• Sonuç bulunamadı

OVCAR-3 Leptin

4.2. Apoptoz Antikor Array Bulguları.

Apoptoz antikor array yöntemiyle ölçülen ve istatistiksel olarak anlamlı değişim gösteren proapoptotik ve antiapoptotik proteinlerin miktarlarındaki değişim Tablo 4.3 ve 4.4’de verilmektedir.

31

Tablo 4.: MDAH-2774 hücre hattında 24 saat serum açlığının ardından 72 saatlik 25 ng/ml

leptin uygulanmış hücrelere, leptin uygulanmamış hücrelere göre proapoptotik ve antiapoptotik protein miktarıntakı değişimler (kat olarak, pozitif değerler protein değişimlerindeki artışı, negatif değerler azalmayı göstermektedir).

Proteinin adı MDAH- 2774 Proteinin özelliği Kesilmiş Kaspaz-3 (-) 1.32 Pro-apoptotik

Katalaz (+) 1.5 Anti-apoptotik TRAIL R1/DR 4 (-) 1.44 Pro-apoptotik TRAIL R2/DR 5 (-) 1.22 Pro-apoptotik FADD (-) 1.38 Pro-apoptotik Fas/TNFRSF6/CD95 (-) 3.92 Pro-apoptotik HTRA2/Omi (-) 2.07 Pro-apoptotik Phospho-p53(s15) (-) 1.77 Pro-apoptotik Phospho-p53(s46) (-) 1.33 Pro-apoptotik TNF R1/ TNFRSF1a (-) 1.78 Pro

32

Tablo 5: OVCAR-3 hücre hattında 48 saat serum açlığının ardından 24 saatlik 50 ng/ml leptin

uygulanmış hücrelerde, leptin uygulanmamış hücrelere göre antiapoptotik ve proapoptotik proteinlerin miktarlarındaki değişimler (kat olarak, pozitif değerler protein miktarındakı artışı, negatif değerler azalmayı göstermektedir).

PROTEİNİN ADI OVCAR – 3 PROTEİNİN ÖZELLİĞİ

Bcl- 2 (+) 1.69 Anti

Katalaz (+) 2.015 Anti

HO-1/HMOX1/HSP32 (+) 1.35 Anti

PON2 (+) 1.34 Anti

P21/cip1/CDKN1a (+)2.04 Anti

33

TARTIŞMA

Diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, prostat, meme, özafagus, kolon ve akciğer kanserleri için risk faktörü oluşturan obezite insidansının son yıllarda hızlı artış göstermesi gelişmiş ülkeler için önemli bir sağlık problemi oluşturmuştur (66). Epidemiyolojik araştırmalar, obezitenin meme, akciğer ve kolon kanseri insidansını arttırdığı gibi over kanseri insidansını arttırdığını, yaşam süresini ve nüks riskini arttırdığını göstermektedir (67,71).

Leptin helikal sitokin familyasına ait adipositler tarafından salgılanan bir hormondur. Gıda alımı, enerji harcanması, termogenezis, kardiovasküler, nöroendokrin; büyüme hormonu, tiroid ve adrenal sistem immun fonksiyonların düzenlenmesiüzerine hem merkezi hem de periferal olarak etki eder. Kardiovasküler ve üriner sistemin çalışmasına katılan leptin, homeostazisin sürdürülmesinde önemli fonksiyonunun olmasının yanısıra, insanlarda yiyecek alımı ve obezitede, enerji dengesinin düzenlenmesinde, pubertenin başlangıcının kontrolünde, hipotalamik hipofizer fonksiyonların regülasyonunda ve insülin direncinde önemli görevler üstlenmektedir (Goumenou veark. 2002; Teker ve ark. 2002). Leptinin yapısı interlökin IL-6 ve IL-11 ile benzerlik göstermekle beraber leptin reseptörü de IL-6 reseptörü ile homoloji göstermektedir (15). Sitokin olarak timik homeostazı ve IL-1 ve tümör nekroz faktör gibi akut faz reaktanlarının sekresyonlarını etkiler. Leptin diğer proinflammatuvar sitokinler gibi T helper 1 (TH1) hücre diferansiyasyonuna yardımcı olur ve hayvanlarda deneysel olarak oluşturulmuş hastalıklarda otoimmün yanıtların başlatılmasında ve modülasyonunda rol oynar (16). Lökosit sentezi üzerine stimüle edici etkisinin yanısıra, eritropoietinin eritrositler üzerindeki uyarıcı etkisini kuvvetlendirdiği gösterilmiştir. Leptin bakteriyel antijenlere benzer şekilde makrofajlarıda aktive eder, makrofajların fagositik aktivitelerini artırır ve makrofajlardan proinflamatuvar ve anti-inflamatuvar sitokinlerin sekresyonunu uyarır.

