirketin, metronun işletmeye açılmasından itibaren 5 ay aynı hatta çalışması sonra da eşdeğer olmayan Aktepe-Batıkent ve Akdere-ODTÜ hattında çalışması nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen 40.000.000.000.-TL zararın faiziyle birlikte tazmini istemiyle açılan davayı, Danıştay 8.Dairesince verilen bozma kararına uymayıp eski kararında ısrar ederek, doktrinde

"iptale dayalı işlemler" olarak tanımlanan ilkeye göre, olayda UKOME Genel Kurulu kararları ile aynı kurulun gecikmeli hat değişikliği kararlarının zarara dayanak olarak gösterilmesine karşın bu kararların davaya konu edilmediği, bu kararlar ayakta iken davaya konu edilen zarara dayanak olan işlemlerde hukuka aykırılıktan sözedilemeyeceği gerekçesiyle davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının temyizen inceleyerek bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7 inci maddesinin 4 üncü fıkrasında ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresine ilişkin kural getirilmiş, düzenleyici işlemlerin uygulanması üzerine ilgililerce, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem yahut her ikisi aleyhine birden dava açılabileceği, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olması bu düzenlemeye dayalı işlemin iptaline engel olmayacağı hükme bağlanmıştır.

Aynı Kanunun İptal ve Tam Yargı Davaları başlıklı 12. maddesinde "ilgililer haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay ve idare ve vergi mahkemelerine doğrudan

doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilirler. Bu halde de ilgililerin 11. madde uyarınca idareye başvurma hakları saklıdır."

hükmüne yer verilmiştir.

Yukarıda alıntısı yapılan yasa kuralları birlikte incelendiğinde, genel düzenleyici veya birel işlem nedeniyle, işlemlerden kaynaklanan hak ihlallerinden dolayı dava açılabilmesinin genel düzenleyici veya birel işlemin iptaline bağlı olmadığı, iptal ve tam yargı davalarının diğer koşulları taşıması şartıyla birbirlerinden bağımsız açılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Davacı, eşdeğer bir hatta çalıştırılmadığını ileri sürerek dava açtığına göre, olayda idarenin dayanılan kurallara, ihale sözleşmesine ve oluşan koşullara göre bunu sağlayıp sağlamadığı ve davacının bu nedenle bir zarara uğrayıp uğramadığı belirlenerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekmekte iken bu hususlarının irdelenmediği görülmektedir.

Açıklanan nedenle, temyiz konusu kararın bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca gereği görüşüldü:

Dava, Batıkent (Kardelen) Sıhhiye hattında çift katlı özel halk otobüsü işletmecisi olan davacı şirket tarafından, metronun işletmeye açılmasından itibaren 5 ay aynı güzergahta çalıştırılması daha sonra da eşdeğer olmadığı iddia edilen Aktepe-Batıkent ve Akdere-ODTÜ hattında çalıştırılması nedeniyle uğradığı öne sürülen 40.000.000.000 TL.

zararın olay tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle açılmıştır.

Ankara 6. İdare Mahkemesi 24.1.2002 gün ve E:2001/929, K:2002/72 sayılı kararı ile,davacı tarafından, maddi tazminat davasına dayanak olarak çeşitli tarihlerde alınan UKOME Genel Kurulu kararları ile UKOME'nin gecikmeli hat değişikliğine ilişkin kararları gösterilmiş olmakla birlikte, sözü edilen kararlara karşı herhangi bir dava açılmadığının anlaşıldığı, doktrinde "iptale dayalı işlemler" olarak adlandırılan ve iptal edilene kadar geçerliliğini koruyan işlemlerin hukuka aykırılığı, anılan işlemler hakkında iptal davaları ile ortaya konulabileceğine göre anılan işlemler hukuken ayakta iken dava konusu hat değişikliğinin hukuka aykırılığından söz edilemeyeceği, bunun doğal sonucu olarak da hukuken geçerliliğini koruyan işlemler nedeniyle idarenin tazminat sorumluluğundan söz edilemeyeceği, bu itibarla, tazminata dayanak yapılan idari işlemlerin hukuken geçerliliğini koruması ve bu işlemlere dayalı olarak açılan tazminat davasında da, anılan idari işlemlerin hukukiliğinin denetlenemeyeceğinin anlaşılması karşısında, davacının tazminat isteminin dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

