• Sonuç bulunamadı

3.3. Cemal Reşit Eyüboğlu’nun IX. Dönem Milletvekilliği

3.3.4. Arapça Ezan Yasağının Kaldırılması İle İlişkisi

CHP, 27 yıllık iktidarı sırasında, Türk Devrimi’nin getirisi olan seküler modernleşme projesi ile Atatürk ilke ve inkılaplarının uygulayıcısı görevini üstlenmiştir. Bir parti-devlet yönetiminin etkin bulunduğu bu sürede, meclis içi

170 age, s. 162.

171 Aynı yer.

172 Aynı yer.

47

muhalefetten doğan DP'nin kurulduğu 1946 yılına kadar, mevcut koşullarda bir gereklilik olan Laiklik ilkesinin tam manasıyla uygulanmasına özen gösterilmiştir.

Türk Devrimi’nin temellerinde önemli yer tutan laiklik, Ali Fuad Başgil'e göre:

“…sırf devlet hayatına ait bir hareket ve faaliyet prensibidir. Binaenaleyh ferdin hususî ve manevi hayatı ve ailesi içindeki vaziyeti ile tenakuza girmez…” Başgil din hürriyetini koruma çaresi olarak laikliği görmüştür: “…hem dini, hem de siyasi taassuba karşı korumak için alınacak tedbir, bir kelime ile lâikliktir. (…) yaşadığımız devirde (…) din hürriyeti ancak lâik bir devlette gün görüp yaşayabilir.”173

Türkiye’de 1950 yılı genel seçimlerinin yaklaşmasıyla DP'nin hızla teşkilatlanmasına tanık olan CHP, nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan dindar kesimin desteğini alabilmek için dine karşı daha ılımlı bir tutum takınmıştır. Bundan hareketle, Türkiye’de uygulanan din politikasının döneme ve iktidara göre şekil aldığı söylenebilmektedir.174

İktidar-muhalefet arasındaki rekabetin bir sonucu olarak CHP, Tek Parti döneminin laik reformlarından birtakım ödünler vermek durumunda kalmıştır.

Türkiye’de 1947'den sonra okullarda seçmeli din derslerine izin verilmeye başlanmıştır. İmam Hatip okulları yeniden açılmıştır. 1949'da Ankara Üniversitesi bünyesinde bilimsel yöntemlerle din araştırması ve eğitimi yapacak bir İlahiyat Fakültesi kurulmuştur. Yine 1949’da, Türk ve din büyüklerinin türbelerinin yeniden açılmasına izin verilmiştir.175 CHP, bütün bu değişimlere karşı devletin laik niteliğini muhafazaya yönelik bir tedbir olarak Türk Ceza Kanunu'nun 163. maddesini uygulamaya koymuştur.176

173 Ali Fuad Başgil, Din ve Laiklik, Yağmur Yayınevi, İstanbul, 2007, s. 160-161.

174 Samuel P. Huntington, Üçüncü Dalga, “Yirminci Yüzyıl Sonlarında Demokratlaşma”, Çev.

Ergun Özbudun, Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara, 1993, s. 113.

175 Şaban Sitembölükbaşı, Türkiye’de İslam’ın Yeniden İnkişafı, “1950–1960”, İsam Yayınları, Ankara, 1995, s. 22-23.

176 Sözü edilen madde şöyledir: “Lâyikliğe aykırı olarak, Devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını, kısmen de olsa dinî esas ve mancalara uydurmak amaciyle cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare eden kimse i k i yıldan yedi yıla kadar ağır hapis cezasiyle cezalandırılır. Böyle cemiyetlere girenler veya girmek için başkalarına yol gösterenler altı aydan aşağı olmamak üzere hapis cezasiyle cezalandırılırlar. Dağılmaları emredilmiş olan yukarda yazılı cemiyetleri, sahte nam altında veya muvazaa şeklinde olsa dahi yeniden tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare edenler hakkında verilecek cezalar üçte birden eksik olmamak üzere artırılır. Lâyikliğe aykırı olarak, Devletin içtimai veya iktisadi veya siyasi veya hukuki temel nizamlarını, kısmen de olsa dinî esas ve inancalara uydurmak amaciyle veya siyasi menfaat veya şahsı nüfuz temin ve tesis eylemek maksadiyle dini veya dinî hissiyatı veya dince mukaddes tanılan şeyleri âlet ederek her ne

48

Dine karşı artan tolerans, 1950 Genel Seçimleri sonucundaki iktidar değişikliğine engel olamamıştır. Seçimler ile yönetimi devralan DP, CHP’nin başlattığı değişimleri devam ettirmiştir. DP döneminde din eğitimi yaygınlaştırılarak aile aksini talep etmedikçe dersler zorunlu hale getirilmiştir. İmam Hatip’lerin sayısı artırılmış; dini kitapların satışına izin verilmiş ve Türkiye’nin her yerinde yeni camilerin inşasına başlanmıştır. DP, aynı zamanda, oy oranlarını artırmak için kanunen yasak olan tarikatların ve dini örgütlerin faaliyetlerine de izin vermeye başlamıştır.177

