• Sonuç bulunamadı

3. 1. 1 Araştırmanın Konusu, Önemi ve Soruları

Sosyal sermaye, literatürdeki yerini doksanlardan sonra belirginleştiren ve sonrasında hem akademik çevrelerce hem de kurumsal araştırmalar sayesinde yoğun bir ilgiye mazhar olan bir kavram. Tarihsel izleği sürülerek yirminci yüzyılın başına kadar giden bir köken arayışı içinde kavramsal kullanımlarına ve kullanılan bağlamlara ilişkin açıklamalar yapıldı. Sosyal teorideki yerine ise önce Bourdieu, Coleman ve ardından Putnam’ın çalışmaları sayesinde ulaştı. Bir yanıyla iktisat bilimine ait bir kökene sahip olması ile sosyal bilimlerin iktisat bilimleri tarafından kolonize edilmesi (Fine ve Green, 2000; Fine, 2011) tartışmalarının bir eşiği oldu. Fakat kavramın zengin bir alanda ifade edilmesini ve sosyal bilimlerde yeni tartışma alanlarının açılmasını ve çeşitlenip sürmesini sağlayanlar çoğunlukla sosyologlar ve siyaset bilimciler oldu. Modern insanın ve organizasyonların karşılaştığı sorunları, toplumsalın doğasına yerleşik gerçekler ile anlama ve açıklama çabası sosyal sermayeyi sosyologlar için önemli kıldı. Demokrasi ve modern yönetişim sistemleri ise sosyal sermayeyi siyasal hayat için açıklayıcı referans unsur haline getirdi. Sosyal sermayeye referansla insana ait olan her türlü oluşum, sosyal bilimciler için farklı bir bakışla ele alınmaya başladı. Bu minvalde, iktisat, sağlık, aile, eğitim, kentleşme, siyaset, teknoloji gibi bilimsel araştırma alanları için sosyal sermaye dünya genelinde hızla önem kazanan bir kavramsallaştırma olarak yerini sağlamlaştırıyor.

Her bilim dalı kendi perspektifinde kavrama farklı bir açıdan yaklaşmaya çalışsa da, ‘insan ve onun ilişkileri’ hemen hepsi için ortak bir çatı olarak kabul görmektedir. Modernite insanı aşan, sistemleri ve büyük organizasyonları önemseyen bir bilim anlayışını inşa etmişti. Makro teoriler ile anlaşılmaya çalışılan toplumun bilgisi insan odaklı olmaktan çok sistemik işleyişi açıklıyordu. Bugün ise sosyal bilimler insanı merkeze alan, onun merkezde yer aldığı sosyallikleri açıklamaya çalışan teoriler üretmektedirler. Bu anlamda değerler, kişisel ilişkiler, kültürel alışkanlıklar, eşitsizlikler, hazlar, beğeniler, tüketim pratikleri, ritüeller, inançlar vb.

gibi toplumsal unsurları insan odaklı inceleyen araştırmalar artmaktadır. Hatta klasik sosyal teori bu bakışla yeniden yorumlanmaktadır. Durkheim’in ahlak vurgusu, Weber’in Protestan etiği, Simmel’in toplumlaşma ilkeleri, Marks’ın sermaye

birikimi gibi klasik sosyal teorinin merkezinde yer alan kişi ve konular, Fukuyama, Bourdieu, Coleman, Putnam, Nan Lin, gibi düşünürler tarafından çağdaş sosyal teoriyi inşa etmede önemle üzerinde durulmaktadır. Bu açıdan bakıldığında sosyal sermaye gibi insanı ve ilişkilerini merkeze alan bir sosyal bilim yaklaşımı genel bir çatı olarak inşa edilmektedir. Bugünün sosyolojisini insan öznenin hallerinden yola çıkarak teorileştirme çabası, giderek belirginleşen bir hal alıyor. Bugün gelinen noktada, enfüsi ve sosyal bir varlık olarak insan, her haliyle sosyolojinin ilgisine girmiş gibi görünüyor.

