• Sonuç bulunamadı

Anlaşma Tutanağının Hükümsüz Bırakılması a. Genel Olarak

A. ARABULUCULUK ANLAŞMA TUTANAĞININ HUKUKİ NİTELİĞİ

4. Anlaşma Tutanağının Hükümsüz Bırakılması a. Genel Olarak

Önceki kısımda açıkladığımız üzere, arabuluculukta tarafların yap-tığı anlaşma bazı durumlarda hükümsüz bırakılabilmelidir. Anlaşma tutanağının hükümsüzlüğünü gerektiren bazı halleri yukarıda anmakla yetinmiştik. Söz konusu halleri daha geniş biçimde saymakta fayda var-dır. Bu haller; irade sakatlığı, aşırı yararlanma(gabin), ehliyetsizlik, emre-dici hukuk kurallarına, kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına aykırılık, şekle aykırılık, sahtelik, imkânsızlıktır. Bu sebeplerle arabuluculuk anlaş-ma tutanağının iptali için açılacak dava genel hükümlere göre kurulmuş sözleşmenin iptalini konu alacağından görevli ve yetkili mahkeme genel hükümlere göre tespit edilecektir. TBK m. 39 uyarınca “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bil- dirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır. Al-datma veya korkutmadan dolayı bağlayıcılığı olmayan bir sözleşmenin onanmış sayılması, tazminat hakkını ortadan kaldırmaz.”

Çalışmamızın kapsamını daraltmak için irade sakatlığı hallerinden doğan iptal davalarına münhasır tutacak ve kısaca incelemeye çalışacağız.

124 İş yargılamasında oluşmuş bu uygulamaların işçinin korunması amacını aşarak işverenler aleyhine usuli dengesizlik ve adaletsizlikler yarattığı yönündeki eleştiri için bkz. Namlı, 161

125 Ekmekçi/Özekes/Atalı, s. 178

b. Anlaşma Tutanaklarının Hükümsüzlüğü Sebepleri aa. İrade Sakatlığı

i. Tanımı

Arabuluculuk görüşmelerinde tarafların anlaşma sağladığı hususla-rın borçlar hukuku anlamında bir sözleşme varlığı kazanacağını önceden ifade etmiştik. Taraflar; yani işçi ve işveren, arabulucu eşliğinde görüş- melerde bulunarak aralarındaki iş uyuşmazlığını sona erdirecek ve böy-lece aralarında 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)126 m. 1 uyarınca bir sözleşme kurulmuş olacaktır. İşte bu sözleşmenin kurulmasına temel teşkil edecek iradelerin, özgürce ve sağlıklı biçimde oluşması gerekmek-tedir127 . Ayrıca TBK m. 1’den sadece karşılıklı ve birbirine uygun ira- denin oluşmasıyla sözleşmenin kurulamayacağı tarafların iradelerini be-yan etmeleri gerektiği anlamı da çıkmaktadır. Bu süreçte oluşan iradeler ile yöneltilecek beyanların arasında da uyum bulunmalıdır. Zira irade, kişilerin düşünce dünyasında anlam taşıyan bir kavram iken beyan, kişi- lerce dışa yansıyan davranışlarıdır. Bu bağlamda arabuluculuk görüşme-lerinde tarafların iradelerinin beyanlarıyla uyumlu olması gerekecektir.

İrade ve beyan arasında uyumsuzluğun oluşması; sağlıklı bir ira-denin açıklanmasında ortaya çıkabileceği (beyan yanılması) gibi he-nüz iradenin oluştuğu süreçte de doğmuş(temel yanılması) olabilir128. Yine bu uyumsuzluk taraflarca bilinerek ve istenerek de ortaya çıkmış olabilir(muvazaa/danışık ve inançlı işlem). Ancak bilmeden ve istemeden irade ve beyan arasında uyumsuzluk oluşması mümkündür(hata, aldat-ma ve korkutma)129 . İncelememize konu olan irade sakatlığı halleri, bil-meden ve istemeden irade ile beyan arasında uyumsuzluğun meydana gelmesini ifade etmektedir.

126 RG. 04.02.2011-27836 127 Kılıçoğlu, s. 180 128 Kılıçoğlu, s. 194 129 Kılıçoğlu, s. 180

Hata durumu, TBK m. 30-35 arasında; aldatma durumu, TBK m.

