• Sonuç bulunamadı

2. HİLE RİSKİNİN ÖLÇÜLMESİ, DENETÇİNİN MESLEKİ VE SOSYAL SORUMLULUĞU

2.5. Hile Riskinin Ölçülmesi

2.5.1. Hile Riski Ölçme Yöntemleri

2.5.1.1. Analitik İnceleme Prosedürleri

Her alanda olduğu gibi muhasebe ve finansal raporlama alanında da gün geçtikçe yenilikler ortaya çıkmaktadır. Bunun en son örneği de uluslararası finansal raporlama ve uluslararası denetim standartlarıdır. Bu gelişmelere paralel olarak finansal raporların şekli, işletmenin yönetim şekli, iletişim şekli ve bilgi elde etme şekilleri de değişmeye başlamıştır. Dolayısıyla işletmenin raporlarından çeşitli şekillerde bilgi elde etme olanakları doğmuştur. Tüm bu gelişmeler işletmelerin finansal tablolarının doğruluk ve güvenirliğini araştırırken, incelenen finansal tablolar üzerinde etkili olması muhtemel ancak daha önce denetim çalışmalarında kullanılmamış işletmeye ait finansal ya da finansal olamayan birçok bilginin dikkate alınmasını zorunlu kılmıştır. Böyle bir zorunluluğun ortaya çıkmasıyla denetimde analitik inceleme prosedürlerini gündeme getirmiştir (Dönmez ve Ersoy, 2011: 122).

Analitik yöntemler olağandışı dalgalanmaları ve öğeleri soruşturmak için önemli birtakım oranları ve eğilimleri yorumlama yöntemidir. Analitik prosedürler esas olarak trend analizi, rasyo analizi ve veri taramadan oluşmaktadır. Analitik prosedürler denetçiler tarafından denetim sürecinde giderek kullanılmaya başlanmıştır. Çünkü denetim etkinliği ve verimliliği ile ilgili artan kaygılar denetçileri bu yeni yönteme yöneltmiştir (Choo ve diğerleri, 1997: 123). Bu yöntemin kullanımını artıran en önemli sebeplerden biri de denetimin risk odaklı hale gelmesidir. Yani hile riskinin ölçülmesi aşamasında etkin olarak kullanılabilen yöntemlerden biridir (Ameen ve Strawyer, 1994:69; Dönmez ve Ersoy, 2011: 134)

Aslında analitik inceleme prosedürleri tanımları AICPA tarafından çok önceden yapılmış ve tanıtılmıştır. AICPA 1988 yılında direkt analitik inceleme prosedürleri ile ilgili bir standart yayınlamıştır. SAS No.56 ile “Analitik Prosedürler” adı ile yayımlanan standarda göre(AICPA-SAS No.56, parag,2);

Analitik prosedürler; işletmeye ait finansal ve finansal olmayan verilerden yola çıkarak işletmeye ait bilgilerin değerlendirilmesi için denetim sürecinde kullanılan önemli bir tekniktir. Analitik prosedürler çeşitli ilişkiler ve verileri içeren karmaşık modellerin kullanımı ile basit karşılaştırmalar yapabilme eğilimi arasında değişen bir tekniktir.

Analitik prosedürlerdeki temel nokta veriler arasında mantıklı ilişkiler beklenmesidir. Bu ilişkilere bir takım farklı faktörler etki etmektedir. Bunlar örneğin birtakım olağandışı işlemler ya da olaylar, muhasebe alanında meydana gelen değişiklikler, ticari alandaki değişiklikler, rasgele dalgalanmalar ya da yanıltıcı beyanlar olabilir.

IFAC’ın (International Federation of Accountants-Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu) yayınladığı uluslararası denetim standardı ISA 520 de analitik prosedürleri

“finansal ve finansal olmayan veriler arasındaki makul ilişkilerden yola çıkarak elde edilen finansal bilginin değerlendirilmesidir” şeklinde tanımlamıştır. Ayrıca analitik prosedürler “olağandışı dalgalanmaların, tutarsız bilgilerin ve ilişkilerin, beklenen değerlerden ne kadar saptığının analizini yapar” şeklinde tanımlanmıştır (IFAC-ISA 520, par.4).