Anılan kararın, temyiz incelemesi sonucunda Danıştay Sekizinci Dairesinin 28.4.2003 günlü, E:2002/3189, K:2003/1940 sayılı kararıyla; İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesi uyarınca bir idari işlem nedeniyle hakları ihlal edilenlere doğrudan tam yargı davası açma hakkı tanınarak, idari işlemlerin iptal ve tam yargı davalarına birbirinden bağımsız olarak konu edilebileceğinin belirlendiği böylece, idarelerin hukuka uygun işlemlerinden de sorumlu tutulabileceklerinin öngörüldüğü, bu türden bir davada;

idarenin hukuki sorumluluğunun zarara neden olan idari işlemin niteliği ve ilgilisi açısından oluşan sonuçlarına bağlı olduğu, olayda, davacının davalı idare ile imzaladığı ihale sözleşmesine göre eşdeğer bir hatta çalışıp çalışmadığının ve bu durumda bir zarara uğrayıp uğramadığının belirlenmesi gerektiği, eksik incelemeye dayalı idare mahkemesi kararında hukuka ve mevzuata uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.

Ankara 6. İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak; ilk kararında belirtilen gerekçelerin yanında, zararı oluşturan işlemlerin hukuka aykırılığının ileri sürülmemesi veya hukuka aykırı bulunmamasına rağmen, ilgililerin zararına yol açtığı durumlarda da, İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 12. maddesinde öngörülen "doğrudan doğruya tazminat davası" açılabilmesi ve ilgililerin zararının tazmin edilmesi mümkün ise de; anılan tazminat davalarının da, zararı oluşturan işlemin icra tarihinden itibaren söz konusu işlem için öngörülen dava süresi içinde açılması gerektiği bu sürenin geçirilmesi halinde; zararı oluşturan işlemin hukuka aykırılığının veya ilgilinin zararının oluşup oluşmadığının yargı merciince incelenme olanağı bulunmadığı, davacı tarafından, maddi tazminat davasına dayanak olarak, çeşitli tarihlerde alınan UKOME Genel Kurulu kararları ile UKOME''nin gecikmeli hat değişikliğine ilişkin kararları gösterilmiş olmakla birlikte, sözü edilen kararların, 29.5.1998 tarihli ve 22.3.2000 tarihli UKOME Genel Kurul kararları olduğu ve bunlara karşı herhangi bir dava açılmadığı, anılan işlemlerin hukuka aykırı olduğu ve kişisel zarar doğurduğu iddiasına dayalı bakılan davanın ise; ilk olarak 11.10.2000 tarihinde Ankara 5.

Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığı, kaldı ki bu şekilde açılacak davalarda da tazminata hükmedilebilmesi için ortada varsayımlara dayalı muhtemel bir zararın değil açıkça ortaya konulabilecek net bir zararın varlığının gerekli olduğu, bu itibarla, tazminat istemine dayanak yapılan idari işlemlerin hukuken geçerliliğini koruması ve bu işlemlere dayalı olarak açılan tazminat davasının da, anılan idari işlemler için öngörülen dava açma süresinden sonra açılması nedeniyle hukukiliğinin ve ilgilinin zararına yol açıp açmadığının işbu davada incelenemeyeceği sonucuna varılmakla, davacının tazminat isteminin dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

Davacı, Ankara 6. İdare Mahkemesinin 26.3.2004 günlü, E:2004/879, K:2004/434 sayılı ısrar kararının bozulmasını istemektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12. maddesinde; ilgililerin haklarını ihlal eden bir idari işlem dolayısıyla Danıştay'a ve idare veya vergi mahkemelerine doğrudan doğruya tam yargı davası veya iptal ve tam yargı davalarını birlikte açabilecekleri gibi, ilk önce iptal davası açarak bu davanın karara bağlanması üzerine, bu husustaki kararın veya kanun yollarına başvurulması halinde verilecek kararın tebliği veya bir işlemin icrası sebebiyle doğan zararlardan dolayı icra tarihinden itibaren dava süresi içinde tam yargı davası açabilecekleri kurala bağlanmıştır.

