• Sonuç bulunamadı

4. H.1091-1092/M.1680-1681 TARİHLİ HARPUT ŞERʻİYYE SİCİLİNİN (s 125-

3.3. Askeri ve İdari Görevliler

Sancaktaki tımarlı sipahilerin en yüksek amiridir. Bunlar beylerbeyi ve sancakbeyinin arzıyla tayin edilmekte, kadı ve beylerbeyi arzıyla da görevlerinden azledilmekteydi93. Alaybeyi, sancağındaki sipahilerin komutanı olarak seferlere katıldığı gibi, seferlere katılmayıp sancakta da kalabilirdi94.

İncelediğimiz sicile göre Ağustos 1680 tarihinde Harput Alaybeyi, toplumun huzurunu bozan olaylarda görevlendirilmiştir95. Ancak sicilin incelediğimiz kısmında alaybeyinin ismi verilmemiştir.

3.3.2. Dizdar

Kale kumandanı demek olan dizdarın, askeri görevinin yanı sıra şehrin asayişi ve kalede saklanan değerli eşyaların korunması gibi çeşitli vazifeleri vardı96. Genelde kapı kulu askerleri arasından seçilen dizdarlar sancakbeyi ve kadılara karşı sorumlu idiler. Herhangi bir başarısızlıkta veya görevini istismar ettiğinde yine bu kişiler tarafından azledilirdi97.

Dizdarların emrinde çalışan çeşitli görevliler vardır. Bunlar; kethüdâ, bölükbaşılar, kale imamı, müezzin, kapıcı, topçu, nöbetçi, terzi, demirci ve marangoz gibi özel görevliler98 ile “kale erenleri” (veya müstahfızân) ve “azebân” denilen ulufeli

90 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı, s.33,42.

91 HŞS., 38244-VI, s.145/b.1; HŞS., 38244-VI, s.157/b.3; HŞS., 38244-VI, s.192/b.1; HŞS., 38244-VI,

s.200/b.1; HŞS., 38244-VI, s.204/b.1; HŞS., 38244-VI, s.230/b.2; HŞS., 38244-VI, s.231/b.2; HŞS., 38244-

VI, s.237/b.1; HŞS., 38244-VI, s.238/b.4; HŞS., 38244-VI, s.242/b.3.

92 HŞS., 38244-VI, s.145/b.1.

93 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s.46.

94 Enver Çakar, Doğu Akdeniz Sahilinde Bir Osmanlı Sancağı: Trablus (1516-1579), Türk Tarih Kurumu

Yayınları, Ankara, 2012, s.103.

95 HŞS., 38244-VI, s.229/b.1; HŞS., 38244-VI, s.229/b.2. 96 Yusuf Oğuzoğlu, “Dizdar”, DİA, C.9, İstanbul, 1994, s.481.

97 Enver Çakar, Doğu Akdeniz Sahilinde Bir Osmanlı Sancağı: Trablus (1516-1579), s.111. 98 Yusuf Oğuzoğlu, “Dizdar”, s.481.

askerlerdi99. İncelemiş olduğumuz sicilde, Harput kale dizdarı olarak İsmail Ağa’nın ismi geçmektedir100.

3.3.3. Çeribaşı (Serasker)

Sancakta alaybeyinden sonra en yüksek rütbeli sipahi subayı idi. Çeribaşılar, sancağın bir nahiyelik bölgesinin amiri durumunda idiler. Vazifeleri; asayişi temin etmek, sefer sırasında gereken askerleri çıkarmak ve sefer sonrasında iktiza edilenleri tahsil etmekti101. Sicilde, mahkemedeki şühûdü’l-hâl heyeti içerisinde çeribaşı olarak Mehmed Bey102 ve Yasin Çelebi’nin103 isimleri geçmektedir.

3.3.4. Kadı

İncelemiş olduğumuz sicilde (s.125-247), Harput kadısı olarak şu isimler yer almaktadır: H.1045/M.1645 tarihinde Abdülfettah104, H.1074/M.1663 tarihinde Abdülbaki Efendi105, H.1082/M.1671 tarihinde Hamdi Efendi106, H.1090/M.1679 tarihinde Ahmed Efendi107 ve Şeyh Mehmed Efendi108.

