• Sonuç bulunamadı

Fotoğraf 6 : Atatürk çeşitli eğitim kurumlarında öğretmen ve ğrencilerle birlikte

Cumhuriyet dönemi ile birlikte özellikle sanat eğitiminde öğret-men ihtiyacını karşılamak amacı ile önceleri yurt dışından öğretöğret-men- öğretmen-ler getirtilmiş daha sonra da başarılı kız öğrenciöğretmen-ler Avrupa’ya gönde-rilmiş ve bunlar üç yıl yurt dışında eğitim gördükten sonra kendi okul-larına dönerek yeni kuşakların yetişmesi için eğitim vermişlerdir. Bu dönüş cumhuriyetin 9. yılı olan 1932 yıllarına rastlamaktadır (Barba-rosoğlu 2004: 139). Atatürk’ün direktifleri ile Kız Enstitüleri ile Akşam Kız Sanat Okulları’na atölye ve meslek dersleri öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1934-1935 öğretim yılında “Kız Meslek Öğretmen” okulu kurulmuştur. İlk açıldığı yıllarda öğretim süresi iki ve üç yıl olan Yük-sekokulun, 1947-1948 öğretim yılından itibaren Kız Teknik Öğret-men Okulu adını almıştır. Bu kurum Cumhuriyet kadınının yetişmesi ve ülke genelinde batı modasının yaygınlaşmasında önemli görevler üstlenmiştir. İlk yıllarıdan itibaren ülkenin ihtiyacı olan Lütfiye Arıbal, Zuhal Yorgancıoğlu vb. genç moda tasarımcılarının ve terzilerinin ye-tiştirilmesini sağlamıştır. Bu okullardan mezun olan öğrencilerin ül-kenin tekstil ve konfeksiyon sanayiine de katkıları inanılmaz derecede yararlı olmuştur (Koç, 2010: 1232).

Atatürk toplumsal yaşantısı ve kadınlarla ilgili reformları uygula-nırken eşi Latife Hanımı yanında bulundurmuştur. Latife Hanım, çağdaş Türk kadınının ve modern toplumun simgesi haline getirilmiş-tir. Cumhuriyet kadınının yaşadığı değişiklikler, Latife Hanım’ın şah-sında Türk ve dünya kamuoyuna yansıtılmıştı. Bir süre sonra da Ata-türk’ün kültür alanında giriştiği reformlar için yeni sembolü Afet İnan olmuştur. Kısacası bu kadınlar, “yeni kadın” yaratılırken kamuoyunda bir sembol olarak kullanılmışlardır (Kırkpınar, 1998:19). Cumhuriyet döneminde moda özenti olarak batı moda tarzının benimsenmesinden ziyade devlet eliyle gerçekleştirilmeye çalışılan çağdaşlaşma siyasetinin kadın vücudu üzerinde ispat edilmeye çalışılması olarak benimsenmiş-tir. Bunun içindir ki kadın “Törenlerde şortla gösteri yapmış, okulda asker üniforması ile bayrak taşımış veya balolarda batı modasına uy-gun gece giysileri ile dans etmiştir” (Kandiyoti 1993: 376). ‘Kadın bir pilot’, ‘Batılı giysiler içinde bisiklet süren bir kadın, liberal, demokratik

ve laik bir toplum yaratmayı hedefleyen yüzü Batı’ya dönük Türk mo-dernleşme projesinin başarısını anlatmıştır (Durakbaşı 1988: 167-171).Atatürk, kadın imajının değişimindeki en önemli etkenin eğitim olduğunu kadınların eğitilmesinin gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, kültür seviyesinin yükseltilmesinde ne kadar önemli olduğunu her girdiği ortamda vurgulamıştır. Bu konuda kadın eğitimi veren ku-rumları sıklıkla ziyaret etmiş bu kuku-rumların tüm yurt çapında artırıl-masını ayrıca önemsemiştir. Afet İnan (1959:360) Atatürk ile hatırala-rında bu konuda şu ifadeleri kullanmıştır.

