• Sonuç bulunamadı

1.2. Soğuk Savaş Yıllarından Günümüze Spitsbergen Takımadaları’nın Önemi

1.2.2. Askeri Güvenlik

Spitsbergen Takımadaları, ekonomik nedenlerin yanı sıra güvenlik bakımından da Arktika Bölgesi’nin en önemli noktalarından bir tanesidir. Özellikle, Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında Takımadaları’na yönelik güvenlik endişeleri oldukça ön plana çıkmıştır. Frydenlund’un notlarından aktarılan “Dönemin Norveç Dışişleri Bakanı John Lyng’ın 1965-

1970 yılları arasında gecenin bir yarısı ne zaman telefonu çalsa, ilk endişesi muhtemelen Svalbard ile ilgili olurdu.“ sözleri, bu güvenlik endişesine bir örnek teşkil etmektedir (akt. Pedersen, 2009: 150). Soğuk Savaş yıllarında özellikle Arktika Bölgesi’ne kıyısı olan ülkeler için oldukça kritik bir role sahip olan bu coğrafik alan üzerinde, söz konusu ülkelerin birbirini etkileyen stratejik çıkarları bulunmaktadır. Bu noktada, Takımadaları’nda tarihsel bir geçmişe sahip olan Norveç ve Sovyetler Birliği bir adım öne çıkmaktadır.

Kuzey kutbu seferlerinde ve ticari faaliyetlerinde uzun bir geleneğe sahip olan Norveç, uluslararası ilişkilerde küçük bir oyuncu olmasına rağmen Arktika Bölgesi’ndeki ‘büyük oyun’ da önemli bir role sahiptir (Rottem, 2013: 235). Bu rol, ağırlıklı olarak 1970’li yıllardan itibaren Norveç kıta sahanlığından çıkarılan petrol ve doğal gaz ile yani ekonomik gelişmelerle bağlantılı olduğu gibi (Gotkowska, 2014: 9), Norveç’in büyük güçlerin grubunda yer alması ve Bölge’deki askeri konuşlanması ile de birebir bağlantılıdır (Holst, 1981: 66).

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında, 1949’da, Norveç NATO’ya üye olarak Arktika Bölgesi’nde potansiyel zorluklar ve tehditlerle başa çıkabilmek için NATO ile işbirliğine Doğu bloğuna karşı ise caydırıcılığa dayalı bir politika izlemiştir. Norveç, bu politika ile kolektif bir savunma ittifakı olarak NATO'nun itibarını güçlendirme, Norveç'in kendi savunma yeteneklerini oluşturma, ABD ile askeri işbirliğini artırma ve Kuzey Avrupa'da politik ve askeri işbirliğini geliştirme hedeflerine ulaşmayı amaçlamıştır (Gotkowska, 2014: 20). Norveç’in NATO’ya üye olmasıyla beraber Spitsbergen Takımadaları askeri açıdan stratejik bir tehdit alanı olarak Sovyetler Birliği’nin güvenlik politikalarında yer almaya başlamıştır.

Sovyetler açısından bakıldığında, Norveç’in NATO’ya üye olması, Spitsbergen Takımadaları’nın Sovyet gemilerine ve anakarasına karşı askeri operasyonlar için potansiyel bir üs olarak yorumlanmasına zemin hazırlamıştır (Østreng, 1984: 869). Operasyon bölgelerine -yani Atlantik’e- erişim için Spitsbergen’in güneyi ve doğusundaki potansiyel savaş noktalarını kullanan Kuzey Filosu ile Norveç’in ve dolayısıyla NATO’nun karşı karşıya gelme ihtimali artmıştır (Østreng, 1984: 869). Bu gelişme, Rusların Spitsbergen Takımadaları çevresindeki askeri güvenliğine yönelik endişelerinin en önemli sebepleri arasında yer almıştır.

Sovyetler Birliği’nin Arktika Bölgesi’ndeki temel ulusal çıkarlarını şu şekilde özetlemek mümkündür:

1. Ülkenin sosyo-ekonomik gelişimindeki problemlerin çözümünün sağlandığı kaynak tabanı olarak Arktika Bölgesi’nin kullanılması;

2. Arktika Bölgesi’nin eşsiz ekosisteminin korunması;

Buradan anlaşılacağı üzere, Sovyetler Birliği için Arktika Bölgesi sadece doğal kaynaklar açısından bir hazine olarak değil, aynı zamanda Rus gücünü yansıtan bir alan olarak da algılanmıştır (Chrášťanský ve Kříz, 2011: 10). Bu sebeple Soğuk Savaş yılları boyunca, Bölge’deki stratejik çıkarlar ekonomik çıkarlarla yakın ilişki içerisinde ve hayati bir öneme sahip olmuştur.