İdari işlemlerden dolayı doğrudan doğruya tam yargı davası açılıp açılamayacağı hususu 521 sayılı Kanun zamanında da tartışmalara konu olmuş, daha sonra anılan kanunun 71. maddesinin 1740 sayılı Kanunla değiştirilmesi sonucu idari işlem dolayısıyla doğrudan tam yargı davası açmanın mümkün olduğu hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan, 1740 sayılı kanundan önceki dönemde, iptal davasının reddinden sonra aynı işlemden dolayı tam yargı davası açılabilmesine de olanak bulunmamasına karşın 1740 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile, iptal davası açılmadan da tam yargı davası açılabilmesine imkan tanınmasının yanı sıra iptal davasının reddi üzerine de tam yargı davası açılabileceği öngörülmüştür. 1740 sayılı Kanunun gerekçesinde de, İdare hukuku kurallarına göre, idare tarafından tesis edilmiş olan bir işlem, mevzuata uygun olmakla beraber, herhangi bir şahsın hakkını da ihlal ediyor ise, bu halde işlem iptal edilmeden de tam yargı davasının açılabileceği belirtilmiştir. Buna göre, hiçbir hukuki sakatlık taşımayan ve bu nedenle iptali gerekmeyen idari işlemlerden ötürü kişiler zarara uğramışlarsa, bu zararın da tazmini gerekebilir. 1740 sayılı kanunla getirilen bu düzenleme, 2577 sayılı Kanunda da kabul edilmiştir.

Dolayısıyla Daire kararında da belirtildiği üzere iptal davası açılmamış olması o işlem bakımından tam yargı davası açılmasına hukuki bir engel oluşturmamaktadır.

Bu durumda, doğrudan doğruya tam yargı davası açılabilmesi Yasa gereği olup, işlemin hukuka aykırılığının açılmış bir iptal davasında yargı kararı ile saptanmamış olması

işlem dolayısıyla açılan tam yargı davasının bu nedenle reddini de gerektirmediğinden idare mahkemesi kararında bu yönden hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Ancak, temyiz dosyasının incelenmesinden, Ankara 6. İdare Mahkemesince verilen ısrar kararında, daha önceki kararda belirtilmemiş olan davacının bu davayı süresinde açmadığı hususuna da gerekçede yer verildiği anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Ankara 6. İdare Mahkemesinin 26.3.2004 günlü, E:2004/879, K:2004/434 sayılı ısrar kararının, davacının tazminat isteminin dayanağı bulunmadığından davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasına ve kararın davanın süresinde açılmadığına ilişkin kısmı karara bağlanmak üzere dosyanın Danıştay Sekizinci Dairesine gönderilmesine 4.10.2007 günü oybirliği ile karar verildi.

T.C.

D A N I Ş T A Y İdari Dava Daireleri Kurulu

Esas No: 2004/721 Karar No: 2007/2030

Özeti : Sağlık hizmetleri, hizmetten yararlananın kişisel özelliklerine ve hizmetin yürütülmesine bağlı olarak önceden öngörülmeyen belirli bir tehlikeyi içerdiğinden, idarenin tazmin sorumluluğu için kural olarak, idarenin ağır hizmet kusurunun bulunması ve zararla, yürütülen sağlık hizmeti arasında nedensellik bağının bulunması gerekmekte olup;

idarenin tazmin yükümlülüğü açısından ağır hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı hususunun, adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere kurulan Adli Tıp Kurumu aracılığı ile, ağır hizmet kusurunun belirtilen kapsamında dikkate alınmak suretiyle, dosya üzerinden yaptırılacak inceleme sonucu saptandıktan sonra, davacıların kızının kolunda oluşan fonksiyon kaybının, davalı idarece yürütülen sağlık hizmetinin kusurlu işletilmesinden kaynaklanıp kaynaklanmadığının belirlenmesi ve buna göre karar verilmesi gerektiği hakkında.

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) :Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü

Vekili :Av. …

Karşı Taraf (Davacılar) : 1-…'a velayeten ..., 2-…

Vekilleri :Av. …

İstemin Özeti : Davacılarının kızının doğumu esnasında sağ köprücük kemiğinin SSK Ankara Doğumevinde doğumu gerçekleştiren doktorun dikkatsizliği nedeniyle kırıldığı ve bebeğinin sağ kolunu kullanamadığından bahisle uğranıldığı öne sürülen 300.000.000 TL.

maddi zarar ile 200.000.000 TL. manevi zararın olay tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; Ankara 10. İdare Mahkemesince verilen ve Danıştay Onuncu Dairesinin 25.2.2002 günlü, E:2001/1698, K:2003/692 sayılı bozma kararına uyulmayarak istemin kısmen kabulü yolundaki ilk kararda ısrar edilmesine ilişkin bulunan 22.1.2004 günlü, E:2003/1469, K:2004/64 sayılı kararı, davalı idare temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Savunmanın Özeti :Savunma verilmemiştir.