SPK tarafından yayınlanan Seri X. No.22 no’lu tebliğin on sekizinci kısım madde 2’de de analitik prosedürler, “finansal ve finansal olmayan bilgiler arasındaki inandırıcı ilişkilere dayalı çalışmaların ortaya çıkardığı finansal bilgilerin değerlendirilmesi ve ilgili bilgilerle uyumsuz ilişkilerin veya belirlenen tutarlardan sapmaların ve dalgalanmaların soruşturulmasını içeren teknik” şeklinde tanımlanmıştır. Ve bu teknik risk değerlendirmede kullanılabilen bir tekniktir şeklinde bitirmiştir.

Diğer bir şekilde standartlardan yola çıkarak analitik prosedürler; “çeşitli finansal ve finansal olmayan veriler ile işletmenin kayıtları arasındaki anlamlı ilişkilerin incelenmesiyle elde edilen bilgilerin denetçi tarafından geliştirilen beklentilere uyup uymadığına bakılması işlemleri” olarak tanımlanmıştır (Yaman, 2008: 234).

Analitik inceleme prosedürleri denetimin planlama, yürütme ve sonuç aşamalarında kullanılabilir. Ancak planlama aşamasında denetçiye denetimin ayrıntısı açısından ihtiyaç duyulan bilgileri sunar. Planlama aşamasında kullanılması ile denetçiye denetimin zamanı, doğası ve diğer denetim prosedürlerinin kapsamı hakkında yardımcı olur. Planlama aşamasında kullanılan analitik prosedürler, son denetim tarihinden bu yana meydana gelen işlemler ve olaylar ile ilgili bilgi verirken işletmenin potansiyel risk alanlarının tespitinde de denetçiye yardımcı olur (Mancuso, 1992: 34). Hatta ABD denetim standartları 1998’de yüksek hile riski olabilecek hesap bakiyelerini tanımlamak için denetçilerin analitik

inceleme prosedürlerinin kullanması gerektiğini duyurmuştur (Cullinan ve Hughes, 2008:

85).

Öte yandan analitik inceleme prosedürleri hangi aşamada kullanılırsa kullanılsın risk ölçümü için kullanılabilen bir yöntemdir. Bunu SPK Seri.X No.22 tebliğde on sekizinci kısım medde 6’da şöyle ifade etmektedir.

Bağımsız denetçi, işletmenin, faaliyet koşullarının ve çevresiyle olan ilişkilerinin kavranması için, risk değerlendirme yöntemi olarak analitik inceleme tekniklerini uygular.

Analitik inceleme tekniklerinin uygulanması bağımsız denetçinin işletmeyle ilgili farkında olmadığı hususları ortaya çıkararak, diğer bağımsız denetim tekniklerinin yapısının, zamanlamasının ve kapsamının belirlenmesinde bağımsız denetçiye yardımcı olur.

SAS No. 56’ya göre analitik inceleme prosedürleri kayıt edilen değerlerle denetçinin beklentilerinin karşılaştırılması vasıtası ile yapılır. Denetçi bu beklentilerini işletmenin ve faaliyet gösterdiği sektörün yapısındaki makul ilişkileri tanımlayarak ve kullanarak elde eder. Denetçi beklentilerini oluştururken aşağıdaki bilgi kaynaklarını kullanır (AICPA- SAS No.56, parag.5; Koskivaara, 2004: 191);

• İşletme verileri ile önceki döneme ait benzer verilerin karşılaştırılması(örneğin oran analizleri ile ilgili yıl ve geçmiş yılın değerlerinin karşılaştırılması)