“Atatürk, kadınların, kültür seviyesinin yükseltilmesinin önemini vurgulamış ve her meslekte çalışması için yeteneğinin gelişmesine imkan-ların artırılmasını sağlamıştır. Bugün, ulus yaşamımız içinde, kadının dü-şünsel ve bedenen çalışması ile Türk toplumu uygar dünyada gerçek yerini almaktadır. Ulusal, tarihi gelişmemizi cumhuriyet devrimiz kadın devrimi ile tamamlanmıştır. Geleceğin kadın nesli, bu anıyı kutsi bir emanet olarak bilecek ve nesilden nesle daima ilerlemeye tabi tutacaktır. Çünkü kadının hak ve görevlerde paralel yürümediği toplumlar, özellikle yüzyılımızda "uy-gar" vasfını tam olarak kazanmazlar. Biz Türk kadınları, uygar dünyada ideal kabul edilen ilkeye kavuşmuş bir nesil olarak yer almış bulunuyoruz.

Esasen daima Türk köylü ve ev kadını, üreten bir uzuv olarak vatan sa-vunmasına bilfiil katılmış, özverili bir ulus bireyi olmuştur. Bunun için Atatürk şöyle der: "Sırtı ile, kağnısı ile, kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip, sıcak demeyip cephenin mühimmatını taşıyan hep onlar, hep o ulvi ve fedakar, o ilahi Anadolu kadınları olmuştur. Dünya-nın hiçbir yerinde, hiçbir yabancı milletinde Anadolu köylü kadıDünya-nının fev-kinde [üstünde] kadın mesaisi zikretmek imkanı yoktur. " Atatürk'ün bu sözü bir teşvik, bir övünme midir? Bu soruyu, elbette ki, "Hayır" diye ce-vaplandırabiliriz. Çünkü Atatürk realist bir devlet adamı ve ulusun yete-neklerini iyi bilen bir insandır.”

Özellikle yönetici elitin çevresinde bulunan kadınlar yeni Türk ka-dınının prototipi olarak öne çıkarılmışlardır. Cumhuriyet’in ilk yılla-rında, bakan, üst düzey bürokrat ve vali eşlerinin, kadın-erkek karışık düzenlenen çaylı, müzikli, danslı toplantılara katılmasının sağlanması

bu yöndeki belirgin örneklerdendir. Çünkü yöneticiler, kadının kendi iradesi ve gücüyle toplumsal ve siyasal yaşama katılmasını, kendisine bir yer edinmesini arzulamıştır. Bu durum o dönem için kadınlar açı-sından fazla bir anlam ifade etmemekle birlikte toplumda kadına yö-nelik geleneksel-dinsel bakış açısını sarsması açısından büyük önem taşımaktadır. Fakat yüzyıllarca toplumsal yaşam dışında bırakılan ve

“mahrem” olarak görülen kadının birdenbire sosyal ve siyasal yaşama çekilmesi pek de kolay olmamıştır. Bu nedenle yöneticiler, dinin ve geleneklerin kadın üzerindeki baskısını, yukardan aşağıya ve kimi zor-lamalarla aşmaya çalışmıştır (Dursun, 1993:8-9)

Cumhuriyetin ilanından sonra, kadını ve bir bütün olarak top-lumu dönüştürmede eğitimden büyük ölçüde yararlanılmasına rağ-men geleneksel toplumun içine nüfuz etmiş katı değerleri kırmanın zorluğu aşikardır. Bilindiği gibi İslam inancının toplum tasarımında aralarında yakın akrabalık ilişkisi olmayan kadın ve erkeğin, yaşamın farklı alanlarında bir arada bulunma olanağı yoktur. Atatürk ve cum-huriyet kadroları bu konuda özellikle kadın ile erkeğin toplum içeri-sinde birlikte yer almasını sağlayabilmek, kadını ön plana çıkartarak görünürlüğünü artırmak amacı ile yararlanılabilecek toplumsal un-surlar üzerinde durmuştur. Bu konuda Batı kültürünün sosyalleşme ve eğlence aracı olan, kadın ile erkeğin bir arada bulunmasını kolay-laştıran balolardan yararlanılabileceği düşünülmüştür.

Cumhuriyet’in kurulmasından sonra ilk özel balo, 27 Şubat 1924’te Himâye-i Etfâl Cemiyeti tarafından Büyük Millet Meclisi Reisi Fethi Bey'in himâyesi ve Vali Haydar Bey’in fahri başkanlığında Pera-palas’ta düzenlenmiştir (Sebilürreşad, 22 Receb 1342, 285, Duman, 2016:50’den). Atatürk baloları, geçmiş dönemin özelliği olan erkek-kadın kaç-göçünü kaldırma yolunda atılan bir adım olarak görmüştür.

