• Sonuç bulunamadı

ARAŞTIRMANIN AMACI

Belgede Atasözlerinde Günlük Hayat (sayfa 70-103)

Bu çalışmada günlük hayatla ilgili çeşitli kavram ve varlıklar hakkında atasözlerinde hangi düşüncelerin yer aldığını belirleme amaçlanmıştır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

BULGULAR VE YORUMLAR

İnsanımızın yaşamında var olan, insanımızın yaşamını ilgilendiren her şey atasözlerimizde yer almıştır. Bazı konularda söylenmiş atasözü sayısı yüksekken bazı konularda atasözü sayısının düşük kaldığı görülür. Bu durum o konuların insanımızın hayatındaki önemi ile açıklanabilir. Atasözlerinin çok yönlü ve mecazlı olması konuların işlenişinde dikkat edilen bir nokta olmuştur. Pek çok atasözünün birden fazla konuyu ihtiva ettiği görülmüştür. Dolayısıyla aynı atasözü farklı konularla ilişkilendirilebilmektedir.

Bu incelemede atasözlerimizin içerik bakımından çok zengin olduğu görülmüştür. Konu başlıklarının belirlenmesinde, hakkında çok atasözü söylenmiş konulara yer verilmeye çalışılmıştır. Günlük hayatın farklı yönlerine ayrıntılı bir şekilde yaklaşılmıştır. Ayrıca Türk milletinin günlük hayatında önemli yere sahip, ona yol gösteren, önemli uyarılarda bulunan atasözlerine yer vermeye özen gösterilmiştir.

1. İNSANIN ÇEŞİTLİ ÖZELLİKLERİ ÜZERİNE ATASÖZLERİ

1.1. ACELECİLİK

Toplumumuzda genel olarak acelecilik sakıncalı görülmüştür. Acele ile yapılan işlerin kötü sonuç doğuracağı ve daha da uzun zaman alacağı ifade edilmiştir.

Acele ile menzil alınmaz (AO.11). Acele yürüyen, yolda kalır (AO.12). Acele işe şeytan karışır (AO.13).

Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır (AO.133). Acele etsen de iş olacağına varır (SK.35).

İven sinek süte düşer (SK.35). Tez binen, tez iner (SK.35).

1.2. ACEMİ

Atasözlerimizde acemisi tarafından yapılan işlerden tam sonuç beklenmemesi hatırlatılır ve acemiliğin sonuçlarına da razı olmak gerektiği bildirilir.

Başını acemi berbere teslim eden, cebinden pamuğunu eksik etmez (ÖAA.537).

Acemi çaylak, bu kadar uçar (SK.57).

Acemi katır, kapı önünde yük indirir (SK.58).

Acemi nalbant, Kürt eşeğinde dener kendini (SK.58).

1.3. ACIMA

Bu konuda atasözlerimizde; acımanın kötü sonuçlar doğuracağı, başkalarına acıyıp geçmenin kolaylığı gibi farklı düşünceler dile getirilmiştir.

Acıyan çok amma ekmek veren yok (AO.24). Acıyan uyumuş, acıkan uyumamış (AO.25).

Acıkan ne olsa yer, acıyan ne olsa söyler (Acıkan ne yemez, acıyan ne demez) (ÖAA.18).

Acıklı başta akıl olmaz (ÖAA.19). Merhametten maraz hasıl olur (SK.19).

1.4. AÇLIK VE TOKLUK

Bu konuda çok sayıda atasözümüz vardır. Bunlarda genel olarak aç insanın ya da hayvanın her kötülüğü yapabileceği, açlığın zorluğu dile getirilmiştir.

Aç anansa kaç (AO.28). Aç ayı oynamaz (AO.31).

Aç domuz, darıdan çıkmaz (AO.33). Aç doymam, tok acıkmam sanır (AO.34).

Aç ile arkadaş olma, yemem der de sömürür (AO.40). Aç karın katık istemez, uyku yastık istemez (AO.42). Aç köpek, fırın deler (AO.47).

Aç kurt, yavrusunu yer (AO.49). Aç mısın, soğuk su iç (AO.50).