Bu çalışma böylesi bir ilgiye eşlik etmek ve kendi sınırlı ölçeğinde katkıda bulunmak adına gerçekleştirildi. Amacı, Türkiye için yeni sayılabilecek bir kavram olan sosyal sermayeyi kentsel alanda topluluk ile olan ilişkisinde incelemektir. Topluluk ekseninde kurulan kentsel ilişkilerin, sıradan ilişkiler gibi değerlendirilemeyeceği, sosyal sermaye teorisi ile tutulacak bir projeksiyon sayesinde bu ilişkilerin barındırdığı potansiyel gücün anlaşılabileceği öngörülmüştür. Bu düşünce ile şekillenen çalışma, sosyal sermaye ve topluluk duygusunu toplumsal bağlamında incelemek amacıyla kurgulanmıştır. Bu ilişkiyi sosyal sermaye soru grubu ve topluluk duygusu ölçeği ile anlamaya çalışmıştır.

Türkiye’de de son yıllarda akademik ve bağımsız çalışmaların konusu olarak sosyal sermaye ilgi çekmeye başlamıştır. Bu konu ekseninde yayınlanan makaleler, araştırmalar, telif eserler, çeviriler ve derleme çalışmaların sayısı gün geçtikçe artıyor24. Türkiye’de özellikle iktisat ve siyaset bilimcilerin araştırma gündemine giren sosyal sermaye, diğer sosyal bilim dalları için yeni gelişen bir ilginin konusu olmaktadır. Fakat hemen belirtmek gerekir ki, Türkiye toplumunun sosyal sermaye rezervlerinin anlaşılması için özgün bir çerçeveye ihtiyaç vardır. Bu çerçevenin geliştirilmesi ancak yapılan çalışmaların sayı ve çeşitliliğinin arması ile mümkün gözükmektedir. Böylesi bir kaygıyı önemseyen bu tez çalışması, sosyal sermayeyi

24 Sosyal sermaye konusunda Türkiye için gerçekleştirilen çalışmalara örnek olarak bkz. (Şan, 2007a,

2007b; Kalaycıoğlu, 2007; Özdemir, 2006; Topçuoğlu vd., 2010; Uğuz, 2010; Şahin ve Ünal, 2010; Devamoğlu, 2008; Başak, 2010; Özmete, 2010)

88

topluluk gibi yakın toplumsal ilişkilerin geliştiği özel bir alanda incelemek amacındadır. Mekâna dayalı toplulukların kendine has ilişki biçimleri üretmesi, yerinden edilmiş modern insanın sosyal ilişkiler aracılığıyla kendine zemin kurma çabasının bir parçası olarak ayrıcalıklı bir anlam kazanmaktadır.

Yukarıda ifade edilenler doğrultusunda, bu tez çalışmasının soruları şu şekilde ifade edilebilir;

Sosyal sermayenin anlaşılmasında kaynaklar ve göstergeler:

• Konya’da çeşitli alanlarda faaliyet gösteren sivil toplumsal organizasyonlara katılım (kayıtlı ve gönüllü olarak) hangi düzeydedir?

• Çeşitli toplumsal (komşuluk ve arkadaşlık çerçevesinde gelişen) faaliyetlere katılım hangi düzeydedir?

• Vatandaşlık göstergeleri olarak da ifade edilen toplumsal eylemlere (güncel) katılım hangi düzeydedir?

• Yardım istenmesi gereken bir durumda insanlar kimlerle ilişki kurabilirler? • Problemler karşısında desteğine güvenilen kişi ya da kurumlar hangileridir? • Konya’da genel güven göstergeleri hangi seviyededir?

• Güven çapının sınırında kimler ya da hangi kurumlar yer almaktadır? Sosyal sermayenin ölçülmesinde alt boyutlar ve ilişkiler:

• Konya’da sosyal sermayenin alt boyutları nelerdir?

• Sosyal sermaye düzeyini belirleyen değişkenler hangileridir? Konya’da topluluk duygusu ve sosyal sermaye ilişkisi: • Konya’da topluluk duygusu hangi boyutlarda ölçülebilir? • Topluluk duygusunu belirleyen değişkenler nelerdir?

• Topluluk duygusu sosyal sermaye düzeyi üzerinde etkilimidir?

