• Sonuç bulunamadı

2.1. Ġnalcık‟ın Tarih Felsefesi

2.1.1. Annales Ekolü

Osmanlı siyasi tarihine yönelik önemli araĢtırmalar yapsa da asıl ilgisi ekonomik ve sosyal problematikler olan Ġnalcık‟ın metodolojisi üzerinde Ziya Gökalp sosyolojisini takip eden ve Türkiye‟de 1918 ve 1950 yılları arasında sosyal ve edebi bilimler alanlarında Batı araĢtırma metodu ve ilmini baĢarıyla uygulayan Fuad Köprülü ve II. Dünya SavaĢı‟ndan sonra 1930‟lu ve 1940‟lı yıllardaki kitle hareketlerinin önem kazanmasıyla dünya tarihçiliğinde sosyo-ekonomik toplum anlayıĢının önem kazanması ve Fransız Annales ekolü ile Durkheim‟in “organik sistem” anlayıĢının yapısal sosyolojisinden etkilenen ve Türkiye‟deki sosyo-ekonomik sorunların belli baĢlı baĢlıklarını ilk ortaya koyan Ömer Lütfü Barkan‟ın etkisi çok belirgindir (Ġnalcık, 1999: 104, 137). Ġnalcık, bu durumla ilgili olarak Ģu açıklamada bulunmuĢtur: “Köprülü ve Barkan‟ın yazıları bize ilham kaynağı olmaktaydı. Tarihçi Ģahsiyetim üzerinde hiç Ģüphesiz bu iki yazarın belirgin etkisi vardır” (Ġnalcık, agis, 2017). Ġnalcık, çalıĢmalarında Annales ekolünü esas almasına kadar çoğunlukla bu ekolün etkisinde olan Fuad Köprülü‟yü takip etmiĢtir. Siyasi tarihten ziyade uzun dönem tarihçilik ve sosyo-ekonomik tarih anlayıĢının getirdiği bu yeni dalga Ġnalcık‟a göre Türkiye‟de Köprülü ile baĢlamıĢtır (Çiftçi, 2015: 71).

Annales ekolü, UNESCO tarafından yayınlanan “History of Humanity” isimli eserin 5. bölümünün Ġnalcık ile birlikte editörlüğünü yapan Ġngiliz tarihçi Peter Burke tarafından Fransız tarih devrimi diye isimlendirilmiĢtir. Bu ekole göre tarih yazıcılığı, disiplinlerarası ve karĢılaĢtırmalı yapılmalıdır. Bu ekol ismini “Annales d‟Histoire Economique et Sociale” isimli dergiden almıĢtır. Marc Bloch ve Lucien Febvre tarafından 1929 yılında kurulan bu dergi, 20. yüzyıl ortalarında tarih yazıcılığını sil baĢtan değiĢtirmeyi baĢarmıĢtır. II. Dünya SavaĢı‟nda esir düĢürülerek öldürülen Marc Bloch, zaman ve toplumsal çözümleme yöntemi, incelenen kanıt ile sorular, karĢılaĢtırmalı yapılan tarih yöntemi, tarihçiliğin nedenselliği ve toplumsal teori konularında değerlendirmelerde bulunmuĢ ve “Kralın DokunuĢu” isimli eserinde ilk kez karĢılaĢtırmalı tarih anlayıĢını ortaya koymuĢtur. Bunun yanında Bloch‟a göre geçmiĢin incelenmesi bugünü anlama çabasından baĢka bir Ģey değildir. Bunun için tarihçi, tarihi tersten okumalıdır. Bloch‟un ölümünden sonra yola tek baĢına devam eden Lucien Febvre‟nin asıl uzmanlık alanı 16. yüzyıl Avrupa düĢünce tarihidir. Febvre de Bloch gibi tarihin asıl unsuru olarak insanı görmektedir. Ancak O‟na göre

insan, bireysel olarak değil insana iliĢkin toplumsal yapılar ve örgütlenmiĢ gruplar üzerinden değerlendirilmelidir. Buna ek olarak Febvre, geleneksel tarih anlayıĢındaki olaylara odaklanma yönteminin birçok Ģeyin gözden kaçmasına sebep olduğunu düĢünmektedir (Yeğen, 2016: 27-29). Annales ekolü, tarihin konusu olan olaylar veya kiĢiler için olabildiğince tüm disiplinlerden faydalanarak kendisine kadar uzun yıllar kullanılan vakanüvist (yalnızca olaylara odaklanan) ve 19. yüzyılda yaygın olarak kullanılmıĢ deney ve olguyu esas olan tarihçiliği değiĢtirmiĢtir. Bu ekol bütüncül bir anlayıĢla yapısal, kurumsal, iklimsel, kırsal tarih gibi alt dalları kendi içinde toplamıĢtır (Ġnalcık, 2009: 318-319).