Aç tavuk, uykusunda darı görür (AO.53). Açın imanı olmaz (AO.67).

Açlık ile tokluğun arası yarım yufka (AO.72). Gezen kurt aç kalmaz (ÖAA.1259).

Tok iken yemek yiyen, mezarını dişiyle kazar (ÖAA.2424). Tok ne bilir aç halinden (ÖAA.2426)?

Aca dokuz yorgan örtmüşler, yine uyuyamamış (SK.58). Acın gözü, ekmek teknesindedir (SK.58).

Acın karnı doyar, gözü doymaz (SK.58). Tok aça, ufak doğrar (SK.58).

Aç, aman bilmez, erken karnın doyur (SK.58). Aç, elini kora sokar (SK.58).

Aç gezmektense tok ölmek iyidir (SK.58). Aç köpek, kudurmaz (SK.58).

Aç ölmez, benzi sararır (SK.58). Tok ağırlaması güç olur (SK.59).

1.5. ADALET

Atalarımızın her alanda temel noktası adalet olmuştur. Adalet dilimizde “hak, doğruluk” kelimeleriyle de karşılanmış, atasözlerimizde de bu şekilde kendini göstermiştir. Bu örneklerde adaletin mutlaka yerini bulacağı, adaletin her şeyin üstünde olduğu vurgulanmıştır.

Arsız güçlü olunca haklı suçlu olur (AO.365). Hak deyince akan sular durur (ÖAA.1346).

Haklı söz haksızı Bağdat’tan çevirir (ÖAA.1347). Hak söz ağıdan acıdır (ÖAA.1348).

Hak yerde kalmaz (ÖAA.1349). Hak yerini bulur (ÖAA.1350).

Yuyucunun hakkı eline geçsin de ölü ister cennete gitsin ister cehenneme (ÖAA.2621).

Boynuzsuz koyunun hakkı boynuzluda kalmaz (MY.7).

1.6. AĞIRBAŞLILIK

Atasözlerimizde vakar ve ağırbaşlılık tavsiye edilen, övülen bir özelliktir. Ağırbaşlılık yiğitliğin, büyüklüğün bir şartı olarak da ifade edilmiştir.

Ağır ol batman gelesin (AO.135). Ağır yongayı yel kaldırmaz (AO.139).

Ağırlık altın kale, hafiflik başa bela (AO.142). Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır (AO.2188). Ağır otur ki bey (ağa, molla) desinler (ÖAA.119). Baş ağır gerek, kulak sağır (ÖAA.530).

1.7. AHLÂK VE TERBİYE

Atasözlerimizde ahlak bir insanın sahip olması gereken en temel özellik olarak verilmiştir. Ahlak olmadan diğer üstün özelliklerin hiçbir şey ifade etmediği dile getirilmiştir.

Edepsizlik parayla pulla değil (AO.923). Edebi edepsizden öğren (ÖAA.1051).

Kâmil cahil, ahlâksız âlimden yeğdir (SK.11). Ahlâk yıkıldı, insan ahıra tıkıldı (SK.11). Ahlâksız millet, evlâtsız evdir (SK.11).

1.8. AKILLI

Atasözlerimizde aklın önemine vurgu yapılmıştır. Bunun yanında akıllı insanın neleri yapıp neleri yapmaması gerektiği, akıllıca davranışların sonuçları ve akılsızca davranışların sonuçları hatırlatılmıştır.

Akça akıl öğretir, don yürüyüş (AO.181). Akıl, akıldan üstündür (AO.185).

Akıl için yol birdir (AO.186). Akıl, kişiye sermayedir (AO.188).

Akıl (baht) olmayınca başta ne kuruda biter ne yaşta (AO.190). Akıl, para ile satılmaz (AO.191).

Akıl, yaşta değil, baştadır (AO.193).

Akılları pazara çıkarmışlar, yine herkes kendininkini beğenmiş (AO.194). Akıllı oğlan neyler ata malını, akılsız oğlan neyler ata malını (AO.201). Akıllıyı arkada tutma, akılsızı kılavuz etme (AO.202).

