• Sonuç bulunamadı

1. GİRİŞ

1.3. Araştırmanın Önemi

Araştırmada üzerinde çalışılan grup, ortaöğrenime devam eden ergenlerden oluşmaktadır. Ergenlik dönemi, bireyin bilişsel, fiziksel, psikolojik ve sosyal gelişimindeki ve bireyin insanlarla ve kurumlarla olan ilişkilerindeki belirgin değişimlerin olduğu bir dönemdir (Gestsdottir ve Lerner, 2008). Günümüzdeki ergenler dijital yerliler olarak tanımlanmaktadır (Prensky, 2001). Dijital yerliler günümüz teknolojilerinin olduğu dönemde hayata gözünü açmış, gündelik tüm işlerini, yaşamlarının merkezinde yer alan çevrim-içi ortamlar ve yeni teknolojilerle devam ettiren 21. yy çocukları ve gençleridir (Bilgiç, Duman ve Seferoğlu, 2011).

Dijital yerlilerin yaşamları bilgisayarlarla, video oyunlarıyla, dijital müzik çalarlarla, video kameralarıyla, cep telefonlarıyla ve dijital çağın oyuncakları ve aletleriyle çevrilidir ve dijital yerliler bunları kullanmaktadırlar. Bilgisayar oyunları, e-mailler, internet, cep telefonları ve mesajlaşma dijital yerlilerin yaşamlarının ayrılmaz bir parçasıdır (Prensky, 2001). Bu bağlamda günümüz ergenleri için birçok teknolojik olanağı kullanabildikleri söylenebilir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2016 yılı hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması verilerine göre, interneti en çok kullanan grubun ortaöğretime devam eden ergenlerin de içinde bulunduğu 16-24 yaş grubu olduğu belirtilmiştir. Bu sayılan durumlar dikkate alındığında günümüz ergenlerinin çağımızdaki teknolojik gelişmelere ayak uydurdukları şeklinde yorumlanabilir. Genel anlamda bu durum ergenler için avantaj olarak görülebilirken

bazı ergenlerin teknolojiyi gereğinden fazla, aşırı kullanmaları sonucu bu durum dezavantaja dönüşebilmektedir. Ergenlerin kişilik gelişimi bağlamında savunmasız bir grup olmaları (Kaltiala-Heino, Lintonen ve Rimpelä, 2004), ergenleri teknolojinin gereğinden fazla, aşırı kullanılması sonucu ortaya çıkan dezavantajlı durumlar açısından daha riskli hale getirebilmektedir.

Günümüzde ergenlerin kullandıkları teknolojik aletlerin başında akıllı cep telefonları gelmektedir. Akıllı cep telefonları birkaç tıkla bireylerin birçok ihtiyacını karşılayabilmektedir. Ergenler de konuşma, mesajlaşma, oyun oynama, internete bağlanma gibi birçok ihtiyacını akıllı cep telefonlarıyla karşılamaktadır. Birkaç tıkla birçok olanağın çok kısa süreler içerisinde önüne geliyor olması da akıllı cep telefonlarını daha çekici hale getirebilmektedir. Birçok olanağı kolay ve hızlı bir biçimde sunan akıllı cep telefonlarının gereğinden fazla, aşırı kullanımları bireylerde akıllı cep telefonunun problemli kullanımına neden olabilmektedir. Akıllı cep telefonlarının problemli kullanımına ilişkin alanyazın dikkate alındığında bu konunun bireylerde oluşturduğu olumsuz sonuçlara ilişkin olarak yukarıda problem durumunda da değinildiği gibi birçok çalışma olduğu görülmektedir. Teknolojik bir aletin gereğinden fazla, aşırı kullanımında problemlerin oluştuğu akıllı cep telefonlarının amacına uygun şekilde ve gereğince kullanılması önem arz etmektedir.