36’da; korkutma durumu TBK m. 37-38’de hükme bağlanmıştır. Bu du- rumlarda anlaşma tutanağının iptali ya da geçersizliği iddia edilebilecek-tir. 130

ii. Hata halinde anlaşma tutanağının iptali

Hata, istemeyerek ve bilmeyerek yapılan yanlıştır131. TBK m. 30’da hatanın tanımı ve unsurlarına yer verilmemiştir. Bunun yerine sözleş-me kurulurken esaslı hataya düşen tarafın sözleşmeyle bağlı olmayacağı belirtilmiştir. Hükmü arabuluculuk için uyarlayacak olursak arabulucu-lukta anlaşma yapılırken esaslı hataya düşen tarafın, bu anlaşmayla bağlı olmayacağı sonucu çıkarılabilir. Örneğin iş ilişkisinin sona ermesinin ar-dından işçilik alacaklarının tespiti ve ödenmesi talebiyle arabuluculuğa başvurulmuşsa, belli bir işçilik alacağı kalemi var olduğu halde görüşme- lerde gündeme getirilmemişse ve bu şartlar altında anlaşma sağlanıp tu-tanak düzenlenmişse işçi tutanağının iptalini talep edebilecektir. Fakat TBK m. 30 uyarınca sözleşmenin kurulmasında esaslı hataya düşen taraf için sözleşme bağlayıcı olmayacaktır. Yani işçinin hatası, esaslı değilse bu hüküm uygulanamaz. TBK m. 31/1’de esaslı yanılma halleri sayılmıştır.

Bunlar; sözleşmenin niteliğinde yanılma, sözleşmenin konusunda yanılma kişinin kimliğinde yanılma, kişinin niteliklerinde yanılma, ivazda yanılma-dır. Belirtmek gerekir ki bu haller kural olarak beyan hatası(yanılması) başlığına girmektedir.

Sözleşmenin niteliğinde yanılma: Taraflardan biri, uyuşmazlığın çözümünü sağlayacak anlaşmanın içereceği sözleşmenin belirlenmesin-de iradesini beyan ederken hataya düşebilir. İş hukukundaki uyuşmazlık

130 “…..Bütün bu işlemlerin davalı şirketin kayden avukatının arabuluculuğunda gerçekleştiği, arabulucu-nun davacı tarafı diğer tarafın avukatı olduğu konusunda bilgilendirdiğinin tespit edilemediği, emsal dosyalarda dinlenen tanık anlatımlarına göre, arabuluculuk görüşmelerinin hiç yapılmadığı, hatta ara-bulucunun da işçilerin imzaladığı aşamada işyerinde olmadığının beyan edilmesi karşısında; usulüne uygun bir arabuluculuk başvurusunun ve görüşmesinin yapılmadığı gibi mevzuat hükümleri çerçeve-sinde arabuluculuk anlaşma belgesinin düzenlenmediği sonucuna varılmaktadır.” (Yargıtay 9. HD. T.

11.06.2019 E. 2019/3694 K.2019/13040) 131 TDK Güncel Türkçe Sözlük’te yer alan “hata” tanımı.

konularının132 arabuluculukta görünüm biçimleri göz önüne alındığın-da; görüşmeler sonucunda işverenin işçiye kısmi borç ikrarını taşıyan bir belgenin düzenlenmesi kararlaştırılmışken bunun yerine işçinin yazılı haklarını aldığını kabul ettiği ve işvereni gayri kabili rücu kayıtsız şartsız ibra ettiğine dair bir belgeye imza atılmış olabilir. Anlaşma tuta- nağı duruma göre ya icra edilebilirlik şerhi alınarak ya da taraf avukatla-rının imzasını taşıması sonucu ilamlı icraya konu edilebilecektir. İşçi bu sözleşmenin niteliğinde yanıldığını; HUAK m. 18/2’ye göre icra edile-bilirlik şerhi alınacağında sulh hukuk mahkemesinde ileri sürebileceği gibi borçlar hukuku hükümlerine tabi olan anlaşma tutanağının iptali için yetkili asliye hukuk mahkemesinde dava da açabilir.

Sözleşmenin konusunda yanılma: Bu durum taraflardan birisi-nin sözleşmede yer alacak unsura ilişkin esas iradesi başka bir unsurun yer almasına sebebiyet verecek biçimde yansımasıyla gerçekleşebilir. İş uyuşmazlıklarındaki alacak kalemlerinin çeşitliliği ve bunların bireysel veya toplu sözleşme yahut işyeri uygulaması ile daha da çoğalabilece- ği söylenebilir. Dolayısıyla işçinin bu haklarını arabuluculuk görüşme-sinde mümkün oldukça açık ve anlaşılır biçimde ifade etmesi gereklidir aksi halde sürecin işçiler aleyhine sonuçlanması olasıdır. İşçinin aslında istediği fazla çalışma ücretinin ödenmesi iken bunun yanlış biçimde ifa- desiyle ikramiye veya primin ödenmesi anlaşma tutanağına konu edile- bilir. Bu durumda ikramiye ve primler ödenmezse işçi dava yoluna gide-rek tutanağın iptali ve arabuluculuk sürecine konu edilmiş kalemlerin tespiti ve ödenmesini isteyebilir.