Akılsız başın zahmetini ayak çeker (AO.203). Acıklı başta akıl olmaz (ÖAA.19).

Arı söğüdü, akıllı öğüdü sever (ÖAA.326). Aşk başa gelirse akıl baştan çıkar (ÖAA.364).

Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, kolla kendini, göreyim seni (ÖAA.1020).

Öfkede akıl olmaz (ÖAA.2104).

Tatsız aşa tuz neylesin, akılsız başa söz neylesin (ÖAA.2384). Sokma akıl, sekiz adım gider (SK.60).

Akıllı düşününceye kadar deli çayı geçer (SK.60). Akıllı, iki kere aldanmaz (SK.60).

Akıllı sözünü, akılsıza söyletir (SK.60).

Aklını eşek aklına verirsen, çeker arpa tarlasına (SK.60).

1.9. AŞK VE SEVGİ

Atasözlerimizde aşkın bir gönül meselesi olduğu, akıl ve mantık kurallarının bu meselede geçerli olmadığı ve aşkın insanın başına getirdikleri dile getirilmiştir.

Aşk ağlatır, dert söyletir (AO.398). Demir tavında dilber çağında (AO.818). Dut kurusu ile yâr sevilmez (AO.892).

Aşk başa gelirse akıl baştan çıkar (ÖAA.364). Aşk olmayınca meşk olmaz (ÖAA.365).

Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz (ÖAA.894). Gönül kimi severse güzel odur (ÖAA.1282).

Gülü seven dikenine katlanır (ÖAA.1314.) Güzeli herkes sever (ÖAA.1336).

Sevda (sevgi) geçer yalan olur, sonra sokar yılan olur (ÖAA.2257).

Sev seni seveni hâk ile yeksan ise, sevme seni sevmeyeni Mısır’a sultan ise (ÖAA.2260).

1.10. ATEŞ

Atasözlerimizde ateş, acı veren, tehlike ve yangın anlamlarında kendini göstermiştir. Bu yüzden ateş söz konusu olduğunda dikkatli olunması gerektiği belirtilmiştir. Ateşin günlük ihtiyaçları karşılayan faydalı bir araç olmasına çok az değinilmiştir.

Ateş, düştüğü yeri yakar (AO.435).

Ateş ile barut bir arada durmaz (AO.436). Ateş ile oyun olmaz (AO.437).

Ateş demekle ağız yanmaz (AO.439).

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz (AO.440). Az ateş çok odunu yakar (ÖAA.456).

Ateşin dostluğu olmaz (SK.61). Ateşle su hatıra bakmaz (SK.61). Ateş avuçlanmaz (SK.61).

Ateş elini, kadın ömrünü yakar (SK.61). Ateş, kış gününün meyvesidir (SK.61).

1.11. BEKÂRLIK

Bekârlık konusundaki atasözlerimizde bekârın cahil olduğu ve bekârlığın olumsuzluğu dile getirilmiştir.

Bekâr gözü ile kız alma, gece gözü ile bez alma (AO.589). Bekâr gözü, kör gözü (AO.590).

Bekâra karı boşaması kolay olur (AO.591). Bekârlık sultanlık (ÖAA.557).

Bekârın parasını it, yakasını bit yer (SK.62). Bekârlık maskaralıktır (SK.62).

1.12. BİRLİK

Atasözlerimizde önemi vurgulanıp öğütlenen bir başka konu ise birlik ve beraberliktir. İki kişi arasındaki birlikten millet düzeyindeki birliğe kadar hepsinin gerekliliği vurgulanmıştır. Bunun karşısında ayrılığın ve yalnızlığın olumsuz sonuçları hatırlatılmıştır.

Bir elin nesi var iki elin sesi var (AO.644). Nerde birlik, orda dirlik (AO.1770).

Sürüden ayrılanı kurt kapar (AO.1975).

Adam adama gerek olmasa her biri bir dağ başında olurdu (ÖAA.66). Yalnız kalanı kurt yer (ÖAA.2512).