• İşletmenin ara dönem veya yıllık verileri ile belirlenen bütçe ve tahminlerin karşılaştırılması(örneğin bütçelenmiş bir tutara ulaşmak isteyen yönetim cari yıl bilgilerini bu tutara bilinçli taşımak isteyebilir)

• Finansal bilgilerle ilişkili olduğu finansal olmayan bilgilerin karşılaştırılması(örneğin işletmenin finansal olmayan faaliyet verileri ile tahmin edilen tutarlarla fiili tutarların karşılaştırılması)

• İşletmenin faaliyet gösterdiği sanayi verileri ile karşılaştırma(örneğin işletmenin kalemlerine ait verilerden yola çıkarak oluşturulan rasyolarla ilgili sektörün aynı kalemine ait rasyosunun karşılaştırılması)

• İşletme verileri ile denetçinin tahminleri karşılaştırılır(örneğin denetçinin geçmiş yıl bakiyelerine regresyon tekniği uygulayarak beklediği tahminleri ile işletmenin cari yıldaki fiili verilerinin karşılaştırılması)

Analitik inceleme prosedürleri ile ilgili düzenleme içeren SAS No.56’da ve SPK Seri X. No.22 no’lu tebliğde denetçilerin uygulamaları gereken analitik inceleme prosedürlerinin neler olduğunu kesin olarak belirlememişlerdir. Duruma en uygun prosedürün uygulanması için denetçiyi bu anlamda özgür bırakmışlardır. Mancuso’da çalışmasında bunu bildirmiştir. Araştırmacı SAS No.56’nın analitik yöntemlerin hangisinin kullanılması gerektiğini belirtmediğini ifade etmiştir (Mancuso, 1992: 36). Öte yandan zaten endüstrinin genel özellikleri de analitik yöntemlerin hangisinin kullanılması gerektiğini etkiler. Denetçi endüstri özelliklerine göre hangi analitik prosedürün uygulanacağına karar verebilir. Örneğin istikrarlı bir ortam ve olgunlaşmış bir sektörde karşılaştırılabilir bilgilerin oluşması ile böyle bir sektörde faaliyet gösteren işletmeler için trend analizi daha uygun olabilir (Choo ve diğerleri, 1997: 123).

Analitik inceleme tekniklerinin neler olduğu kesin olarak belirtilmemiştir. Hatta bazı teknikler kimi kaynaklarda analitik inceleme tekniklerinin içinde yer almış bazıları ise ayrı bir teknik olarak sunulmuştur. Örneğin Ameen ve Strawser (1994) denetçiler üzerinde yaptıkları araştırmada analitik inceleme prosedürlerini 6’ya ayırmışlardır. Bunlar (1) önceki yılların hesap bakiyelerinin incelenmesi (2) gözden geçirme (3) yargısal trend analizi (4) rasyo analizi (5) zaman serisi analizi (6) regresyon analizidir (Ameen ve Strawser, 1994: 73). Öte yandan Butsa ve Weinberg (1998)’de yeni bir analitik inceleme tekniği olarak tanıttığı Benford Kanunu ve Yapay Sinir ağını kullanmıştır (Butsa ve Weinberg, 1998: 356). Koskivaara (2004) da yapay sinir ağlarını analitik inceleme prosedürlerine hizmet eden ayrı bir yöntem olarak incelemiştir (Koskivaara, 2004: 191).

Ancak çoğu kaynakta bu iki yöntem ayrı olarak incelendiği için bu araştırmada da ayrı bir teknik olarak ayrıca anlatılmıştır. Burada genel olarak kullanılabilecek analitik inceleme teknikleri açıklanmaya çalışılmıştır.