Kişinin kimliğinde yanılma: Arabuluculuk görüşmelerinde her zaman sadece bir işveren veya temsilcisi, bir işçi ve arabulucunun yer alacağı düşünülmemelidir. HUAK’ta açıkça bireysel veya toplu iş uyuş-mazlıklarında arabuluculuğun dava şartı olduğundan bahsedilmiştir.

Buradan yola çıkarak birkaç işçinin ve bir işverenin aynı toplantıda an-132 Çil, Şahin, “Zorunlu Arabuluculuk Görüşmelerinde Son Tutanak”, İnSan Dergisi, S. 165, 2018(Son Tutanak), s. 28: “...İş uyuşmazlıklarında; genel olarak kıdem ve ihbar tazminatı, fazla çalışma ücreti, hafta tatili ücreti, bayram ve genel tatil ücreti ile yıllık izin ücreti talepleri yer almaktadır. Özellikle toplu iş sözleşmesinin uygulandığı iş yerlerinde çok daha çeşitli alacak kalemleri, uyuşmazlığı oluşturabil-mektedir...”

laşmaya çalışması mümkündür. Örneğin farklı sebeplerle iş ilişkisi sona ermiş A, B, C işçileri ile D işvereni arasında yapılan arabuluculuk görüş-mesini düşünelim. A’ya kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi, B’nin işe tekrar başlaması, C’nin ise bakiye süre ücretin ödenmesi üzerinde fikir birliğine varılmışken A’nın işe başlatılması, C’ye kıdem ve ihbar tazmi- natı ve B’ye ise bakiye süre ücretin ödenmesi şeklinde bir sözleşme oluş-turulup bu da anlaşma tutanağı haline getirilmiş olabilir. Buradan yeni bir uyuşmazlık doğması muhtemel olduğu için işveren D, esaslı biçimde yanılarak bunu mahkemede iptal ettirmek için dava açmak isteyebilir.

Aksi takdirde; C, kıdem ve ihbar tazminatını; B, bakiye süre ücretini ta- lep edebilecek, A ise işe başlatılmayı isteyebilecektir. Ya da isim ve so-yisimleri aynı iki işçi ile ayrı zamanlarda yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanırken bu iki işçi için kararlaştırılan alacak kalemlerinin birbiriyle karıştırılmış olması muhtemeldir133 . Bu durumda da anlaşma tutanağı-nın iptali gündeme gelebilecektir.

Kişinin niteliğinde yanılma: Arabuluculuk görüşmelerinde baş-vurulan bilgi ve belgeler neticesinde işçinin bir konuda yetkin olması sebebiyle işverenin ona karşı bir edim yüklenmesi konulu bir anlaşma tutanağı düzenlenebilir. Fakat işveren bu tutanağın düzenlenmesinden sonra aslında işçinin o yetkinliği taşımadığı dolayısıyla edimi gerçekleş- tirmesine gerek olmadığı kanaatine varırsa işçinin niteliğinde yanılması-na dayanarak tutanağın iptalini dava edebilecektir.

İvazda yanılma: İvaz, bir şeyin karşılığı demektir. Bir tarafın ger-çekte üstlenmek istediğinden önemli ölçüde az veya fazla bir edim yönünde iradesini açıklaması halinde ivazda yanılma gerçekleşir. Ara-buluculuk tutağında işçinin çalıştığı gün ve saatine yer verildiği ancak bunlara denk düşen karşılığın hatalı biçimde gösterildiği durumlarda ivazda yanılmadan bahsedilebilir. Çünkü burada basit hesap hatasını aşan bir durum vardır. Çünkü burada çalışılan süreler gerçeklere göre hesaplanmış ve üzerinde anlaşılmış ancak esaslı bir yanılmayla karşılık gelen değerleri anlaşma tutanağına yazılmamıştır. Çalışma sürelerinden hareket edilerek işçinin gerçekte hak ettiği tutar hesaplanabilecektir.

Tutanağın iptali bu durumda da mümkündür.