Yalnızlık, Allah’a mahsustur (yaraşır) (ÖAA.2513). Yalnız taştan duvar olmaz (AO.2515).

Baş başa vermeyince iş bitmez (SK.12). El, eli yur; el de döner yüzü yur (SK.12). Nifak ateştir, girdiği yeri yakar (SK.12).

1.13. CİMRİLİK

Toplumumuzda hoş görülmeyen insan özelliklerinden biri de cimriliktir. Atasözlerimizde cimri davranışların kişiyi daha çok zarara uğrattığından bahsedilmiştir. Öte yandan savurganlık da eleştirilen davranışlardandır. Cimrilik ile

savurganlık arasındaki dengeyi kurmak gereklidir.

Kar kuytuda para pintide eğleşir (AO.1419).

Yemeyenin malını yerler (demine hu çekerler) (üstüne bir bardak su içerler) (ÖAA.2562).

Cimrinin zararı, cömerdin harcından ziyade olur (SK.36). Cömert demişler, malından etmişler (SK.36).

Cömert ile nekesin harcı birdir (SK.36). Nekes, ne yer ne yedirir (SK.37).

Çingene ciğer pişirir, yemeden karnın şişirir (MY.66).

1.14. ÇALIŞKANLIK

Çalışkanlık konusunda pek çok atasözümüz vardır. Bunlarda ileride rahat etmek için önceden çalışmak gerektiği, çalışmadan kazanç elde edilemeyeceği, karşılıksız çalışmanın bile boş durmaktan faydalı olduğu ifade edilmiştir.

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur (AO.537). İşleyen demir ışılar (AO.1362).

Nerede hareket orada bereket (AO.1772). Emeksiz yemek olmaz (AO.979).

Yazın başı pişenin, kışın, aşı pişer (AO.2182). Yatanın yürüyene borcu vardır (AO.2171). Zahirenin anbarı, sabanın ucundadır (AO.2260).

Züğürt olup düşünmekten, uyuz olup kaşınmak yeğdir (AO.2290). Akarsu pislik tutmaz (ÖAA.155).

Cehd eyle malını etme israf, düşmana kalırsa da dosta olma muhtaç (MY.69).

Boş durma, beleş işle (SK.13). Çalışan, kazanır (SK.13). Çalışanı Allah, sever (SK.13).

Emek olmazsa yemek olmaz (SK.13). Emek, yerde kalmaz (SK.13).

Yalvarmakla domuz darıdan çıkmaz (MY.71).

1.15. DANIŞMA

Atasözlerimizde çok sık tekrar edilen ve tavsiye edilen konulardan biri de danışmadır. İnsanın kendi fikrini en doğrusu bilerek iş yapması yanlış bir yol olarak nitelenmiş ve görüş almanın önemi, sağlayacağı kolaylıklar değişik şekillerde dile getirilmiştir.

Adam sormakla âlim olur (OA.87).

Bilmemek ayıp değil öğrenmemek (sormamak) ayıp (OA.617). Bin bilirsen, bir bilene sor (AO.620).

Danışan dağı aşmış, danışmayan düz ovada yolu şaşmış (AO.778). Sora sora Bağdat bulunur (AO.1944).

Akıl akıldan üstündür (ÖAA.164). Bir görüş, bir kör biliş (ÖAA.635).

Soran yanılmamış (yorulmamış) (ÖAA.2290). Bir senden büyüğü, bir senden küçüğü dinle (SK.14). Her tarladan bir tahıl, her adamdan bir akıl al (SK.14). Kendinden büyüğüne danışmayınca iş görme (SK.14). Meşveretsiz yapılan işten hayır gelmez (SK.14).

1.16. DAVET

Davet konusundaki atasözlerinin tamamında davete icabet etmek gerektiği, davet edilmeyen yere gitmenin yanlış olduğu vurgulanmıştır.

Çağrılmayan yere kedi ile köpek gider (AO.727).

Çağrıldığın yere git, ar eyleme; çağrılmadığın yere gidip yerini dar eyleme (ÖAA.761).