1930‟lu yıllarda yaĢanan dünya ekonomik bunalımı Türkiye‟de de önemli sorunlara yol açmıĢtır. Bu dönemde ekonomi politikaları çok önem kazanmıĢ ve sosyal sorunlara yönelik ilgi artıĢ göstermiĢtir. Köprülü de bu dönemin tarih temsilcisi olmuĢ ve bu konuyla ilgili Türk Hukuk ve Ġktisat Tarihi Mecmuası‟nı çıkarmıĢtır (Ayan, 2011: 89). Köprülü‟nun bu döneme dair önemli görüĢleri, yalnızca arĢiv belgelerine yönelik tarih çalıĢmalarının eksikliği ve tarihçilerin insanla ilgili her konuda soru sorması ve her Ģeyden faydalanması gerektiği üzerinedir. Bu dönemde ayrıca Barkan da arĢiv belgelerini temel alarak para ve fiyat hareketleriyle sosyal düzen konularında art arda makaleler yayınlamıĢtır (Ayan, 2011: 90-92). Ġnalcık, bu döneme dair Köprülü ve Barkan‟ın ekonomik ve sosyal sorunlarla demografik açıdan Osmanlı tarihi çalıĢmalarının çok önemli olduğunu ve kendisinin sosyo-ekonomik tarihle kurumsal tarihe ilgisinin Köprülü sayesinde oluĢtuğunu ifade etmiĢtir (Ġnalcık, 1978: 70).

Ġnalcık‟ın Annales ekolüyle olan iliĢkisine bakıldığında daha genelleyici bir metod kullanan Annales ekolünden parçadan bütüne giden bir yöntem kullanmasıyla ayrıldığı görülmektedir. Olaylara olan yaklaĢımı ve onları analiz etme yöntemi açısından Fernand Braudel ve Annales ekolünden doğrudan etkilenmiĢ ve tüm çalıĢmalarını arĢiv ve belgelere dayandırmıĢtır. Braudel, 20. yüzyılın en önemli tarihçilerinden biri olarak kabul edilmektedir. 1923 yılında Cezayir‟e öğretmen olarak giden Braudel, Fransa‟ya uzaktan bakma imkanı bulmuĢ, Ġslam‟ın gözünden Hristiyanlık‟ı değerlendirme fırsatı yakalamıĢ ve ulusal çevreden uzaklaĢarak toplumsal sorunlara daha geniĢ pencereden bakma imkanına sahip olmuĢtur. Braudel, Bloch‟un ölümüyle sona eren Annales ekolünün birinci evresinden sonra ekolün zirve

yaptığı dönemin en önemli ismi olmuĢtur (Ayan, 2011: 81). 1950‟de Paris‟te düzenlenen Milletlerarası Tarihi Ġlimler Kongresi‟nde Braudel‟in “La Mediterranée” isimli eserinden büyük ilham alan Ġnalcık, bu durumu Ģu Ģekilde ifade etmektedir: “Kongredeki tartıĢmalar sırasına bambaĢka üslup ve anlayıĢla yazılmıĢ olan Braudel‟in kitabı geniĢ yankılar yapıyor ve tartıĢılıyordu. Kitabı aldım ve orada, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun o zamana kadar Avrupa tarihçiliğinde hiç görmediğimiz bir Ģekilde ele alındığını heyecanla fark ettim. Braudel, Akdeniz‟e hakim olan Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda sosyal, demografik ve ekonomik niteliklerin batıdakilerle paralellik gösterdiğini, bu iki dünyanın karĢılıklı yakın temas ve etki içinde bulunduğunu ve birbirinden ayrı incelenemeyeceğini gösteriyordu” (Ġnalcık, 2009: 311). Eser, üç bölümden oluĢmuĢtur. “Ortamın Payı” baĢlıklı birinci bölüm jeo-tarih temellidir. Braudel, Febvre ve Vidal de la Blache‟nin etkisiyle coğrafyanın tarih için ne derece önemli olduğunu anlatan bir çalıĢma kaleme almıĢtır. “Ortak Kaderler ve Bütünsel Hareketler” adı verilen ikinci bölümde uzun vadeli coğrafi gözlem ve tarihteki yavaĢ dalgalanmalar kaleme alınmıĢtır. Son bölümde ise “Olaylar, Siyaset ve Ġnsanlar” baĢlığı adı altında siyasi olaylar anlatılmıĢtır (Ayan, 2011: 82).