3.3.5. Kethüda ve Kethüda Yeri

Kethüda tabiri, Osmanlı devlet teşkilatında XV. yüzyıldan itibaren devlet görevlilerinin işlerini yürüten yardımcı anlamı kazanmıştır. Devletin en üst kademesinden en alt kademesinde görev yapan görevlinin bile kethüda unvanını taşıyan yardımcısı bulunmaktaydı. Kethüdalar maaş karşılığı çalışır, başarılı kethüdalar tamamıyla valinin takdirine bağlı olarak daha üst memuriyetlere tayin edilirdi. Bazı kethüdaların kendisine ait bir sarayı ve şahsına intikal eden davalar için ayrı bir divanı bile bulunmaktaydı109.

99 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s.48

100 HŞS., 38244-VI, s.184/b.1; HŞS., 38244-VI, s.193/b.1; HŞS., 38244-VI, s.201/b.1; HŞS., 38244-VI,

s.206/b.1.

101 Enver Çakar, Doğu Akdeniz Sahilinde Bir Osmanlı Sancağı: Trablus (1516-1579), s.106.

102 HŞS., 38244-VI, s.125/b.3; HŞS., 38244-VI, s.137/b.1; HŞS., 38244-VI, s.137/b.2; HŞS., 38244-VI,

s.138/b.1; HŞS., 38244-VI, s.140/b.1; HŞS., 38244-VI, s.144/b.1; HŞS., 38244-VI, s.144/b.2; HŞS., 38244-

VI, s.179/b.3; HŞS., 38244-VI, s.187/b.2. 103 HŞS., 38244-VI, s.183/b.1. 104 HŞS., 38244-VI, s.129/b.2; 105 HŞS., 38244-VI, s.164/b.1. 106 HŞS., 38244-VI, s.145/b.1; HŞS., 38244-VI, s.187/b.2. 107 HŞS., 38244-VI, s.145/b.1. 108 HŞS., 38244-VI, s.187/b.2.

60

İncelediğimiz sicilde adı geçen kethüdalar, mahkemelerde bir nevi jüri görevini yapan ve şühûdü’l-hâl denilen heyet içerisinde yer almışlardır. Sicilde adı geçen kethüdalar ise şunlardır: Mahmud110, Ahmed111, Ali112, Ömer113, Ebubekir114, Mustafa115; Kethüda vekili ise İsmail Bey’dir116.

Kethüda yeri olanlar XVI. yüzyılın sonlarında şehrin ve beldenin huzur ve güvenliğini sağlamakla görevliydiler. Bunlar, şerʻî mahkemeye bağlı hareket ederek asayişi sağlarlardı117. İncelediğimiz sicile göre Harput’un kethüda yeri el-Hac Cercis Ağa idi118.

3.3.6. Şehir, Kale ve Kapı Kethüdaları

Görevi itibariyle bugünkü belediye başkanına benzeyen şehir kethüdaları, şehrin muhtelif işlerini yapmakla görevliydi. Bu kişiler halkın tamamının katıldığı bir seçimle değil, şehrin ileri gelenlerinin ve halkın ittifak kurduğu bir kişinin hükümete teklif edilmesiyle göreve başlardı119. Şehir kethüdaları, hukuki davlarda hazır bulundukları gibi şehrin vergi, iltizam ve memur tayini işlerinde de etkili oluyorlardı120.

Devletle halk arasında ve mali konularda aracılık yapan şehir kethüdalarının değişik görevleri vardı. Bunlar, şehre gelen resmi görevlilere hizmet etmek, barınma ve beslenme problemlerini çözmek, bir şehirden başka bir şehre giden üst yöneticilerin yol boyunca masraflarını karşılamak, sefere çıkan askerin ihtiyacı olan zahireyi temin etmek gibi idari görevleri yürütmekteydiler121.

Kale kethüdaları, kalede dirlik ve düzenin sağlamasının yanında, verilen emirlerin uygulanmasında kale dizdarlarının yardımcısı durumundaydılar122.