Çağrılmayan yere çörekçi ile börekçi gider (ÖAA.762). Davetsiz gelen (giden) döşeksiz oturur (ÖAA.856). Davete icabet lâzım (SK.26).

Çağrıldığın yere aş ol, çağrılmadığın yere taş ol (SK.25).

1.17. DELİ

Delilik konusundaki atasözlerinin içeriğinde delinin halleri, deli ile uğraşmanın zorluğu ve bu uğraşıların sonuç vermemesi yer almaktadır.

Deli arlanmaz, soyu sopu arlanır (AO.801)

Deli ile çıkma yola, başa gelir türlü bela (AO.807). Deliye göre her gün bayram (AO.814).

Halının tozu tükenir, delinin sözü tükenmez (AO.1167). Karaya sabun, deliye öğüt neylesin (AO.1433).

Küçük deli, büyük deli, beşikteki başını sallar (AO.1670). Yok (boş) yere gülene deli derler (OA.2231).

Deli deli akanı, bura bura tıkarlar (ÖAA.872). Deli deliden hoşlanır, imam ölüden (ÖAA.873).

Körden gözlü, topaldan ayaklı, deliden deli (doğar) (ÖAA.1888). Ölüsü olan bir gün ağlar; delisi olan her gün ağlar (ÖAA.2132). Bir deli, bir kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramamış (SK.64). Deli ile devletli, ikisi de bildiğini işler (SK.64).

Deli ile helva yemekten, uslu ile savaş yeğdir (SK.64). Deliye bal tattırmışlar, çarşıda katran bırakmamış (SK.64).

1.18. DERT

Günümüzün de en önemli problemlerinden olan stresin meydana getirdiği olumsuzluklar atalarımız tarafından yüzyıllar önce dile getirilmiştir. Herkesin kendine göre derdinin olduğu, gamın insanı içten içe yıktığı, dertlilerin içlerini dökmeleri gerektiği atasözlerimizde hatırlatılmıştır.

Ağacı kurt, insanı dert yer (AO.114).

Derdin yoksa söylen, borcun yoksa evlen (AO.824). Duvarı nem yıkar, insanı gam yıkar (AO.894).

Allah sevdiğine dert verir (ÖAA.247).

Borç uzayınca kalır, dert uzayınca alır (ÖAA.658). Büyük başın derdi büyük olur (ÖAA.727).

Dertsiz baş, bostan korkuluğunda (ÖAA.914). Evladın mı var, derdin var (ÖAA.1201). Mart ayı, dert ayı (ÖAA.1984).

Gam, gam getirir (SK.37).

Derdini saklayan derman bulamaz (SK.64). Dertsiz kul olmaz (SK.64).

Dertli, deliden çok söyler (SK.64). Dert ağlatır, aşk söyletir (SK.64).

1.19. DÜŞMAN

Atasözlerimizde düşman kavramı genellikle dost kavramı ile beraber ele alınmış verilmek istenen, dost düşman karşılaştırması içerisinde verilmiştir.

Dost başa, düşman ayağa (AO.879).

Düşman düşmana gazel okumaz (AO.910).

İlim, sahibine dost; mal, sahibine düşman kazandırır (AO.1322). İnsan malı bir dost için kazanır, bir de düşman (AO.1336).

Su uyur, düşman uyumaz (AO.1968).

Borç vermekle, düşman vurmakla (ÖAA.686).

Cahilin dostluğundan, âlimin düşmanlığı yeğdir (ÖAA.730).

Domuz derisi(-inden) post olmaz, eski düşman dost olmaz (ÖAA.986). Dost için ölmeli, düşman için dirilmeli (ÖAA.996).

Verip (de) pişman olmaktan, vermeyip (de) düşman olmak yeğdir (ÖAA.2486).

Düşmanın karınca ise de hor bakma (ÖAA.1040).

Kazanırsan (sen) dost kazan, düşmanı anan da doğurur (ÖAA.1733). Dost, bin ise azdır; düşman bir ise çoktur (SK.26).

Benden ırak olan düşman, bin yıl yaşasın (SK.26). Düşmansız adam olmaz (SK.26).