Foliküler sıvıda leptin bulunması ve overde leptin reseptörü eksprese olması leptinin over fonksiyonlarında rolü olduğunun göstergesidir (72). Vücut yağ içeriği ile leptin düzeyi arasında güçlü bir ilişki vardır. Plazma leptin seviyelerinin fazla kilolu ve obez kadınlarda (37.7 ng/ml) normal kadınlara oranla daha yüksek olduğu belirlenmiştir (3.92–16.9 ng/ml).

Leptinin doğal ve edinsel immünitede önemli rol oynadığı bilinmektedir. İnfeksiyon / inflamasyon sırasında leptin düzeyinin artmasının konağın inflamasyona verdiği yanıtta önemli bir faktör olduğunu düşündürmektedir. Enfeksiyonların seyri sırasında görülen anoreksinin konağın akut faz yanıtı olduğuna inanılmaktadır. Bakteri/virüs ürünleri de proinflamatuvar sitokinlerin (IL’ler, tümör nekroz faktörü-alfa-TNF α, interferonlar) yapımını uyarır ve sitokinler yağ dokusunda leptin ekspresyonunu artırır. Hem mikrobik ürünler, hem de oluşan sitokinler ve leptin gıda alımını azaltır. Bu nedenle, inflamasyon ve enfeksiyon sırasında gelişen

34

anoreksiden özellikle TNF-α, IL-1 ve IL-6’nın sorumlu olduğu ve sitokinlerin bu etkilerinde kısmen leptinin aracılık ettiği düşünülmektedir (14). Leptinin lökosit sentezi üzerine stimüle edici etkisinin yanı sıra, eritropoietinin eritrositler üzerindeki uyarıcı etkisini kuvvetlendirdiği gösterilmiştir. Bakteriyel antijenlere benzer şekilde leptin, makrofajları da aktive eder, makrofajların fagositik aktivitelerini artırır ve makrofajlardan pro-inflamatuvar ve anti- inflamatuvar sitokinlerin sekresyonunu uyarır. Leptin yara iyileşmesini de hızlandırmaktadır, eksikliği infeksiyona ve inflamasyona yatkınlığı artırmaktadır. Leptin eksikliği veya leptin reseptör eksikliği immün ve inflamatuvar yanıtları değiştirmektedir. Malnütrisyonun immün yetmezliğe ve enfeksiyonunölümcül olmasına yol açtığı bilinmektedir. Açlık özellikle T lenfosit yanıtlarını baskılar ve infeksiyona rezistansı azaltır. T lenfositlerin proliferasyonu ve gelişmesi için gerekli olan leptin, T hücre yanıtlarını da düzenler.

Leptinin metabolizmadaki önemli rollerinin yanı sıra meme, prostat ve gastrointestinal kanserlerde mitojen etkisinin olduğu, kanser hücrelerinin çoğalmasını, migrasyonunu, invazyonunu ve anjiyogenezi indüklediği gösterilmiş olup, bu durumun agresif kanser fenotipini tetiklediği düşünülmektedir (75,76). Obezite geni ürünü olan leptinin over kanserindeki muhtemel rolünü araştıran pek çok çalışma mevcuttur ancak moleküler mekanizmaları henüz aydınlatılamamıştır.

