• Sonuç bulunamadı

Ġnalcık‟ın “Osmanlılar‟da Raiyyet Rüsumu (1959)” Ġsimli

2.1. Ġnalcık‟ın Tarih Felsefesi

2.1.8. Ġnalcık‟ın “Osmanlılar‟da Raiyyet Rüsumu (1959)” Ġsimli

“Çift-hane sistemi” tarih literatürüne Ġnalcık tarafından kazandırılan bir kavramdır. Ġnalcık, tahrir defterleri üzerinde yaptığı incelemelerde “hane-ba-çift” ifadesiyle karĢılaĢmıĢ ve çifti olan köylü anlamına gelen bu ifadeyi Osmanlı‟da kırsal organizasyonu tanımlaması nedeniyle “çift-hane sistemi” olarak adlandırmıĢtır. Ġnalcık, 1959 yılında yayınladığı “Osmanlılar‟da Raiyyet Rüsumu” isimli çalıĢmasında Fatih‟in reayaya yönelik ilan ettiği kanunnamesini incelerken ilk kez bu kavramı keĢfetmiĢtir. Kanunnameye göre makalede Ġnalcık, reayanın devlete karĢı sorumluluklarını ve devletin de reayaya olan yaklaĢımı ile bu sistemin fonksiyonlarını açıklamaktadır (UlaĢ, 2015: 244).

“Hudutsuz bir otorite tesisine muvaffak olan ve yalnız yerleşmiş adetler ve müesseseler değil, şer-iat konusunda da oldukça bağımsız hareket eden bu serbest fikirli Osmanlı hükümdarı (Fatih Sultan Mehmed), örfi hukuk sahasını ziyadesiyle genişletmiş ve kuvvetlendirmiştir. Hatta, esas itibariyle İslami mefhumlara aykırı olarak kanunname tertip ve ilan etme cesaretini gösteren ve böylece haleflerine örnek olan ilk padişah da odur” (Ġnalcık, 1959: 31). Ġnalcık, makalesine giriĢ yaparken kullandığı bu savda makalenin devamında kanıtlayacağı iddialarda bulunmuĢtur. Bununla birlikte Fatih ile selefi diğer padiĢahları karĢılaĢtırarak Fatih‟i islami kalıpların dıĢında bir düzen kurmaya çalıĢan ve kendinden sonrakilere örnek teĢkil eden ilk padiĢah olarak görmektedir.

Fatih‟in kanunnamesini incelerken Ġnalcık, ilk olarak bu düzenlemenin sistematizasyonuna dikkat çekmektedir: “... Müslüman ve Hristiyan reayaya ait kısımlar reaya ile tımarlı sipahi arasındaki vergi münasebetlerini düzenleyen kaideleri ihtiva eder. Orada evvela tımara dahil vergilerin ilk esaslı unsuru yani a’şar ve rüsum-i raiyyet ele alınmış, ondan sonra angaryalar ve ve nihayet pazar bacları gösterilmiştir. Müslümanlar’a ve Hristiyanlar’a ait iki kısımda bu konular paralel olarak aynı sıra ile ele alınmıştır. … Buna mukabil raiyyet rüsumu denilen şahsi vergilerde Müslümanlar ve Hristiyanlar ayrı esaslara tabidir” (Ġnalcık, 1959: 32). Ġnalcık, Fatih‟in örfi hukuk sahasını geniĢlettiği yönündeki savını, kanunnamesinin sistematizasyonunu incelerken reayaya yönelik vergi düzenlemeleri hakkında verdiği tamamen objektif bilgilerle kanıtlamaktadır.

Ġnalcık, Fatih Kanunnamesi‟ni neĢreden Dr. Fr. Kraelitz-Greifenhorst‟un çalıĢmasını asıl metinle karĢılaĢtırmıĢtır: “... kanunnameyi bulmuş ve yayınlamış olan Avusturyalı alimin mesaisi, Osmanlı tetkiklerinin o zamanki durumuna göre takdire şayan olmakla beraber, metnin konumuzu ilgilendiren kısmını tamamıyla anlayamadığı yaptığı tercümeden meydana çıkmaktadır. … Bir çift tasarruf eden raiyyet yılda üç hizmet veya bunun karşılığı olarak üç akça vere, bundan başka bir orak veya bir döğen ve bir kağnı odun vere ve ayrıca boyunduruk resmi olarak iki akça vere, bu yedi kulluk yerine para almak lazım gelse 22 akça alına” (Ġnalcık, 1959: 32-34). Kraelitz-Greifenhorst‟un yaptığı çeviriyi düzelterek bu Ģekilde sunan Ġnalcık, bu sonuca Ģöyle ulaĢtığını dile getirmektedir: “Metni bu şekilde tefsir için elimizde, bu maddelerin tatbik şekillerini gösteren çağdaş tahrir defterleri vardır” (Ġnalcık, 1959: 34). Görüldüğü gibi Ġnalcık, kanunnameyi incelerken önceki çalıĢmalara bakmadan geçmemiĢ ve metni tam olarak doğru çevirebilmek amacıyla hermenötik bir yöntem kullanarak tahrir defterlerinden faydalanmıĢtır.

