• Sonuç bulunamadı

Arzular, Hedefler ve Benliğin Varlık Mücadelesi

6. Âlemdeki Hareket İlkesi ve Amel

7.2. Arzular, Hedefler ve Benliğin Varlık Mücadelesi

İnsan, hedeflere ulaşmak için benliğindeki arzu duygusunu canlı tutarak hayat güçlerini birleştirip sağlamlaştırmalıdır. Çünkü İkbal’e göre hayatın temeli, arzu içine gizlenen arayış olduğu için, gönül arzularla hayat bulur. Dolayısıyla insan, gönlündeki arzu ateşini canlı tatarsa bir avuç toprağı ona mezar olmaz. Arzular benliği inşa ederek hedefler belirler. Bu nedenle hedefler doğrultusunda ortaya çıkan davranışların ölçüsü arzulardır. Hayatın sonsuzluğu ve var oluşun sürmesi, hedeflerin varlığına bağlı olduğu için hedefleri belirleyen arzuların ölümü, diriliğin sonudur. Akıl da hayatın kaynağı olan arzuların içinden doğar. İnsanların düzeninin, örf ve adetlerin, bilgilerin ve ilimdeki yeniliklerin devamlı değişip sürmesinin nedeni, kendi gücüyle parçalanıp zuhur eden arzulardır. Bütün duyular düşünce, hafıza, bilinç, akıl, hepsi hayatın tabiat savaşında yenik düşmemek için oluşturduğu aletlerdir. İlim, bu aletlerle hayatı korumak, benliği inşa etmek ve güçlendirmek için, insanın elde ettiği bir servettir. Bu nedenle ölümsüz olmak isteyen insan, arzularını canlı tutarak Allah’tan başka her şeyi yok eden yüce, güzel, gönül alıcı, eskiyi ve batılı söküp atarak kıyametler koparan, insanı kendine bağlayan hedefler belirlemelidir. Çünkü insan, arzuların ışığında hedefler oluşturup, o hedefler doğrultusunda çalışıp ameller ortaya koyarsa, sürekli hareket halindeki âlemin ritmine dâhil olan benliği canlılığını korur. Böylece insan ölüme yenik düşmeyerek benliğini/kendini dağılmaktan korur.360

İkbal’e göre hayat güçlerinin temeli, aşk ateşini hayat kıvılcımı olan benlikte yakan arzudur. İnsanın sıcakkanlılığı arzu ısısıyladır. Bu nedenle hayat arzu ile var olur, onunla güçlenir ve devam eder. Hayat, elde etmenin ifadesiyse, arzular bu ifadenin büyüsüdür. Hayat arzu tuzağıyla/kemendiyle, hedefini/avını yakalar. Böylece hayat, arzuyla güçlenir ve benlik hedeflerine arzuyla ulaşır. Arzunun önderi/kılavuzu ise güzel, iyi, yüce, zarif ve alımlı olan her şeydir. Güzellik gönle işlediğinde orada arzular yaratır. Çünkü arzu, aşka güzelliğin mesajını veren hayat müziğidir. Arzuların Rabbi güzellikte tecelli edince aşk zuhura gelir.361

359 M. İkbal, M.V. & H.A., s. 281.

360M. İkbal, İslami Benliğin İç Yüzü, s. 31, 32; M. İkbal, Esrar ve Rumuz, s. 37, 39. 361 M. İkbal, İslami Benliğin İç Yüzü, s. 47; M. İkbal, Esrar ve Rumuz, s. 50-51.

İnsan benliğini İlahi aşka açar, benliğinin temelini aşk ve muhabbet üstüne kurarsa benlik sağlamlaşır ve evrenin tüm güçlerini elde eder. Çünkü benlik, insan bedeninin içindeki aşktan ateş alan hayat kıvılcımıdır. Bu kıvılcımın içindeki cevher, muhabbetle alevlenir ya da onun içinde barındırdığı imkân, muhabbetle gelişir. Böylece aşk, benliğe dünyayı aydınlatmayı öğrettiği gibi, aynı zamanda ona âb-ı hayat/ölümsüzlük vererek, benliği daha diri, canlı tutar ve onu ebedîleştirir. Bu nedenle insan, arzularını canlı tutarak aşkı, muhabbeti öğrenmeli, sevgiliyi aramak için kâmil bir mürşidin müridi olmalıdır. Aslında her Müslüman’ın gönlündeki sevgili, peygamberi olduğu için İkbal’e göre Hz. Peygamber, Müslüman’ın varlığında tecelli eden mürşittir. Dolayısıyla her Müslüman peygamberinin müridi olmalıdır. Müslüman’ın gönlünde Mustafa makamı vardır. Aşkın isimlerinden biri de taklit olduğuna göre, Müslüman peygamberini taklit etmeli ve Müslüman’ın ulaşmayı arzuladığı hedefleri peygamberi gibi Allah’a layık olmalıdır. İnsan yine peygamberi gibi arzuyla aşkını dolayısıyla benliğini güçlendirmeli ve Allah’a ulaşmalıdır. Nasıl ki Hz. Muhammed, Hira’da vahdet tecrübesini yaşayarak yönetici güçle döndüyse, Müslüman da gönül Hira’sına oturup kendine doğru yürüyerek Hak’la benliğini sağlamlaşmalı, Allah’a doğru hicret etmelidir. Böylece o, Allah’ın taltifine layık olduğunu göstermeli ki Allah onu yeryüzüne halife yapsın.362