Bu çalışmada, leptinin over kanseri hücreleri üzerindeki moleküler mekanizmalarının aydınlatılması amacıyla, leptinin MDAH-2774 ve OVCAR-3 kanseri hatlarında antiapoptotik ve proapoptotik protein düzeyini etkileyerek apoptoz üzerindeki etkileri ele alınmıştır. Elde edilen veriler incelendiğinde leptinin her iki over kanseri hücre hatlarının proliferasyonunu arttırdığı görülmektedir. Ptak ve arkadaşları, benzer şekilde leptinin OVCAR-3 over kanseri hücrelerinin proliferasyonu üzerine etkilerini doza bağlı olarak incelemişler ve leptinin (2 ng/ml-100 ng/ml) OVCAR-3 hücrelerinin proliferasyonunu arttırdığını göstermişleridir (77). Uddin ve arkadaşları ise leptinin MDAH-2774 hücre hatlarının çoğalmaları üzerindeki etkilerini incelemiş ve bizim çalışmamızdaki sonuçlara paralel olarak leptinin stimüle edici etkileri olduğunu tespit etmişlerdir (77). Literatürdeki diğer in vitro çalışmalarda leptinin BG- 1 over kanseri hücrelerinde proliferasyonu arttırdığı, SKOV-3 ve MDAH-2774 over kanseri hücrelerindeyse apoptozu inhibe ettiği gösterilmiştir (79-81). Choi ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise leptinin 1 ve 10 ng/ml dozlarının insan over kanseri hücre hattı olan BG-1 hücrelerinin proliferasyonuna etkisi olmadığı, 100 ve 1000 ng/ml dozların ise proliferasyonu arttırdığı belirlenmiştir (72). Aynı çalışmada araştırmacılar BG-1, OVCAR-3, SKOV-3 ve IOSE-80PC hücre hatlarında leptin reseptörlerinin eksprese edildiğini, buna rağmen tüm hücre hatlarının leptine aynı şekilde cevap vermediğini tespit etmişlerdir. Leptinin SKOV3 ve IOSE-

35

80PC over kanseri hücre hatlarının proliferasyonu üzerinde etkilerinin olmadığı tespit etmişlerdir. Bu durum leptin reseptörlerinin olmasına rağmen leptinin her hücreye aynı şekilde etki etmediğinin göstergesi olarak yorumlanmıştır. Over hücrelerindeki östrojen reseptörlerinin (ER) varlığıyla leptinin etkilerinin araştırıldığı bir çalışmadaysa, ERα reseptör sentezinin fazla olduğu ancak ERβ sentezinin olmadığı OVCAR-3 ve A-2780 hücre hatlarında leptin uygulamasının bu hücrelerin proliferasyonunu arttırdığı gösterilmiştir. BG-1 hücrelerindeyse ERα reseptör sentezinin siRNA ile susturulması sonucu leptinin proliferasyonu arttırıcı etkisinin baskılandığı gözlenmiştir (72). Bu durum ER-pozitif over kanserlerinde leptinin daha etkin rol aldığını göstermektedir.

Leptin sinyalizasyonunun beslenmeye bağlı olarak değiştiği bilinmektedir. Obezitenin hiperleptinemiye yetersiz beslenmenin ise hipoleptinemiye neden olduğu çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir. Bu sonuçlar kısmen de olsa leptin fonksiyonuna bağlı olarak immun sistem hücrelerinde ters etkilere neden olmaktadır. Örneğin yetersiz beslenen çocuklarda belirli sitokinlerin üretiminde azalmalar saptanmıştır (82-85). Yetersiz beslenmenin tersine obezitede ise inflamasyon cevabında genel olarak artış gözlenir. Son yıllarda yapılan çalışmalar leptinin sadece hücresel fonksiyonları düzenleyen bir molekül değil aynı zamanda proinflamatuar bir molekül olduğunu ve immün hücrelerin farklılaşmasında rol aldığını ortaya koymuştur.