Batı tarzı kadın-erkek ilişkileri, eğlence tarzı, giyim-kuşam, adabı mu-aşeret kuralları ve daha bir dizi yenilik bu balolar aracılığıyla topluma aktarılacağını düşünmektedir. Cumhuriyet’i kalıcı hale getirmenin ko-şulu, toplumsal ve kültürel değişimi sağlamaktan geçtiğini

düşünmek-tedir (Duman,2016:52). 29 Ekim 1925 Cumhuriyet Bayramı kutlama-ları çerçevesinde düzenlenen baloya başta Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal olmak üzere, başbakan, bakanlar, büyükelçiler, ordu komutan-ları ve basının ileri gelenleri katılmışlardır. Yine aynı yıl Cumhuriyet Halk Fırkası’nın girişimi ve valilerin öncülüğünde illerde de resmi ba-lolar düzenlenmeye başlanmış ve Cumhuriyetin onuncu yılında tüm Türkiye’de bürokratların ve eşlerinin zorunlu olarak katılmaları sağ-lanmıştır (Boyazoğlu, 1996:64, Duman,2016:52’den). Cumhuriyet yö-neticileri, balolar aracılığı ile öncelikle yetişkinlerin arasındaki eğlence kültürünü değiştirmeyi amaçlarken ilki 23 Nisan 1927’de 23 Nisan kutlamaları çerçevesinde bir Çocuk Balosu düzenlenmiştir. Daha son-raki yıllarda da yapılan bu balolara devlet erkanı eş ve çocukları da katılmıştır. 1929 ‘da yapılan çocuk balosu Mustafa Kemal’in katılımı ile gerçekleşmiştir (Alkan, 2011:57).

İsmet Paşanın eşi Mevhibe Hanım'ın, 1927 yılında Pembe Köşkte, düzenlenen Cumhuriyet Balosu'nda saçlarını açarak ve yakası ile kol-ları açık bir elbise giymesi, kadınkol-ların bu dönemde yeni giysileri be-nimsemelerine ve uygulamalarına çok büyük etken olmuştur (Bilge-han, 1998:12). Özden Toker’ile 1995’te yapılan bir sohbette Özden Toker annesi Mevhibe İnönü’nün hatıralarında “Atatürk’ün bu baloya katılacak yakın çevresindeki bürokrat eşlerinin giyecekleri kıyafetler ile ilgili bazı talimatlar verdi. Özellikle bu baloya katılırken kendisinin Avrupa’ya ıs-marladığı kısa kollu bir giysiyi giymesini ve başınız açık bir şekilde katılmalarını rica etti. Bu baloya katılmak benim için çok zor oldu ama Atatürk’ün ricası üzerine üzerime düşen görevleri yaptım.” Özden Toker ayrıca annesinin kendisinin bu ricaya riayet ettiğini Celal Bayar’ın eşi Reşide Bayar’ın başını açmadan bu baloya katıldığını eklediğini belirtmiştir (Özden Toker ile Röportaj, Nisan 1995).

Halkın sosyalleşme alanlarından biri olan baloların yapıldığı başka bir mekan da Ankara Palastır. Yeni Başkent’in ilk modern oteli olarak tanımlanan bu mekan Atatürk’ün direktifiyle devlet tarafından yaptı-rılmıştır. 1920’li yıllar, milletvekilleriyle milli mücadeleye destek olan

aydınların, görevlilerin akın akın Ankara’da toplandığı dönemde An-kara Palas’ın kurulması ihtiyaçtan zaruri olarak yaptırılmıştır. 18 Ni-san 1927’de açılan Ankara Palas, kadınların kamusala çıkmasına izin verilen rezervasyon alanları arasında yer almıştır (Berktay, 2004: 277).

Cumhuriyet’in yeni yüzü olan kadınların görünebildikleri bir mekan olarak Ankara Palas’ın modern kimlik inşasındaki işlevi daha net an-laşılabilir. Burada sunulan kadın porteleri, giyim kuşamıyla, dans edişi ve nezaketiyle kentli ve çağdaştır. Bu durum Bedii Faik’in anılarında şu şekilde anlatılmıştır.