Danıştay Tetkik Hakimi Pınar Kara'nın Düşüncesi : Ankara 10. İdare Mahkemesinin, Danıştay Onuncu Dairesinin 25.2.2002 günlü, E:2001/1698, K:2003/692 sayılı bozma kararına uymayarak vermiş olduğu, istemin kabulü yolundaki kararında ısrarına ilişkin bulunan 22.1.2004 günlü, E:2003/1469, K:2004/64 sayılı kararına yönelik temyiz isteminin kabulü ile, Mahkeme kararının, Daire kararı doğrultusunda bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Zümrüt Öden'in Düşüncesi :Davacıların kızının doğumu sırasında, sağ köprücük kemiğinin kırılması ve kolun kullanılamaması nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemiyle açılan dava sonunda, Ankara 10. İdare Mahkemesince, SSK Ankara Doğumevinde davacıların kızının doğumu sırasında, doğum travmasına bağlı olarak sağ köprücük kemiğinin kırılmasıyla sağ kolundaki sinir demetinin felç olduğu, doğumu gerçekleştiren sağlık personelinin ağır hizmet kusuru bulunduğu hususunun, "Yeni Doğan Bebeğin Doktor Notu " başlıklı 278 nolu belge ile Hacettepe Üniversitesi Hastanesi tarafından düzenlenen 24.9.1999 tarihli raporda belirtildiği gerekçeleriyle, maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir.

Anılan kararın temyizi üzerine, Danıştay Onuncu Dairesince, doğumu gerçekleştiren sağlık personelinin ağır hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespitine yönelik olarak bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekçesiyle İdare Mahkemesi kararı bozulmuştur.

Bu kez, bozma kararına uymayarak önceki kararında ısrar eden İdare Mahkemesi kararı temyiz edilmektedir.

İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesindesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkemenin ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, dosyanın tekemmül etmiş olduğu anlaşıldığından davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkındaki talebi görüşülmeksizin dosya incelendi, gereği görüşüldü:

Dava; davacıların kızı …'un SSK Ankara Doğumevinde gerçekleşen doğumu esnasında sağ köprücük kemiğinin kırılması nedeniyle sağ kolunu kullanamadığından ve tedavisinin sürdüğünden bahisle, …'a 1.000.000.000 lira, anne …'a 500.000.000 lira manevi, baba …'a 500.000.000 lira manevi, 300.000.000.- lira maddi olmak üzere toplam 2.300.000.000 lira tazminatın olay tarihinden itibaren yürütülecek faiziyle ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Ankara 10. İdare Mahkemesinin, 23.2.2001 günlü, E:1999/1279, K:2001/259 sayılı kararıyla; olayda davacıların bebeğinin SSK Ankara Doğumevinde doğumu sırasında doğum travmasına bağlı olarak sağ köprücük kemiğinin kırıldığı, sinir denetiminin felç olması nedeniyle sağ kolunu kullanamadığı, sağlık hizmetinin kötü işlemesi nedeniyle davacıların uğradıkları maddi kaybın tazmin edilmesi gerektiği gerekçesi ile talep edilen maddi ve manevi tazminat tutarının kabulüne, kabul edilen miktara davanın açıldığı tarihten itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazlaya ilişkin faiz isteminin reddine karar verilmiştir.

Anılan karar temyiz incelemesi sonucunda; Danıştay Onuncu Dairesinin 25.2.2002 günlü, E:2001/1698, K:2003/692 sayılı kararıyla; Danıştay'ın yerleşik içtihatlarına göre

Anılan karar temyiz incelemesi sonucunda; Danıştay Onuncu Dairesinin 25.2.2002 günlü, E:2001/1698, K:2003/692 sayılı kararıyla; Danıştay'ın yerleşik içtihatlarına göre