Adipoz dokunun metabolik olarak aktif olması, östrojenleri, adipokinleri (leptin gibi) ve sitokinleri salgılaması nedeniyle obezite ile kanser arasında sıkı bir bağlantı kurulmuştur (83). Polikistik over sendromlu obez kadınlarla yapılan bir çalışmada yüksek bulunan leptin seviyelerinin luteinize granuloza hücrelerinde leptin reseptörü ekspresyonunu arttırdığı belirlenmiştir. Bu etki endojen hormon üretimini değiştirmekte ve over epitelinin dengesiz hormonal ve inflamator bir mikro çevreye maruz bırakmaktadır. Bu da malign transformasyonu tetikleyici bir durum olarak kabul görmektedir (87,88). Literatürde primer over tümörlerindeki yüksek leptin veya leptin reseptörü seviyelerinin over kanserinin kötü gidişatıyla ilişkisi olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur (89,90). Leptinin over kanseri hücrelerindeki apoptotik proteinler üzerindeki etkileri henüz araştırılmamıştır.

Apoptoz organizmanın nükleuslu hücrelerinde genetik olarak programlanmış bir hücre ölümü şeklidir. Hücrede proapoptotik proteinler fazla ise hücre apoptoza eğilimlidir. Antiapoptotik proteinler fazla ise hücre apoptoza daha az eğilimlidir

Bu tez çalışmasında leptinin over kanseri hücrelerindeki moleküler etki mekanizmalarının aydınlatılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, leptin uygulanan MDAH-2774 ve OVCAR-3 over kanseri hücrelerinde proapoptoz ve antiapoptoz protein düzeyindeki değişim ölçülerek leptinin apoptoza olan etkisi araştırılmıştır. Leptin uygulamasıyla MDAH-2774 ve

36

OVCAR -3 hücrelerinden salgılanan proapoptoz ve antiapoptoz protein miktarında anlamlı değişimler tespit edildi. Leptin MDAH-2774 hücre hattında proapoptotik protein düzeyini azaltarak, OVCAR-3 hücre hattında ise antiapoptotok protein düzeynini artırarak apoptoza etki ettiği gözlemlendi.

MDAH-2774 hücre hattında leptin etkisi ile miktarı en çok değişen protein Fas/TNFRSF6/CD95 dir. Bu molekul Tümör nekroz faktör reseptör süper aile üyesi 6 (TNFRSF6) veya farklılaşma kümesi 95 (CD95) olarak da bilinir. Fas reseptörü, hücrelerin yüzeyinde bulunan bir ölüm reseptörüdür. Fas, ligand bağlanması üzerine ölüm indükleyici sinyal kompleksini (DISC) oluşturur. Dış yolak aracılı apoptozisi uyarır. Bununla birlikte, dış ve iç yollar arasındaki çapraz-bağlantılar Fas sinyal kaskadında mevcuttur. Leptin etkisi ile mıktarı anlamlı düzeyde azalmıştır.

TNF R1/ TNFRSF1a: Tümör nekroz faktörü reseptör 1, tümör nekroz faktörü reseptör süper ailesinin üyesi 1A (TNFRSF1A) olarak da bilinir. Tümör nekroz faktör-alfa (TNFa)'yı bağlayan ubikuitöz bir membran reseptörüdür. Hücre yüzeyi TNFRSF1A proteini, her biri üç sistein-sistein disülfid bağı, zar geçiş bölgesi ve sinyal molekülleri ile etkileşime giren geniş bir hücre içi bölge içeren dört sistein bakımından zengin domainden (CRD1-4) oluşan tek bir polipeptittir. Hücre içi domaini, apoptoz için sinyal kaskadlarını (kaspaz aktivasyonu yoluyla) başlata bilen bir ölüm domaini (DD) taşır ve ligandının bağlanması ile apoptozise aracılık eder. Leptin uygulamasıyla MDAH-2774 over kanseri hücre hattında bu proapoptotik özellikteki molekülde azalış tespit edilmiştir