2.5.1.1.1. Trend Analizi

Trend analizi analitik yöntemler içinde en fazla kullanılan üç yöntemden bir tanesidir. Özellikle olağandışı dalgalanmaların ve kalemlerin sonuçlarını görmek açısından trend analizi uygun bir yöntemdir. Basit bir trend analizi belli hesaplardaki eğilimleri incelemeye yönelik denetimden geçmemiş mali tablolarda karşılaştırma yapmak için uygulanabilir. Önceden belirlenen bir eşik seviyesinden sapmalar olduğunda daha fazla

araştırma gerekli olduğunu gösterir (Choo ve diğerleri, 1997: 123). Mevcut hesap bakiyesi ile bir önceki yılın ya da birden fazla yıla ait kalemlerin bakiyelerinin karşılaştırılmasında kullanılır. Örnek vermek gerekirse işletmenin cari yıldaki brüt kar marjı ile geçmiş yıllardaki ortalama brüt kar marjının karşılaştırılması olabilir (Blocher ve Patterson, 1996:

53).

Trend analizi değişkenler arasında zaman içinde fonksiyonel bir ilişkinin olup olmadığını anlamak için kullanılır (Koskivaara, 2004: 195). Bu anlamda ilişkilerin incelenmesi denetim kanıtı toplanmasına yardımcı olur. Özellikle denetimin plan aşamasında kullanılması anlamlıdır. Çünkü geçmiş denetimden buyana değişen koşulların varlığını tespit etmeye yarar ve olası bir riski temsil edebilecek alanlara yoğunlaşmayı gerekli kılar. Trend analizinin plan aşamasında kullanımı ile olağandışı işlem ve olayların varlığı tespit edilebilir(AICPA-SAS No.56, par.6). Örneğin geçen yıla oranla ilişkili taraflara olan satışların aşırı artması denetimin daha plan aşamasında rahatlıkla tespit edilebilir. Denetçinin bu alanda daha fazla kanıt toplamasına imkan sağlar. Olası bir hile riskini tespit edebilme kolaylığı sağlar.

2.5.1.1.2. Oran (Rasyo) Analizi

Oran analizi ilk başta araştırmacılar tarafından kurumsal performansın ölçümünde kullanılmış daha sonraları diğer alanlara da yayılmaya başlamıştır. Özellikle işletmenin operasyonel ve finansal zorluklarının tespiti için hangi rasyoların duyarlı olduğuna bakılmıştır. Bu anlamda başarılı firmaların rasyo değerleri ile başarısız firmaların rasyo değerlerinin farklı olduğuna kanaat getirilmiştir (Altman, 1968: 568). Daha sonra farklı alanlarda da kullanılmaya başlayan oran analizi muhtemel hileli finansal raporlamanın tespiti için de kullanılan analitik inceleme prosedürlerinden biridir. Hileden kaynaklanan yanlışlık riskleri için henüz çok az bir kullanım alanı bulmuştur. Zaten başarı seviyesi de tartışılabilir. Nitekim Kaminski ve diğerleri muhtemel hileli finansal raporlamanın keşfi için kullandığı 21 finansal rasyodan çok azının anlamlı çıkarak araştırmacılara yön tayin etme sıkıntısı yaşattığını bildirmektedirler. Buradan yola çıkarak hileli finansal raporlamanın keşfi için rasyoların sınırlı yeteneğinin olduğunu vurgulamışlardır (Kaminski ve diğerleri, 2004: 17). Ancak rasyo analizi tek başına değil de başka analizlerle birlikte kullanıldığında hileli finansal raporlamanın tespitinde başarı sağlayabilir. Örneğin Persons

(1995) yaptığı araştırmada oranlarla birlikte lojistik regresyon analizi kullanmış ve oran analizinin performansının yüksek çıktığını belirtmiştir (Persons, 1995: 38).

