• Sonuç bulunamadı

Askerlik, Nüfus ve Muhacir İşleri ile İlgili Rüşvet Suçları

BÖLÜM 3: II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİNDE SİVİL BÜROKRASİ SUÇLARI SUÇLARI

3.2.1.8. Askerlik, Nüfus ve Muhacir İşleri ile İlgili Rüşvet Suçları

Tanzimat’tan önce Osmanlı Devleti'nde neferlerin ne şekilde askere alınacağı ve bunların hangi sürelerle askerlik yapacağına dair belirsizlik vardır. İlk olarak 1846 yılında çıkarılan kura kanunuyla askerlik süresi beş yıl olarak saptanmıştır. Fakat ticaret ve zanaat erbabı olan kişilerin, beş yıl boyunca askerlikte olması onların işlerini bozacağından ve bunun devlete vereceği ekenomik zararlar hesaba katılarak bu gibi kişilerden, askerlik hizmetlerinden muaf olmalarına karşılık bedel alınması kararlaştırılmıştır. Bu yüzden 1846 Kurra Kanunu’nun önemli bir kısmı bedelli askerlik yapacaklarla ilgilidir. Kanuna

385 BOA. DH. MKT.327/63.

göre, bedelli askerlik yapmak isteyenler ya Bedel-i Nakdi veya Bedel-i Şahsi şeklinde askerlik vazifesini yerine getirebilecektir. Yine 1870 tarihli Askeri Nizamname’sine göre de askerlikle yükümlü olup ismine kurra isabet edenler bedelli askerlik yapabileceklerdir. Bedel-i Şahsi ve Bedel-i Nakdi hususunda zaman zaman düzenlemeler yapılmıştır.387 Özellikle askerlik hizmet süresi ve şekli Sultan Abdülaziz, Sultan II. Abdülhamid ve II. Meşrutiyet dönemlerinde tekrar düzenlenmiştir. 1870 ve 1886 yıllarında yürürlüğe giren Ahz-ı Asker Kanunları ile askerlik hizmeti düzenlemesine girişilmiştir. Ahz-ı Asker kanunları yeni bir ordu oluşturulmasında ve oluşturulan ordunun modernleştirilmesinde öncü birer kanunname olmuştur.

Özellikle Bedel-i Nakdi için alınan ücretler hem şikâyetlere konu olmuş hem de askere almada yetkili memurlar için rüşvet kapısı olmuştur. İsimlerine numara isabet edenlerin askerlik hizmetlerine karşılık olarak Bedel-i Nakdi verebileceklerine dair mahalli hükümete dilekçe vermeleri gereken kişilere, gerekli olan mazbataların Kütahya Sancağı Meclis İdaresinde bir memur tarafından bir mecidiye rüşvet alınmadıkça verilmediğine dair Parmakviran Köyü’nden Kurugüllü oğlu Hüseyin bin Ahmed imzasıyla Seraskerliğe bir şikâyet dilekçesi yazılmıştır. Seraskerlik durumu Dâhiliye Nezareti’ne bildirmiş, Dâhiliye Nezareti 26 Aralık 1892 tarihinde gerekli tahkikatların yapılarak memur hakkında gerekli işlemlerin yapılması için Hüdavendigar Vilayeti’ne yazı göndermiştir.388

Memurlarının rüşvet aldıkları bir başka konu da askerlik çağına gelenlerin ve kendisine kura isabet edenlerin isimlerini rüşvet karşılığı kuradan gizleme şeklinde gerçekleşmektedir. İbradı Nahiyesi’nin Göynüm Köyü’nün 42. hanesi ahalisinden ve 1873 yılında kendisine asker kurası çıkmış olup nüfus sicilinde kaydı olmayan Taşçıoğlu Ahmed, Beyşehir Kaymakamlığı tarafından tutuklanmıştır. II. Ordu Müşiriyeti Vekâleti’nden Adliye Nezareti’ne bir dilekçe ile yapılan tahkikat evrakı gönderilmiştir. Tahkikat evrakında, Taşçıoğlu Ahmed ve köy ahalisinden Akseki Kazası Kaymakamı Nuri Efendi’nin asker kurasından saklama karşılığında rüşvet olarak 25 mecidiye ve

387 Osmanlı Devletinde Bedelli Askerlik hakkında geniş bilgi içim bkz. Hidayet Kara, Bahattin Çatma,

“Osmanlı Devleti’nin Askere Alma Kanunlarında Bedelli Askerlik”, The Journal Of Academic Social Science Studies, C.11, Sayı:64, 2017, s.355–371;Çadırcı, Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapıları, s.314-324.