MDAH-2774 over kanseri hücre hattında leptinin etkisiyle miktarı azalan diğer proapoptotik proteinler; Kesilmiş kaspaz-3, HtrA2 /Omi ve FADD proteinleridir. Kesilmiş kaspaz-3: Sistein-aspartik asit proteazlar ailesinin bir üyesidir. Kaspazların ardışık aktivasyonu hücre apoptozunun yürütme evresinde merkezi bir rol oynamaktadır. Kaspazlar, korunan aspartik kalıntılarda iki alt birimi üretmek üzere proteolitik işleme tabi tutulan inaktif progenitler olarak bulunurlar. Apoptotik hücrelerde hem iç hem de dış yolak tarafından aktive edilebilir. Kaspaz-3, kaspaz-8 ve kaspaz-9 ile etkileşime girer. Efektör kaspaz olan kaspaz-3 zimojen formdadır; yani apoptotik sinyal geldikten sonra başlatıcı kaspazlar tarafından kesime uğramadan aktifleşmez.

HtrA2/Omi, high-temperature requirement family Omi olarak da bilinen protein mitokondriyal olarak bulunan bir serin proteazdır. Apoptozis sırasında mitokondriden sitozole salınır ve dört N-terminal aminoasidini kullanarak kaspaz gibi davranır. XIAP ve CIAP 1/2 gibi kaspaz inhibitörlerine bağlandığında onları degrade eder. Böylece kaspaz aktivasyonunun

37

inhibisyonunu azaltır. Özetle HtrA2/Omi, hem kaspaz bağımlı hem de bağımsız yollarla apoptosise katkıda bulunur. HtrA2'nin onkogeneze katılımını destekleyen güçlü kanıtlar vardır. Biyopsi numunelerinin analizi normal dokulara kıyasla kanser dokularında HtrA2 ekspresyonunda değişiklikler olduğunu göstermiştir.

FADD apoptoz sırasında ölüm indükleyici sinyal kompleksi (DISC) oluşturmak üzere proasaspaz 8 ve 10'a Fas-reseptörü gibi tümör nekroz faktörü reseptör süper ailesinin üyelerini bağlayan bir adaptör proteindir. FADD apoptozda bu kadar önemli bir role sahipken, FAD reseptörleri uyarıldığında apoptozun artması sağlanmayacağından, FADD kaybı kanser hücrelerine proliferatif bir avantaj sağlayabilir. Bununla birlikte, yumurtalık kanseri ve baş ve boyun skuamoz hücreli karsinomunda FADD'de belirgin up-regülasyon vardır. Buna rağmen Leptin proapoptotik FADD seviyesinde azalmaya nedenolarak apoptozisi engellemektedir.

MDAH-2774 hücre hattında leptin uygulaması sonrası miktarı azalan diğer bir molekül da phospho-p53 (s15) ve phospho-p53 (s46) dır. p53 bir tümör süpresördür. P53'ün aktivasyonuna yol açan kritik olay, N-terminal domaininin fosforilasyonudur. N-terminal transkripsiyonel aktivasyon bölgesi, çok sayıda fosforilasyon bölgesi içerir ve stres sinyallerini dönüştüren protein kinazların birincil hedefi olarak düşünülebilir. Protein kinazlarla p53'ün N- terminal ucunun fosforilasyonu, inhibitörü olan Mdm2 ile bağlanmasını bozmaktadır. Böylece proapoptotik etkisini gösterebilmektedir. Phospho-p53 (s46): Benzer şekilde N-terminal transkripsiyonel aktivasyon bölgesinde bulunan fosforilasyon bölgelerinden biri olan serin 46’dan fosforile olması pro-apoptotik etkisini gösterebilmesini sağlar.