Mali tablolardan yola çıkarak oranlar hesaplanır. Ancak oranlar sırf hesaplamak için değil yorum yapmak için de gereklidir. Bu nedenle birbiri ile anlamlı ilişkiler içinde olabilecek kalemlerin oranlanması daha mantıklıdır. Oranlar vasıtası ile bulunan sonuçlar geçmiş yıl sonuçları ile benzer işletme oranları ile veya sektör oranları ile karşılaştırılarak bir sonuca varılır (Yaman, 2008: 241). Öte yandan oranlar önceden belirlenen bir eşik varsa buna göre de yorumlanabilir. Örneğin herhangi bir oranın belli bir tutarın üzerinde olması durumunda farklı bir yorum, belli bir tutarın altında olması durumunda farklı bir yorum getirilir. Buna en iyi örnek Z Skoru verilebilir. Altman’ın geliştirdiği Z Skoru bir takım oranların birleşimi ile bulunur. Mali başarıyı ölçmek için kullanılan bu skorun tutarı eğer 1.81’in üzerinde bulunursa işletmenin mali anlamda başarılı olduğu bilinmektedir.

Yine oran hesaplaması yapılırken oransal değişim esas alınabilir. Bu da hem trend hem de oran analizini içine alır. Şöyle ki; ortaya çıkan bir sayıyı yorumlamak güçtür. Ancak bu sayı oransal olarak ifade edilirse daha anlamlı olur. Bir de oranın yıllar itibariyle değişimi işetmenin oran uygulandığı kalemler arasındaki ilişkinin değişimini de gösterir. Bu değişim mevcut itibariyle iyi veya kötü olabileceğinin tahminini yapmaya yarar. Örneğin kaldıraç oranının bir önceki yıla göre artması işletmenin daha fazla borca girdiğinin bir göstergesidir. Yani varlıklarının finansman şeklini borca kaydırdığının bir göstergesi olup işletmenin gelecekte borçları ödeyememesi riskini artırmaktadır. Borçları artan bir işletme mevcut yapısını daha iyi göstermek için ya yeniden borçlanmaya ya da hileli eylemlerde bulunmaya başlayabilir. Bu oran hile riskinin tespiti için bir anlam ifade edebilir.

Oran analizi standartlarda yer almaktadır. Örneğin ISA 520’de analitik prosedürleri tanımlarken işletmenin finansal bilgilerinin karşılaştırılmasından bahsetmektedir. Bu karşılaştırma örneğin sektör bilgileri ile karşılaştırma olabilir şeklinde bahsetmektedir.

Sektör bilgileri ile karşılaştırırken sektör ortalamaları veya aynı sektörde benzer büyüklükteki işletmelerin satışlarının alacaklara oranlanması ve brüt kar marjı ile işletmenin aynı oranının durumundan bahsetmektedir (IFAC-ISA 520, par.4).

2.5.1.1.3. Dikey Analiz

Mali tablolarla ilgili analiz türlerinden biri de dikey veya yüzde analizdir. Bu analiz türünde mali tablo kalemlerinin bulunduğu toplam içindeki payı hesaplanmaya çalışılır.

Dikey analiz de bulunduğu yılın yüzdeleri hesaplandığı gibi önceki yılların yüzdeleri veya sektörün yüzdeleri ile karşılaştırma imkanı vardır. Özellikle bulunduğu sektördeki aynı büyüklükteki işletmelerle karşılaştırma yapıldığında daha anlamlı sonuçlar verebilir.

Hile riskinin tespit edilmesi anlamında örneğin işletmenin satışları 100 olarak kabul edilerek gelir tablosunda bulunan ilişkili satışların tutarları işletmenin satışlarının ne kadarını oluşturduğuna bakılabilir. Bu anlamda aynı büyüklükteki diğer işletmelerin ilişkili taraf satışları ile karşılaştırma yapıldığında eğer yüzde olarak işletmede ilişkili taraf satışları yüksekse bu bir risk faktörü kabul edilip denetçi bu alanda daha fazla kanıt toplamaya gidebilir. Aynı şekilde alacak kalemlerinin içinde bulunan ilişkili taraf alacaklarının toplam alacaklar içindeki payı araştırılabilir. Özellikle hile riskinin çok olduğu kalemler olan stoklar, satışlar, alacaklar bu yolla toplam varlık ve toplam satışlar içindeki paylarına bakılarak gerekli adımların atılması mümkündür. Bu yöntemle varlık ve kaynak yapılarında yer alan her bir kalemin varlık ve kaynak yapısı içindeki yüzdeleri hesaplanıp ya geçmiş yıllarla ya da benzer işletmelerle karşılaştırma yapılabilir.