Düşmana sahip çıkan, düşmandır (SK.26). Düşmandan merhamet umulmaz (SK.26).

Hasım hasmı ateşe atar, dost başta tutar (SK.26).

1.20. DOĞRULUK

Atalarımız kendilerinden sonraki kuşaklara doğruluğun sarsılmaz bir direk olduğunu, doğruluğa dayananların asla yıkılmayacağını, doğruları söylemenin bazen başkalarına rahatsızlık verse de doğruluktan şaşmamak gerektiğini öğütlemişlerdir.

Doğru bilinmeyince eğri bilinmez (AO.865). Doğru sarsılır amma yıkılmaz (AO.866).

Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar (AO.867). Doğru söyleyenin tepesi delik olur (AO.868).

Doğru söz acıdır (AO.869).

Doğru söze akan sular durur (AO.870). Doğruluk hak kapısıdır (AO.871).

Doğruluk minarede kalmış onun da içi eğri (AO.872). Eğri otur, doğru söyle (AO. 928).

Baca eğri de olsa duman doğru çıkar (ÖAA.482). Doğrunun yardımcısı Allah'tır (SK.14).

1.21. EMANET

Bu konudaki atasözlerimizde emanetin her an başına bir şeyin geleceğinden, emanetin hassaslığından ve emanete sadakatten bahsedilmektedir.

Emanet eşeğin yuları gevşek olur (AO.972).

Emanet hayvanın kuskunu yokuşta kopar (AO.973). Emanete hıyanet olmaz (AO.974).

Kediye ciğer emanet edilmez (AO.1493). Emanet ata binen tez iner (SK.15). Emanetin bağrı yufka olur (MY.223).

1.22. EVLİLİK

Aile ne kadar sağlam, düzenli, sürekli olursa millet ve devlet de o derece sağlam, düzenli ve sürekli olacaktır. Toplumun temel taşı olan aile kurumunun oluşumunda dikkat edilmesi gerekenler çok sayıda atasözünde çok farklı noktalardan dile getirilmiştir.

Anasına bak kızını al, kenarına bak bezini al (AO.317). Bez alırsan Musul’dan, kız alırsan asilden (AO.610). Davul dengi dengine çalar (AO.793).

Erken kalkan yol alır erken evlenen döl alır (AO.995).

Elin öğdüğünü el alır, ananın babanın öğdüğü evde kalır (AO.969). Evlenenle ev yapanın Allah yardımcısı olur (AO.1044).

Evlenmesi bir alaca kuş, geçinmesi bora ile kış (AO.1045). Alacak kız ay görünür, evleri saray (ÖAA.203).

Çobana verme kızı, ya koyun güttürür ya kuzu (ÖAA.799). Bir kızı bin kişi ister (de) bir kişi alır (ÖAA.647).

Derdin yoksa söylen, borcun yoksa evlen (ÖAA.902).

Ergen gözüyle kız alma, gece gözüyle bez alma (ÖAA.1126). Ev alanla evlenene Allah yardım eder (ÖAA.1192).

Gelini ata bindirmişler, “ya nasip” demiş (ÖAA.1251).

Komşu kızı almak, kalaylı kaptan (tastan) su içmek gibidir (ÖAA.1849). Sabahtan karnını doyuran, küçükken evlenen aldanmamış (ÖAA.2188). Tarlayı düz al, kadını kız al (ÖAA.2367).

Senden alçaktan kız al, senden uluya kız verme (SK.15). Arpayı taşlı yerden, kızı kardaşlı yerden (MY.113). Dağ dağ üstüne olur, ev ev üstüne olmaz (MY.114).

Var adamın gencine, her gün gönlün incine; var adamın kartına, çık göksünün tahtına (MY.121).

Ya okuyup hoca ya zengin kıza koca olmalı (MY.121).

1.23. GENÇLİK VE İHTİYARLIK

Türk insanı gençlik ve ihtiyarlığı karşılaştırarak gençliğin kıymetini vurgulamıştır. Gençken gençliğin kıymetinin bilinmediği ifade edilmiştir. Gençlik ve ihtiyarlık sağlık bakımından da karşılaştırılmıştır. Gençken ihtiyarlık için birikim yapmanın gerekliliği vurgulanmıştır.