OVCAR-3 hücre hatlarında leptin antiapoptotik protein seviyelerinde artmaya neden olarak apptozu azaltır. Bu proteinler: antHO-1/HMOX1/HSP32: Heme oksijenaz, heme katabolizmasında önemli bir enzim olup, heme'yi biliverdin, karbon monoksit ve demir oluşturacak şekilde parçalamaktadır. Enzimin iki temel izoformu vardır: HO-1 ve HO-2. HO-1 hızlı bir şekilde uyarılabilirken, HO-2 yapısal olarak ifade edilir. Örneğin heme oksijenaz enziminin ürünü olan biliverdin apoptozisi baskılama potansiyeline sahiptir. Ayrıca bir çalışmada HMOX1’in knowdown edilmesinin apoptozisi tetiklediği gösterilmiştir. Bu protein sitoprotektif etkisi ile kanser hücrelerini apoptozise karşı korumaktadır. p21/cip1/CDKN1a: Siklin bağımlı kinaz inhibitörü 1 veya CDK etkileşimli protein 1 olarak da bilinen p21Cip1 (alternatif olarak p21Waf1), tüm siklin/CDK komplekslerini inhibe edebilen bir siklin bağımlı kinaz inhibitörüdür (CKI). Ancak esas olarak CDK2'nin inhibisyonu ile ilişkilidir. p21 p53 aktivitesinin önemli bir hedefini temsil eder ve bu nedenle DNA hasarını hücre döngüsü

38

durmasıyla bağlantılı olarak ilişkilendirir. P21 proteini, siklin-CDK2, -CDK1 ve -CDK4 / 6 komplekslerine bağlanarak onları inhibe eder ve böylece G1 ve S evrelerinde hücre döngüsü ilerlemesinin düzenleyicisi olarak işlev görür. Bu proteinin CASP3 benzeri kaspazlar tarafından spesifik olarak kesildiği bilinmektedir. Bu da CDK2'nin belirgin aktivasyonuna yol açar ve kaspaz aktivasyonunu takiben apoptozun gerçekleşmesine neden olabilir. Bununla birlikte p21 apoptozu inhibe edebilir. Replikasyon çatalı stresine yanıt olarak p21'in apoptozu önleme yeteneği olduğu bildirilmiştir. PON2: PON2 (Serum paraoxonase/arylesterase 2), öncelikle perinükleer bölge, ER, mitokondri, hücre içi bölmelerde bulunan ubikuitöz bir proteindir. Oksidatif stresin dengelenmesindeki rolleri nedeniyle hücre fonksiyonu ve hayatta kalması için anahtar role sahiptir. ER stresi sırasında PON2, proapoptotik CHOP proteinin, özellikle de protein kinaz JNK yolağının indüksiyonunu azaltır ve aynı zamanda mitokondriyal süperoksit oluşumunu ve kaspaz aktivasyonunu önleyerek intrinsik apoptotik sinyallemeyi engeller. PON2 eksikliğinin bazı tümör hücrelerinin apoptozuna neden olduğu gösterilmiştir.