3. 1. 2. Sosyal Sermayeyi Ölçmek

Sosyal sermayenin tanımlanması sürecinde ortaya çıkan farklı yaklaşımlar, ölçüm düzeyinde de temele alınması gereken ana unsur/ların ne olduğu ya da hangi boyutlarda incelenmesi gerektiği konusunda da ortaya çıkmıştır. Sosyal sermayenin önemine vurgu yapan siyasetçiler, teorisyenler ya da araştırmacılar aynı zamanda sosyal sermayenin ölçülmesinin ne kadar zor olduğu noktasında da ortak bir görüş bildirmektedirler (Adam ve Roncevic, 2003: 161; Deth, 2003: 80; 2008:151; Halpern, 2007:31). Hatta bu düzeyde ortaya çıkan tartışmalar bazı durumlarda sosyal sermayenin kendisini de tartışmalı hale getirmiştir25. Buna uygun olarak OECD’nin dürüstçe ifade ettiği gibi “sosyal sermayeyi ölçmek zordur” (Field, 2006:180).

Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Organizasyonu (OECD) ve Dünya Bankası (World Bank) dünya genelinde ciddi boyutlarda sosyal sermaye araştırmaları yapmakta ve uluslar arası politikalar geliştirmektedirler. Bu araştırmalar uzun süreli zaman serilerini de içermektedir. Ülkeler genelinde toplumsal yapı araştırmaları ile çeşitli veri setleri oluşturulmakta ve ülkeler için -Türkiye’yi de içine alan- geniş ölçekli analizler yapılmaktadır. Bu çalışmalarda OECD’nin beş temel düzeyde sosyal sermayeyi ölçtüğü görülmektedir. Bunlar; (ı) Yurttaşlık katılımı; oy kullanma oranları, yerel veya ulusal konularda eyleme geçme, (ıı) Sosyal ağlar ve destek; arkadaşlarla ve akrabalarla ilişki kurma, (ııı) Sosyal katılma; gruplar ve gönüllü organizasyonlarda yer alma, (ıv) Karşılıklılık ve güven; hediye alıp verme, iyilik yapma vb, diğer insanlara ve kurumlara -polis ve hükümet gibi- güvenme; (v) Sosyal

çevre (muhit) hakkında düşünceler; sosyal sermayenin ölçülmesi ile sıkı bir ilişkisi olmamasına rağmen, -yaşanılan alanla ilgili tatmin düzeyi ve problemler gibi algılar-

25 Bütün tartışmaların ve eleştirilerin ötesinde sosyal sermayenin her seviyede ve alt boyutlarıyla

incelendiği ve ölçülmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu anlamda siyasal ya da ekonomik bir eyleme motivasyon kaynağı (Newton,1997; Maloney ve Boßteutscher, 2007; Rothstein, 2009; Kalaycıoğlu, 2007); yoksulluğun azaltılmasında ve refahın toplumsal tabana yayılmasında bir aracı (Collier, 2002; Knack, 2002; Krishna, 2008; Woolcock ve Radin, 2008; Foschi, 2008; Groatert, 2001) aile, akrabalık, komşuluk, arkadaşlık ve buna benzer yakın ilişkilerin sosyalliklerini anlama ve bir sosyal politika oluşturma (Hogan, 2001; Furstenberg ve Kaplan, 2004; Kawachi ve Berkman, 2003) eğitimde fırsat eşitliği sağlama; sivil örgütlenme düzeyleri ve ortak eylem ortamlarına bir kaynak oluşturma; ya da toplumsal yapıya dair farklı boyutlarda bir kilit unsur olarak (Grootaert, Narayan, Jones ve Woolcock, 2004; Grootaert, van Bastelaer, 2001) sosyal sermayenin ele alınması, ölçülmesi ve ortaya konulması önem arz etmektedir.