Braudel, Ġnalcık‟a göre Doğu Akdeniz‟de egemen olan Osmanlı‟nın sosyal, iktisadi ve demografik açıdan Batı ülkeleriyle benzeĢtiğini dile getirmektedir. Bununla birlikte Braudel, Osmanlı‟nın Avrupa‟ya tamamen ters ve düĢman bir unsur olduğu görüĢüne karĢı çıkarak Avrupa ve Osmanlı‟nın birbirini tamamladığını ve bu ikisinin birbirinden ayrı incelenemeyeceğini savunmaktadır (Ġnalcık, 1978: 70). Annales ekolü temelde bütüncül tarih metodunun yanı sıra uzun dönem kavramını da benimsemiĢtir. Ġnalcık ise, ekolün bu yöntemlerinin Osmanlı‟ya uyarlanabilmesinin ancak tamamı somut verilerden oluĢan çalıĢmalarla mümkün olabileceğini düĢünmüĢtür.

Ġnalcık, ısrarla Braudel‟in Osmanlı Ġmparatorluğu ve Avrupa ile ilgili olarak bu ikisinin demografik, sosyal ve ekonomik özelliklerinin birbiriyle benzeĢtiği ve bu iki bölgenin sürekli bir temas ve etkileĢim içinde bulunduğuna yönelik tezi üzerinde durmuĢtur. Braudel, Osmanlı‟nın devamlı Avrupa‟ya karĢı, ona düĢman bir ülke olarak sunulması geleneği karĢısında tezler sunmuĢ bununla birlikte 16. yüzyıldaki nüfus artıĢına yönelik biyolojik devrim tanımı ve fiyat devrimi teorileri Ġnalcık‟a göre Osmanlı çalıĢmaları için önemli kaynaklar olmuĢtur (Ġnalcık, agis, 2017). Özellikle

Osmanlı‟da 16. yüzyılda yaĢanan krizde merkezi yönetimin levant ticareti ile ekonomik koĢullardan önemli ölçüde etkilendiğinin tespit edilmesi bu bakıĢ açısıyla mümkün olmuĢtur (Ġnalcık, 1978: 70). Biyolojik devrim ile birlikte 1525 ve 1618 yılları arasında kendisini Ģiddetli bir Ģekilde gösteren fiyat devrimi, fiyatların artıĢ gösterdiği ve ekonomik dengelerin bozulduğu bir dönemdir. Artan nüfus ve düĢen iĢ gücü getirisi, yeni dünyadan gelen madenlerin likiditeyi artırması, paranın değiĢim hızındaki artıĢ ve kentleĢmenin mübadeleyi artırması fiyatların yükselmesine neden olmuĢtur. Bu süreçle birlikte Avrupa‟da kapitalizmin geliĢmesi hızlanmıĢ ve gelir dağılımı değiĢmiĢtir. Bu dönemde Amerikan gümüĢleri, likidite yoluyla Ġspanya piyasasında bir fiyat devrimi yaratmıĢtır. Osmanlı‟da ise 16. yüzyıl sonlarına doğru ekonomi istikrarını kaybetmiĢ ve durağan, azalan ivmeli bir ekonomiye dönüĢmüĢtür. Bu durum, endüstri, tarım ve kamu finansmanı alanlarında olumsuz etkiler yaratmıĢtır (ġahin ve Cengiz, 2010: 73-74).

Benzer Belgeler