Göynüm Köyü imamı ve muhtarı tarafından kaymakam namına 40 mecidiye alınmış olduğu ifade edilerek gereğinin yapılması istenmiştir. Seraskerlikten gelen 24 Aralık 1894 tarihli tezkere ile gönderilmiş olan yazılar ve tahkikat evrakı daha sonra tekrar iade olunmak üzere Dâhiliye Nezareti tarafından 3 Şubat 1895 tarihinde Konya Vilayeti’ne gönderilmiş ve tahkikat yapılarak gerekli işlemlerin yapılması ve yapılan işlemlerin Nezarete bildirilmeei istenmiştir.389

Kütahya Sancağı Nüfus İdaresinde yaşanan bazı usulsüzlüklere dair Kütahya Redif Livalığı tarafından Seraskerliğe bir yazı gönderilmiştir. Bu yazıya göre Kütahya nüfus memuru olup alenen rüşvet alma suçundan dolayı mahkeme alınacakken Bursa’ya firar etmiş olan ve bir sene sonra beraat kararı elde ederek memuriyetine geri dönen Hakkı Efendi ve diğer nüfus memurlarının evlenme, boşanma, doğum ve pek çok nüfus işlerinde yolsuzluk yaptıkları ifade edilmiştir. Seraskerlik gelen yazıyı, konunun araştırılması ve gereğinin yapılması için Dâhiliye Nezareti’ne göndermiştir. Dâhiliye Nezareti hususi teftiş memurları gönderilerek Hakkı Efendi ve işte dâhili olduğu bildirilen nüfus memurları hakkında tedkikat ve tahkikat yapılarak ihbar edilen durumun araştırılmasını ve suçlarının sabit olduğu ortaya çıkması halinde haklarında gerekli kanuni muamelenin yerine getirilmesini Hüdavendigar Vilayeti’ne gönderdiği 26 Ocak 1895 tarihli yazıyla bildirmiştir. Dâhiliye Nezareti’ne daha sonra nüfus işlerinde meydana gelen suiistimalleri ve başka usulsüzlükleri içeren Kütahya eski nüfus memuru Ahmed Hamdi mührüyle başka bir arzuhal daha gönderilmiştir. Dâhiliye Nezareti bu arzuhali de Hüdavendigar Vilayeti’ne 3 Nisan 1895 tarihinde göndererek meselenin dikkatle tahkik edilmesini ve gereğinin yapılması istemiştir.390

Askerlikten kaçmak için memurlara rüşvet verenler ve rüşvet alarak askerlik çağına gelenleri saklayan memurlar Askeri Ceza Kanunu’na göre yargılanırlardı. Bu konuda özellikle nüfus memurları ve muhtarların rüşvet alarak yolsuzluk yapmakta oldukları görülmektedir.

1 Ekim 1893 tarihinde Lankaza Kazasında Baykış ve Maverde köylerinin muhtarları Mustafa Bin Hacı Salih ve İskender Bin Mustafa’nın köy ahalisinden ve askerlik yaşına

389 BOA. DH. MKT. 327/61.

gelmiş iki kişiyi askerlikten kurtarmak için akçe aldıklarından dolayı haklarında Divan-ı Harp’ten mazbata düzenlenmiştir. Mazbata Selanik, Kosova ve Havalisi Kumandanlığı’ndan Seraskerlik Dairesine gönderilmiştir. Seraskerlik mazbatayı ekleriyle beraber Seraskerlik Muhakemat Dairesine havale edilmiştir. Mazbatada köy muhtarlarından Mustafa Ağa’nın 1893 senesinde askerlik yaşına gelmiş olan, ahaliden Yusuf bin Ali’yi askerden kurtarmak için elli lira aldığı ve muayene mevsiminde yerini değiştirdiği ve İskender Ağa’nın da Maverde köyü ahalisinden Receb bin Mustafa’yı 1891 senesinde askerden kurtarmak için on beş lira alarak muayene defterine gerçeği yansıtmayan şerh verdiği şahitler ile ortaya çıkmıştır. Bu kişilerin askeri Ceza Kanunu’nun 117. maddesinde ifade edildiği şekilde, tutuklanma tarihlerinden itibaren 6 ay müddetle haps olunmalarıyla beraber almış oldukları paranın da kendilerinden alınarak sahiplerine teslimi kanunen uygun bulunmuştur. Bu şekilde suçlarının karşılığı olan cezalarının icrası için Dâhiliye Nezareti’ne yazı yazılması Seraskerlik Muhakemat Dairesi’nden kumandanlığa yazılmıştır. Kumandanlık, Dâhiliye Nezareti’nden cezaların uygulanması konusunda onay istemiştir. Dâhiliye Nezareti 19 Ekim 1893 tarihinde kumandanlığın şikâyetini ve delilleri inceleyerek Seraskerlik’ten verilen cezayı onaylamış ve bu kararın uygulanmasını Selanik Vilayeti’ne bildirmiştir.391