90

sosyal sermayenin ölçümlerinin analizinde ve yorumlanmasında gereklidir (Harper, 2002; 5)26

Tıpkı OECD gibi sosyal sermaye ile ilgili araştırmalarla Dünya Bankası, kavramın ölçülmesinde ve ekonomik kalkınma ile olan ilişkisini belirginleştirmesinde önemli sonuçlar elde etmiştir. Yapılan çalışmalarda sosyal sermaye ekonomik kalkınmanın kayıp halkası olarak kavramsallaştırılmıştır 27 . Dünya bankası araştırmacıları sosyal sermayeyi iki ana eksende incelemişlerdir; yapısal sosyal sermaye (structural) ve kültürel-bilişsel (cognitive) sosyal sermaye olarak (Krishna ve Uphoff, 1999:2). Toplumsal ağlar, dernekler ve organizasyonlar yapısal kaynaklar olarak tanımlanmıştır. Demokratik kurumlar, hükümet, eğitim, din vb. gibi kurumsal kaynaklar bu boyutta anlaşılmaktadır. Güven, değerler, karşılıklılık, normlar vb. gibi unsurlar ise bilişsel sosyal sermaye olarak tanımlanmıştır. İki ana türde incelenen sosyal sermayeyi ölçmek için altı alt boyut dikkate alınmıştır. Buna göre; (ı) Gruplar ve ağlar, (ıı) Güven ve dayanışma, (ııı) Kolektif eylem ve işbirliği, (ıv) Bilgi ve iletişim,(v) Sosyal uyum ve içerme, (vı) Yetkilendirme ve siyasal eylem gibi başlıklar sosyal sermaye ölçümünde kıstas alınmıştır (Grootaert, Narayan, Jones ve Woolcock, 2004; Grootaert, van Bastelaer, 2001, 8-10; Jones ve Woolcock, 2009, 381-382).

Sermayenin diğer biçimlerinden farklı olarak, sosyal sermaye, toplumsal ilişkilerin doğasında yerleşik (embedded) kaynaklardır. Dolayısıyla, sermayenin diğer biçimlerinden farklı olarak bazı göstergeler ölçüm için önemlidir. Buna göre, sosyal sermaye ölçümlerinde üzerinde uzlaşılan ortak kıstas genel güven düzeyidir. Genelleştirilmiş güven ve sosyal sermayenin boyutları arasında kurulan doğrusal ilişkiye göre; insanların birlikte hareket etmeleri ve ortak bir değer yönelimine sahip olmaları, aynı zamanda her anlamda toplumsal katılım düzeyinin yüksek olması genel güven düzeyi ile ilişkilidir. Sivil örgütlenmelerin ya da gönüllü üyeliklerin sayısıyla da doğrudan ilişkisi olduğu düşünülen genelleştirilmiş güven düzeyinin

26 OECD’nin sosyal sermaye alt boyutları ve göstergeleri olarak kategorize ettiği bu bölüme ilişkin

daha detaylı bilgi için bkz. Dave Ruston ve Lola Akinrodoye, Social Capital Question Bank 2002.

27 Kayıp Halka (missing link), metaforu, Dünya Bankası’nın sürdürülebilir ekonomik kalkınma

modellerine ilişkin arayışlarda ortaya konulmuştur. Bu kavram ekonomik kalkınmanın fiziki ve beşeri sermaye unsurlarına indirgenmesi ile temelde eksik bırakılan ya da unutulan bir öğenin sosyal sermayenin önemine vurgu yapmaktadır. Bkz. (Grootaert 1998)

ölçülmesi Ron Inglehart’ın da başında bulunduğu Dünya Değerler Araştırması28 (DDA)’ nda kullanılan bir takım sorularla mümkün olabilmektedir. Bu sorular; (ı) Sizce insanların geneline güvenilebilir mi? Ya da başkalarıyla bir iş yaparken ya da ilişki kurarken dikkati elden bırakmamak mı lazım?; (ıı) Sizce, insanlar genellikle yardımsever midir? Ya da kendi çıkarlarını mı gözetirler?; (ııı) Size göre; İnsanların çoğu fırsat bulduklarında, menfaat teminine mi çalışırlar, dürüst mü olurlar?. (www.worldvaluessurvey.org)