OVCAR-3 hücrelerinde miktarı artan diğer molekul Bcl-2 dir. Bcl-2, özellikle önemli bir antiapoptotik protein olarak bilinir. Bcl-2 mitokondrinin dış zarına lokalizedir ve hücrenin sağkalımını arttırmada ve proapoptotik proteinlerin etkilerini inhibe etmede önemli bir rol oynar. Çalışmamızdaki Bcl-2 gibi antiapoptotik genlerin aşırı ekspresyonu ve proapoptotik genlerin yetersiz ekspresyonuozu inhibe ederek hücre sayısını artırmaktadır (94). Leptin uygulamasıyla her iki over kanseri hücre hattında katalaz seviyelerinde artış tespitedilmiştir. Katalaz, oksijene maruz kalan tüm canlı organizmalarda bulunan ortak bir enzimdir. Hidrojen peroksitin su ve oksijene ayrışmasını katalize eder. Reaktifoksijen türleri (ROS) ile hücrenin oksidatif hasarıdan korunmasında çok önemli bir enzimdir. Hidrojen peroksit birçok normal metabolik proses sonucu meydana gelen zararlı bir yan ürünüdür. Hidrojen peroksit genellikle DNA hasarı yoluyla ve p53 aracılığıyla hücreyi apoptoza götürür. Katalazın H2O2 yi degrade etmesi ile antiapoptotik etki gösterdiği birçok çalışmada gösterilmiştir. Tümör hücrelerinin hücre içi ROS sinyaline karşı direnci membrandaki katalaz ifadesi yoluyla etkileşime bağlıdır. Leptin uygulamasıyla antiapoptotik proetin olan katalaz seviyesinde her iki hücre hattında da, anlamlı artış tespit edilmiştir. Katalaz, oksijene maruz kalan tüm canlı organizmalarda bulunan ortak bir enzimdir. Hidrojen peroksitin su ve oksijene ayrışmasını katalize eder. Reaktifoksijen türleri (ROS) ile hücrenin oksidatif hasarıdan korunmasında çok önemli bir enzimdir. Hidrojen peroksit birçok normal metabolik proses sonucu meydana gelen zararlı bir yan ürünüdür. Hidrojen peroksit genellikle DNA hasarı yoluyla ve p53 aracılığıyla hücreyi apoptoza götürür. Katalazın H2O2 yi degrade etmesi ile antiapoptotik etki gösterdiği

39

birçok çalışmada gösterilmiştir. Tümör hücrelerinin hücre içi ROS sinyaline karşı direnci membrandaki katalaz ifadesi yoluyla etkileşime bağlıdır.

40

SONUÇ

Obezitenin çeşitli kanser tiplerinin gelişimiyle sıkı bağlantılı bir hastalıktır. Epidemiyolojik ve deneysel çalışmalar beslenme ve kanser arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktadır. Obezitenin, kanser riskini hangi biyolojik mekanizmalarla ve nasıl etkilediğine dair yapılan çalışmalar; farklı kanser türleri için farklı mekanizmaların söz konusu olabileceğini göstermektedir. Henüz, her bir kanser türü için, bu kanserlere neden olan ana mekanizmalar kesin olarak açıklanabilmiş değildir.

Bu çalışma, leptinin over kanseri hücre hatları üzerindeki etki mekanizmalarına ışık tutabilmek amacıyla gerçekleştirilmiştir. Literatürde ilk kez olmak üzere, leptinin over kanseri hücrelerindeki proapoptoz ve antiapoptoz protein düzeyi ölçülerek apoptoz üzerindeki etkileri ortaya koyulmuştur. Elde edilen veriler incelendiğinde leptinin her iki over kanseri hücre hatlarında apoptozu inhibe ederek proliferasyonunu arttırdığı görülmektedir.

41

KAYNAKLAR

1. Parker LP, Taylor DD, Kesterson S, Taylor CG. Gene Expression Profiling in Response to Estradiol and Genistein in Ovarian Cancer Cells. Cancer Genomics & Proteomics 2009;6:189-194.

2. Longuespée R, Boyon C, Desmons A, Vinatier D, Leblanc E, Farré I, Wisztorski M, Ly K, D’Anjou F, Day R, Fournier I, Salzet M. Ovarian cancer molecular pathology. Cancer and Metastasis Reviews 2012;31(3-4):713-732.

3. Romero I and Bast RC. Minireview: Human Ovarian Cancer: Biology, Current Management, and Paths to Personalizing Therapy. Endocrinology 2012;153(4):1593– 1602.

