• Sonuç bulunamadı

3. MĠMARLIK PRATĠĞĠ ve MĠMAR

3.1 Antik Dönem‟de Mimarlık Pratiği ve Mimar

Antik Dönem‟den günümüze ulaĢan gerek eski Mısır gerekse eski Yunan‟a ait yapılardaki ortak özellik, fiziksel gösteriĢ ve anıtsallık olarak gözlemlenebilir. Bu görsel olgu aslında bize o dönemlere ait mimarlık ile ilgili ipucunu ilk izlenimde vermektedir. Eski Yunan ve Mısır‟dan günümüze kalan yapılardaki öncelikli özellik olan büyüklük öncelikle insani veya tanrısal veya ikisini de içeren bir otorite veya gücü temsil edebilecek potansiyeli ifĢa etme endiĢesinden kaynaklanmaktadır. Eski Mısır‟da mimarların iki farklı alana hizmet ettiği görülmektedir; devlet ve varlıklı aileler. Mimarlar zaman zaman devlet için çalıĢmıĢlar, zaman zaman da zengin aileler için yapı tasarım ve uygulamalarında bulunmuĢlardır, ancak halkın yaĢayacağı binalarda duvarcı ustalarının çalıĢtığı göze çarpmaktadır (Ökmen, 1996).

Bununla birlikte Antik Çağ‟da mimarlık eğitimininde kalıplaĢmıĢ bir biçimde uygulandığı görülmektedir. Ersina (2005) bunu Ģu Ģekilde açıklamaktadır: “Mimara aktarılan bilginin, o çağda arĢivlerde korunan, Ģekiller ve matematiksel değerler olmasının yanında, planlama da ortaya koyulan bu mutlak kurallar doğrultusunda

yapılmaktadır”. Bununla birlikte; babadan oğula aktarılan belirli kurallara uygun teknik bilgi, tanrıların yer yüzündeki temsilcisi ve aynı zamanda müĢteri olan kral adına kullanan kiĢi mimar olarak tanımlanmaktadır (Ersina, 2005). Ayrıca Kostof, (1977) tarafından mimarın meslek pratiğindeki tanrısal iĢvereni kral ile iliĢkisi de tariflenmiĢtir; tapınağın ölçüleri tanrı tarafından verilmeli ve bunun alıcısı da tanrının yer yüzündeki en kutsal temsilcisi yani kral olmalıdır denmekte ve bununla ilgili Mezopotamya‟da Lagash Tapınağı‟nın ölçülerinin Kral Gudea‟ya rüyasında verildiği, Babil döneminde kralların bu ölçüleri gizli tutmak, bu ölçüleri ortaya koymak ve yapıma eĢlik etme yükümlülükleri olduğu ifade edimektedir.

Dolayısıyla eski Mısır‟da mimarlık mesleğinin mimarın insiyatifinde olmadığını babadan oğula geçen ve belirli kural ve formulleri uygulayan dogmatik bir yapıda bulunduğu, meslek pratiğinin de krallar veya varlıklı ailelerden oluĢan iĢverenler etrafında geliĢtiği gözlemlenmektedir. Bu doğrltuda mimarın mesleki sorumluluğunun kimi zaman tanrısal düzeyde olan krala karĢı kutsal bir nitelik, kimi zaman da varlıklı ailelere karĢı duyulan prestij kaygılı bir sorumluluk olduğu ifade edilebilir. Bununla beraber meslek pratiğindeki iĢverenler haricinde, yapının uygulanmasında görev alan iĢçilerin dıĢında farklı bir katılımcı alanı görülmemektedir. Bu tespitler mimarlık meslek pratiğinin iĢveren – mimar – iĢçi üçgeninde ve tarafların birbirlerine karĢı olan, zaman zaman tasarım, zaman zaman uygulama hizmetine dayalı sorumluluk alanı ile sınırlı oluğu görülmektedir. Bundan daha geniĢ kapsamda mesleki bir düzenleme ve örgütlenme ile kontrol mercileri olmadığı ve mesleki sorumluluk kaygısı oluĢması için bir ortam da bulunmadığı gözlemlenmektedir.