Fatih kanunnamesindeki “üç gün hizmet” kuralına Ġnalcık Ģu Ģekilde değinmiĢtir: “Orada reaya için hizmet ve kulluk tabirleri müteradif olarak kullanılmıştır. Kul, 15. ve 16. asır Türkçesinde satın alınmış esir manası yanında Padişahın tebası, raiyyet manasını aldığı gibi kulluk tabiri de diğer manaları yanında raiyyetin mükellef olduğu diğer hizmet manasında kullanılmıştır. … 17. asra ait bir kanunda bu kulluğun mahiyeti daha açık bir şekilde ifade edilmiştir” (Ġnalcık, 1959: 35). Orjinal kayıtları deforme olduğu için tam olarak okunamayan bu ifadeye

göre Ġnalcık, belirli bir kuralın tarihsel süreçte evrildiğinden bahsederek tarihsellik metodunu kullanmaktadır.

1500 yılındaki Kayseri Kanunnamesi‟ni incelerken “caba resmi” ile karĢılaĢan Ġnalcık, bunun anlamını ararken ne ile karĢılaĢtığını Ģöyle ifade etmektedir: “Caba kelimesi Divanü Lügati’t Türk”te soysuz, aşağı sınıftan adam manasını taşıyan cabak kelimesiyle aynı olmalıdır. Mücerredlik (bekarlık) herhalde cabanın esas vasfı değildir. Caba, toprağı olmayan fakir köylüdür. Ona, evli ise caba-bennak denir” (Ġnalcık, 1959: 42). Ġnalcık, makalesinde geçen bu ifadesinde disiplinlerarası bir metod kullanmaktadır. Kanunnamede karĢılaĢtığı bir ifade için eski bir Türk eserini incelerken edebiyattan, kiĢinin medeni durumu ve sosyal statüsüne göre analiz yaparken de sosyolojiden faydalanmaktadır.

Osmanlı‟da gayrimüslimlerin vergi düzenlemesinde Müslümanlar‟dan ayrı tutulduğu genellemesinden önce Ġnalcık, bunu belgelerle kanıtlamaktadır: “İspenceyi ve bive-resmini daha 1421 tarihli Arvanid-ili defterinde bulmaktayız. Orada nisbetleri ispence 25 ve bive-resmi 6 akçadır. … burada ispence yalnız evli erkeklerden tahsil edilen bir vergi olarak görünmektedir. … Buluga erişmiş her gayrimüslim Hristiyan veya Yahudi, ispence öder. … Müslümanlar, ispence ödemezler. Ancak ispence ödeyen bir gayrimüslimin çiftliğini (baştinasını) tasarrufu altına geçiren bir Müslüman, hatta askeri dahi olsa, haracla beraber ispenceyi ödemek mecburiyetindedir. … Eflaklar, Floriciler muhtelif hizmetler ve aidat karşılığında toptan bir resim ödediklerinden ispence ödemezlerdi” (Ġnalcık, 1959: 56-57, 61). Ġnalcık, incelediği kaynakları referans göstererek gayrimüslimlerden alınan vergiler hakkında tarihsel genellemeye gitmeden önce verginin hangi Ģartlarda ve kimden alındığını ya da kimin muaf tutulduğunu açıklamıĢtır.

Ġnalcık, Osmanlı‟daki vergi sistemini esas alan ve kesin bilgilerle ilk kez karĢılaĢtığından bahsettiği makalesinde tümüyle belgelerden faydalanmıĢ, farklı disiplinleri kullansa da doğrudan iktisat tarihinden yola çıkmıĢ ve “çift-resmi” sistemini tarih literatürüne kazandırmıĢtır.

Benzer Belgeler