İkbal’in düşüncesinde ölümsüzlüğün sırrına giden yol, İlahi aşkla ya da yüce hedefler doğrultusundaki amellerle hayatta mücadele edip güçlü bir benlik inşa ederek benliğin miracını/yükselişini ya da evrimini gerçekleştirmektir. Bundan sonraki süreçte insan/benlik, ya kâmil bir mürşidin kılavuzluğu ya da Hz. Peygamber’in rehberliği aracılığıyla miracı/dini tecrübeyi yaşayarak ölümsüzlüğün sırrı, Mutlak Benlik olan Tanrı’ya ulaşır. Böylece kendi potansiyel ölümsüzlüğünü keşfeden ya da idrak eden insan/benlik, hayattaki amelleriyle Tanrı’nın kudretine ortak olarak ölümle dağılmayan güçlü bir benliğe sahip olur.

İkbal, benliğin ve ölümsüzlüğün sırrını aşağıdaki mısralarla özetler: “Ey balçık üzerinde bir gül gibi yetişen,

Sen benlik rahminden doğmuşsun.

Eğer sonsuzluk istiyorsan benliğinden vazgeçme! Eğer katre bile olsan denizleri yutmaya yelten. Sen benlik nuruyla parıldadın.

Eğer ebedîleşmek istersen bu benliği sağlamlaştır. Ancak bu ticaretle kâr elde edilir.

Zenginlik bu sermayeyi korumakla gerçekleşir. Ey can feda ettiğim ne de yanlış anlamışsın.

362 M. İkbal, İslami Benliğin İç Yüzü, s. 33, 34, 35, 36; M. İkbal, Esrar ve Rumuz, s. 39, 40, 41, 42.

Ben hayat sazının nağmelerini bilirim. Sana hayatın sırrını anlatayım.

İnci gibi önce kendi içinden hareketlenmek, Sonra gizlendiği yerden açığa çıkmak, Külün altında kıvılcım biriktirmek, Sonra gözleri yakan alev olmak, Kırk senelik bir çile evinin kederini at. Kendi etrafında dön ve şule ol.

Yaşamak; başkasını tavaf etmekten kurtulmak, Kendi etrafını “Beytü’l Harem” bilmektir. Toprak bağını kopar ve kanat aç,

Bir kuş gibi düşmekten tamamen kurtul.”363

Hayatı, dolayısıyla canlılığı hareket ilkesine bağlayan İkbal’e göre ölümsüzlüğün sırrı, temelinde arzuların var olduğu benliği aşkla canlandırarak, ölümsüz olan Tanrı’ya ulaştıran hedefler doğrultusunda mücadele etmektir. Böylece insan çalışıp ameller üreterek hem ölümle dağılmayan güçlü bir benliğe sahip olacak hem de benlik kudretiyle dünyaya hükmedecektir. Bu durumda, İkbal’in hayata ve ölüme yüklediği anlamlar önem arz ediyor demektir. Çünkü ebedî hayatın sırrına ulaştıran amel ve aşk, insanın bu dünya hayatında ortaya koyması gereken davranışlarına bağlıdır. O halde, İkbal’in hayata bakışı ve ölüme yüklediği anlamlar üzerinde durmamız gerekir. Bununla birlikte ölümsüzlük, aynı zamanda ölüm sonrası bir sürece bağlı olduğuna göre, İkbal’in ölümden sonra ölümsüzlüğün nasıl gerçekleşeceğine yönelik görüşlerini de, onun hayata ve ölüme bakışı doğrultusunda açıklamaya çalışacağız. Ayrıca İkbal ölümsüzlüğü Kur’an’daki diriliş olgusuyla açıkladığı için, dirilişle başlayan hayat sürecinde insanın karşılaşacağı durumların neler olduğu üzerinde duracağız.