Başbakan Menderes, cumhuriyet devri reformlarını kabul gören ve kabul görmeyen şeklinde sınıflandırmıştır. Ona göre, Türkçe ezan kabul görmeyen yeniliklerdendir. Bu nedenle, DP’nin dindar kesimi memnun etmek için başvurduğu bir başka yol ezanın tekrar Arapça okunabilmesinin yolunu açmak olmuştur. Hükümet, bu süreçte laiklik vurgusu yapmaya devam ederken yasağın dine müdahale olduğu ve bu ilkeyle bağdaşmadığı yönünde görüş bildirmiştir. Nihayetinde ceza kanununun ilgili hükmünü kaldırma yönündeki tasarı hükümetten geçerek parlamentoya gelmiştir.178

CHP Grubu, partinin tasarı hakkındaki tutumlarına karar vermek için Cemal Reşit Eyüboğlu ve iki arkadaşının öneri vermesiyle toplanmıştır. Görüşmeler sırasında partililer arasında kafa karışıklıkları ve fikir ayrılıkları görüldüyse de –Cemal Reşit Eyüboğlu da dâhil olmak üzere- çoğunluk, tasarıya karşı olduklarını belirtmiştir.

Bunun üzerinde İnönü, Cemal Reşit Eyüboğlu’na CHP’nin tasarıya aleyhtar nitelikteki kararını içeren konuşmayı yazdırmıştır. Tasarının görüşmelerinde partinin sözcüsü olarak da Eyüboğlu uygun görülmüştür. 179

suretle olursa olsun propaganda yapan veya telkinde bulunan kimse bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezasiyle cezalandırılır. Yukarki fıkrada yazılı fiil yayın vasıtalariyle işlendiği takdirde verilecek ceza üçte birden yarıya kadar artırılır Yayım yeri veya yayım vasıtası veya yayım konusu bakımından az zarar umulan hallerde faile altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.” T.C. Resmi Gazete, Sayı: 7234, 16 Haziran 1949, s. 16382.

177 Kasaba (Ed.), age, s. 384.

178 Sitembölükbaşı, age, s.57-59; Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi, “TBMM IX. Dönem 1950-1954”, “I. Cilt”, Türkiye Büyük Millet Meclisi Yayınları No: 19, Ankara, s. 375; Altan Öymen, Değişim Yılları, Doğan Kitapçılık, İstanbul, 2004, s. 471.

179 Mustafa Ekmekçi, “Tarihçiye Katkı”, Cumhuriyet, 28 Mayıs 1984, s. 8. Cemal Reşit Eyüboğlu, İsmet İnönü’nün yanında ve yakınında olan milletvekillerinden olmuştur. Eyüboğlu, Mustafa Ekmekçi’nin aktardığına göre, İnönü hakkında şu yorumu yapmıştır: “Kim İsmet Paşa için «Daha ölmedi mi yahu, ne zaman ölecek bu adam?» dediyse, Paşa onun cenazesine gitmiştir. Onun için biz karı-koca Paşamıza dua ederiz, «Allah uzun ömür versin.» deriz.” Mustafa Ekmekçi, “İnönü”

Cumhuriyet, 25 Aralık 1982, s. 8.

49

16 Haziran günü İnönü, Cemal Reşit Eyüboğlu’nu çağırarak konuşma metninde tasarıya karşı daha nötr bir tavır alan değişiklikler yapma kararını bildirmiştir. Buna karşı olduğunu bildiren Eyüboğlu, sözcülüğü devretmek istediyse de İnönü onu bu kararından alıkoymuştur.180 Aynı gün, meclisteki görüşmelerde tasarı mevzusunda

“aleyhte” değil “hakkında” söz aldığını belirten Eyüboğlu şu konuşmayı yapmıştır:

“Millî Devlet ve Millî Şuur politikası, cumhuriyetle kurulmuş ve Cumhuriyet Halk Partisi bu politikayı takip etmiştir. Bu politika icabı olarak ezan meselesi de bir dil meselesi ve millî şuur meselesi telâkki edilmiştir. Millî devlet politikası, mümkün olan her yerde Türkçenin kullanılmasını emreder. Türk Vatanında ibadete çağırmanın da öz dilimizle olmasını bu bakımdan daima tercih ettik. Türkçe ezan, Arapça ezan mevzuu üzerinde bir politika münakaşası açmaya taraftar değildik. Millî şuurun bu konuyu, kendiliğinden halledeceğine güvenerek Arapça ezan meselesinin ceza konusu olmaktan çıkarılmasına aleyhtar olmayacağız.”181

Cemal Reşit Eyüboğlu metni okuduktan sonra dışarı çıkmıştır. Yön Dergisi’nde de yazmış olan gazeteci Mustafa Ekmekçi’nin aktardığına göre Eyüboğlu, olayı yıllar sonra anımsadığında üzüntüsünü gizleyemeyecektir.182 Nitekim yasağın kalkmasından 20 yıl sonra, Devrim Gazetesi'ndeki bir yazısında “...toprak ağası, kasaba ve kentlerde türedi harp zenginleri, karaborsacılar, medrese kalıntısı yobazlar, romantik özgürlük tutkuluları gibi çeşitli tutucu ve karşı devrimci özlem içindeki baskı gruplarının kalisyonu” olarak tanımladığı DP'nin, ezanı Arapçalaştırmakla ulusçuluğa ve ulusçu özlemlere karşı zarar verdiğini yazacaktır.183

Ana muhalefet partisi CHP’nin müşterek kararını bildiren açıklamadan sonra mevzu tartışılmaya devam edildiyse de en nihayetinde yasada değişiklik yapılması kabul edilmiştir.