Gençliğin kıymeti bilinse, kocalığın şikâyeti az olur (AO.1094). Gençliğin kıymeti kocalıkta bilinir (AO.1095).

Gençliğin lezzeti dinçlik (AO.1096).

Gençlik uçar kuştur, ihtiyarlık nâçar iştir (AO.1097). Gençlikte ölüm, kocalıkta yoksulluk güçtür (AO.1098). Gençlikte para kazan, kocalıkta kur kazan (AO.1099). Gençlikten kocalığa sağlık saklamalı (AO.1100). Dünya gençten gence, dinçten dince (ÖAA.1026). Gençlikte ölüm, kocalıkta açlık güç (SK.17).

Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı (SK.17).

1.24. GEZME

Atasözlerimizde gezme, iş yapmama anlamında kullanılmıştır. Bu sebeple çok gezmek hoş görülmemiş ve çok gezmenin getirdiği kötü sonuçlar hatırlatılmıştır.

Az verip gezdirme, çok verip azdırma (AO.509). Boş gezmekten aylak işlemek yeğdir (AO.683).

Erkek kuş gezer havai havai, dişi kuş yapar yuvayı (AO.993). Gezen ayağa taş değer (AO.1103).

Gezen kurt aç kalmaz (AO. 1104).

Çok gezen ayağa bok bulaşır (ÖAA.814).

Çok yaşayan (okuyan) bilmez, çok gezen bilir (ÖAA.825). Her gün gezen kırda, bir gün uğrar kurda (ÖAA.1410). Topalla gezen, aksamak öğrenir (ÖAA.2427).

Çok gezen, çok bilir (SK.66).

Gezenin karnı şişer, oturanın başı (SK.66). Gezmekten hevesini alsa deli alır (SK.66).

1.25. GİYİM

Çelişkili atasözlerimizin yer aldığı konulardan biri de giyimdir. Bazı atasözlerimizde giyimin önemine, insana kattığı değere vurgu yapılırken bazı atasözlerimizde giyimin önemsizliğine, önemli olanın kişilik olduğuna vurgu yapılmıştır. Bu iki bakış açısı da yerine göre doğrudur.

Aba vakti yaba, yaba vakti aba (AO.1). Akça akıl öğretir, don yürüyüş (AO.181). Al giyen aldanmaz (AO.218).

Al giyen alınır, mor giyen salınır (AO.219). Çocuğun yediği helal, giydiği haram (AO.757).

Eşeğe altın semer vursalar eşek yine eşektir (AO.1004). Güzellik ondur, dokuzu dondur (AO.1154).

Küheylan at, çul içinde de belli olur (AO.1671). Kürk ile börk ile adam olunmaz (AO.1674). Çul içinde aslan yatar (ÖAA.833).

At binene, kürk giyene yakışır (MY.133).

Dervişlik olaydı tac ile hırka ben de alırdım otuza kırka (MY.133). Esmere al bağla karşısına geç ağla (MY.133).

1.26. GÖÇ

Göçebelik, tarihimizde ve kültürümüzde önemli bir yere sahiptir. Günümüzde de göçebe şekilde yaşayan topluluklarımız vardır. Atalarımız göç yolu ile Orta Asya’dan dünyanın farklı bölgelerine dağılmıştır. Hareketli bir millet olarak, yaşantımızda göç sık karşılaşılan bir olaydır. Ancak sık karşılaşılan bir olay olsa da göç etmenin de belli zorlukları vardır.

Akşam oldu kon, sabah oldu göç (AO.212). Eken biçer, konan göçer (AO.930).

Göç dönüşü topal eşek öne geçer (ÖAA.1265).

Yaman komşu, yaman avrat, yaman at; birinden göç, birin boşa, birin sat (ÖAA.2561).

Göçülen yurdun kadri, konulan yurtta bilinir (SK.66). Göçerim diye eksiğini dağıtma (SK.66).