“Ankara Palas'ın açılışından sonra, Atatürk bir balo yapmak ister.

Tamam da, Ankara'da baloya gelecek yeteri kadar hanım yoktur. Eşleriyle davet edilen yabancı sefirlere karşı tek tük çağdaş kıyafet giyen mebus eşleri vardır. Müzik başlayacak, yabancılar dans edecek, bizimkiler onlara ba-kacak. Münip Hayri Bey'i İstanbul'a gönderir. "Batı giyimli, çağdaş 20 hanım bulun ve onları Ankara'ya getirin," der… Neticede Avrupa eğitimi almış, kibar, Batı giyimli 20 genç kız bulunur ve Ankara'ya getirilir. Bu şekilde, Batı anlamında güzel bir balo yapılır. Bu, genç Türkiye Cumhu-riyeti'nin ilk balosudur. Bunu diğerleri takip eder” (Maruflu, 2011, Sum-baş, 2013:187’den).

Görüldüğü üzere Ankara Palas’taki balolar, kadınlı-erkekli eğlen-celerin düzenlenmesi, Batı giyim tarzının ve şıklığın bir zorunluluk gibi tüm misafirler tarafından sergilenmesi, dans ve sohbet kültürü-nün özendirilmesi benzeri nitelikleriyle Yeni Devlet’in yaratmak iste-diği ulus prototipinin sunumunu yapmaktadır. Atatürk’ün yabancı ve kadın misafirlere olan yaklaşımının, sohbet etme biçiminin, dansları-nın detayları, öğretici bir örnek olarak aktarılmaktadır. Ankara Palas salonları, gerçekleşen inkılapların bir nevi staj yeridir. Kıyafet inkılabı, kadın-erkek ilişkileri, modernleşen toplum yaşamı, Batı müziğinde dans, Fransız mutfağı bu balolara katılanların, izleyenlerin bilmesi ve öğrenmesi gerekenlerdir (Sumbaş, 2013:187).

Her yıl 29 Ekim’de düzenlenen resmi Cumhuriyet Balolarının en görkemlisi, Cumhuriyet’in kuruluşunun onuncu yılında düzenlenen

“10. Yıl Dönümü Balosu” dur. Cumhuriyet’in onuncu yıl dönü-münde, hükümet tüm illere gönderdiği genelgelerle, balolar düzen-lenmesini istemiş ve o yılki balonun gelmiş geçmiş tüm balolardan daha gösterişli olması amaçlanmıştır. Balo için özel kıyafet siparişi ve-rilirken, milletvekilleri, bakanlar, üst düzey yöneticiler dans dersleri almaya başlamışlardır. Tarihi baloya elçilerden başka, yurt dışından başbakan düzeyinde diplomatlar da davet edilmiştir. Bu konukların varlığı baloyu bir sınav havasına sokmuştu. (Boyazoğlu, 1996:66).

Cumhuriyetin 10. Yılı kutlamalarına davet edilen bir heyette Rusya’dan gelmiştir. Bu heyet Türkiye’de bulunduğu zamanı ve yeni Türkiye’nin aydınlık yüzünü tanıtacak bir film çekmiştir.

“1933 yılında Cumhuriyetin kuruluşunun 10. yıl kutlamaları çerçevesinde Sovyet yönetmen Sergei Yutkevic ve Lev Arnstam tara-fından; "Türkiye'nin Kalbi Ankara" belgeseli çekilmiştir. Belgesel Cumhuriyetin 10. Yıl kutlamalarına katılan Rus heyetiyle birlikte gezen film ekibinin çektiği görüntülerden oluşmaktadır. İstanbul ve Ankara ile bazı Anadolu kırsalında çekim yapan ekip eski ve yeni Türkiye’yi karşılaştırmış ve yeni Kurulan Türkiye Cumhuriyetinin yeni imajını gözler önene seren tarihi bir hazine ve dönem ile ilgili önemli ipuçları veren görsel bir dokümandır.

Fotoğraf 7: 1933 Cumhuriyetin 10.

yılında Parkta çocuk ve annesi

Fotoğraf 8: 1933 Cumhuriyetin 10.

yılında Ankara İsmet Paşa Kız Enstitüsü’nde beden eğitimi

dersinde kız öğrenciler

Benzer Belgeler