• Sonuç bulunamadı

ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINDA EŞİTLİK VE AYRIMCILIK YASAĞ

Belgede Çalışma ve Toplum Dergisi (sayfa 38-40)

hem de özel hukuk ilişkileri bakımından geçerlidir Kriterler oldukça açıktır (:) işveren işçiyi işe alırken , çalışma koşullarını

IV. ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARINDA EŞİTLİK VE AYRIMCILIK YASAĞ

Anayasa Mahkemesi, 1961 ve 1982 Anayasaları dönemlerinde,6 sırasıyla 12.

ve 10. maddelerde, özel ve kamu ayrımı yapılmaksızın tüm hukuk düzeni için geçerli olmak üzere güvenceye alınan “ayrımcılık yasaklı yasa önünde eşitlik ilkesi”ne ilişkin kararlarında, genel olarak eşitliğin anlamı, ilişkili olduğu öteki anayasal ilkeler ve başka konular üzerindeki görüşlerini belirtmiştir.

AYM,

29 Kasım 1966 tarihli kararında

; 12. maddenin ayrımcılık yasaklı yasa önünde eşitlik ilkesini düzenleyen 1. fıkrası ile ayrıcalık yasağı öngören 2. fıkrasının, “bugün için,

birbütün meydana getir(diğini)

”,7 belirtmiştir. Ne var ki

Mahkeme, yasa önünde eşitlik ilkesinin, olumsuz ve olumlu yönleriyle bir “bütün” oluşturduğunu, “bölünmezlik” özelliğini açıkça vurgulamış değildir; vurgulanan, ayrımcılık ve ayrıcalık yasaklarının bütünlüğüdür.

Buna karşılık Yüksek Mahkeme, yasa önünde eşitlik ilkesinin anlam ve içeriğini, karşılaştırmalı kimi somut örnekler vererek açıklamıştır. Mahkeme, eşitlik kavramının başlıca öğelerini kapsadığı söylenebilecek bu kararında, “haklı neden”e dayanan farklı işlemlerin eşitlik ilkesine aykırı düşmeyeceğinin de altını çizmiştir. Ancak, 1982 Anayasası döneminde verdiği başka kararlarında da örnekleri görüleceği üzere, eşitlik hakkının özneleri olarak “herkes” yerine “yurttaşlar”dan söz etmiştir. Anayasa Mahkemesi’ne göre:

“ (...) Kanun karşısında eşitlik demek,

bütün yurttaşların hepsinin, her

yönden aynı hükümlere bağlı tutulmaları demek değildir.

Bir takım yurttaşların başka hükümlere bağlı tutulmaları

haklı bir neden

e dayanmakta ise, böyle bir durumda Kanun karşısında eşitlik ilkesinin çiğnenmiş olmasından söz edilemez. İnsanlar arasında yaradılış veya çalışma gücü veya sağlık bakımından veya nitelikçe buna eşit nedenler dolayısiyle pek çok ayırım bulunduğu açık bir gerçektir. (...)

6 Bu bölümde, AYM kararlarından -kaynakçada belirtilen- bazılarına yer vermekle yetindim.

Öteki kararlar için bkz.: Gülmez, 2009: 556 vd.

AYM, 1475 sayılı İş Yasası’nın 5. maddesinin 10. bendinin8 1961

Anayasası’nın eşitlik ilkesine aykırılığı nedeniyle açılan iptal davasına ilişkin

28

Nisan 1983 tarihli kararında

, 1982 Anayasası’nın 10. maddesinde düzenlenen yasa önünde eşitlik ilkesi konusunda 1961 Anayasası döneminde benimsediği “bu eşitliğin ‘mutlak eşitlik’ anlamına gelmediği” yolundaki yerleşik yaklaşımını, aynı doğrultudaki önceki kararlarını da anımsatarak yinelemiştir. Eşitlik hakkının öznesi olarak Başlangıç’ta olduğu gibi “yurttaşlar”dan söz eden ve “kamu yararı

nı, “veya başka haklı bir neden” diyerek haklı neden örneklerinden biri olarak gören Yüksek Mahkemeye göre:

“(...) Kanun önünde eşitlik ilkesi, Mahkememizin pek çok kararlarında belirtildiği gibi

tüm yurttaşların mutlaka her yönden,

her zaman aynı kurallara bağlı tutulmaları zorunluluğunu da

içermez.

Birtakım yurttaşların başka kurallara bağlı tutulmaları

haklı

bir nedene

dayanmakta ise böyle bir durumda kanun önünde eşitlik ilkesine ters düşüldüğünden söz edilemez.”