Güç ile göçen tutulmaz (SK.66).

İki göç, bir bozgun yerini tutar (SK.66). Üç göç, bir yangın yerini tutar (SK.66).

1.27. GÖNÜL

Maddiyattan çok manevi değerlere önem veren bir millet olmamızdan dolayı atasözlerinde insanın duygusal varlığı hep ön planda tutulmuştur. İnsanın duygusal yönü gönül kelimesi ile ifade edilmiştir. Gönlün hassaslığı, gönül kırmanın kötülüğü, gönül meselelerinin karmaşıklığı çok sayıda atasözümüzde dile getirilmiştir. Bu konuda dile getirilen bir başka düşünce ise insanın yaşı ilerlese de gönlün arzulardan vazgeçmemesidir.

Gönlün yazı var, kışı var (AO.1111).

Gönül bir sırça saraydır, kırılırsa yapılmaz (AO.1112). Gönül ferman dinlemez (AO.1113).

Gönül kimi severse güzel odur (AO.1114). Gönül kocamaz (AO.1115).

Gönül var otluğa konar, gönül var çöplüğe (AO.1116). Gönülden gönüle yol vardır (AO.1117).

Ayağını sıcak tut, başını serin; gönlünü ferah tut, düşünme derin (AO.432). Çobanın gönlü olursa (olunca) tekeden yağ (süt) çıkarır (ÖAA.800).

Deniz dalgasız olmaz, gönül sevdasız olmaz (ÖAA.894). Er gönülü ibrişim, dolaşırsa açılmaz (ÖAA.1127).

Evladı (oğlumu) ben doğurdum, ama gönlünü ben doğurmadım (ÖAA.1200). Gözden ırak (uzak) olan gönülden de ırak (uzak) olur (ÖAA.1299).

Göz görür, gönül ister (çeker) (ÖAA.1303). Gönül bilen, hicran bilir (SK.67).

Gönül çocuğa benzer, gördüğünü durmayıp ister (SK.67). Gönül dostunu bilir (SK.67).

Gönül yıkan Tanrıya ermez (SK.67).

İki gönül bir olunca samanlık seyran olur (SK.67).

1.28. GÖRGÜSÜZLÜK

Toplumuzda da atasözlerimizde de sosyal seviyesi ne olursa olsun görgüsüz insanlar ayıplanmıştır. Atasözlerinde görgüsüz ve kaba davranışlar ve bu davranışlarda bulunanlar tasvir edilmiştir.

Arlı (akıllı) babanın arsız (akılsız) evlâdı (AO.352). Edebi edepsizden öğren (AO.921).

Görgülü kuşlar gördüğünü işler, görmedik kuşlar ne görsün ki ne işler (ÖAA.1292).

Arsızın yüzüne tükürmüşler, “yağmur yağıyor” demiş (ÖAA.343). Arsız neden arlanır, çul da giyer sallanır (ÖAA.344).

Sonradan imam olanın camiye sığmaz sesi; sonradan kadın olanın hamama sığmaz tası (ÖAA.2289).

1.29. GÜZELLİK

Bir bölüm atasözümüzde güzellik her ne kadar yüceltilse de bir o kadar atasözümüzde de güzelliğe kıymet vermemek, iyi huy ve akıllılığa bakmak tavsiye edilmiştir.

Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer (AO.106). Güzele bakmak sevaptır (AO.1149).

Güzele ne yakışmaz (AO.1150). Güzeli herkes sever (AO.1151). Güzelin talihi çirkin olur (AO.1152).

Güzellik ondur, dokuzu dondur (AO.1153). Bir dirhem et bin ayıp örter (ÖAA.621). Rağbet güzel ile zenginedir (ÖAA.2172). Gönül kimi severse güzel odur (ÖAA.1282). Güzellik ekmeğe; sürülüp yenmez (SK.18).

Güzelliğe kapılma, huya bak (SK.18).

Güzelliğe kırk günde doyulur, iyi huya kırk yılda doyulmaz (SK.18).

Belgede Atasözlerinde Günlük Hayat (sayfa 70-103)