Bu dönem hem Osmanlı Devletinin bazı sınır bölgelerinde hem de başka devletlerin sınırları içerisinde yaşayan Müslüman halk için mevcut zorlu koşullar, onları Osmanlı Devleti sınırları içerisinde güvenli bölgelere göç etmeye zorlamıştır. Fakat Osmanlı memurları arasında görevini suiistimal eden ve muhacirlerin zor durumlarından yararlanmak isteyen memurlar Osmanlı Devleti sınırlarına hicret eden muhacirlerin gönderildiği yerlerde kendilerinden rüşvet almadıkça iskân etmemektedirler. Bu durum hem üzücü hem de zor durumda olan vatandaşları yolsuzluğa yönelten bir hareketti. Bu gibi olayların fazlaca görülmesi Osmanlı Devleti’nde bazı yerel memurların ahlaki değerleri hakkında da ipucu vermektedir.

İslimiye muhacirlerinden Ahmed imzasıyla Karahisar-ı Sahib’den Mabeyn’e gönderilen telgraf bu duruma ilginç bir örnektir. Muhacir Ahmed telgrafında, Hüdavendigar Vilayeti’nde Aziziye Kazasına bağlı Karabatak isimli boş araziye iskân edilmeleri için

Aziziye Muhacirin Komisyonu Reisi ve Meclis İdare Azasından Yusuf Bey’in kendilerinden 60 adet Osmanlı lirası rüşvet aldığını iddia etmiştir. Bu telgraf Padişaha sunulmuştur. Mabeyn tarafından Umur-u Muhacirin Komisyonu Başkanlığına 25 Ocak 1894 tarihinde konu hakkında Padişahın görüşü yazılmıştır. Zor durumlarından dolayı Osmanlı Devleti’ne hicret eden Müslümanların genellikle gönderildiği mahallerde iskân edilmeyip uzun süre sefil ve perişan halde dolaşmakta ve üzerlerinde 5-10 kuruş parası olanlardan para alınmadıkça iskân emirleri uygulanmamakta olduğuna dair şimdiye kadar dolaşan pek çok rivayeti bu telgrafname içeriği teyit ve tasdik etmektedir. Memlekette memurların uygunsuz durum ve muamelelerine, çaresiz muhacirlerin de hedef edilmesi üzüntü verici bir durum olduğundan dolayı artık her nerede henüz iskân edilmemiş muhacir var ise eksiklikleri giderilerek bundan sonra bu konuda yolsuzluklar meydana gelmesine izin verilmemesi ve Yusuf Bey’in hakkında tahkikat icra edilmesi ve çıkacak neticeye göre işlem yapılması Padişah tarafından emredilmiştir.392

Zimmet

Zimmet, bir memurun ayni ya da nakdi kamu kaynağını yasadışı yollarla kişisel menfaati için kullanması, harcaması ya da gizlemesidir.393 Osmanlı hukukunda zimmet suçları hakkında yapılan düzenlemeler neticesinde genellikle dayak, hapis, azl ve sürgün cezaları uygulanmıştır. Tanzimat’tan önce zimmet suçuna karşılık katl cezası verilebildiği de görülmektedir. 1743 yılında Van Beylerbeyi Ömer Paşa hakkında halk arasında fesat çıkardığından ve devlet malını zimmetine geçirmesinden dolayı idam kararı verilmiştir. Ömer Paşa pek çok suç işlediği ve topluma zararlı bir kişi olduğundan hakkında böyle ağır bir karar çıkartılmış olabilir, çünkü daha öncesinde cezalandırılmak için birkaç kez görev yeri değiştirilmiştir.394