2.5.1.1.4. Karşılaştırmalı Tablolar Analizi

Bu yöntem birbirini izleyen iki ya da daha fazla dönemlere ait mali tablolardaki tutarlar arasındaki değişimi gösterir. Bu değişim artış ya da azalış şeklinde olabileceği gibi yüzde olarak da esas alınan döneme göre hesaplanabilir. Yöntem iki değer arasındaki farkı mutlak ya da yüzde olarak hesaplayabildiğinden negatif değerler de oransal olarak anlam kazanır (Söyler, 2003, www.alomaliye.com). Mutlak değer olarak “birinci yılın değeri eksi(-) ikinci yılın değeri” şeklinde bulunabilir. Öte yandan yüzde olarak da bulunan mutlak değerin ilgili yılın değerine bölünmesi; [(Kalemin cari dönem değeri-Önceki dönem değeri)/Önceki dönem değeri] ile bulunur. Bu yöntemde iki dönemin tutarı rahatlıkla karşılaştırılabilir. Ancak ikiden fazla dönemde ya dönemler ikişerli karşılaştırılır ya da istatistiksel yöntemlerle ikiden fazla döneme uygulanabilir. Örneğin SPSS paket

programında ANOVA analizi ile ikiden fazla dönemin tutarları rahatlıkla karşılaştırılabilir.

Ayrıca dönemler itibariyle çapraz tablo olanakları ile değerler net bir şekilde görülebilir.

Mali tablolardaki kalemlerde dikkat çeken değişiklikler bir risk göstergesi olarak kabul edilebilir. Özellikle dikkat çeken değişikliklerdeki hesaplar arasında ilişki kurulmaya çalışılır. Örneğin satışlardaki değişiklik ile stoklardaki değişiklik mutlak değer olarak hesaplanıp bu iki kalem arasındaki değişikliğin ilişkisi araştırılabilir. Yine alacaklardaki değişiklik mutlak olarak veya yüzde olarak çok artmasına rağmen satışlardaki değişiklik azalıyorsa satış yapılmadan alacak kaydetme ihtimalinin göz önünde bulundurulması gerekir. Bu ve benzeri örnekler analiz sonucuna göre çoğaltılabilir. Özet olarak karşılaştırmalı tablolar analizi sonucu ortaya çıkan değerlerle denetçi bir risk tespiti yapabilir.

Özellikle buraya kadar sayılan analiz tekniklerinin bir arada kullanılması daha mantıklıdır. Tek bir analiz tekniğine dayalı yorum yapmak oldukça zor olmasının yanında yanlış yönlendirmelere de sebep olabilir. Örneğin herhangi bir kaleme ait rasyonun yüksek çıkması bu kalemin performansının iyi ya da kötü olduğunu göstermez. Anca bu kalem geçmiş yıllarla karşılaştırılırsa veya sektörle karşılaştırılırsa belki bir anlam ifade eder. Bu da diğer analiz türlerinin de devreye girmesi ile mümkün olur. Dahası sayılan bu tekniklerin uygulanması geliştirilen bilgisayar programları vasıtasıyla oldukça kolaylaşabilir. Çünkü yazılımlar aynı anda birden fazla tekniğin uygulanmasına olanak tanıyabilir. Bu yazılımlar sayesinde sadece veriye ulaşılması ve gerekli komutların verilmesi yeterlidir. Ancak sonuçları yorumlamak ve herhangi bir riskin olup olmadığına kanaat getirmek ilgili sonuçları kullanan kişiye bağlıdır. Örneğin denetçi bulunan sonuçlardan yola çıkarak hangi alanların riskli olup olmadığına mesleki bilgi ve tecrübesi ile karar verecek, bu alanlarda ölçüm yapmaya çalışacaktır.