133 Kılıçoğlu benzer bir örneği Koller’den aktarmaktadır. Bkz. Kılıçoğlu, s. 197

Tarafların iradelerini beyan ettikleri aşamadan önce, iradeleri oluşurken de yanılmış olmaları mümkündür. Fakat iradeleri oluşurken kişilerin iç dünyasında yaşananlar, onların muhataplarının hukuki durumlarını her-halde etkilememelidir. Zira buna izin verilirse; kişilerce bir sözleşmeyi yapmaya iten temel sebeplerde isabetli değerlendirme yapamamış olma-ya dayanılarak sözleşmelerin iptalinin istenebilmesine yol açacağı için sözleşmelere ruhunu veren ahde vefa ilkesi zedelenecektir. Bu sebeple TBK m. 32’de kural olarak temel hatasının esaslı yanılma sayılmayacağı hükme bağlanmıştır. Bunun istisnası olarak aynı maddede “Yanılanın, yanıldığı saiki sözleşmenin temeli sayması ve bunun da iş ilişkilerinde geçerli dürüstlük kurallarına uygun olması hâlinde yanılma esaslı sayılır.

Ancak bu durumun karşı tarafça da bilinebilir olması gerekir.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre; arabuluculuk anlaşması yapılmadan tarafların iradelerini oluşturdukları süreçte; anlaşma yapmalarına temel oluşturan ve karşı tarafça da bilinebilir olan durumda yanılmış olmaları ve bu ya-nılmanın da iş ilişkilerindeki dürüstlük kurallarına uygun kabul edilmesi gereklidir134.

Anlaşma tutanağının tarafları, yanılma nedeniyle sözleşmeye bağlı olmadıklarını dürüstlük kurallarına aykırı biçimde ileri süremezler. Bu duruma örnek olarak; arabuluculuk görüşmelerinde tüm alacak kalem- lerinde tam olarak anlaşılmış fakat tutanak bu doğrultuda düzenlenme- mişse, işçi anlaşmanın şartlarına göre tutanak düzenlenmesini talep et-miş ve işverence bu kabul etmiş olması verilebilir.

TBK m. 35’e göre “Yanılan, yanılmasında kusurlu ise, sözleşmenin hükümsüzlüğünden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. Ancak, diğer taraf yanılmayı biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, tazminat istenemez.

Hâkim, hakkaniyetin gerektirdiği durumlarda, ifadan beklenen yararı aşmamak kaydıyla, daha fazla tazminata hükmedebilir.”

134 Kılıçoğlu, s. 196-204’ten özetlenmiş ve zorunlu arabuluculuk görüşmelerindeki olası senaryolara göre değerlendirilmiştir.

iii. Aldatma halinde tutanağın iptali

Kişinin iradesi ile beyanı arasındaki uyumsuzluğun, karşı taraf veya üçüncü bir kişi tarafından yaratılması halinde aldatmadan bahsedilir.

İrade ve beyan arasındaki uyumsuzluğu yaratan karşı taraf ya da üçüncü kişilerin etkisi olmalıdır. Karşı taraf veya üçüncü kişi bilerek ve isteye-rek kişinin durumu yanlış değerlendirmesine sebep olmalıdır. Aldatma TBK m. 36’da düzenlenmiştir. Buna göre “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir söz-leşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değil-dir.”

Arabuluculuk süreçlerinde arabulucu, işçi ve işveren arasında ku-rulacak anlaşmaya göre üçüncü kişi olarak değerlendirilebilir. Örneğin işçinin haklarının işverence ödenmesi için başvurduğu arabulucu, işve-renin bilgisinin olmadığının ileri sürülemeyeceği bir durumda anlaşma tutanağının ibraname şeklinde düzenlenmesine aracılık etmiş olabilir.

Bu halde arabulucunun hukuki sorumluluğu gündeme gelebilecektir.

Ayrıca tutanağın iptalinin ya da geçersizliğinin de dava edilmesi müm-kün olmalıdır.

iv. Korkutma halinde tutanağın iptali

Korku, en temel duygusal durumlardan birisi olup hukuki irade oluşumu sürecini ortadan kaldıran bir etki yaratmaktadır. Korku altın-da yapılan hukuki işlemleri hukuk düzeni korumaz. İşçilerin işlerine son verildiği süreçlerde, temel kaygıları çalıştıkları süre boyunca işveren için harcadıkları emeğin karşılığını almaktır. İş ilişkisinin arabuluculuk anlaş-ması yoluyla sona erdirilmesinde kanunen bir engel görünmemektedir.

Bu şekilde gerçekleşen görüşmede eğer işçi işverence baskı altına alınır, tehdit edilmiş olur, ya da cebre maruz bırakılmış olursa artık hukuken bağlayıcı bir iradenin oluşması mümkün olmayacaktır. Anlaşma tutana-ğının bu etki halinde imzalanmış olduğu durumlarda açıktır ki tutanak iptal edilebilecektir.