Yukarıda ifade edildiği gibi oluşturulan sorularla ölçülmeye çalışılan güven düzeyinin yanında DDA’da derneklere üyelik, gönüllü faaliyetlere katılım, sivil toplum örgütlenmelerinde üstlenilen görevler, siyasal katılım gibi sosyal sermaye için farklı ölçüm düzeyleri de kullanılmaktadır. Sosyal sermayenin ölçülmesine yönelik daha kapsayıcı olarak ortaya konulan bir başka yaklaşıma göre, sosyal sermaye üç düzeyde incelenebilir; Mikro (micro), Orta (meso), Makro (macro) (Chiesi, 2007: 2; Grootaert, 2001: 11). Mikro düzeyde (özel alanda) bireysel sosyal sermaye ölçümü mümkün olmaktadır. Buna göre; farkındalık (Coleman, 1990; Lin, 2000), işbirliği, kişisel güven (Möllering, 2006;), sadakat, itibar, karizma (Glaser, 2002; Lin, 2000), sosyal ağlarda hassas bilgilere ulaşabilme (Gronavetter, 1973) gibi mikro düzeyde sosyal sermaye ölçülebilmektedir. Makro düzeyde ise sosyal sermayenin dinamikleri kamusal yarar gibi ulusal veya uluslar arası düzlemde temsil edilmektedir. Yurttaşlık erdemi ve sivil katılma (Putnam, 1993; Norris, 2001), kurumsal güven, paylaşılan normlar ve değerler (Fukuyama, 1995; Ostrom, 2000), oyunun kuralları, gönüllü birliklere üyelik (Hall, 2002). Bunlarla birlikte, ülkelerin refah düzeyleri ve yoksulluk oranları, yönetişim sistemleri, ülkeler arasındaki karşılaştırmalı ekonometrik analizler ve ekonomik performans göstergeleri, sivil ve siyasi özgürlüklerin oranları, siyasal istikrarlılık ve siyasal şiddet oranları gibi unsurlar makro düzeyde sosyal sermayenin göstergeleri olarak sayılabilir. Orta düzeyde ise kolektiviteye referansla, sosyal kimlik ve aidiyet, müşterek faydaya dönük iştirakler, üyelerin yer alabildiği diğerlerinin ötelendiği ortak çevre/muhit (Durlauf, 2005), organizasyonlar (Coleman, 1990) gibi yerel düzeyde, kurumsal ve

28 Türkiye için genel güven düzeyini gösteren geriye dönük en eski veriler Dünya Değerler

Araştırmasının gerçekleştirdiği araştırmalara dayanmaktadır. Türkiye’de ilk olarak 1990 yılında başlayan araştırma farklı zaman aralıklarıyla gerçekleştirilmeye devam etmektedir.

92

örgütsel ilişkiler ve sosyal ağlar (network) seviyesinde ölçülmektedir. Yani toplumsal temelde sivil ağlara ve gönüllü faaliyetlere katılım oranları, siyasal katılım oranları, komşuluk, dini cemaatlere olan bağlılıklar gibi unsurlar meso seviyede sosyal sermayenin göstergeleri olarak ölçülebilmektedir.

Sosyal sermayeyi yerel düzeyde ölçmeyi amaçlayan bu çalışma için Jenny Onyx ve Paul Bullen (2000: 39) tarafından oluşturulan soru formu kullanılmıştır. Yazarlar dünya genelinde sosyal sermayeyi ölçmek üzere geliştirilen soruları derleyen bir soru formu sayesinde sosyal sermayeyi alt boyutları ile ölçümlemişlerdir. Sekiz alt boyut ihtiva eden bu çalışmada, sosyal sermaye araştırmacılarının da yaklaşımları dikkate alınarak her bir boyutta soru kümeleri oluşturulmuştur. Sosyal sermayenin boyutları; (ı) Güven ve emniyet hissi, (ıı) Topluluklara katılım, (ııı) İş ilişkileri, (ıv) Farklılığın hoş görülmesi, (v) Komşuluk ilişkileri, (vı) Hayatın değeri, (vıı) Aile ve arkadaşlık ilişkileri, (vııı) Sosyal ilişkilerde olumlu etkiler olarak belirlenmiştir.

Bu tez çalışmasının mahiyeti ve hedefleri düşünülerek Onyx ve Bullen’in geliştirdiği sosyal sermaye soru formu ölçme aracı olarak kullanılmıştır. Topluluk ile ilişkili soruları ihtiva etmesi ve hemen her boyutta sosyal sermayenin ölçülmesi için kullanılagelen sorulara yer vermesi nedeniyle bu soru formu bazı değişiklikler ve uyarlamalarla kullanılmıştır. Ek olarak sosyal sermaye ve topluluk duygusu ile ilgili olduğu düşünülen bir takım sorular geliştirilmiş ve ayrıca uluslar arası araştırmalarda kullanılan sorulara -aynen ya da uyarlanarak- yer verilmiştir.