AYM,

12 Ocak 1989 tarihli

çok tartışılan ve haklı eleştirilere konu olan - oyçokluğuyla (7’ye 4) aldığı- kararında, eşitlik ilkesinin özündeki değerler ve özellikle “insan onuru” ile bağdaşmadığını düşündüğüm bir yorum yapmıştır. “Hukuksal” ve “eylemli” eşitlik ayrımı yapan ancak ikincisinin tanımını vermeyen ve 10. maddenin salt birincisini amaçladığını vurgulayan Mahkeme, eşitliğe aykırı düşmeyecek ayrımcılıkların dayandırılacağı nedenler konusundaki görüşlerini -bir yenisini ekleyerek- yinelemiştir. Haklı neden örneklerine, “durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklar” biçiminde nitelediği bir yenisini ekleyen AYM’ye göre:

Anayasa’nın amaçladığı eşitlik, eylemli değil hukuksal

eşitliktir.

Aynı hukuksal durumlar aynı, ayrı hukuksal durumlar ayrı kurallara bağlı tutulursa Anayasa’nın öngördüğü eşitlik çiğnenmiş olmaz. Başka bir anlatımla, kişisel nitelikleri ve durumları özdeş olanlar arasında, yasalara konulan kurallarla değişik uygulamalar yapılamaz.

Durumlardaki değişikliğin doğurduğu zorunluluklar,

kamu yararı ya da başka haklı nedenlere

dayanılarak yasalarla farklı uygulamalar getirilmesi durumunda Anayasa’nın eşitlik ilkesinin çiğnendiği sonucu çıkarılamaz.”9

AYM, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı üzerine Medeni Yasa’nın “Karının meslek veya sanatı” başlıklı 159. maddesinin Anayasa’nın 10., 59. ve 50.

8 Bu bent, 1475’in uygulanmamasının öngörüldüğü “Yardım Sevenler Derneği merkez ve

taşra atelyelerinde çalışanlar”a ilişkindir. AYM, bu istisna kuralını 2. ve 49. maddelere aykırı bulmamıştır.

9AYM çoğunluğu, bu kararında, 10. maddeye aykırık savı yönünden yaptığı incelemede;

“Irza geçmek ve kaçırmak suçlarının fuhşu kendine meslek edinen bir kadına karşı işlenmesinde, bu kişinin uğradığı zarar ile aynı eylemlerin iffetli bir kadına karşı yapılması durumunda onun gördüğü zarar eşit sayılamaz (...)” görüşünü savunuyordu.

maddelerine aykırılığı savıyla iptaline karar verilmesi istemine ilişkin

29 Kasım 1990

tarihli kararında; 159. maddeyi, 10. ve 49. maddelere aykırı olduğu için oybirliğiyle iptal ederken, “destek norm” olarak yasa önünde eşitlik ve ayrımcılık yasağına ilişkin kurallar içeren uluslararası belge ve sözleşmelere (İHEB, İHAS, KKTABKUS, ASŞ) de dayanmıştır. AYM’ye göre:

“Kadın erkek eşitliği, kadının erkekle eşit konuma getirilmesi olarak yorumlanmalıdır. Bunun aksi, yani erkeğin, daha kısıtlı hakları olan kadınla eşit duruma getirilmesi eşitlik kuralını olumsuz yönde yorumlama ve uygulama anlamına gelir. Oysa,

kadın-erkek

eşitliğinin amacı, her iki cinsin benzer ancak eşit olmayan

yönlerinin olumlu doğrultuda hukuksal olarak eşit duruma

getirilmesidir.

Kuşkusuz, benzemeyen yönleri için yapılan farklı hukuksal düzenlemeler -örneğin kadına doğum izni verilmesi gibi- bu eşitliği etkilemez. Zira kadın ve erkeğin benzemeyen yönlerine ilişkin hukuk kurallarının amacı, eşitliği sağlamak değil; her iki cinsin farklı özelliklerine hukuksal alanda çözüm getirmektir.”

AYM,

22 Eylül 1998 tarihli kararında

da; “insan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adil bir hukuk düzeni kuran, bunu sürdürmeye kendini yükümlü sayan, bütünüyle hukuka uyan devlet” olarak tanımladığı hukuk devleti ile eşitlik ilkesi arasında “olmazsa olmaz” anlamında bir bağ kurarak, ancak eşitlik ilkesinin sosyal devletle ilişkisini unutarak, yerleşik görüşünü bir kez daha yinelemiştir. Yasa önünde eşitlik hakkının öznesinin, önceki kararlarında olduğu gibi “yurttaşlar” değil “herkes” olduğunu belirten Mahkemeye göre:

Hukuk devleti niteliğini kazanmanın vazgeçilmez

Belgede Çalışma ve Toplum Dergisi (sayfa 38-40)

Benzer Belgeler