110 HŞS., 38244-VI, s.126/b.1; HŞS., 38244-VI, s.150/b.3; HŞS., 38244-VI, s.161/b.2; HŞS., 38244-VI,

s.193/b.1; HŞS., 38244-VI, s.195/b.1; HŞS., 38244-VI, s.198/b.2; HŞS., 38244-VI, s.203/b.1; HŞS., 38244-

VI, s.210/b.1; HŞS., 38244-VI, s.211/b.1; HŞS., 38244-VI, s.221/b.1.

111 HŞS., 38244-VI, s.136/b.2. 112 HŞS., 38244-VI, s.168/b.1; HŞS., 38244-VI, s.176/b.2. 113 HŞS., 38244-VI, s.177/b.3. 114 HŞS., 38244-VI, s.151/b.3. 115 HŞS., 38244-VI, s.184/b.1. 116 HŞS., 38244-VI, s.200/b.1.

117 Rifat Özdemir, XIX. Yüzyılın Sonlarında Ankara, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1986,

s.152.

118 HŞS., 38244-VI, s.206/b.1.

119 Mehmet Ali Ünal, XVI. Yüzyılda Harput Sancağı (1518-1566), s.49. 120 Mehmet Canatar, “Kethüda”, DİA, C.25, Ankara, 2002, s.333. 121 Rifat Özdemir, XIX. Yüzyılın Sonlarında Ankara, s.158.

122 İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840), Türk Tarih Kurumu

İncelediğimiz sicilde şehir, kale ve kapu kethüdalarının isimler geçmektedir. Fakat bunların çoğu şühûdü’l-hâl içerisinde yer almaktadır. Sicile göre şehir kethüdası Ebubekir Kethüda123, Kale kethüdası da Ömer Kethüda124 idi.

Sancakbeyinin yardımcısı olarak da Kapı Kethüdası vazife yapardı. İncelediğimiz sicilde, hem kapu kethüdası tarlasından125 bahsedilmiş hem de kapu kethüdasının Mehmed olduğu ifade edilmiştir126.

3.3.7. Muhzırbaşı

Davalıları mahkemeye getirip götürme görevini üstlenen muhzırların reisi durumunda olan kişilerdi127. Sicilde muhzırbaşı olarak Maksud ismi geçmektedir128.

3.3.8. Melikler

Osmanlı Devleti’nde voyvodalıkların bir benzeri olarak Melikler vardı. Bunlar devletin hâkimiyetini tanımış, iç işlerinde serbest hareket eden yöneticilerdi129. Fakat sicilde geçen melikler, bu tür meliklerden farklıdır ve “has meliki” ve “tımar meliki” olmak üzere iki çeşittir. Öyle anlaşılıyor ki bunlar, gayrimüslim köylerde halkı devlete karşı temsil eden yöneticilerdi. H.1092/M.1681 tarihinde Harput’ta has meliki olan Nikegos’a hizmetine karşılık olarak yıllık 150 kuruş ücret ödeniyordu130. Bu dönemde Harput’un tımar meliki ise Asdur adındaki zimmi idi131.

3.3.9.Subaşı

Osmanlı Devleti’nin ilk devirlerinde şehir muhafızı vazifesini yürüten subaşı, Sancak Beyi ve Kadı’dan sonra gelmekteydi. Şehrin iaşesinin sağlanması, suçluların bulunması, kadının emirlerinin uygulanması ve gerektiğinde teftiş görevinde bulunma

123 HŞS., 38244-VI, s.151/b.2; HŞS., 38244-VI, s.151/b.3; HŞS., 38244-VI, s.153/b.1; HŞS., 38244-VI,

s.154/b.1; HŞS., 38244-VI, s.155/b.1; HŞS., 38244-VI, s.156/b.1; HŞS., 38244-VI, s.158/b.3; HŞS.,

38244-VI, s.168/b.3; HŞS., 38244-VI, s.173/b.2; HŞS., 38244-VI, s.180/b.2; HŞS., 38244-VI, s.210/b.2; HŞS., 38244-VI, s.212/b.2; HŞS., 38244-VI, s.234/b.3; HŞS., 38244-VI, s.241/b.2.

124 HŞS., 38244-VI, s.193/b.1; HŞS., 38244-VI, s.201/b.1. 125 HŞS., 38244-VI, s.169/b.1.

126 HŞS., 38244-VI, s.170/b.1.

127 İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840), s.233. 128 HŞS., 38244-VI, s.217/b.2; HŞS., 38244-VI, s.213/b.1; HŞS., 38244-VI, s.237/b.2.