Antik Yunan‟da ise mimarlık pratiği yine devlet ve yüksek sosyal sınıf olmak üzere iki alana hizmet etmektedir. Antik Yunan‟da mimar tanımı oldukça geniĢ olmakla birlikte, mimarlık, mühendislik, planlamacılık gibi farklı uygulama alalarının hepsine hakim bir kimlik içerisindedir. Bunlarla birlikte farklı disiplinlerle ilgili de bilgi birikimi öngörülmektedir. Vitruvius‟un (M.Ö. 25) mimarlık üzerine on kitap adlı eserindeki mimar; mimar eğitilmeli, kalemi güçlü olmalı, geometri öğrenimi görmeli, iyi tarih bilmeli, filozofları iyi izlemeli, müzikten anlamalı, biraz tıp bilgisi bulunmalı, hukukçuların düĢüncülerini bilmeli, yıldızbilim ve gök bilim kuramı ile tanıĢıklığı bulunmalıdır olarak anlatılmaktadır. Bu doğrultuda mimarların meslek pratiklerine, yapı üretim sürecine, girmeden mesleki bir eğitim aldıkları

gözlemlenmektedir. Bununla birlikte Kostof (1977) eski Yunan‟daki mimarlık meslek pratiğiyle ilgili temel kaynak teĢkil eden yapılarla ilgili bazı bilgi ve belgelerden söz etmektedir. Bunlar; yapıların sade vatandaĢa tanıtılması için, yapılarla ilgili yasal, finansal, pratik konularla ilgili tabletler, inĢa etme niyeti ve iĢçilik, iĢ günleri ve hata zaman aĢımında uygulanacak yaptırımlar ve iligli kanun uygulamalarını belirten ihale ve keĢiflerdir.

Bu doğrultuda, eski Yunan‟da mimarlık meslek patiğinin, özel giriĢiminin ile beraber iĢveren rolündeki devletin, aynı zamanda bugünkü gibi, yapı üretim sürecini düzenleyen, kontrol eden bilgi ve belgelere dayalı bir takım kurallar ve düzenlemeleri geçekleĢtirdiğine dair iĢaretler karĢımıza çıkmaktadır. Bu mimarlığın meslekleĢmesi ve kanunla iliĢkilendirilmesi ile meslek pratiğinin sistematik bir Ģekilde düzenlenmesi ile ilgili ilk belirtilerin Antik Yunan‟da boy gösterdiğini gözler önüne sermektedir. Bu durumda, meslek niteliği güçlenen ve dayanaklandırılmıĢ olan mimarın, taraf olarak iĢverene ek, bir takım yazılı kurallarla devlete karĢı sorumluluklarının ortaya çıktığı söylenebilir. Mesleki katılımcılar nicelik açısından eski Mısıra göre bir farklılık göstermese bile, nitelik açısından farklılaĢmakta, devlet merciinin aynı zamanda onay ve denetim görevlerini üstlendiği görülmektedir. Bu durum, mesleğin süreç ve sonuçlarının gözlemlenip dikkate alındığını gösterir ve mesleki sorumluluk ile kaygılardan söz edimeye baĢlanması için bunu sağlayacak altyapının ve bilincin oluĢmasına yönelik bir adım olarak nitelendirilebilir.

Genel olarak bu dönemlerdeki mimarlık pratiğindeki kaygının, üst bir toplumsal sınıf, devlet ve hatta kimi zaman tanrısal nitelikte olan iĢverenin, ortaya koymak istediği yapılı çevrenin, yine onun talep ve istekleri doğultusunda, sadece çok kısıtlı bir takım sınırlayıcılar çerçevesinde, Ģekillendirilmesinden ibaret olduğu herhangi bir toplumsal ya da insani bir endiĢe taĢımadığını söylemek yanlıĢ olmayacaktır.

Benzer Belgeler