4. Gurung A, Hung T, Morin J, Gilks C B. Molecular abnormalities in ovarian carcinoma: clinical, morphological and therapeutic correlates. Histopathology 2013;62:59-70. 5. Gao X, Lıu Y, Deeb D, Lıu P, Lıu A, Arbab A S, Gautam S C. ROS Mediate

Proapoptotic and Antisurvival Activity of Oleanane Triterpenoid CDDO-Me in Ovarian Cancer Cells. Anticancer Research 2013;33(1): 215–221.

6. Lönnqvist F, Arner P, Nordfors L, Schalling M. "Overexpression of the obese (ob) gene in adipose tissue of human obese subjects". Nat. Med. 1995;1(9):950–3.

7. Madej T. "Considerations in the use of lipid-based drug products". J Intraven Nurs. 1998;21(6): 326.

8. Sinha MK, Ohannesian JP, Heiman ML, Kriauciunas A, Stephens TW, Magosin S, Marco C, Caro JF. "Nocturnal rise of leptin in lean, obese, and non-insulin-dependent diabetes mellitus subjects". J. Clin. Invest. 1996;97(5):1344–7.

9. Schoeller DA, Cella LK, Sinha MK, Caro JF. "Entrainment of the diurnal rhythm of plasma leptin to meal timing". J. Clin. Invest. 1997;100(7):1882–7.

10. Chan JL, Heist K, DePaoli AM, Veldhuis JD, Mantzoros CS. "The role of falling leptin levels in the neuroendocrine and metabolic adaptation to short-term starvation in healthy men". J. Clin. Invest. 2003;111(9):1409–1421.

11. Kolaczynski JW, Considine RV, Ohannesian J, Marco C, Opentanova I, Nyce MR, Myint M, Caro JF. "Responses of leptin to short-term fasting and refeeding in humans: a link with ketogenesis but not ketones themselves". Diabetes. 1996;45(11):1511–5. 12. Kolaczynski JW, Ohannesian JP, Considine RV, Marco CC, Caro JF. "Response of

leptin to short-term and prolonged overfeeding in humans". J. Clin. Endocrinol. Metab. 1996;81(11):4162–5.

42

13. Ahima RS, Prabakaran D, Mantzoros C, Qu D, Lowell B, Maratos-Flier E, Flier JS. "Role of leptin in the neuroendocrine response to fasting". Nature 1996;382(6588):250–2.

14. Friedman JM. "Leptin at 14 y of age: an ongoing story". Am. J. Clin. Nutr. 2009;89(3):973–979.

15. Margetic S, Gazzola C, Pegg GG, Hill RA. "Leptin: a review of its peripheral actions and interactions". Int. J. Obes. Relat. Metab. Disord. 2002;26(11):1407–1433.

16. Anifandis G, Koutselini E, Louridas K, Liakopoulos V, Leivaditis K, Mantzavinos T, Sioutopoulou D, Vamvakopoulos N. "Estradiol and leptin as conditional prognostic IVF markers". Reproduction. 2005;129(4):531–534.

17. Comninos AN, Jayasena CN, Dhillo WS. "The relationship between gut and adipose hormones, and reproduction". Hum. Reprod. Update. 2014;20(2):153–74.

18. Zhao J, Townsend KL, Schulz LC, Kunz TH, Li C, Widmaier EP. "Leptin receptor expression increases in placenta, but not hypothalamus, during gestation in Mus musculus and Myotis lucifugus". Placenta. 2004;25(8–9):712–722.

19. Moynihan AT, Hehir MP, Glavey SV, Smith TJ, Morrison JJ. "Inhibitory effect of leptin on human uterine contractility in vitro". Am. J. Obstet. Gynecol. 2006;195(2):504–509.

20. Aka N, Atalay S, Sayharman S, Kiliç D, Köse G, Küçüközkan T. "Leptin and leptin receptor levels in pregnant women with hyperemesis gravidarum". The Australian &

Benzer Belgeler