129 Orhan Kılıç, 18. Yüzyılın İlk Yarısında Osmanlı Devleti’nin İdari Taksimatı Eyalet Sancak Tevcihatı,

Elazığ, 1997, s. 17.

130 HŞS., 38244-VI, s.128/b.3.

62

gibi görevleri vardı132. İncelemiş olduğumuz sicilde, şühûdü’l-hâl içerisinde subaşı olarak el-Hac Abdurrahman Beşe’nin ismi geçmektedir133.

3.3.10. Nakîbül’l-Eşraf Kaymakamı

Peygamber soyundan gelenlerle ilgilenmek üzere kurulan teşkilatın sorumlusuydu134. Bunların kazalarda bulunan temsilcilerine Nakîbü’l-Eşrâf Kaymakamı denirdi. Osmanlı Devleti’nde Hz. Peygamber’in torunları olan Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin soyundan geldiklerine dair ellerinde beratları bulunan kişilere devletçe bir takım ayrıcalıklar tanınmıştı. Nakîbü’l-Eşrâf Kaymakamları, bulundukları kazalarda ne kadar Seyyid ve Şerîf var ise bunların vergi kolaylıklarından istifade etmelerini sağlamaya ve sahip oldukları ayrıcalıkların devam ettirmelerine yardımcı olmaya çalışırlardı135. İncelediğimiz sicile göre, Harput’taki Nakîbü’l-Eşrâf Kaymakamı es- Seyyid Süleyman Efendi idi136. Nakîbü’l-Eşrâf Kaymakam vekili ise es-Seyyid Mustafa Efendi idi137.

3.3.11. Sicilde Adı Geçen Diğer Görevliler Çaşnigirbaşı: Hasan Ağa138

Serdar: Hacı Beşe139, Ömer Ağa140, Serdar Vekili: Murad Ağa141

Miralay: Osman Ağa142, Hüseyin143, Mustafa144 ve Munzur145 Topçu: Ali146 ve Mustafa147

Sipahi: Ali148, Ömer149 ve Hasan150

132 Mücteba İlgürel, “Subaşı”, DİA, C.37, İstanbul, 2009, s.447. 133 HŞS., 38244-VI, s.200/b.2

134 Ş. Tufan Buzpınar, “Nakibüleşraf” DİA, C.32, İstanbul, 2009, s.322.

135 İbrahim Yılmazçelik, XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (1790-1840), s.239.

136 HŞS., 38244-VI, s.133/b.2; HŞS., 38244-VI, s.138/b.2; HŞS., 38244-VI, s.161/b.3; HŞS., 38244-VI,

s.175/b.1; HŞS., 38244-VI, s.200/b.1; HŞS., 38244-VI, s.239/b.2. 137 HŞS., 38244-VI, s.206/b.1. 138 HŞS., 38244-VI, s.157/b.3. 139 HŞS., 38244-VI, s.131/b.1. 140 HŞS., 38244-VI, s.217/b.2; HŞS., 38244-VI, s.238/b.3. 141 HŞS., 38244-VI, s.206/b.1.

142 HŞS., 38244-VI, s.130/b.2; HŞS., 38244-VI, s.135/b.3; HŞS., 38244-VI, s.136/b.1; HŞS., 38244-VI,

s.137/b.1; HŞS., 38244-VI, s.143/b.3; HŞS., 38244-VI, s.144/b.1; HŞS., 38244-VI, s.144/b.2.

143 HŞS., 38244-VI, s.203/b.2.

144 HŞS., 38244-VI, s.206/b.1; HŞS., 38244-VI, s.217/b.2. 145 HŞS., 38244-VI, s.230/b.1

146 HŞS., 38244-VI, s.163/b.1.

Bölükbaşı: Mehmed Beşe151 Emin: Mehmed152 ve Hüseyin153 Diyarbekir Valisi: Mahmud Paşa154 Palu Hâkimi: Yansur Bey155

Şehir Bekçisi: Osman156

3.4. Sicilde Adı Geçen Nahiye; Köy, Mezra ve Mahalle İsimleri

Benzer Belgeler