Akıllı cep telefonu kullanımının; bağımlılık yapan kimyasal maddeler gibi yasaklanmamış olması, kullanım yaşının çok düşük olması, aşırı ve gereğinden fazla kullanımının olumsuz sonuçlara neden olması gibi sebeplerden dolayı akıllı cep telefonu kullanımı risk oluşturabilmektedir. Sansone ve Sansone (2013) yaptıkları çalışmada cep telefonunun bazı psikososyal risklerinden bahsetmişlerdir. Bahsedilen riskler cep telefonu kullanıcısının diğer bireylerle bağlantıyı devam ettirmek adına kendini cep telefonuna bakmak zorunda hissetmesiyle ilgili yaşadığı stres, uykuyla ilgili sorunlar, sanal zorbalık ve aşırı kullanımdır. Genç’in (2014) okulöncesi çocukların cep telefonu kullanımlarına ilişkin velilerin bakış açısını incelediği çalışmasında, bazı veliler çocuklarının cep telefonu kullanımına ilişkin olarak çocuklarının içedönük olmalarından, toplumdan soyutlanmış bir hayata sahip olmalarından veya radyasyon ışınlarından zarar görme risklerinden korktuklarını belirtmişlerdir.

Akıllı cep telefonunun problemli kullanımı, bireyin kendisine zarar verme riski taşıdığı gibi kimi zamanlarda da başkalarına, özellikle de trafikte, zarar verme riski taşıyabilmektedir. Tao ve diğerleri (2016) yaptıkları çalışmada kasıtlı olmayan yaya çarpışmaları oranının problemli cep telefonu kullanım puanları yüksek olan öğrencilerde daha yüksek olduğunu bulmuşlardır. O’Connor ve diğerlerinin (2013) yaptığı çalışmada ise kompulsif cep telefonu kullanımının beklenti alt boyutunun motorlu taşıt kazalarıyla ilişkili olduğu bulunmuştur. Diğer bir çalışmada ise öğrencilerden bazılarının cep telefonlarını kullanırken araba sürmelerinden dolayı kazaya karıştığı veya kaza yapmaya ramak kaldığını belirtmişlerdir (Seo ve Torabi, 2004).

Martinotti ve diğerleri (2011) ergenlerde problemli cep telefonu kullanımını incelemişler ve ergenlerde problemli cep telefonu kullanımının bir kamu sorunu olarak görülebileceğini ve bu durumun bazı sağlık sorunlarının bir nedeni olabileceğini belirtmişlerdir. Tao ve diğerleri (2016) ise, Çinli öğrencilerin cep telefonlarına bağımlı olmalarını önlemek, ruh sağlığını desteklemek adına etkili okul temelli eğitim programlarının uygulanabileceğini belirtmişlerdir. Lian ve You (2017) ise akıllı cep telefonu bağımlılığını azaltmaya ve önlemeye ilişkin programların gerekliliğine vurgu yapmışlardır.

Gelişim açısından kritik bir dönemde olan, dijital yerliler olarak da ifade edilen ergenlerin teknolojiyi, özellikle de akıllı cep telefonlarını kullanmaya daha yatkın, aşina oldukları söylenebilir. Akıllı cep telefonu kullanmaya daha eğilimli olan ergenlerin cep telefonlarını sağlıklı bir şekilde, işlevsel olarak kullanabilmelerinin hem ergenler hem aileler hem de toplum açısından önem arz ettiği düşünülmektedir. İlgili alanyazın dikkate alındığında, akıllı cep telefonlarının problemli kullanımlarının sadece bireysel anlamda zararlara değil aynı zamanda akademik anlamda, aile yaşamı anlamında ve toplumsal anlamda birçok olumsuz sonuçlara neden olduğu görülmektedir. İlgili alanyazında araştırmacılar tarafından akıllı cep telefonlarının problemli kullanımına ilişkin olarak azaltıcı veya önleyici birtakım programların yapılmasının önerildiği görülmektedir. Alanyazın incelendiğinde ise akıllı cep telefonlarının problemli kullanımlarına ilişkin çok az sayıda deneysel çalışmanın hazırlanıp uygulandığı görülmektedir (Choi, 2015; Choi,

Jang ve Lee, 2017; Lee, Seo ve Choi, 2016; Shin ve Jang, 2016; Yu ve Son, 2016).

Türkiye’de ise bu konuda herhangi bir deneysel çalışmaya rastlanılmamıştır. Bu bağlamda akıllı cep telefonlarını problemli olarak kullanan ergenler için problemli kullanımlarını azaltmaya yönelik bir psikoeğitim programının hazırlanıp uygulanmasının önemli olduğu düşünülmektedir. Böyle bir çalışmanın hem ilgili alanyazına hem de akıllı cep telefonlarını problemli kullanan ergenlere bu bağlamda katkı sağlayacağı düşünülmektedir.