Sovyetler Birliği, Arktika Bölgesi genelinde izlediği politikayı benzer şekilde Spitsbergen Takımadaları üzerinde ve çevresinde de uygulamaya çalışmıştır. Takımadaları çevresindeki Rus varlığını garanti altına alma, bilgilere ilk elden ulaşma isteği ve Sovyet güvenlik çıkarlarını tehdit eden herhangi bir gelişmeyi belirleyen bir konumda olmak gibi temel hedefleri olmuştur (Østreng, 1984: 869). Rusların bu hedeflere ulaşma isteği, çalışmanın ilerleyen bölümlerinde detaylı olarak incelenen Spitsbergen Takımadaları çevresindeki deniz alanlarındaki mevcut anlaşmazlıklara zemin hazırlaması bakımından oldukça önemlidir.

Rus bakış açısına göre, Arktika Bölgesi genelindeki güvenlik kaygıları günümüzde çatışma potansiyeli açısından yüksek risk faktörlerini temsil eden Spitsbergen Takımadaları’nın statüsü ile yakından ilgilidir (Chrášťanský ve Kříz, 2011: 12). Rus siyasi tartışmalarına, Rus savunması ve güvenliği ile ilgili güncel makalelere bakıldığında, Rusların Takımadaları etrafında mevcut çıkarlarına algılanan tehditler şu şekilde belirtilmektedir:

1. Takımadaları’nın Norveç, ABD veya NATO tarafından askeri amaçlarla kullanılabileceği,

2. RF’nin Takımadaları üzerinde gelecekteki maden faaliyetlerinin Spitsbergen Çevre Koruma Yasası24 tarafından engellenebileceği,

3. Rus balıkçılarının Norveç Sahil Güvenliği tarafından Spitsbergen çevresindeki deniz alanlarının dışına itilebileceği (Åtland ve Pedersen, 2008: 231).

Spitsbergen Takımadaları çevresindeki deniz alanlarının potansiyel enerji kaynağı olarak görülmesi, Norveç ve RF’nin Takımadaları ve çevresindeki askeri güvenliğe yönelik endişelerinin artmasında etkili olan bir diğer unsurdur. Birçok ülkede olduğu gibi RF ve Norveç de enerjiyi, güvenlik politikalarının bir parçası olarak tanımlanmaya başlamıştır (Norwegian Ministry of Foreign Affairs, 2006: 14). Neorealizmin hâkim olduğu bu coğrafik alanda, ülke ekonomisinin güçlenmesi ile enerji kaynaklarının güvenliğinin sağlanması arasında kuvvetli bir ilişki vardır. Geçmişten günümüze kadar gelinen süreçte Spitsbergen Takımadaları ve Norveç anakarası arasında kalan suların Ruslar tarafından ‘hassas boğaz’

24

2001 yılında yürürlüğe giren Spitsbergen Çevre Koruma Yasası, Spitsbergen Takımadaları turizmine, tarımına, kamp aktivitelerine ilişkin düzenlemeler ile Spitsbergen ekosistemini korumayı amaçlamaktadır (Jaklin ve Holmén, 2005: 9-10).

olarak algılanması da ekonomi-enerji ilişkisinin önemini vurgular niteliktedir (Åtland ve Pedersen, 2008: 242).

Vladimir Putin’in İkinci Başkanlığı döneminde (2000-2008) yüksek benzin ve doğal gaz fiyatları ile önemli bir ekonomik büyüme yaşayan RF, Kola Yarımadası’ndaki askeri gücünü artırarak enerji rezervleri olduğu bilinen Barents Denizi’ndeki faaliyetleri sürekli olarak gözlemlemeye çalışmıştır (Åtland, 2010: 280). RF’nin elde ettiği doğalgazın %80’inin Spitsbergen Takımadaları’nın yer aldığı Arktika Bölgesi’nden sağlanması bunun en önemli sebepleri arasında yer almaktadır (Thessismun, 2015: 13). Norveç’in de toplam ihracat gelirinin %45’inin yalnızca petrol sektörü tarafından sağlandığı (Statistics Norway, 2015: 38) göz önünde bulundurulduğunda, iki ülkenin Bölge’deki enerji kaynaklarına sahip olma konusunda birbirleriyle rekabet halinde olduğu gözlenmektedir.