3. 1. 3. Topluluk Duygusunu Ölçmek

Araştırmaya yön veren iki ana eksenden biri olarak topluluk duygusu, münferit bir analize tabi tutulmasına karşın, sosyal sermaye için açıklayıcı bir değişken olarak sahip olduğu potansiyel değer üzerinden de analiz edimiştir. Bu çalışma kapsamında, müşterek zeminlerde üretilen sosyal hayatın barındırdığı sosyal sermaye gücünün, topluluk çevresinde nasıl inşa edildiği, algılandığı ve kullanışlı hale geldiği incelenmiştir. Özel bir ilişki ve bağlanma biçimini üreten topluluğun, güven, dayanışma, işbirliği, yardımlaşma gibi toplumsal yapıya içkin ilişki tarzlarını süreklileştirmesi birey ve toplum için olumlu bir özellik olarak belirir. Sürekli ve

karşılıklı paylaşılan sosyal ilişki biçimlerini üreten topluluk, bireyleri ortak paydada buluşturabilir. Bireysel anlamda elde edilmesi güç olan amaçları gerçekleştirmede ya da üstesinden gelinemeyecek sorunları çözmede topluluğun yapısal kaynakları bireyler için ya da topluluğun kendisi için kullanışlı birer sosyal sermaye kaynağına dönüşür. Bununla beraber topluluğun sahip olduğu sınırlar, biz ve öteki ya da grup içi ve grup dışı olarak toplumsal alanda bir ayrışmanın da kaynağı olabilir. Topluluk sahip olduğu değerler ve kimlik unsurları ile üyeleri için aidiyet bağları üretirken aynı zamanda üye olmayanlar ya da topluluğun parçası olmayanlar için dışsallıklar ve ötekileştirici unsurlar üretir. Bu anlamda bir çatışma potansiyelini de doğasında barındırır29.

Topluluk duygusu salt psikolojik bazı alt boyutları da içermesi ile bu çalışma kapsamında sınırlandırılarak ele alınmıştır. 1977’de, Sarason, ilk olarak psikolojik topluluk duygusu olarak adlandırdığında, kavramın ölçülmesinin zorluklarını da fark etmişti (Obst, Zinkiewicz ve Smith, 2002: 88). Sarason aynı zamanda topluluk duygusunun karakteristik özellikleri olarak; “ötekilerle benzerliklerin algılanması, ötekilerle bağlılığın kabulü, bu bağlılığı sağlamak için ötekilerin onlardan bekledikleri bir şeyi vermeye veya yapmaya gönüllü olmayı, daha güvenilir ve istikrarlı bir yapının bir parçası olduğunu hissetmeyi” not etmiştir (akt. Obst, Zinkiewicz ve Smith, 2002: 88).

Sarason’un ilkesel olarak ortaya koyduğu bu kavramın diğer bilim dalları

için uygulanabilir ve kullanışlı bir boyuta taşınması McMillan ve Chavis’in çalışmalarıyla mümkün olmuştur. Topluluk duygusunu dört boyutta tasnif ederek ölçülmesini kolaylaştırmışlardır. Bu boyutlar; (ı) Üyelik, (ıı) Etki, (ııı) Bütünleşme ve ihtiyaçların giderilmesi, (ıv) Paylaşılan duygusal ilişki şeklindedir (McMillan ve Chavis, 1986: 6-23; McMillan, 1996: 315-325). Bu boyutlar birey ve topluluk arasındaki ilişkinin mahiyetini ve çerçevesini gösterir bir indeks oluşturmuştur. Bu

29Bu ilişki önceki bölümlerde, bağlayıcı (veya dışsallaştıran) ve köprü oluşturan (veya içeren) sosyal

sermaye türleri (Putnam, 2000: 22) olarak ele alındı. Topluluğa isnat edilen pek çok hususiyetin sosyal sermaye literatüründe karşılık bulması aradaki ilişkinin doğrusal bir zeminde kurulduğunu göstermektedir.

