• Sonuç bulunamadı

A- ANLAŞMA

1- Tanım

Anlaşma kavramı yerine genellikle sözleşme, kimi zaman da akit kavramı kullanılmaktadır41.

Doktrinde bir görüş, anlaşma ve sözleşme kavramlarının birbirinden farklı olduğunu ileri sürmektedir. Bu görüşe göre, anlaşma, iki veya daha fazla kişinin belirli konular üzerindeki uyuşma ve mutabakatları iken42; sözleşme kişilerin aralarında hukuki sonuç doğurmak üzere karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanında bulundukları anlaşmadır43. Sözleşme hukuk düzeni içinde sonuç doğurmaya yönelikken; anlaşmanın hukuki bir sonuç doğurması beklenmez. Burada önemli olan, taraf iradelerinin karşılıklı olarak uyuşmasıdır44. Avrupa Birliği uygulamasında da bazı yazarlar, anlaşmayı sözleşmeyi de içine alan üst bir kavram olarak kabul etmektedir45. Bu görüş sahipleri anlaşma ve sözleşmeyi farklı müesseseler olarak tanımlamakla beraber bu görüşlerini sağlam bir zemine oturtamamışlardır

Diğer bir görüş ise, Rekabet Hukuku bakımından anlaşmanın, hukuken bağlayıcı olmayan karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarını kapsayacak şekilde geniş yorumlanmaması gerektiğini savunmaktadır46. Bu görüşe göre, hukuken bağlayıcı nitelikte olmayan

40 W HIS H, R., C ompet it i on La w, Butte rw or t hs 2001, s. 77.

41 Y ILMA Z, E. , H uku k S öz l üğü, A nka ra 1996, s. 64.

42 SA N LI, s. 76.

43 TE KİNAY / AK MA N / BURCUO Ğ LU / A LTOP, s. 41–42.

44 ASLA N, s. 72; SAN LI, s. 76.

45 KORAH, V. , s. 44; WH ISH, s. 76.

46 TOP ÇU OĞ LU, M., Re ka bet i Kı sı tl a ya n Te şe bbüsle r Ara sı İ şbi rl i ği Da vra nı şlar ı ve H uku ki S onuç l ar ı, A nka ra 2001, s. 174 vd. ; Avr upa Bir li ği huku kunda da ba z ı ya z a rl ar bu görüşt e di rle r. Bkz . MAT H IJ SE N, A G ui de To Eur ope a n Com m uni t y La w, Lond on 1999, s. 255; GÜ RZ U MAR, O. , 4054 sa yı l ı Re ka bet i n K or unma sı Ha kkı nda Ka nun’ un 4. m a dde si ne Aykı r ı Söz le ş me l eri n Ta bi O l duğu Ge ç er siz li k Re ji m i, Re ka be t De rgisi, E ki m –

karşılıklı irade beyanlarının “uyumlu eylem” kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Uyumlu eylem müessesi kanunda düzenlenmişken, uyumlu eylemin kapsamına giren bir davranışın anlaşma kapsamı içine sokulması hukuki kavram ve kalıpların gözardı edilmesi olur. Kaldı ki RKHK’un 56. maddesinde, Kanun’un 4.

maddesine aykırı olan teşebbüsler arası anlaşmaların geçersiz olduğu belirtilmiştir. Geçersizlik hukuki işlemlere yönelik bir yaptırımdır.

Dolayısıyla hukuken bağlayıcı olmayan yani hukuki işlem vasfı taşımayan işlemlerin geçersizliğinden söz edilemeyecektir.

Karşı görüşe47 göre ise, 4. maddenin amacı gözönünde tutularak bir sonuca varılmalıdır. Önemli olan bir davranışla rekabetin sınırlanıp sınırlanmadığıdır. Bunun tespitinde de davranışın hukuki işlem niteliği değil, fiili durum yani rekabet üzerinde yarattığı veya yaratabileceği etkiler gözönünde tutulmalıdır48. Ayrıca bu görüşe göre, anlaşma hukuki işlemlerle sınırlı tutulursa, hukuken bağlayıcı nitelikte olmayan anlaşmalar sadece uyumlu eylem aracılığı ile kontrol edilebilir. Uyumlu eylem de ancak, icra aşamasına geçilmiş olan uyuşmaları kapsadığından, rekabeti sınırlayıcı nitelikte olsa da eyleme dönüşmemiş olan anlaşmalar 4. madde yasağının kapsamı dışında kalır49. Bu durumda her ne kadar anlaşma ve uyumlu eylem arasında bir farkın kalmadığı izlenimi doğsa da, fark danışıklığın bulunup bulunmadığıdır50. Dolayısıyla, bu görüş, RKHK’un 56. maddesindeki düzenlemeye rağmen, kullanılan terminolojiye de uygun olarak, anlaşmayı hukuki işlem ile sınırlandırmamak gerektiğini

savunmaktadır. Ayrıca bu görüşe göre, 56. madde zaten sözleşmeleri kapsayan bir hükümdür, anlaşmalar bu hükmün kapsamına girmemektedir51.

Biz “anlaşma” ve “sözleşme” müesseselerinin birbirinden farklı, anlaşmanın daha geniş kapsamlı bir üst kavram olduğu görüşüne katılmamaktayız. Hukuk sistemimizde ağırlıklı olarak anlaşma ve sözleşme kavramları birbirinin yerine kullanılmaktadır.

Rekabetin Korunması Hakkında Kanun açısından duruma baktığımızda da aynı sonuca ulaşmaktayız. BK 1. maddesi hükmü uyarınca, iki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde sözleşme kurulmuş olur. Yani bir sözleşmenin kurulabilmesi için tarafların irade beyanı, bu irade beyanlarının birbirine uygun ve karşılıklı olması şartları aranır.

RKHK’un 4. maddesinde “Belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engelleme, bozma ya da kısıtlama amacını taşıyan veya bu etkiyi doğuran yahut doğurabilecek nitelikte olan “teşebbüsler arası anlaşmalar”dan sözedilmektedir. Bu hükümde bahse konu olan anlaşmayı incelersek;

anlaşmanın tarafları teşebbüslerdir. Böyle bir anlaşmanın gerçekleşmesi için teşebbüslerin belirli bir mal veya hizmet piyasasında doğrudan veya dolaylı olarak rekabeti engellemek, bozmak ya da kısıtlamak amacıyla veya bu etkiyi doğurmak için karşılıklı ve birbirine uygun iradelerini beyan etmiş olmaları gerekmektedir. Görüldüğü üzere, burada, bir sözleşmenin varlığı için aranan tüm şartlar gerçekleşmektedir ve anlaşma ile açıkça sözleşme kastedilmektedir. Doktrinde sözleşme, tarafların belli bir hukuki sonuca yönelik karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanları olarak tanımlanmaktadır52. RKHK’un 4. maddesi anlamında anlaşma ile de taraflar hukuki bir sonuca, rekabet alanında sonuç doğurmaya, yönelik

51 SA N LI, s. 86.

52 ERE N, s. 185; OĞ U Z MAN/ ÖZ, s . 40.

irade beyanında bulunmaktadırlar. Dolayısıyla anlaşmayı geniş yorumlayarak hukuki bir sonuca yönelik olmayan irade beyanlarını bu kavram kapsamında değerlendiremeyiz. Sonuç olarak anlaşma ve sözleşme kavramlarının eş anlamlı olduğunu kabul etmekteyiz.