2.5.1.1.5. Regresyon Analizi

Regresyon analizi analitik bir yöntem olarak etkin bir denetim aracı olarak kullanılabilmektedir. Bu yöntemin, analitik prosedürler içinde daha güvenilir sonuçlar verdiği görülmüştür. Çünkü regresyon analizi güvenirlik açısından somut testler uygulayabilen bir yöntemdir. Bu sayede denetçi daha çok kanıt toplamayı veya soruşturma

miktarını regresyon analizi sayesinde azaltabilmektedir. Denetçi veya ilgili kişiler çeşitli regresyon teknikleri ile modeller oluşturup gerekli kararı vermede daha rahat hareket edebilmektedirler (Wılson, 1991: 366). Çünkü bu yöntem ile araştırmacı veya denetçi şirket faaliyetleri ile ilgili öngörü kabiliyeti kazanır. Bu anlamda hile riskinin olabileceği alanlarda karar vermede regresyon yönteminin modelleri kullanılarak hareket edilebilir.

Örneğin bu çalışmada da kullandığı gibi adımsal regresyon modelleri ile hile riskinin ölçülüp bu riskli faktörlerle ilgili çalışmalar artırılabilir. Denetçiye bir kolaylık sağlar.

Çünkü her bir alan üzerinde yoğunlaşmaktan ziyade hile riskinin olabileceği alanlarda yoğunlaşmak daha mantıklıdır.

Tanım olarak regresyon analizi bir bağımlı değişken ile bir veya birden fazla bağımsız değişken arasında ilişki kurmak için kullanılan istatistiki bir yöntemdir. Tek bir bağımsız değişken kullanıldığında basit, birden fazla bağımsız değişken kullanıldığında çoklu regresyon yöntemi olarak adlandırılır. Denetçi regresyon analizi kullanarak bağımlı değişkenin tahmini için istatistiksel olarak bir denklem elde eder (Tandy, 1987: 25; Choo ve diğerleri, 1997: 126). Daha karmaşık gibi görünen bu teknik aslında bilgisayar programları ile çok daha kolaylaşmaktadır. Denetçi eldeki verilerle riskli olabilecek alanları tam ve doğru tahmin edebilme imkânına kavuşur. Denetçi veya ilgili kişi bu yöntemde verilerin sağlıklı olmasına dikkat etmelidir. İşletmenin olağandışı bir durumunu etkileyen etkenlerin neler olduğunu otomatik olarak ortaya koyar. Eğer bir işletme ile ilgili hile kuşkusu varsa elde edilen verilerin bu analize sokulmasıyla hangi alanların daha riskli olduğu rahatlıkla ortaya çıkar.

Regresyon yönteminde gerçek bakiyelerle regresyon sonucu oluşacak bakiyeler arasında doğrusal bir ilişki denklemi kurulur. Gerçek bakiyeler ile tahmin edilen bakiyelerin karşılaştırılması için bu doğrusal denklem denetim sırasında elde edilen verilere uygulanır. Daha sonra bu denkleme etki edebilecek farklı değişkenleri de analize dahil etmek mümkündür. Bu yöntemin en büyük özelliği de verilerin hem finansal hem de finansal olmayan verilerden oluşabilmesidir (Tandy, 1987: 25; Koskivaara, 2004: 195).

Finansal ve finansal olamayan verilerin birlikte kullanımı ile riskli alanların tespiti de regresyon yöntemi ile daha da kolay hale gelmektedir (Cullinan ve Hughes, 2008 : 92).

Regresyon analizi denetçiler için yararlı bir araç olduğunu göstermiş gelecekte daha da fazla kullanışlı hale gelecektir. Ancak şu an için denetçilerde regresyon analizinin

Regresyon analizi denetçiler için yararlı bir araç olduğunu göstermiş gelecekte daha da fazla kullanışlı hale gelecektir. Ancak şu an için denetçilerde regresyon analizinin