94

boyutları ölçmek üzere geliştirilen ölçek ise bu indeksi ve başka bazı çalışmaları da kapsayan geniş bir ölçek olarak Patricia Obst, Lucy Zinkiewicz ve Sandy Smith (2002a, 2002b, 2002c) tarafından dizayn edilmiştir. Bu ölçek beş faktör içermektedir. Bunlar; (ı) Aidiyet, (ıı) Bağlar ve değerler, (ııı) Arkadaşlık ve destek olma, (ıv) Kimlik bilinci, (v) Sosyal Etki.

3. 1. 4. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları

Yerel düzeyde sosyal sermayeyi sorunsallaştıran ve topluluk çerçevesinde anlamayı hedefleyen bu çalışma Konya kent merkezi ile sınırlandırılmıştır. Araştırma evreni olarak kent merkezi ile sınırlandırılması Konya ili için genellenebilir sonuçlara ulaşılmasını engellemiştir. Dolayısıyla yapılan analizler ve çıkarımlar salt kent merkezi ile sınırlandırılmış, kırsal alanın sosyal sermaye rezervleri çalışmanın kapsamı dışında tutulmuştur.

Türkiye’de sosyal bilimsel ilgiye henüz yeni mazhar olabilmiş konulardan biri olarak sosyal sermaye çalışmaları için ortak bir bilgi havuzunun olmayışı -bu tezin ortaya koyduğu bilgilerin sınanabilirliği açısından- önemli bir handikap olarak değerlendirilebilir. Özellikle Avrupa ve Amerika menşeli çalışmalarda uzun süreli veri setlerinin çözümlenmesi ve ulusal ya da uluslar arası araştırmalarda geriye dönük verilerin kullanılması ile ölçülebilen sosyal sermaye düzeyi, Türkiye için mümkün olamamıştır. Türkiye’nin toplumsal yapısı ile ilgili münferit çalışmalar ve özel alanlarda gerçekleştirilen araştırmalar kapsamlı bir çerçeve inşa etmek için yeterli olamamaktadır. Belirli periyotlarla gerçekleştirilen genel toplumsal yapı araştırmalarından (Gallup, Eurobarometer vb.), dünya ve Avrupa değerler araştırmalarından (World Value Survey, European Value Survey), ulusal ya da dünya genelinde süregelen siyasal, sosyal, ekonomik bazı araştırma setlerinin ihtiva ettiği veri birikiminden damıtılabilen bir takım bilgilerle Türkiye için bazı sonuçlar kestirebilmek mümkündür. Bu çalışma kapsamında da elde edilen bazı bilgiler lüzum görüldükçe karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Türkiye geneli için devletin resmi

kurumları tarafından yayınlanan bir takım istatistiklere de bu anlamda yer verilmiştir. Konya iline ait yapılan çalışmalar da yine bu minvalde yol gösterici olmuştur30.

Sosyal sermaye siyasetten ekonomiye, eğitimden sağlığa geniş bir alanda çeşitli boyutlarda analiz edilebilen bir konudur. Bu çalışma ise sosyal sermayeyi topluluk çerçevesinde ortaya çıkan sosyal ilişkiler ile analiz etmeye çalışmıştır. Dolayısıyla araştırma topluluk ve sosyal sermaye arasındaki ilişkinin anlaşılması ile sınırlandırılmıştır.

3. 1. 5. Örneklem

Araştırma Konya kent merkezinde yer alan üç ilçede gerçekleştirilmiştir. Araştırma için kent merkezinde yer alan üç ilçenin nüfusları dikkate alınmış, örneklem ilçe nüfus oranlarını yansıtacak yüzdelere bölünmüştür. İstatistik kurumunun 2010 yılı nüfus istatistiklerine göre Konya kent merkezi nüfusu yüzdelik dağılımı Selçuklu %47,8; Meram %28,9 ve Karatay %23,4’tür (bkz. Tablo 72). Araştırmanın örneklemi nüfus yoğunluğu gözetilerek seçilmiştir. Buna göre örneklemin dağılımı ise Selçuklu %49,6; Meram %30,1 ve Karatay %20,3 şeklinde gerçekleşmiştir. Merkez üç ilçenin nüfus istatistikleri ile karşılaştırıldığında elde edilen dağılımın temsil kabiliyetinin olduğu görülmektedir. Bu ilçelerde yer alan